1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Özgürlük ve eşitliğin siyaseti...
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Özgürlük ve eşitliğin siyaseti...

A+A-

“Statüko”, 2000’in başlarında her siyasi söylemin veya makalenin olmazsa olmaz kelimeciklerinin başında geliyordu. Yaşadığımız koşulların değişmez özelliğini,  farklı dönemlerde farklı kelimelerle ifade etme konusunda ustalaşmış bir toplum olarak bugünlere geldik biz.

Statüko, vesayet, alt yönetim gibi, kısmen bize kısmen başkalarına ait kelimecikler, değişmeyen koşulların değiştirilenleri olarak derdimizi anlatmak adına imdadımıza yetişti.

Son yıllardaki parlatılmış ifade “sürdürülebilir bir düzen” kurmak. Bir an durup, nasıl kuracağız diye sorduğumuzda verilen cevap Kemal Derviş modeli, ya da bütçe denkliğine indirgenmiş bir ekonomik politika olunca, insanın acı acı gülümsemesi gelir. Çünkü, varolan şartlardan bağımsız, varolan şartları gözardı ederek “sürdürülebilir” bir rejim kurma iddiası başlı başına gülünç, başlı başına dayanaksız, başlı başına yanıltıcı bir siyasi söylemdir. Bırakınız iddianızın siyasi söylem düzeyini, bunu bir kısım medya üzerinden psikolojik metodlarla toplumsal algı yaratmak için gerçekleştirirseniz, siyaseti araçsallaştıran bir tür toplum mühendisliğinin elemanı haline gelirsiniz. Size de siyasi taşeron denir...

İkinci aşama birincisinden daha vahimdir. Çünkü, neo liberal görüşlerin KKTC izdüşümünü reform olarak topluma dayatma gayretkeşliğinin bir süre sonra yaratacağı toplumsal yıkımın altında sadece üç beş kişi değil, bir toplumun en değerli şeyi yani umudu kalacaktır.

“Statüko”yu çok kullandık o yıllarda, yazdığım gibi. Kimimiz Denktaş rejimini, kimimiz Türkiye ile olan ilişkileri, kimimiz barış sürecini yükledik bu kelimeciğe. Ama zaman geçtikçe statüko denilen şey ağırlıklı olarak, Federal Kıbrıs dışında herşeye indirgendi. Evet yollar, evet eğitim, evet kamu düzeni, evet hukuk düzeni, evet siyasal yaşam...tümü düzeltilmeli, yolsuzluklardan hesap sorulmalı evet. Tümü yapılabilir, bunun için destek de verilebilirdi. Zaten Kemal Derviş protokolu hazırdı. Sorun bunu uygulayandaydı. Çözüm yeni “ancak ve ama”larla ifade edilir olundu. Bizde isteriz ama...

Verili koşulların tahlili ve çözüm yolları konusundaki tartışılması tabu olan “hazırlanmış” paket reçetelerin uygulayıcısı değiştiği anda değişenin değiştiren olacağı belliydi.

Son yıllarda bu konuda yaşanan tartışmaların düzeyi, aklı selim her bir kişiyi çok yordu. Çünkü sinsi ve sinik yöntemlerle, siyaseti akıldan, düşünce üretiminden ve programdan uzaklaştırıp “kişiselleştiren”, her farklı görüşün ardında siyasi rekabetin vahşi koşullarının kör saldırısını arayan çeşitli odaklar hiç boş durmadı. Durmayacak da.

“Statüko” malum verili koşullardır. Vesayet rejimidir. Alt yönetimdir. Kozmetik ile düzeltilemeyecek olan rejimdir. Psikolojik savaştır, ayakta durmasını sağlayan. Kıbrıslı Türklerin egemen olamadıkları alandır. “Statüko”, Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını öncelikli kılmayan düzendir.

“Statüko”, alternatif siyaset, düşünce üretimini reddeden “yanlış akıldır”. “Statüko” talimat ve biat düzenidir. Varolanın değişimi için, öz muhasebe yapma gücünü yitirmiş, onyıllardır üretilen siyasetle ve ekonomik düzenle varoluşunu üreten kişilerin yeniden üretimidir. Değişimi reddeden, yeniliğe kapalı, eleştiriyi kabul etmeyen, demokrasiyi bilmeyendir. “Statüko” bir tabular cennetidir. Kıbrıs sorununun tüm ayrıntılarında da aynı anlayış egemendir.

Limitli değişimdir, statüko. Özgürlüğün ve eşitliğin inşa edilemeyeceği “yanlış akıl” ürünüdür.

Özgürlük ve eşitlik projesi, limit, sınır kabul etmez. Sınırın olduğu yerde de özgürlük ve eşitlik olmaz.

“Statüko”, neo liberal düşünce tarafından sarsılabilir, doğru. Ancak bu tür bir programın odağında Kıbrıslı Türk toplumu olmayacağını, özgürlükçü ve eşitlikçi bir toplumsal hedefin gözetilmeyeceğini bileceğiz. Toplumun merkezde olmadığı bir değişim anlayışında toplumsal kimlik, sosyal değerler koşulsuz yok olmaya devam eder.

“Statüko”nun karşıtları, herhangi bir görüşü sol veya sağ kimliğe sığınarak ileriye taşıyanlar değildir. Sol da sağ da statüko ile uyumlu olabilir. (Siz ister bu tür bir sol’a sözde deyin ister reddedin, ama gerçek budur...)
“Statüko”nun karşıtları, siyasi dili ile eylemi ile, statükonun maskesini düşürenlerdir öncelikle. Ülkedeki durumu yapay algı’dan gerçek düzleme çekenlerdir. Topluma gerçeği işaret edenler ve bunu pratikte değiştirmeye çalışanlardır. Bunu da en iyi özgürlükçü sol yapabilir. Radikal sol. Hele bunu siyasi kimliğinizle yapıyorsanız, hedef haline gelmeniz hiç de zor olmayacaktır. Mesele budur. Toplum ayakları yere basan, gerçekçi ve açık bir siyasetten yanadır. Tekrarın çözüm üretmediğini biliyor ve artık yeni bir siyaset istiyor.

Toplumun arkasına saklanarak, gerçekleri gizlemek topluma en büyük haksızlığı yapmak demektir. Marifet, gerçekleri toplumsal bilince taşıyıp, siyaseti bu zeminde yapabilmektir ve bu zemin vardır.

Biz “statüko”ya karşıyız. “Statüko” bizim için, ne neoliberal politikalarla toplumsal umuda dönüşür, ne de südürülebilirlik komedisi ile sonuç üretir. “Statüko” özgürlük ve eşitlik projesi ile yıkılabilir. Bu siyasetin  temelinde, toplumsal hedefinde Federal Kıbrıs yer almaktadır.

 

Bu yazı toplam 2898 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar