1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Orta yerde öylesine yaşamak!..
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Orta yerde öylesine yaşamak!..

A+A-

 

Etrafımızda sıcak gelişmeler… Suriye’de çatışmalar, ölümler, kaçışlar, mülteciler… Türkiye’de patlamalar, yine ölümler… Suriye’yle bağlantılı gelişmeler… Türkiye vurdu mu vuruldu mu, çarpışanlar kimin desteğinde!.. Halep kimilerine göre kurtuldu, kimilerine göre işgal altında… Halep’ten sosyal medyaya yansıyan görüntüler… “Belki de bu benim son görüntüm, son sözlerim” videoları… Bu videoların bir kampanya olduğunu aktaran başka videolar… Halep’in önceden cihatçılar tarafından işgal altında olduğunu savunanlar, şimdi kurtulduğunu söyleyenler… Buna karşılık o söz konusu videolarda çarpıcı şekilde ‘öldüklerini’ öne süren kampanya videoları…

Suriye’deki gelişmeler hazmedilemeden Türkiye’de ardı ardına patlayan bombalar ve ilgili, ilgisiz kaybedilen canlar… Hastanelerde yoğun bakım dahil onlarca, yüzlerce yaralı… Her bombanın patladığı yerde değişen isimler ve eski ismin yerine verilen ‘şehitler’ ismi… Neredeyse ‘şehitler’ ismi verilmeyen yer kalmayacak…

Her bombanın ardından “yanlarına kalmayacak, bunu ödeyecekler” açıklamaları… Ama bu açıklamaların yıllardan beridir aynı şekilde yapılmasına rağmen artan bir şekilde meydana gelen patlamalar ve ne yazık ki yine artan şekilde giden canlar…

Bu gelişmelerin ardından iktidar tarafından artan baskılar, görevden almaların, hapse gönderilmelerin, gazetelerin ve gazetecilerin susturulmasının normal hale gelmesi… Her patlama iktidarı yerinden etmesi gerekirken aksine iktidarın gücüne güç katıyor. Başka bir yerde, daha doğrusu çağdaş, demokratik bir ülkede olması durumunda iktidarda kalamayacak olunması gerekirken aksine Türkiye’de iktidarın ülkeye daha da sahip oluşunu getiren gelişmeler meydana geliyor…

Muhalefet Türkiye’de yok… CHP’nin muhalefeti “Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde militer ve neredeyse özellikle Kıbrıs konusunda Turancı bir hareketten öteye gidemiyor… Muhalefet diye yükselmeye başlayan hareketler de Erdoğan’ın tek adamlığında yerle bir ediliyor… Önce tekrarlanan seçimler, ardından tutuklamalar, Kürt bölgesinin neredeyse yerle bir edilmesi şeklinde ezilen muhalefet hareketi… Saray’da bu iş için yapılan konferans salonunda muhtarlara konuşma yapılırken verilen mesajlar, yaratılan gündem ve o konuşmaların günlerce, haftalarca tv programlarında tartışılması… Erdoğan medyaya “bugün de bunları söyledim, alın tartışın” der gibi gündem belirlerken medya buna uyuyor… Bilinçli veya bilinçsiz…

“Başkanlık” dedi, sürekli tartışıldı, daha önce “kesinlikle olmaz” denilirken şimdi, ciddi olarak karşı çıkan muhalefetin de sindirilmesiyle öyle bir normalleşti ki artık başkanlık rejimine yasal olarak da geçildi sayılır… Fiilen uygulanıyordu, artık önünde engel kalmayacak. Asmalar, kesmeler yasal olarak yapılacak artık…

Peki biz!.. Yani KKTC denen, devlet olmayan devletçik!.. Öylesine, tesadüfi olarak yaşıyoruz işte… Burada devletçilik, hükümetçilik oynuyor, gelen emirleri bekliyor, hatta emir dahi gelmeden (Suudi saati gibi) yalakalık yapıyor ve iyi puan topluyoruz!.. Bir yolun tamirinden aciz, umursuz, iş bilmez bir şekilde bekliyor, insanımızın ölmesine, yaralanmasına meydan veriyoruz. Mecliste bütçe hazırlıyor ama ortaya çıkan bütçenin nasıl oluşturulacağı hakkında kesin verilere ulaşmak mümkün değil. Avucumuzu açıp bekleyecek, belki makam arabalarımızın yeniden yenilenmesi için kaynak yaratacağız ama okullarımızın tuvalet kâğıdını bile velilerimizden bekleyeceğiz.

