1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. 'POLİS' HATALARI KAYITLARA GEÇTİ
POLİS HATALARI KAYITLARA GEÇTİ

'POLİS' HATALARI KAYITLARA GEÇTİ

Mahkeme karar metni: “Polis yasal yetki ve görevleri çerçevesinde hareket etmedi”

A+A-

 

Kamuoyunda “19 Temmuz olayları” diye bilinen eylem nedeniyle yargılanan ve beraat eden 6 eylemci ile ilgili dava kararının tam metni ortaya çıktı. Karar metninde eylemdeki polis şiddetinin yasal görev ve yetkileri kapsamında olmadığına vurgu yapılıyor

 

KARARDAN:

• “Yasal mevzuat çerçevesinde incelediğim huzurumdaki tüm şahadet ışığında 19 Temmuz tarihinde KTHY binası önünde anayasal toplantı ve gösteri ve ifade özgürlüğü haklarını kullanan sanıkların da içerisinde bulunduğu topluluğun, astığı pankartı almak için hareket eden polisin darp ve görevinden men edildiğini iddia ettiği esnada yasal görev ve yetkileri kapsamında hareket etmediği hususunda bulguya varırım”

Didem MENTEŞ

Kamuoyunda “19 Temmuz olayları” diye bilinen eylem nedeniyle yargılanan ve beraat eden 6 eylemci ile ilgili dava kararının tam metni ‘yargılanıyoruz.org’ sitesinde yayınlandı.

19 Temmuz 2011’de dönemin TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaya gelişini ve Ankara’dan dayatılan politikaları protesto etmek amacıyla KTHY binası önünde toplanan eylemcilerle polis arasında yaşanan arbede soncunda tutuklanan ve hakkında dava açılan sanıklarla ilgili dava 8 Eylül 2014 tarihinde karara bağlanmıştı. Lefkoşa Kaza Mahkemesi eski Ceza Davaları Yargıcı Hale Ahmet Raşit’in, 6 sanığı suçsuz bularak beraat etmelerine karar verdiği metinde, özellikle dönemin Lefkoşa Polis Müdürü Pervin Gürler dahil olmak üzere davada yer alan 12 polisin çelişkili’ ifadelere yer verdiği ve tahkikat memurunun soruşturmaya yeterli özeni göstermediği dile getirildi.

Sanıklar Bülent Kurt, Ahmet Cenkler, Şevki Yoldaş, Salih Batak, Mustafa Keleşzade ve Nevzat Hami hakkında getirilen‘polisi darp’ ve ‘polisi görevinden men etme’ davaları, İddia Makamı’nın sanıkları mahkum edilebilmesiyle ilgili yeterli şahadet sunamadığına vurgu yapılarak, beraat kararı çıkmıştı.

-------------------------------------------------------------------

“Polis memurlarının şahadetleri çelişkili”

Dava kararında tüm olgulara tek tek değinerek, polisin görev ve yetkileri de ele alındı. Yargıç kararında, öncelikle polisi darp ve görevinden men etmek suçuna ilişkin polisin görev ve yetkilerinin, kişilerin toplantı gösteri yürüyüşü hakkı ile ifade özgürlüğü ile ilgili yasal durumu incelemeyi uygun gördü.  Yargıç: “19 Temmuz 2011’de sanıkların da içerisinde bulunduğu KTHY binası önündeki topluluğun o gün adaya gelen TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelişiyle ülkede uygulanan politikaları protesto etmek amacı ile toplandıkları, toplantıya sanıkların da içerisinde bulunduğu 150- 200 civarı kişi, sendika ve kurum mensuplarının katıldığı ve binanın ön kısmında “İmamın Ordusuna Geçit Yok Emperyalist Kuşatmayı Red Ediyoruz, Paranı da Memurunu da Paketini de İstemiyoruz” yazılı pankartın açıldığı, ortaya çıkan tüm şahadet, iddia ve beyanlardan gösterinin barışçıl, silahsız ve şiddet içerikli olmayan bir gösteri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim polis tarafından pankartın alınması için harekete geçilene kadarki süreçte KTHY binası önünde yani pankartın açıldığı yerde herhangi bir olayın yaşanmadığı, göstericilerden herhangi birisinin şiddet içerikli bir davranışta bulunmadığı ve topluluğun silahsız olduğu taraflarca kabul edilmektedir dolayısıyla gösterinin barışçıl bir gösteri olduğu hususunda bulguya varırım.”

“Çelişkili şahadetler”

Kararında Polis Müdür Muavini Vasfi Arkın, Müfettiş Muavini Gökhan Uzun, PM Hüseyin Serkan Giritli’nin verdiği şahadetlere yer veren Yargıç, İddia makamının tanıkları tarafından şahadette özetle yukarıda belirtildiği şekilde topluluğun ve gösterinin izinsiz olması sebebiyle veya gösterinin başka herhangi bir sebepten ötürü kanunsuz olduğunu, pankartın izinsiz açıldığı için gayrı yasal olduğunu, pankartın suç teşkil ettiğini ve bu sebeplerden ötürü müdahale gerektirdiğinin kabul edilmesi yasal mevzuat çerçevesinde mümkün değildir. Bu hususlarda şahadet veren iddia makamı tanıklarının şahadetlerine itibar etmem” dedi.

Polis Örgütü’nün yetki ve görevlerini düzenleyen Polis Örgütü Yasası’na değinen Yargıç, tanık olan ve vekaleten Polis Genel Müdürü mevkiisinde bulunan Pervin Gürler’in şahadetine değindi.

------------------------------------------------------------

“Gürler ve Adalıer’in şahadetleri birbirini teyit etmiyor”

Yargıç, “Gürler’in yetki ve görevleri çerçevesinde hareket ederek, Erdoğan’a karşıt görüşlerde ve onu destekleyen birer grubun olduğu ve KTHY binası önünde bulunan pankartın tahrik edici yazılar içermesi sebebiyle olay çıkabileceği yönünde bilgi verilmesi üzerine sulh ve sükunu, kamu düzenini korumak, vatandaşlar arasında çatışmayı engellemek amacı ile pankartın indirilmesi yönünde bir emir verdi. Ayni tanık istintakında özetle, karşı grubun olduğu bilgisinin olay mahallinde bulunan Müdür Muavini Ali Adalıer tarafından kendisine verildiğini, kendisine Ali Adalıer’in bu iki grup birbirlerine girecek demesi üzerine emri verdiğini, karşı grubun çok uzak bir yerde olması halinde bu emri vermeyeceğini, karşı grubun kaç kişi olduğunu bilmediğini, pankartın içeriğinin tahrik edici olduğunu ve bu sebeple iki grubun birbirine girmemesi için müdahale emrini verdiğini söylemiştir.”

“Polis Müdürü Ali Adalıer şahadetinde olay günü Gürler’den aldığı talimat doğrultusunda hareket ettiğini, bu talimatın KTHY binası önünde toplanan bir grup tarafından asılan afişin izinsiz olduğunu, kamu düzenini ve sulh ve sükun açısından tehdit oluşturduğunu ve grubun ikaz edilmesine rağmen söz konusu afişi indirmediğini, bölgeye gidip oradaki polis mensupları ile birlikte söz konusu afişi indirmesi yönündeki talimat doğrultusunda hareket ettiğini söylemiştir. Ayni tanık yine şahadetinde o gün TC Başbakanı’nın ülkemize ziyareti söz konusu olduğunu ve bu ziyareti protesto edenlerin yanı sıra birçok destekleyen grup ve kişiler olduğunu, pankartın içeriği itibarıyla destekleyen kişiler açısından hoşnut karşılanmayabileceğini ve rahatsızlık yaratabileceğini, bu sebeple kamu düzeninin ve sulh ve sükunun sağlanması açısından tehdit olduğu gerekçesiyle afişi indirmeyi uygun gördüklerini söylemiştir.”

“Ne gibi tedbirler alındığı mevcut değil”

Yargıç, “huzurumdaki meselede sanıkların da içlerinde bulunduğu grubun Bedrettin Demirel Caddesi üzerinde KTHY binası önünde toplandıkları ve gerek davaya konu pankartı astıkları ve sair yazıları taşıdıkları, sloganlar attıkları şahadetten ortaya çıkmaktadır. Pankartın indirilmesi emrini verenlerin şahadetine göre karşıt görüşte olan ve pankartta yazanları hoş karşılamayan grubun gösteri yerine gelmesi ve iki grubun çatışma ihtimalini göz önünde bulundurarak tedbir amaçlı pankartın alınması için polis harekete geçmiştir. Ancak yukarıda özetlenen şahadet ışığında bu karşı grubun kaç kişilik bir grup olduğu, pankartın asıldığı esnada nerede oldukları, polisin bu karşı görüşteki grubu nerede tespit ettiği veya pankarta müdahale etmeden önce eğer ki alınmış ise ne gibi tedbirler alındığı şahadette mevcut değildir. Tanık Pervin Gürler ve Ali Adalıer’in karşı grubun mevcudiyeti ve o esnada oluşturduğu tehlike ile ilgili şahadeti birbirini teyit eder nitelikte değildir” dedi. Yargıç, bu karşı görüşteki grubun varlığı ve olay çıkabileceği ihtimalini Ali Adalıer’in, Pervin Gürler’den aldığı bilgi ve talimatla öğrendiğini söylediğini belirterek, Gürler’in Adalıer’den karşı bir grup olduğu ve tepkili oldukları yönünde aldığı bilgi doğrultusunda, PGM Müdürü’ne konuyu aktardığını ve ondan aldığı görüş doğrultusunda bu emri verdiğini söylediğini aktardı.

“Karşı grupların kaç kişi olduğu net değil”

Yargıç Hale Ahmet Raşit, polisin göstericilere müdahale kararı ve bu husustaki yasal durum açısından değerlendirmede bulundu. Yargıç, “19 Temmuz’da KTHY binası çevresinde veya yakınında karşıt görüşte bir grubun var olduğu ve polis tarafından tespit edildiği, bu grubun açılan pankarttan ötürü tahrik olup müdahale edebileceğine dolayısıyla sulh ve sükun ortamının ve kamu düzeninin ciddi ve gerçek tehlike altında olduğuna dair mevcut şahadet ışığında bir bulguya varmam mümkün değildir. Bahse konu karşı grubun KTHY binası önünde gerçekleştirilen gösteri esnasında nerede olduğu, kaç kişi oldukları, ne şekilde müdahale etme durumu olduğu ve dolayısıyla gerçek tehlike oluşturup oluşturmadığına dair yeterli şahadet yoktur. Huzurumdaki şahadette karşı grubun polis tarafından nerede tespit edildiği, kaç kişi olduğu, müdahaleyi yapması muhtemel karşı grubun şiddete başvurmasını engelleyici nitelikte ne gibi tedbir alındığıyla ilgili hiçbir şahadet yoktur. Müdahale şiddet eğilimi gösteren tarafa karşı yapılmalı ve anayasal haklarını barışçıl bir şekilde kullananların haklarını kısıtlama yoluna gidilmemesi gerekir. Kaldı ki, bazı iddia makamı tanıkları KTHY binası önündeki pankartın alınması için polis harekete geçmeden önce pankartı indirmeleri yönünde ikaz edildiklerini söylese de, bu ikazın kimin tarafından, ne zaman ve ne şekilde yapıldığı müphemdir.”

-----------------------------------------------------------------------------

“Polis yasal yetki ve görevleri çerçevesinde hareket etmedi”

Sanık Bülent Kurt’ın pankartın indirilmesine yönelik mahkemede tanıklık eden polis memurlarının şahadetine değinen Yargıç,  pankartın indirilmesi ile ilgili sanığa yapılan ikazın her halükarda polis müdahalesinden sonra yapıldığına bulgu yaptı. Yargıç; “19.07.2011 tarihinde KTHY binası çevresinde bulunan polislerin görevinin kişilerin can güvenliğini, yani gösteriye katılanların ve sair üçüncü kişilerin güvenliklerini sağlamak, kamu düzenin ve sulh ve sükunu sağlamak ve korumak olduğunu kabul ederim. Ancak mevcut şahadet ışığında pankarta müdahalenin gerekçeleri iddia makamı tanıkları tarafından çeşitli sebeplere dayandırılmış olmakla birlikte, o esnada karşı görüşlere sahip ve tepkili bir grubun mevcudiyeti ve bu grubun ne şekilde tehlike arz ettiği ile ilgili şahadet yukarıda izah edilen gerekçelerden ötürü mahkemenin bulguya varması için yeterli olmadığından, polisin sanıklar tarafından darp ve görevinden men edildiğini iddia ettiği noktada yani topluluğa doğru pankartı almak için müdahalede bulunduğu esnada yasal yetki ve görevleri çerçevesinde hareket etmediğine dair bulguya varırım.  Asılan pankarttan rahatsız olan ve tahrik olanların gayri yasal herhangi bir müdahalesi olma ihtimali sanıkların ve göstericilerin sulh ve sükunu bozma ihtimali olan davranışlarda bulunmaması halinde yasal gösterilerine devam edemeyeceği sonucunu oluşturmaz. Pankartın içeriğinin suç unsuru teşkil ettiği ile ilgili bazı iddia makamı tanıkları iddiada bulunmuş olsa bile, Polis Genel Müdürü Birinci Yardımcısı Pervin Gürler’in şahadetinden de 19.07.2011 tarihinde asılan pankartın suç unsuru içerdiğine dair bir iddiaları olmadıkları açıkça belirtilmektedir.

---------------------------------------------------------------

“Darp iddiaları doktor raporu ile bağdaşmıyor”

Polisi darp iddialarının değerlendiren Yargıç Raşit, PM Hüseyin Serkan Giritli şahadetinde kendisine taş ve su şişesi atılarak yaralandığını ve gelişmeleri mahkeme aktardığını belirtti. Yargıç, “Gerek pet şişe ve tahta parçalarının nereden atıldığı, gerekse Giritli’ye vuran cismin ne olduğuna dair sunulan şahadet tenakuzlar içermektedir ve bu tenakuzlar ışığında birbirini teyit eder nitelikte olduğunu söylemek mümkün değildir. Yine yaralanmasıyla ilgili yukarıda özetlediğim şahadetten tanık Giritli’nin verdiği şahadet tanık Dr. Sabiha Gökçen Kurşunoğlu’nun şahadeti ile bağdaşmadığı görülmektedir.

Sanık Şevki Yoldaş tarafından darp edildiği iddia edilen PM Gökhan Uzun ise şahadetine de değinen Yargıç, polis memurunun verdiği şahadetin tanık doktorun bulguları ile bağdaşmadığına vurgu yaptı. 

Darp soncu oluşan yaralanma konusunda tanıklık yapan iki polis memurunun da tanık doktorun raporu ile bağdaşmadığını da aktardı. Tanık Baş Müfettiş Vasvi Arkın’ın ise sanıklar 4 ve 6 tarafından plastik su şişesi atılmak sureti ile darp edildiğine ilişkin şahadeti de inceleyen Yargıç, sanık 1’in elindeki pet şişeyi attığı ve Arkın’ın sağ şakağından darp ettiğine dair tek bir şahadet olduğunu ve bu hususu teyit eder nitelikte ne başka bir tanık ifadesi ne de emare 2 raporda bir bulgu mevcut olmadığını aktardı.

----------------------------------------------------------------------------

“Tahkikat memuru yeterli özeni göstermedi”

Son olarak meselenin tahkikat memurunun soruşturmaya yeterli özeni göstermediğini vurgulayan Yargıç Raşit, önemli noktalara değindi. Yargıç, “Mahkemeye Emare 4 olarak ibraz ettiği sanıklara yapılan yazılı dava tebliğlerini incelediğim zaman buradaki davaların sanıkların itham edildikleri davalardan oldukça farklı olduğunu görmekteyim. Yapılan yazılı dava tebliğlerinde sanıklar Baş Müfettiş Vasvi Arkın, Müdür Muavini Gökhan Uzun, PM Hüseyin Serkan Giritli ve PM Darbaz Kalkanlı’nın vücutlarının çeşitli yerlerine elleri ve ayakları ile vurmak sureti ile darp etmek ve görevden men etmekle itham edilmişlerdir. Tahkikat memuru yazılı dava tebliğlerini herhangi bir tanık ifadesi almadan yaptığını kabul etmektedir. Yani buradan çıkan sonuç tahkikat memurunun sanıkların tutuklu kaldıkları 20 saatlik sürede müşteki konumundaki darp edildiği iddia edilen ve tutuklamayı yapan polislerden ifade almaksızın sanıklara yazılı dava tebliğinde bulunduğudur ve yazılı dava tebliğlerindeki ithamları neye göre hazırladığı konusunda net bir şahadet vermemiştir. Özellikle de olay tarihinde olay mahallinde dahi bulunmayan PM Darbaz Kalkanlı’nın darp ve görevinden men edildiğine dair sanıklara dava okunmuştur ki bunu neye göre yaptığı anlaşılabilir değildir.

“Polisi darp ve görevinden men etme ispat edilemedi”

Yargıç, şöyle devam etti: “Tüm bu hususların yani tahkikattaki hata ve eksiklikleri, darp ile ilgili şahadetin tamamen ve yalnızca polis tanıkların şahadetine dayandığı, tahkikat memurunun da bu hususta başka teyit edici nitelikte şahadet toplamadığı ve mahkeme huzurunda yukarıda izah ettiğim gerekçelerle şair şahadetle teyit edilmediği de dikkate alındığı zaman ceza davalarında aranan makul şüpheden ari ispat yükümlülüğünün ciddi darp ithamlarında yerine getirilmediği kanaatine varırım.

Yukarıda değindiğim yasal mevzuat çerçevesinde incelediğim huzurumdaki tüm şahadet ışığında 19 Temmuz tarihinde KTHY binası önünde anayasal toplantı ve gösteri özgürlüğü ve ifade özgürlüğü haklarını kullanan sanıkların da içerisinde bulunduğu topluluğun astığı pankartı almak için hareket eden polisin darp ve görevinden men edildiğini iddia ettiği esnada yasal görev ve yetkileri kapsamında hareket etmediği hususunda bulguya varırım. Bir diğer deyişle iddia makamı tarafından Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 244(b) maddesi tahtında sanıkları polisi darp ve görevinden men suçlarından mahkum edebilmek için polislerin darp ve görevden men edildikleri noktada, suçun “polisin gerekli görevini ifa ettiği unsurunu makul şüpheden ari bir şekilde ispat edemediğinden sanıkların itham oldukları polisi görevden men ve darp davalarından beraat etmelerine karar verilir.

Bu haber toplam 3364 defa okunmuştur