1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Paradigma: Korku imparatorluğu, insan, varlık ve Afrika!
Paradigma: Korku imparatorluğu, insan, varlık ve Afrika!

Paradigma: Korku imparatorluğu, insan, varlık ve Afrika!

Kendine sempatizanlar yaratmaz Korku İmparatorluğu, müritler yaratır. Ve müritlerini her yere yerleştirir

A+A-

Hüseyin Bahca

Korku İmparatorluğu, dilini kaygan bir zemine kurar. Bu dil; sevgi ve nefretin aşamaları arasında gidip gelir. Oluşumlara, olaylara ve kişilere göre değişkendir. Kısacası; kendinden olana derin bir sevgiyle sarılır, ötekileştirdiğineyse; kötülük hep ağır basar. Eleştiriyi kabul etmez. Özeleştiri yapmaz. Rakiplerince gündelik yaşamda çelişkilerle doludur. Fakat; her ne kadar beğenmiyor olsak da; temeli sıkı köklere sahiptir Korku İmparatorluğu’nun, yönetsel anlayışıysa günübirlik değil; uzun vadelidir.

Kendine sempatizanlar yaratmaz Korku İmparatorluğu, müritler yaratır. Ve müritlerini her yere yerleştirir; diplomasiye, bürokrasiye, mahkemelere, yerel yönetimlere, emniyet güçlerine, serbest piyasaya, çarşılara, sendikalara, sokaklara, cemiyetlere, spor kulüplerine, basın ve yayın dünyasına, kısacası aklınıza neresi gelirse… Bu müritlerin ortak bir özelliği vardır; tapmak! Hepsi de taparken bir dönüşüm içerisindedir; kimisi ses kayıt cihazı olur, kimisi kamera, kimisi fotokopi makinesi, kimisi radyo, kimisi avukat, kimisi tükenmez kalem, kimisi tetikçi… Kısacası bulamadıkları, belki de asla bulamayacakları ruhlarını satarlar; henüz ona ulaşmadan. İktidarın kölesi olurlar. Maalesef birilerine köle olmak; kendini bulamayan insan-evladının tabiatında vardır. Üzücü ama gerçek.

Kendini yönetemeyen birey, sıradandır. Ve sıradan olanlar; yönetilme ihtiyacı hissederler, parlak bir ışığın altında toplanırlar. Parlak ışığın altında toplananlarsa yukarıya baktığı zaman; ışığın arka tarafında olanları veya yıldızları göremezler. Çünkü ışık, görselliğin dostu olduğu kadar; düşmanıdır. Işık ve mesafe birbirini tamamlayan iki kavramdır. Zaten toplum mühendisliğini çok iyi bilen Korku İmparatorluğu; işini şansa bırakmaz, mağduriyetlerden oluştuğunu iddia eden yeni bir tarihi yerleştirir o ışığın hemen arkasına… Böylesine her hareket kendi resmi tarihini oluşturur, oluşturmak zorundadır. Oluşturulacak veya oluşturulan resmi tarih; yatay ve dikey örgütlenmenin bir parçasıdır. Çünkü tek bir amacı vardır böylesi hareketlerin; ‘var-kalmak!’

Siyaseten ‘var-kalma’ korkusu çeken oluşumlar ya da bireyler, üreterek, örgütlenerek, ideallerinin peşinden giderek, veyahut başkalarının yükselişini engelleyerek veya hileye başvurarak kendini ‘varoluş’ mücadelesini verirler. Karakteristik özellik çok önemlidir bu hareketlilik içerisinde. Hep bir mücadele içerisindedir ‘var-kalmak’ isteyenler. Kısacası; ‘var-kalmanın’ yolu her daim ‘varoluş’ mücadelesi vermekten geçer. ‘Var-kalma’ aşamasına gelmesinin sebebiyse; bir şekilde ‘var-olunmuş’ olmasıdır. ‘Varoluşun’ her basamağı; mücadeleyi yeniden körükleyen yeni bir aşamadır. Çünkü yaşamsal akış tüm hızıyla devam etmektedir. Böylesi aşamalarda Korku İmparatorluğu için her şey mubahken; temeline insanı, doğayı ve canlıyı alan mekanizmalarsa; eşitlik, kardeşlik, barış ve adalet gibi kavramları mücadelelerine katıp, fikir üreterek ve örgütlenerek hareket ederler… Bence doğru olanı da budur. 

Dünyadaki her şey bir madde olarak akıl masasına yatırılabilir. Bu bakış açısı bize yeni tanımlamalar yaratmamızı sağlar. Analizinizi yaparken; yöntemini siz belirlersiniz. Benim yöntemim; Kıbrıs’ın Kuzey’inde ana akım solunun çok iyi bildiği ama yıllardır yapmadığı; Hegel’in yarattığı, Marks’ın geliştirdiği; tez - antitez - sentez paradigmasıdır. Bu yöntem bizlere yeni tezler sunar. Ortaya çıkacak tezler tekrardan aynı sistemle analiz edilebilir, yeni dünyalara kapı açabilir.

Demokrasi konusunda geleceğimizi şekillendirecek konulardan birine gelecek olursak; geçtiğimiz günlerde T.C Büyük Elçiliği’nin, Afrika Gazetesi’ne dava açtığı haberini okuduk. Hükümet kanadında bu konuyla ilgili ciddi bir sessizlik var. Hükümet oluşumundaki katmanlara bakıyorum; fikir özgürlüğüne önem verenler çok büyük çoğunlukta. Sol örgütleri takip etmeye çalışıyorum; örgütlü bir seslilik yok. Sağdan zaten bir beklentim yok. Korku İmparatorluğu’nun, yani AKP’nin, basın ve yayın dünyasına dair tutumu belli, hapishaneler gazetecilerle, yazarlarla, akademisyenlerle, entelektüellerle dolu! T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Afrika Gazetesi’ni işaret eden konuşması halen sosyal medyada. Durum buyken bu derin sessizlik niye? Eğer güllenin geçmesini bekliyorsanız; bence sindiğiniz yerden hemen kaçın, çünkü o gülle tam sindiğiniz yere çakılacak, bugün değilse yarın! Çünkü amaç bellidir; taşlarla ve sopalarla sindirmeye çalıştıkları ama başaramadıkları fikir/basın özgürlüğümüzü; kendilerinin egemen olduğu hukuk anlayışıyla sindirmeye çalışıyorlar. Bunu görmeyecek kadar görme-engelli değiliz. Susarak bu süreçte taraf olmayın.

Son olarak; korkmayın. Korku İmparatorluğu, korktuğu için korku kavramına sarılır… Korku salmaya çalışır… Elbet yıkılacaktır saltanatı. Kendi korkusunda boğulacaktır… Ve unutmadan; Kıbrıs’ın Kuzey’inde basın dünyasını ilgilendiren hukuksal bir dava açılacaksa; Kutlu Adalı cinayeti dosyasının yeniden açılması ve faili meşhurların yargılanması gerekir. Basın ve hukuk başlıklarını bir araya getirerek; bu konuyu Korku İmparatorluğu’nun yöneticilerine söyleyerek etkili bir adım atabilirsiniz.

Henüz mürit veya ışığın altındaki kendini yönetemeyenlerden görünmüyorken. 22 Ocak olaylarından sonraki Lefkoşa eylemini hatırlayın. O gece size güç verecektir! Yoksa o geceyi ve defalarca meydanları doldurduğumuzu bu kadar çabuk mu unuttunuz? 

Günden güne eriyen “var-kalırlığımızı” daha da eritmemeniz dileğiyle!

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1980 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 379 Sayısı

Adres Kıbrıs 379 Sayısı