1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Peki ya Yunan Komünist Partisi?
Peki ya Yunan Komünist Partisi?

Peki ya Yunan Komünist Partisi?

Peki ya Yunan Komünist Partisi?

A+A-

 

Giorgos CHARALAMBOUS
Çeviren: Meltem Hamit
meltemhamit@yahoo.com

Yunan Komünist Partisi’nin Syriza ve Euro Krizine ilişkin duruşu nasıl açıklanır?

Yunanistan’daki güncel gelişmeler ülkenin radikal solunu yeniden şekillendiriyor.  Tartışmaların çoğunun merkezinde Syriza ve Syriza’nın kemer sıkma politikaları ile mücadelesindeki başarısızlık, aynı zamanda da parti içinde (ve şimdi parti dışında) gelişmekte olan sol mualefet yer almaktadır.

Ancak, Yunan Komünist Partisi (KKE) ve onun geçtiğimiz aylardaki duruşuyla pek de ciddi bir biçimde ilgilenilmemiştir. Öte yandan, KKE’yi anlamadan Yunan kemer sıkma karşıtı mücadeledeki strateji ve taktiklerin nereye varacağı ve gelecekteki seçim seçeneklerinin neye benzeyeceği konusunda sonuçlara varmak güçtür.

Sorunun bir kısmı, mevcut durumda Syriza içinde ve çevresinde (aynı zamanda çok daha küçük olan Antrasya çevresinde) gelişmekte olan şeyin KKE’yi gerçek anlamda etkilemiyor olması veya KKE’den etkilenmiyor oluşudur. İki parti arasindaki ayırıcı çizgiler, özellikle KKE dikkate alındığında, kriz boyunca belirgin olmaya devam etmiştir .

Müzakerelerin her bir aşamasında, KKE burjuva devleti hudutlarında yer alan sol bir hükümetin mevcudiyetinin imkansızlığı konusundaki ısrarını yinelemiştir- bu da Syriza deneyiminin tam bir antitezidir. Bu mantığa göre, sol kanat bir parti ya yönetici ofisi görevini alır ve kapitalizm sınırları içinde sömürü ve sosyal adaletsizliğin devam etmesine katkıda bulunur; ya da hükümet ofisini unutur ve iktidar çevreleri dışında bir sosyalist devrim örgütlemek olan uzun dönem projesine odaklanır.

KKE, “eksiksiz bir programı ve çatışma stratejisi”nin eksik olduğu ve “kalkınmanın araçlarının işçi sınıfının, halkın, eline geçmesi için kavga” verilmediği durumda, eurozone’dan kontrollü çıkışı (“Grexit”) aldatıcı bir seçenek olarak görür. 

Bu bakış açısına göre, toplumsal bir devrim olmaksızın ulusal paraya dönüş yalnızca burjuvazi için faydalı olur. Bu devrimin yokluğunda, hem anlaşmayla-dayatılmış kemer sıkma hem de drahmiye dönüş kabul edilemezdir.

KKE’nin bunun yerine önerdiği, üretim araçlarının toplumsallaştırılması ve merkezden planlanmış ekonomik yeniden yapılandırmadır. Bilimsel olarak teşkilatlanmış ve tüm halka hitap eden ihtiyaçların karşılandığı (örneğin; ücretsiz sağlık hizmeti, tam istihdam, ücretsiz eğitim, kültür ve spor) bir planlama istenmektedir.

Şubat seçimlerinden beridir KKE, Syriza alternatifinin herhangi bir alternatif olmadığını ileri sürmektedir: Syriza, sermayenin çıkarlarını Yunan halkının çıkarlarının üzerinde tutmaktadır. Böylelikle Syriza çeşitli yönelimlerin partisi olarak değil, aksine; herhangi bir antikapitalist programın desteğini kazanmayı beceremeyen reformistlerle dolu monolitik bir yapı olarak görülmektedir. Yakın zamanda Halkarın Birliği (Popular Unity)’nin Syriza’dan ayrılması bu değerlendirmenin yanlış olduğunun başlıbaşına bir kanıtıdır.

Burada konu olan, KKE’nin kapitalizmin parlamenter önlemlerle tam olarak reforme edilemeyen işlevsiz bir sistem olduğu değerlendirmesi ( Syriza ve Antarsya’daki birçok kişi bu görüşü paylaşmaktadır) değildir; buradaki konu, uçsuz bucaksız propoganda mekanizmalarıyla ve birbirine kenetli finansal kurumlarla desteklenenen bu sistemin sıradan insanlara gittikçe daha hırçın bir biçimde saldırırken nasıl davranılacağı hususudur.  

Avrupa’daki birçok kardeş partisinden farklı olarak KKE, “reformist olmayan reformların” destek yaratmak ve toplumsal bilinç geliştirmek için gerekli olduğu nosyonunu reddetmektedir. Ayrıca, Yunanistan’daki radikalizmin derece ve ikna gücünü şekillendiren, sınırlayan ve kısıtlayan Avrupa’nın geriye kalanındaki seçmen ve toplumsal güçlerin mevcut dengesini ciddiyetle göz önünde tutmamaktadır.

KKE, beklenildiği gibi 5 Temmuz referandumuna ütopyacı duygularla yaklaştı. Parti “boş oy” çağrısı yaptı ve akabinde bu çağrının kapsamı oy vermeye gitmemeyi içeren biçimde genişledi.  Referandumu, olası herhangi bir sonucu -yeni bir anlaşma veya iflas- Yunan nüfusunun çıkarlarına ters düşecek kabul edilemez bir ikilem olarak anlamlandırdı.

Aslında referandum, çeşitli sebeplerden dolayı, bir dönüm noktasıydı. Yunanistan’ın Avrupa Birliği ile ilişkilerinde demokratik usulü ilk kez genişletmiş oldu; müzakerelerin boğucu havasından bir çıkış olanağının kapısı açıldı; Yunan halkı ve kıtanın geri kalanı arasındaki dayanışmanın daha fazla güçlenmesine izin verdi; solda anlamlı bir halk harekliliği ve faaliyeti kışkırttı, ki bu da akabinde başka bir siyasi parti şeklini aldı.

KKE’nin referandumu reddetme kararının da doğrudan neticeleri oldu. Herşey bir yana, parti, kamuoyunun yönünü değiştirmeye kalkışan ulusal medya ve eski parti sisteminin, kemer sıkma ve Evet yanlısı tehlikeli retoriğini çürütmeye yardımcı olamadı. 

Eğer KKE bu tartışmaya dahil olsaydı bu saçma iddialar daha kolay şekilde yalanlanabilirdi.  Hayır güçlerinin önderlik ortaklığını reddederen KKE,  bir yanda işçi sınıfı ile küçük burjuva tabakası, diğer yanda ise bankalar, özel medya kuruluşları ve üst sınıfların olduğu toplumsal mücadeleye dahil olmaktan kaçınmış oldu.  Bu sınıf ayrımı, Yunan Parlamentosundaki kişisel polemiklerden, AB liderleri ile görüşmelere ve Evet ve Hayır mitinglerindeki kıyafetlere kadar her yerde kendini göstermekteydi.

KKE, bu hizipçiliğe referandum sonrasında da sadık kaldı ve yeni anlaşmanın öncekinden daha iyi veya daha kötü olduğuna ilişkin tartışmayı hükümet ve muhalefete bıraktı. Eğer Syriza (ve Antarsya) dan ayrılanlar KKE ile birleşerek kemer sıkma dayatmasına muhalefet etmiş ve “daha iyi anlaşma” mitine karşı çıkmış olsalardı, tartışmanın merkez üssü değiştirilebilecekti.

Parti bu şekilde davranarak, Yunanistan’ın Euro’dan vazgeçmesinin- ya da KKE’nin isteyebileceği biçimde AB’den tamamen ayrılmasının- pratik araçlarını açıklama fırsatını kaçırmış oldu.  Aslında, KKE’nin “burada ve şimdi sosyalizm”i destekleyen programa ait duruşu, tam da böylesi bir stratejinin  elverişliliğine dayanmaktadır. 

KKE, kuramsal dergisi “Communist Review”in hiçbir güncel sayısında Grexit’in uygulanabilirliğini göstermeye (ya da eleştirileri çürütmeye) çalışmadı. 2009-2012 yıllarında Syriza entellektüel çevrelerinde Grexit’in olabilirliği ve istenilebilirliği konusunda tartışmalar geliştirildiğinde, KKE bu tartışmalara dahil olmayı reddetti. Ve böyle bir senaryoda karşılaşılacak koşulların ve uygulanmak zorunda kalınacak tedbirlerin yarı devrimci doğasını da tanımadı. 

Bu gariptir çünkü bunların bazıları - özel bankaların ve merkez bankasının tamamen devlet kontrolünde olması, sermaye ve fiyat kontrolü uygulamaları, özelleştirmelerin iptal edilmesi, en zengin yüzde on kesime ve kilise mallarına daha yüksek vergi uygulaması- KKE manifestolarında yer almaktadır.

Yunan toplumunda partinin seçmen desteği seviyesi hususunda KKE liderliği görece ilgisiz görünmektedir.  Çekirdek tabanını oluşturan yüzde 4 ile 6’lık kesimi kaybetmekten korkmayıp, aynı zamanda Syriza anarşik biçimde dağılırsa da ikili hanelere çıkmaktan  memnun olacaktır.

Öte yandan, geçtiğimiz aylar boyunca KKE diğer herhangi bir partiden çok daha fazla kendini yaraladı.  Referanduma yönelik duruşu neticesinde inandırıcı bir sol muhalefet biçiminde hareket etmeyi; ve bu rolü sayısal ve örgütsel büyümeye yönlendirmeyi beceremedi. Günün sonunda parti, “hayır” oyu verenler arasında hayal kırıklığına uğramış kısmın meşru taşıyıcısı olmayı talep edememektedir. 

Bu durumda, parti liderliği için KKE’nin kendi içinde ve başlı başına bir amaç olmaya başladığı makul bir biçimde iddia edilebilir. Ve eğer durum bu ise- yani parti örgütü ve kimliği kemer sıkma karşıtı güçlerinden daha iyi, daha saf ve kaderinde ebediyet olan  kutsal şeyler olarak görülüyorsa- KKE’nin en son davranış biçiminin en iyi açıklaması parti fetişizmidir.

Syriza ile mesafeyi korumak kendini koruma amacına hizmet etmektedir. Ancak, Syriza’nın yanında yönetimde olmayı reddetmek başka şey, kendi tercihlerine göre sokak protestoları ve dayanışma insiyatifleri örgütlemek başka şey; açık toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın olduğu koşullarda aşırı yansızlığı devam ettirmek ise başka bir şeydir. Son birkaç aydaki kemer sıkma karşıtı hareket içindeki diğer kısımlara yönelik takıntılı uzlaşmazlık, en kaba tabiri ile kendini idolleştime biçimi olarak görülebilir.

KKE’nin tabur benzeri yapısı, geniş ve yoğun yerel şubeleri, tarihi sembollerinin yeniden üretilmesi, ve komplo kültürü; yayılma ve “bulaşma”nın karşısında baskılayıcı  görevi görmektedir.

Rfondazione Comunista’nın geç 1990 ve erken 2000’lerdeki hareketlere açılım sürecinde  başta ideolojik bir terim olarak dile getirilen “contaminazione” (bulaşma) terimi, Komünistler ve Post-komünistler, ya da yeni sol partiler, arasındaki önemli bir ayrım çizgisini işaret etmektedir. Bu terim, benzer amaçları olan diğer oluşumlara yönelik ve bu oluşumlardan gelecek ideolojik etkilenmenin karşılıklılığına izin verme eğilimlerine göre onları birbirinden  ayırmaktadır.

Bu, bir partinin – özellikle parti liderliğinin- diğer akımlarla karşılaştırıldığında kuramsal açıdan ve toplumsal akıl bağlamında kendini ne kadar sağlam gördüğü ile ayrılmaz biçimde bağlıdır.

Bu koşulda, Yunan Komünistlerinin karşısında ciddi (ve bazılarına göre çözülemez) bir zorluk bulunmaktadır: kendi partizanlıklarının psikolojik sınırlarını aşmak.  Grexit olasılığı (alacaklılar tarafında) tüm büyüklüğüyle kendini gösterirken, ilerici güçler kemer sıkmaya karşı mücadelede gelebilecek her yardımı kullanmalıdır.

 

Bu haber toplam 2367 defa okunmuştur
Gaile 334. Sayısı

Gaile 334. Sayısı