1. YAZARLAR

  2. Derya Beyatlı

  3. Öğretmenim, canım benim, canım benim
Derya Beyatlı

Derya Beyatlı

Öğretmenim, canım benim, canım benim

A+A-

 


Okyanusu geçmek, bir martının yoluyla kesişmek istiyorum
Bildiğim herşeyi düşünmek, ya da bilinmeyene doğru yol almak istiyorum
Ay’ı  yakalamak istiyorum, hatta dünyayı kurtarmak
Ama herşeyden önce babamla konuşmak istiyorum
Babamla konuşmak istiyorum…
Céline Dion

Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret
Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı,
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu, eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Öğrenmesi gerekli biliyorum, tüm insanların dürüst ve adil olmadığını
Fakat şunu da öğret ona; her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır.

Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret ona, bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını...

Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret,
Fakat ona sessiz zamanlar da tanı, gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği

Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret,
Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi
Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret

Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret.

Kısacası nasıl insan olacağını öğret ona diyor Abraham Lincoln oğlunun öğretmenine yazdığı bu mektupta. Yıllar önce kendime öğretmen olarak bellediğim, çok değer verdiğim bir insan tarafından gönderilmişti bana bu mektup. Siyasi, mesleki anlamda zor günler geçiriyordum, oku ve ayakta kalmaya devam et diye gönderilmişti bu mektup bana. Okudum ve ayakta kaldım, kaybetmeyi de öğrendim sonradan yavaş yavaş. 

Şimdi her öğretmenler gününde hep aklıma bu mektup gelir ve tüm öğretmenlerimi sevgi ile, minnet ile anarım. Bana fiziği, matematiği öğreteni de tabi ama daha önemlisi bana hayatı öğretenleri. Tam yukarda anlatılan gibi bana kendine güvenmeyi, inandığını savunmayı, dürüst olmayı, onuru, kitapların mucizesini, doğanın sihrini, kazanmayı ve kaybetmeyi öğretenlere saygım sonsuz. Hayat öğretmenlerim onlar benim. Bazen öğretmenim, bazen patronum, dostum, sevdiğim bir yazar ya da tiyatro sanatçısı, hepsinin ortak yönü kelimenin tam anlamıyla insan olmaları. Başları dik ve mütevazi, almadan vermeyi erdem edinen ışığın savaşçısı onlar. Ve onları tanımaktan onların öğrencisi olmaktan, hayatı ve ışığı kovalamayı onlardan öğrenmekten gurur duyuyorum.

Çok şanslı bir insanımdır, sevdiğim çoktur, sevenim, yakın dostlarım vardır, istediğim herşeyi az çok elde etmişimdir. En büyük şansım ise bir öğretmen çocuğu olmamdan kaynaklanır. Benim için en büyük öğretmendir babam. Her kız çocuğu için babası özeldir, hatta Freudian bir aşk söz konusudur baba kız arasında. Bizimki sanırım biraz daha farklı bir ilişkiydi, yıllar boyunca hep değişen, ama hep de gelişen.

Ne zaman başım sıkışsa koşacağım, bazen kıyasıya siyaset tartıştığım, bazen omuzunda uyuduğum bir yol arkadaşıydı babam benim için. Okuduğum kitapları, izlediğim filmleri anlatırdım hep ona, o da bana kendininkileri. Bir zaman sonra aynı kitapları okumaya başladık, hep farklı şeyler anladık, hep farklı yerlere takıldık, yine tartıştık.

İnandıklarımı eleştirdi babam başlarda, seçtiğim ideoloji ona toptan tersti, ama asla yanlışsın demedi, aksine ikna etmeye çalışmadı hiç beni. Attığım adımları tasdik etmediği de çok oldu ama kaybedip, geri döndüğüm zaman ben sana söylediydim lafını duymadım hiç. Hep dinledi, hep boşver, geçer dedi, kendinin ne yapacağını anlattı da, hiç o yolu değil de bunu tut demedi. Her aldığım riskte kaybedeceğimin sınırlı olduğunu bildim o yüzden, kaybetsem de babam vardı ya, yeterdi o bana!     

Şimdi ayaklarımın üstünde durabiliyorsam, her istediğime sahip olacağımı biliyorsam, bu işte o şanstan kaynaklanır. Babam asla hiçbir işimi yapmamıştır. Küçükken bu konudan çok şikayetçiydim haliyle. Ne derslerime yardımcı olurdu, ne özel ders istediğimde gidip öğretmenlerimle konuşurdu, herşeyimi kendim yapmak zorundaydım ben. Hayat zordu o yüzden. Dört-beş yıl önceydi, işe alım için mülakat yapıyordum, mülakata gelen, annesi/babası ile geliyordu, çok tuhafıma gitmişti. Babama gidip, hain baba sen beni hiç mülakata götürmedin dedim. Babam gülerek seni mülakata götürseydim bugün o mülakatları yapan sen olmazdın dedi. Haklıydı… 

Kitap okumayı da babamdan öğrendim. Hiçbir zaman okumayı başaramadığım kadar çok kitap vardı kütüphanesinde ve sürekli nereye gitse elinde bir kitap olurdu. Tam bir örnek okurdu babam. Bana hiç kitap oku demedi, ama etrafınızda bu kadar kitap olunca ister istemez bir yerden başlıyorsunuz. Lise, Üniversite yıllarım babamın kütüphanesini talan etmekle geçti, kimi kitaplarını yıprattım, çoğunu kaybettim. Sen oku da önemli değil oldu hep babamın tavrı. Gençlik yıllarımda ben ingilizce öğreneyim diye eve az ingilizce aşk romanı taşımadı babam. O zaman hiç anlamamıştım bunların bilinçli yapıldığını, şimdi anlıyorum ve onur duyuyorum böyle bir hayat öğretmenine sahip olduğum için.

Babama her öğretmenler gününde hediye almayı adet edinmiştik abilerimle. 14-15 yaşlarındaydım ve babamın sigara içmesinden oldukça rahatsızdım. Onun kişiliğine bir türlü yakıştıramıyordum sigara içmesini, bir de onu kaybetmekten ölesiye korkuyordum. Bir paket sigara satın aldım öğretmenler günü hediyesi olaraktan. Üzerine iliştirdiğim karta ben yetim kalmak istemiyorum, umarım bu içeceğin son paket sigara olur yazdım. Babam çok duygulanmış olacak ki bir daha sigara içmedi. Aldığım paketi açmadı bile, öylece çöpe attı. Yıllar sonra ben sigaraya başladığımda bu yüzden hep utandım babamın yakınlarında sigara içmekten. Hep bildi sigara içtiğimi ama hiç kabul etmedi, görmezlikten geldi, beni utandırmadı asla...

Yetim kaldım ama sonuçta işte, sigaradan mı bilemiyorum, gitti babam iki yıl kadar önce. Ve ben sigarayı bıraktım...

Yok, zaman hiçbir şeye merhem değil, olmadı, benim yaramı kapatmadı. Hala kan ağlıyorum onu her düşündüğümde, resmini gördüğümde, üşüyorum onun yokluğunda. Sıcaklığını, kokusunu, dokunuşunu arıyorum hep hayat beni yorduğunda. Öğretmenler günü, babalar günü, doğumgünü hepsi gittiği güne eşdeğer benim için ve zor onsuz, öğretmenimsiz yaşamak, çok zor. Bu öğretmenler gününde yine onu düşünüyorum, bana öğrettiği herşeyi ve bir kez daha minnetimi yineliyorum babama ve bana hayatı öğreten diğer herkese.

Bugün güvenli, dengeli ve sevgi dolu bir hayatım varsa bu sizin sayenizde, teşekkür ederim binlerce defa. Bana öğrettiğiniz gibi hayatı başkalarına da öğretmeye devam edin ne olur, hiç vazgeçmeyin bu yüce görevden.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Bu yazı Zoom Dergisi Kasım 2012 sayısında yayınlanmıştır.

Bu yazı toplam 3870 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar