1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Öğrenci dışlanmış hissetmemeli”
“Öğrenci dışlanmış hissetmemeli”

“Öğrenci dışlanmış hissetmemeli”

Amerikan Elçiliği’nin misafiri olarak Kıbrıs’a gelen Dr. Julia Sarris, adanın kuzeyi ve güneyinde “Çok kültürlü sınıflarda eğitim” semineri verdi

A+A-

Dr. Julia Sarris, öğretmenlerin çok kültürlü ve/veya farklı dili konuşan bir öğrenci bulunan sınıflara nasıl eğitim vermesi gerektiği ve azınlık öğrencinin de ‘dışlanmış’ hissetmemesi için ne yapılması gerektiğini anlattı…

“Öğrencilerin dili, dini, ırkı, statüsü ne olursa olsun, eşit haklara sahip olduğu ve aynı eğitimi alması gerektiğini savunuyorum”

 

Dila ŞİMŞEK

Amerika’dan Kıbrıs’a gelen Dr. Julia Sarris, “Çok kültürlü sınıflarda eğitim” semineri verdi, azınlık öğrenciler için yapılması gerekenlere işaret etti.

Colorado Üniversitesi’nde öğretmenlik yapan Sarris, 40 yıldır öğretmenlik yaptığını söyledi. 

“Şimdi ise öğretmenlere öğretiyorum” diye konuşan Sarris, on yıldır öğretmenlerin, farklı dil, din ve ırktan öğrenciler bulunan bir sınıfta nasıl eğitim vermesi gerektiği konusunda seminerler veriyor. Bu sebeple Amerikan Elçiliği misafiri olarak iki hafta önce Kıbrıs’a gelip hem kuzey hem de güneyde, birçok üniversite ve farklı okullardan eğitim görevlisinin katıldığı seminerler verdi.

“Çift dilli öğrenciler ve öğretmenin konuştuğu dili çok iyi bilmeyen öğrencilere nasıl eğitim verilmesi gerektiğini anlatıyorum” diyen Sarris, daha iyi öğretmenlik yapmak isteyen öğretim görevlilerinin seminerlerine katıldığını söyledi. Sarris’in eğitim verdiği sınıflarda, farklı dilden ve ırktan birçok öğrenci bulunuyor. Sarris, bu öğrencilerin kendilerini ‘azınlık’ veya ‘dışlanmış’ hissetmemesi için çabaladığını anlattı,  “Benim gibi farklı ırkların bulunduğu sınıflarda eğitim veren başka öğretmenlere ışık tutmak istiyorum, bu yüzden danışmanlık yapıyorum” şeklinde konuştu.

 

“Öğrencilerin dili, dini, ırkı, statüsü ne olursa olsun, eşit haklara sahip olduğu ve aynı eğitimi alması gerektiğini savunuyorum”

“Derslerime gelen öğretmenler, öğrencinin göçmen veya yerli, fakir veya zengin olması fark etmeden aynı seviyede ve ilgiyle eğitim veriyorlar, böylece öğrenciler adaletli bir eğitim alırken, potansiyellerine ulaşıyor” şeklinde konuşan Sarris, öğretmenliğin kutsal bir iş olduğunu söyledi.

Aynı hedefe yürüyen öğretmenlerin olmasından gurur duyduğunu söyleyen Sarris, öğretmenliği ‘iş’ten ziyade, çok zevk alarak ve gönüllülükle yaptığı bir yaşayış şekli olarak görüyor. Sarris, seminerinde özellikle üniversiteler gibi kalabalık ve her ırktan öğrencilerin bulunduğu sınıflarda verilen eğitimin eşitlikçi ve adaletli olması için yapılması gerekenleri anlattı. “Çoğunluk ırktan öğrenciler, sayısı daha az olan ve farklı ülkelerden gelmiş, göç etmiş öğrencilere karşı yargılı yaklaşabiliyor. Öğretmenin görevi ise, böyle bir yargının öğrenciye hissettirilmemesini sağlamaktır. Öğrenci hiçbir zaman dışlanmış hissetmemeli” şeklinde konuşan Sarris, başta öğretmenin sınıftaki yaşabilecek ırkçılığın önüne geçmesi gerektiğini ifade etti. “Öğretmen ve öğrencinin aynı dili konuşmaması her ne kadar dezavantaj olsa da, öğretmenlere bunu nasıl aşabileceklerini ve o öğrencinin derse nasıl katılmasını sağlayabileceğini anlatıyorum” diyen Sarris, her öğrencinin kendisini sınıfa ait hissetmesi gerektiğini ekledi. Geçtiğimiz iki hafta boyunca hem Kuzey hem de Güneyde seminerler veren Sarris, eğitim haklarının kutsallığını vurgulayarak “Sınıftaki öğrencinin dili, dini, ırkı, cinsiyeti, kültürü, sosyal statüsü asla bir öğretmen için önemli olmamalıdır. Öğretmen, sınıfta klişenin ve önyargının önüne geçmelidir” dedi.

 

“Geçmişim, şu anda yaptığım işe sebep oldu”

Sarris, babasının genç yaşta ailesiyle Amerika’ya göç ettiğini ve ilk gittiklerinde hiç İngilizce bilmediklerini anlattı. “Babamlar çok yoksuldu, eğitimleri yoktu, İngilizce de bilmiyorlardı. Büyükannem ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda olduğundan, dil öğrenmeye vakti yoktu. Babam ise demircide işe girdi, çünkü bulabileceği başka bir iş imkanı yoktu, demircide makinelerin arasında daha ergenlik çağındaki bir gencin çalışması çok tehlikeli bir şey…”.  Daha sonrasında ise babasının 2. Dünya Savaşı’na katıldığını belirten Sarris, “Babam Amerika’ya döndüğünde, devlet askerlik yapmış gençler için üniversite bursu sağladı. Bu sayede babam okuyabildi ve ailemizin maddi geliri ve geleceği değişti” dedi. Sarris, bu hayat hikayesinin, kendi hayatını değiştirdiğini söyledi. Şu anda eğitime, farklı kültür ve dillerden öğrencilerin de aynı imkanlara sahip olabilmesine bu kadar önem vermesinin sebebi olduğunu ifade etti. Ailesinin ancak eğitimle normal yaşam standartlarına ulaştığını vurgulayan Sarris, aynı fırsatı başkaları için de istiyor.

 

“30 sene sonrasında bile hâlâ öğrencilerimin ismini hatırlıyorum”

Sarris, yaptığı mesleğe kendini adadığını ve tecrübelerini daha geniş bir kitleye aktarmak istediğini söyledi. Kıbrıs’taki seminerlerinden çok olumlu tepkiler alan Sarris, “Buradaki öğretmenler de en az benim kadar bu mesleği seviyor ve hâlâ daha çok öğrenip daha iyisini yapmayı hedefliyorlar” dedi. Sarris “Son olarak söylemek istediğim şey ise, öğretmen adayları için konuşuyorum, lütfen gerçekten bu mesleği seviyorsanız, iş olarak değil de, gönülden yapacaksanız seçiniz”.

Bu haber toplam 2203 defa okunmuştur