1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Özelleştirmeye karşı gerçek bir alternatif”
“Özelleştirmeye karşı gerçek bir alternatif”

“Özelleştirmeye karşı gerçek bir alternatif”

Çalışma İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Tarık Timur ile Yatırım Değerlendirmesi ve Risk Analizi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hasan Ulaş Altıok, Dome Otel’in çalışanlar tarafından işletilmesini ve bunun sonucunda oteldeki gelişmeleri YENİDÜZEN’e değerlendirdi

A+A-

Doç. Dr. Timur: “Genel olarak baktığımızda Dome Otel örneğinde emekçilerin yapabilme güçlerini görüyoruz. Otelin özelleştirme olmadan da varlığını sürdürebilmesini, ekonomik olarak bir noktaya gelebilmesini ve bunun toplumsal yapıya da yansımasını, katkısını görüyoruz”

 

Yrd. Doç. Dr. Altıok: “2008 yılında Dome Otel 2.3 milyon TL eksideydi, sendikaya ve çalışanlara devredilince Vakıflar İdaresi bu zarardan kurtuldu ve şimdi Vakıflar İdaresi kâr payını alıyor. Yani aslında Vakıflar İdaresi’nin kârı, eskiden yapmakta olduğu zarardan kurtulması, şimdi aldığı kâr payı ve kumarhaneden aldığı kiradır”

 

 Doç. Dr. Timur: “Birileri bu modelin yani çalışanın inisiyatif aldığı, ürettiği, dönüştürdüğü, yönettiği ve topluma katkıda bulunduğu bu modelin bu topraklarda yaşamasını istemiyor. İşçiler kendi kâr paylarını otel daha iyi bir duruma gelsin diye yatırıma aktardı”

 

Yrd. Doç. Dr. Altıok: “Çalışanlar üzerinden otelin önünü daha rahat görebileceği bir ortama gelmesi sağlandı. Zorluğu çalışanlar çekti, otel tam düzlüğe çıktı, çok bildik birşey oldu, ‘sen çekil, özelleştirelim’. Yıllardır arzu edilen başarı öyküsü Dome Otel’de var, buna sahip çıkmak lazım. Dome Otel bizim için bir otelden çok fazlasıdır, sahip çıkmalıyız”

 

Ödül Aşık ÜLKER

DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, Çalışma İlişkileri Uzmanı Doç. Dr. Tarık Timur ile Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi, Yatırım Değerlendirmesi ve Risk Analizi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hasan Ulaş Altıok, Dome Otel’in çalışanlar tarafından işletilmesi sonucunda oteldeki gelişmeleri “başarı hikayesi” olarak değerlendirdi.

Doç. Dr. Timur, otel çalışanlarının 2008 yılında otelin işletmesini devralarak, kaderlerine razı olmak yerine, işlerine ve kurumlarına sahip çıktıklarını ve örgütlü biçimde üretmeye devam etmeye karar verdiklerine dikkat çekti.

Otelin işletmesinin çalışanlar tarafından devralınmasından iki yıl sonra yani 2010 yılında kâra geçmeye başladığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Altıok, “2008 yılında Dome Otel 2.3 milyon TL eksideydi, sendikaya ve çalışanlara devredilince Vakıflar İdaresi bu zarardan kurtuldu ve şimdi Vakıflar İdaresi kâr payını alıyor. Yani aslında Vakıflar İdaresi’nin kârı, eskiden yapmakta olduğu zarardan kurtulması, şimdi aldığı kâr payı ve kumarhaneden aldığı kiradır” diye konuştu.

Otelin işletmesini 10 yıllık sözleşmeyle devralan Dayanışma Turizm Ltd. Şti.’nin sözleşmesinin 15 Mayıs 2018’de bittiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Altıok, Vakıflar İdaresi’nin yeni sözleşmede 35 milyon TL’lik yatırım ve yıllık 400 bin Euro kira istediğini, bunun da gerçekçi olmadığını anlattı. Yrd. Doç. Dr. Hasan Ulaş Altıok, “Çalışanlar üzerinden otelin önünü daha rahat görebileceği bir ortama gelmesi sağlandı. Zorluğu çalışanlar çekti, otel tam düzlüğe çıktı, çok bildik birşey oldu, ‘sen çekil, özelleştirelim’. Yıllardır arzu edilen başarı öyküsü Dome Otel’de var, buna sahip çıkmak lazım. Dome Otel bizim için bir otelden çok fazlasıdır, sahip çıkmalıyız” diye konuştu.

 “Birileri şimdi bu modelin yani çalışanın inisiyatif aldığı, ürettiği, dönüştürdüğü, yönettiği ve topluma katkıda bulunduğu bu modelin bu topraklarda yaşamasını istemiyor” diyen Doç. Dr. Tarık Timur, “Dome Otel halkındır, bizimdir. Bu başarı öyküsüyle mutlu olalım, onurlanalım, sahip çıkalım” dedi.

 

“Kumarhane şu anda Dome’a ait değil”

Soru: Dome Otel’in rakamlarla nereden nereye geldiğini değerlendirir misiniz?

Yrd. Doç. Dr. Altıok: 2007’de, yani yönetim çalışanlara devredilmeden önceki son sene Dome Otel, kumarhaneli bir otel olarak,2.3 milyon TL civarında eksideydi. 2008 yılına kadar otele hiçbir yatırım yapılmıyor, bir nevi çöküşü hazırlanıyor, doluluk oranı %50’nin altında... 2008 yılında otel 10 yıllığına çalışanlara ve sendikaya yani Dayanışma Turizm Ltd. Şti.’ne veriliyor. Daha bir sene geçmeden hükümet değişiyor ve yeni gelen UBP hükümeti sözleşmeyi feshediyor ve konu mahkemeye taşınıyor. 10 senelik sürecin 4.5 senesi mahkemede belirsizlik içerisinde geçiyor.Mahkeme sürecinde de yatırımların önü kesilmek isteniyor. Ama çalışanlar tüm belirsizliklere rağmen kuruma sahip çıkıyor ve 8 milyon TL’ye yakın yatırım yapıyor. 2010’a kadar zarar her yıl azalıyor ve 2010 yılında otel yeniden kâra geçiyor.2017 yılında otel 1.2 milyon TL kâr ediyor ve bunun üzerinden Vakıflar İdaresi’ne 300 binTL civarında kâr payı veriliyor

2008 yılında Dome Otel 2.3 milyon TL eksideydi, sendikaya ve çalışanlara devredilince Vakıflar İdaresi bu zarardan kurtuldu ve şimdi Vakıflar İdaresi kâr payını alıyor. Yani aslında Vakıflarİdaresi’nin kârı, eskiden yapmakta olduğu zarardan kurtulması, şimdi aldığı kâr payı ve kumarhaneden aldığı kiradır.

Altı çizilmesi gereken başka bir konu da kumarhanenin şu anda otele ait olmadığı ve oranın kirasını doğrudan Vakıflar İdaresi’nin aldığı gerçeğidir. Kamuoyunda yanlış bir algı yaratılarak, kumarhane gelirlerini çalışanların aldığı konuşturulmaktadır, bu bilgi doğru değildir. Dayanışma Turizm Ltd. Şti. ile kumarhanenin hiç alakası yoktur.

Ayrıca Dome Otel hem devlete vergi ödüyor, hem çevre esnafına müşteri getiriyor, hem yerli mal kullanıyor, hem ülke vatandaşlarını çalıştırıyor, hem de belirsizliklere rağmen yatırım yapıyor.Yani aslında bir otelin ülke ekonomisine sağlaması gereken tüm katkıları sağlıyor.

Otele yatırım yapılmadığı iddiaları da var. 23 Mayıs 2017 EBI otelde inceleme yapıyor ve otelle ilgili bir rapor hazırlıyor, otelde ciddi bir sorun olmadığını ortaya koyuyor. Vakıflar İdaresi bu raporu beğenmemiş olacak, EBI’den yeni bir rapor istiyor. EBI, 23 Şubat 2018 tarihli raporu adaya gelmeden ve otele gitmeden hazırlıyor ve bu kez otelin 35 milyon TL’lik yatırıma ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Doç. Dr. Timur: 10 yıllık sözleşme bu tür bir kiralama için çok kısa bir süre. Yapılan yatırımlar kredisiz ve öz varlıklarla yapıldı. Yapılan işin küçümsenmemesi lazım.


“İstenen rakamlar gerçekçi değil”

Soru: Dome Otel’in işletilmesiyle ilgili Dayanışma Turizm Ltd. Şti. ile imzalanan 10 yıllık sözleşme 15 Mayıs’ta bitti. Yeni sözleşme için bahsedilen bu rakamlar gerçekçi mi? Son dönemde gündeme gelen tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yrd. Doç. Dr. Altıok: Öğrenebildiğimiz kadarı Vakıflar İdaresi’nin Dome Otel’den istediği EBI raporunda belirtilen, 35 milyon TL’lik yatırımın yapılmasının yanında yıllık 400 bin Euro kira ödemesidir, hem de kumarhanesiz bir otel olarak... Şu anda Dome Otel’de kişi başına gecelik konaklama 230 TL’dir ve otelde maksimum 270 kişi konaklayabiliyor.Kuzey Kıbrıs’ta doluluk oranı %57, Dome Otel’in ortalama doluluk oranı %72. Dome Otel neoliberal anlayışla yönetilmediği için kâr oranı daha düşük. %10 kâr oranı koyarsak, 10 yılda 35 milyon TL’lik yatırım yapabilmek ve 400 bin Euro yıllık kira için gecelik konaklamanın bin 182 TL’ye çıkması gerekir. Kişi başı gecelik 230 TL sabit kalırsa, 270 kişilik otelde bin 388 kişi konaklaması lazım ki bu istenen kira ödenebilsin. Vakıflar İdaresi kısacası çalışanlara ve sendikaya “buradan çık” diyor. Dome Oteli bu şartlarda özel sektör de alamaz. Kısacası bu rakamlar gerçekçi değildir. Ama özel sektör işçiyi sömürürse, asgari ücretin altında çalıştırırsa, dönemsel işten çıkarmalar yaparsa 400 bin Euroluk kirayı belki ödeyebilir.

Vakıflar İdaresi uyduruk raporlarla kamuoyunda Dome Otel hakkında doğru olmayan bir algı yaratmaya çalışıyor. Dome Otel’in veremeyeceğini bile bile bunu istiyor, demek ki başka bir amaç var...

Tüm bunların yanında Vakıflar İdaresi’nin de yeterince şeffaf olmadığını düşünüyorum. Toplanan kiraların nerelere harcandığını vatandaş olarak bilmek istiyorum. Yani Dome Otel’in ne kadar kira ödeyeceğinden önce Vakıflar İdaresi’nin eline geçen her bir kuruşu tüm şeffaflığı ile Kıbrıslı Türklere anlatması gerekmektedir ki ondan sonra Dome Otel’in ödemesi gereken kirayı konuşabilelim.

 

“Vakıflar İdaresi bu modeli istemiyor”

Doç. Dr. Timur: Vakıflar İdaresi bu modeli istemiyor. Bilinçli birey, sesini çıkaran birey istenmiyor.

Benim açımdan Dome Otel bir başarı hikayesidir. Havada bazı rakamlar uçuşuyor, metrekare hesapları yapılan raporlar dahi var. Bence konuya neoliberal politikalar, bu politikaların uygulamaları ve yol açtığı sonuçlar açısından bakmak gerekiyor. Genel olarak gördüklerimiz daha fazla çevre felaketi, yoksulluk, küçük esnafın, çiftçinin, emekçinin tasfiyesi, özelleştirme politikaları, eğitimin, sağlığın paralı hale gelmesi vs. Bütün bunlar travma üstüne travma yaşatan ve toplum yapısını da yıkıcı gelişmeler ve ne yazık ki ortalama bir yaşam seviyesine sahip bir birey için hiç de yabancı olmayan gelişmeler. Dünyanın neresinde olursanız olun, o en tepedeki %1 veya %2’lik kesimin veya biraz daha altındaki grubun üyesi değilseniz, bu tür travmalarla henüz karşılaşmamışsanız bile yaşamınızın belli bir noktasında karşılaşma olasılığınız oldukça yüksek. Bu travmaları toplumumuz büyük kurumlar seviyesinde de yaşadı; hemen akla gelen KTHY, DAİ-DAK örnekleri var. Bu kurumların yıkımında da aynı oyunu görüyoruz: “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme”; Naomi Klein’ın Şok Doktrini’nde örneklerini verdiği uygulamalar. Dome Otel için de aynı senaryo yürüyordu aslında.

 

“Dome Otel sadece bir otel değildir”

Yrd. Doç. Dr. Altıok: Tarık Hoca’nın dediği gibi havada rakamlar uçuşuyor, ama bazı insanlar bu konuyu kendi istedikleri yere çekmek için öyle argümanlar yarattılar ki, o argümanları çürütmek için rakamlara ihtiyaç duyuldu. Dome Otel’de yaşanan başarı öyküsünün, Kıbrıs’ın tarihindeki öneminin göz ardı edilmesine izin verilemez. Bunları göz ardı eden ve sadece rant elde etmek için bazı rakamlar ortaya koyanlara cevap vermek için rakamlar kullanılıyor. Ama Dome Otel sadece bir otel değildir, çok daha fazlasıdır. Durum sadece rakamlarla anlatılamaz. Özelleştirmeye karşı KTHY ve  DAİ-DAK’ta başarılamayanı Dome Otel başardı.

 


“Dome Otel çalışanları kurumlarına sahip çıktı”

Soru: Geçmişte de çalışanlarla ve sendikayla Dome Otel’in birlikte yönetilmesi denendi. O zaman yaşananlarla şimdiki arasındaki fark nedir? Dome Otel’de yaşananlarda çalışanların ve sendikanın tutumunu nasıl buluyorsunuz?

Doç. Dr. Timur: Dome Otel’de değişik zamanlarda krizler yaşanmış ve her krizde bürokratların, yöneticilerin bulduğu çözüm işten çıkarma, ücret kesme olmuş ve işin ucu gelmiş özelleştirmeye dayanmış. Sendika da genel bir politika olarak işten çıkarmayı reddetmiş,  ücret kesintilerini, diğer mali tedbirleri kabul etmiş ve 2008 yılına gelmişler. Bu noktada ilginç bir gelişmeyi de not etmek gerekiyor. 1997’de oteli çalışanlarla, sendikayla beraber yönetme deneyimi var ve hatta bu konuda iki taraf arasında protokol de imzalanmış. Ama 2000’lerin başında, sendikanın onayı olmadan, yine siyasi kaygılarla, işe almalar olunca sorunlar çıkmaya başlamış kurulan sistemde. Tabii bu işe almaların mali sonuçları da olunca 2007’de özelleştirme önerisi yapılmış yöneticiler tarafından. Daha önce başka kurumlarda, işyerlerinde defalarca görülen bu tipik hikaye Dome Otel’de değişiyor ve güzelleşiyor. Dome Otel çalışanları kaderlerine razı olacaklarına tek gerçekçi ve daha insancıl olan çıkış yolundan yürüdüler; işsiz kalmaktansa, işlerini kaybetmektense işlerine ve kurumlarına sahip çıktılar. Yaptığımız görüşmelerde de Dome Otel çalışanlarının söylediği şu, “Ortaya çıkan sorunların, Dome Otel’in içine düştüğü durumun sorumlusu biz değildik. Ama günün sonunda burası özelleştirildiğinde, burası elden çıkarıldığında bizler işimizi, ekmeğimizi kaybedeceğiz. Bu yüzden Dome Otel çalışanları “Hayır” dediler ve alternatifi de ortaya koydular ki bu da çok önemli. Bu ülkede ortaya konan planlara “Hayır” diyen çok ama genelde alternatif ortaya konmaz. “Hayır deniyor ama peki ne yapalım?” sorusu genelde cevapsız kalır. Dome Otel’de bu sorunun cevabını da vermiş çalışanlar ve sendika. Örgütlü biçimde üretmeye devam etmeye karar verdiler, örgütlü biçimde hep beraber, kollektif olarak yönetmeye karar verdiler. Ve bu kararın cesur bir karar olduğunu da belirtmek gerekiyor. “Hayır” dediler ve çözüm yolunu da ortaya koydular. O yüzden Dome Otel deneyimi çok önemlidir. Emekçilerin kendilerine empoze edilmeye çalışılan, pek de iyi sonuçları olamayacak bir çözüme karşı çıkış mücadelesidir. Başlangıçta büyük olasılıkla onlar da ne olacağını bilmiyorlardı. Sonuçta hiçbir şeyin garantisi yok. Başarılı olacaklarına inansalar da onları nasıl bir yolculuğun beklediğini bilmiyorlardı. Çalışanlar burada kendi yaşamlarını değiştirebileceklerini gösterdiler ve aynı zamanda topluma faydalı olabileceklerini de gösterdiler.

 

“Dome Otel bir başarı hikayesi ancak...”

Yrd. Doç. Dr. Altıok: Dome Otel bir başarı hikayesidir, personel çok özverili şekilde çalışıyor.İşçilerin,Dome Otel’in işletmesini aldığı için çok yüksek maaşlar aldığını zannedenler veya öyle göstermek isteyenler de var. 2017 verilerine göre 5 milyon 538 bin TL maaş ödemesi yapıldı, ortalama 130 çalışan ve 13 maaş var yani bir çalışanın ortalama 3 bin 270 TL brüt maaşı var. Emek sömürülmüyor ama işçiler rant da elde etmiyor. İşçilerin yatırımları tam yapılıyor. Alınan maaşla, devlete beyan edilen maaş aynı ve devletten de vergi kaçırılmıyor. İşçilerin mutsuzluğu var ama bunun nedeni Vakıflar İdaresi’nin yarattığı belirsizlik...

Dome Otel bir başarı hikayesi ancak turizm rekabetçi bir alan. Dome Otel’in kendine has müşterisi olsa da, otelin konumu ile kültürel ve tarihsel güzellikleri birleşince, %72 doluluk oranı, Kuzey Kıbrıs’ın %57’lik doluluk oranının üstünde olmasına rağmen, bana göre yetersiz. Bunun artırılması için çalışma yapılmalı, profesyonel çalışmalara ihtiyaç var. Beş yıldızlı, kumarhaneli otellerle yarışırken fiyatı artırmak yerine doluluk oranının artırılması gerekir, müşteri memnuniyeti daha da artırılmalı. Dome Otel yönetiminin bunu yapmaya niyetli olduğunu biliyorum ama yatırım için önlerini görebilmeleri çok önemli.

 

“Dome Otel’de emekçilerin yapabilme güçlerini görüyoruz”

Soru: Dome Otel’de uygulanan modelin, yani çalışanların oteli çalıştırmasının anlamı, önemi nedir? Sizin, Prof. Dr. Selcan Timur ile birlikte yaptığınız, bu modeli sürdürülebilir kalkınma modeline örnek gösteren uluslararası kabul görmüş bir çalışmanız da var...

Doç. Dr. Timur: Evet, bir çalışmamız var; konferans ve panellerde akademisyen ve turizm sektöründe çalışan yöneticilerle paylaştık. Daha sonra Sustainable Development (Sürdürülebilir Gelişme) dergisinde de yayınlandı. Bu toplantılarda en sık duyduğumuz yorum, Dome Otel deneyiminin özelleştirmeye karşı gerçek bir alternatif olduğu ve daha fazla incelenip geliştirilmesi gerektiğiydi. Ve haklılar da…

Genel olarak baktığımızda Dome Otel örneğinde emekçilerin yapabilme güçlerini görüyoruz. Otelin özelleştirme olmadan da varlığını sürdürebilmesini, ekonomik olarak bir noktaya gelebilmesini ve bunun toplumsal yapıya da yansımasını, katkısını görüyoruz. Yapılan iş, hakkını savunma ve üretimi yeniden inşa etme çabasıdır. Ve bunlarında topluma olumlu anlamda yansımasıdır. Dome Otel emekçileri üretebileceklerini, yönetebileceklerini ve dönüştürebileceklerini göstermişlerdir. Emekçilerin oteli yönetmesi önemli çünkü herşeyden önce, moda deyimle, “yerli” işyeri olarak kaldı Dome Otel. Emekçilerin yönettiği Dome Otel çevreye daha duyarlı, yerli halk için iş yaratıyor, faaliyetleriyle yerel ekonomiye destek oluyor. Dome Otel büyük şirketlerle anlaşma yapıp ihtiyaç duyduğu malzemeleri daha ucuza alabilecekken bunu yapmıyor ve ihtiyaçlarını yerli esnaftan karşılıyor. Yönetimde söz sahibi emekçiler içindeki bulundukları çevrenin ve toplumun isteklerini, koşullarını bildikleri için daha duyarlı olabiliyorlar. Dome Otel’de çalışma ilişkileri açısından da daha insan odaklı uygulamalar var. Mevsimlik çalışanlar işten çıkarılmasın diye ücret indirimini kabul edebilecek kadar rakam değil insan odaklı; paylaşımcı bir sistemle yönetiyorlar. Ve bütün bunları da kumarhanenin geliri olmadan; sadece oteli işleterek yarattıkları gelirle yapıyorlar.

Birileri bu modelin yani çalışanın inisiyatif aldığı, ürettiği, dönüştürdüğü, yönettiği ve topluma katkıda bulunduğu bu modelin bu topraklarda yaşamasını istemiyor. İşçiler kendi kâr paylarını otel daha iyi bir duruma gelsin diye yatırıma aktardı. Zaten Dome Otel, 2012 yılında Müşteri Memnuniyeti En Hızlı Artan Otel Ödülü de aldı.

 

“Dome Otel halkındır”

Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yrd. Doç. Dr. Altıok: Çalışanlar üzerinden otelin önünü daha rahat görebileceği bir ortama gelmesi sağlandı. Zorluğu çalışanlar çekti, otel tam düzlüğe çıktı, çok bildik birşey oldu, “sen çekil, özelleştirelim”. Yıllardır arzu edilen başarı öyküsü Dome Otel’de var, buna sahip çıkmak lazım. Dome Otel bizim için bir otelden çok fazlasıdır, sahip çıkmalıyız.

Doç. Dr. Timur: Dome Otel halkındır, bizimdir. Dome Otel deneyimi öyle çok uzaklarda, Kaf Dağı’nın ardında bir masal ülkesinde yaşanmadı, yaşanmıyor. Bu deneyimi görmek için Latin Amerika’ya falan gitmenize de gerek yok; onurlanmak için Brezilya’daki, Uruguay’daki, Arjantin’deki fabrika işgalleri sonucunda kurulan, emekçilerin yönettiği işyerlerini okumaya da gerek yok. Dome Otel burada, Girne’de, gözümüzün önünde. Bu başarı öyküsüyle mutlu olalım, onurlanalım, sahip çıkalım. Sendikaları yanlış yaptıkları zaman acımasızca eleştiriyoruz. Burada bir sendika çok doğru bir şey yaptı. Utangaçlık yapmadan, sıkılmadan tebrik edelim, alkışlayalım, sahip çıkalım ve soralım kendi kendimize, “Bu tür başarı hikayelerini artırmak için ne yapabiliriz?”

 

yeniduzen-satin-aliniz-569.jpg

Bu haber toplam 2938 defa okunmuştur
Etiketler :