Yeni bir haftaya, eski yılın son iki haftasına girerken daha güzel, daha yaşanır bir ülke, bir bölge olmadık ne yazık ki… Belki 9 Ocak’tan sonra yazdıklarımız daha umutlu olur…     

 

 


-de, -da, -lar…

tayfun-yazi-foto.jpg

Günlük dertler, sorunlar ve yakın coğrafyamızda meydana gelen savaşlar, Türkiye’de patlamalar, giden canların oldukça dışında yine günlük yaşantımızda beni rahatsız eden Türkçenin yanlış kullanılması… ‘de, da, ki’ ekleri ve bir kelimenin çoğul olmasına rağmen sonuna yine de çoğul eki getirilerek kullanılmaya çalışılması kalan saçlarımı da yolmama neden oluyor… Sizin de karşınıza çıkıyordur; ayrı yazılması gereken yerde bitişik yazılan ama bitişik yazılması gereken yerde ayrı yazılan ‘de, da, ki’ ekleri… “Masada tahtadan yapıldı” cümlesinde ayrı yazılması gereken -da- ekinin bitişik yazılması gibi, “masa da kalem var” cümlesinde bitişik yazılması gereken -da- ekinin ayrı yazılması gibi… Veya zaten çoğul olan kelime ‘personel’i çoğul yapmak derdiyle ‘personeller’ yazılması gibi yanlışları bir taraftan eğitim sistemimizdeki eksikliklere bağlıyorum. Diğer yandan da neredeyse 24 saatimizi geçirdiğimiz sosyal medyada yapılan yanlışlıkları ‘kopyala-yapıştır’ gibi beynimize kazımamıza ve izlediğimiz tv ekranında yine çoğul kelimeyi öyle değilmiş gibi çoğul yapma çabalarına (jüriler) bağlıyorum. Bu yanlışlar, küçükler için eğitimde doğru sistem ve donanımlı öğretmenlerle aşılabilir ama yaşı geçenler için belki bol okuma ve doğru analiz bir şeyler değiştirebilir.  


HATIRLATMA

İki görev

Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst’ün trafikte öncelikli iki görevi var; Birincisi Girne-Değirmenlik dağ yolunu başka bir canın kılına zarar gelmeden tamir etmesi, yenilemesi… İkincisi de (ben her gün o yolu kullandığım için yazıyorum) Gönyeli Çemberi’ndeki sıkışıklığa bir an önce çözüm bulması… Öyle kaçış yollarıyla falan geçici çözüm de değil, üst veya alt geçitlerle kesin ve kalıcı çözümler. Mutlaka ki diğer bölgelerde de aynı sıkışıklığı yaşayan yerler vardır… Ben sürekli bu görevleri sosyal medyada da hatırlatacağım… Siz de kendi bölgenizdeki trafik veya başka alanlardaki dertleri hatırlatabilirsiniz…

 


YORUM

Beklenti

Yeni yılın biz Kıbrıslılar için en önemli beklentisi tabii ki Cenevre’den ‘tamam’ mesajının gelmesi… Mont Pelerin’den sonra düşen umutlar, müzakerelerin Cenevre’de devam edeceği haberi üzerine tekrar yükseliş gösterirken güvenlik ve garantilerin de 12 Ocak’ta masaya yatırılacak olması umutları daha da bir artırdı. Mont Pelerin sonrası da yazmıştım; Dünyada kaybettiği prestij sonrası Kıbrıs görüşmelerinde Erdoğan’dan olumsuz değil, olumlu yaklaşımlar beklemek siyasi açıdan daha anlaşılabilir olacaktır. Tabii ki ihtiyat her zaman var ama iyi düşünmek her zaman olumluya yardımcı olur.


Hayattan korkma, onun iyi olduğuna inan. Bu inancın onu gerçekleştirecektir. 

Williams James

Bu yazı toplam 2110 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar