1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘Oğlumu cehennemden çıkardım’
‘Oğlumu cehennemden çıkardım’

‘Oğlumu cehennemden çıkardım’

Oğlunu düştüğü uyuşturucu illetinden kurtarmayı başaran bir anne, Özlem Yılmaz… ‘Cehennem’ dediği günleri gözyaşları içinde anlatırken, uyuşturucu nedeniyle sesini duyurmaktan kaçınan ailelere de bir ‘ses’ olmak için yola çıktı…

A+A-

Didem MENTEŞ

Gözyaşı ve umut… Çare ve çaresizlik… Bir gecede değişen hayatlar… Bir anne ve oğul… Ve acı gerçek; uyuşturucu… Ve bir mücadele; “Bu Çocuklar Bizim”… 

Bir uçak yolculuğu ardından acı gerçekle yüzleşen bir anne Özlem Yılmaz… Türkiye’den gelen oğlunu evinde beklerken, karakolda bulan gözü yaşlı bir kadın… Çaresizce çırpınan, duyduklarına inanamayan, oğlunu mahkeme salonunda görünce gerçeği anlayan bir anne…

19 yaşındaki oğlunun uyuşturucunun pençesine düşmesiyle yıkılan bir anne… Ama yılmayan, mücadele etmeye karar veren bir anne. Cezaevi’ndeki oğlunu asla yalnız bırakmayan bir anne...

Bir evlat değil tüm evlatlar için yola çıkan, sesini duyurmaktan kaçınanlara ‘ses’ olmak için bir proje hayata geçiren bir anne… “Bu Çocuklar Bizim” diyerek uyuşturucu illetine karşı savaş açmış bir aile, bir anne…

Bir annenin yaşadıkları…

Özlem Yılmaz, 21 Mart günü Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde 18 ay hapis cezasına çarptırılan 21 yaşındaki Doruk Sarper Al’ın annesi… Eğitimini Kıbrıs’ta sürdüren oğlunun, bir gece Türkiye’den adaya geldiğinde üzerinde 4 gram hintkeneviri ve 114 adet Extacy diye bilen MDMA türü uyuşturucu ile yakalandığını öğrenir ve dünyası yıkılır. Oğlunu uyuşturucu illetinden kurtarmak için tüm olanaklarını kullanır ve oğlunu tedavi ettirir. Yalnız çıktığı bu yolda daha zor hayatlar yaşayan kişiler görür. Ve Kıbrıs’ta uyuşturucu kullanan kişilerin ailelerinin ‘utanarak, gizlendiğini’ fark eder ve bir yola çıkarak
“Bu Çocuklar Bizim” projesini başlatarak ailelere destek olmaya karar verir.


“Öldü oğlum dedim…”

2 yıl önce oğlu Türkiye’de uçağa bindikten sonra ondan bir daha haber alamayarak, gece yarıları yollara düşer Özlem Yılmaz. İçinde korku ve endişe… “Oğlum kaza mı geçirdi? Ne oldu” şeklinde aklını kurcalayan sorular. Esentepe’den yola çıkarak Ercan Havaalanı’na gelene kadar tüm kavşakları, yol kenarlarını didik didik arar… Havaalanı’na vardıktan sonra tüm gerçekleri öğreneceğini ve o geceden itibaren tüm hayatının değişeceğini bilmez Özlem Yılmaz… Yaşadıklarını şöyle anlatır:
“Oğlum o akşam havaalanından arabayla kendisinin eve geleceğini söyledi. Uçak saat 20:30’daydı ve beklemeye başladım. Ama en geç saat 10’da evde olması gerekirdi. Saat 11 oldu gelmedi, telefonunu aradım telefonu kapalı. Dayanamadım havaalanını aradım ve Adana uçağının gelip gelmediğini ve içerisinden Doruk Sarper Al’ın inip inmediğini sordum. Yolcu bilgisi veremeyeceklerini söylediler. Bu defa Adana Havaalanı’nı aradım ve aynı şeyi onlarda söyledi. Saat 12 oldu ve yola düştüm çünkü oğlum asla bana haber vermeden tuvalete dahi gitmez. Esentepe’den Ercan’a 10 km hızla hendekleri yoklayarak yollarda oğlumu arıyorum. Ama yok ‘öldü oğlum’ dedim…”

“Oğlum tutuklanmış, duyduklarıma inanamadım”

Ercan’a vardığı zaman Özlem Yılmaz’a kimseler yardımcı olmaz. Ağlıyor… Bir polis memurunun yardımıyla muhacerette götürülüyor, kayıtlara bakılıyor ve oğlunun adaya giriş yaptığını öğreniyor. Ama oğlu ortada yok…

Yılmaz, “Polisler birbirine soruyor, fısıldamalar sürüyor. Sonra genç bir polis yanıma geldi ve ne aradığımı sordu. Oğlumu aradığımı ve 19 yaşında olduğunu söyledim. Nerde okuduğunu sordu ve GAÜ’de dediğim zaman, o polis bana ‘abla senin oğlunu tutukladılar’ dedi. ‘Niye’ diye sordum. ‘Adaya uyuşturucu soktu’ dedi.” Duyduklarına inanamadığını anlatıyor Özlem Yılmaz… “Dünyalar bir insanın başına nasıl geçer, havalananın altımdan kaydığını hissettim. Bir anda zemin yok oldu” diyerek bağırıp haykırdığını, gözyaşlarına boğulduğunu anlatıyor.

“Mahkemenin içinde oğlumu görünce inandım”

Çaresizce ayrılır havaalanından ve Lefkoşa’da gitmediği polis merkezi kalmaz. En son hastaneye gider ve hastanede oğlunun sabah mahkemeye çıkarılacağını ve orada oğlunu görebileceğini öğrenir. Özlem Yılmaz, o saate kadar halen oğlunun uyuşturucudan dolayı tutuklandığına inanmaz,  ta ki sabah mahkemeye gelerek, duruşma salonuna girene kadar “Sabah mahkemeye gittim, başımı duruşma salonun içerisine doğru uzattım. Oğlum orada, mahkemede oturan oymuş. Ve orada inandım” diyerek gözü yaşlı anlatır o anda değişen hayatlarını…

“O tutuklandı ve tedavi merkezi aradık”

Oğlunun tutukluluk süresi içerisinde Türkiye’den gelen kızıyla birlikte hiç gecikmeden doktor arayışına geçer Özlem Yılmaz. Ama ne yazık ki ülkede ne bir tedavi merkezi ne de bir klinik bulabilir... “Barış, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gittik ama onun durumu ortada. Oğlumu orada bırakamazdım. Araştırmalar sonucunda YDÜ’de ergen psikologu olan Tuğçe Denizgil’i bulduk. Tedavi süreci orada başladı Doruk’un. Oğluma kişilik testi yapıldı ve oğlum border-line çıktı. Sevdiği her şeye karşı aşırı bir bağımlılığı var. Ve ilaç tedavisini istemedik, ona da bağımlı olmasın diye. Tedaviye başladığımız gün uyuşturucuyu bıraktı” diyor…

Bu yaşadıklarının bu kadar kolay anlatılır gibi olmadığını, “dünyada bir cehennem varsa buydu” diyerek de gözyaşlarını siliyor Özlem Yılmaz…

“İlk uyuşturucu meraktan, 18 yaşında…”

Oğlunun tüm uyuşturucu türlerini denediğini ama Extacy türü uyuşturucu madde kullandığını ve adaya gelirken bundan dolayı yakalandığını anlatıyor. “Meraktan başladı” diyor Özlem Yılmaz ve anlatıyor o günleri: “Doruk, ortaokuldayken bir gün bazı arkadaşlarını dışarıda görüyor. Bu arkadaşları normalde sessiz kendi hallerinde olan çocuklardı. O gün yerlerde yuvarlanıyorlar, çok gülüyorlar, çok eğlendiklerini ve saçma sapan konuştuklarını söyledi. Doruk yanlarına giderek ne olduğunu sordu ve ilaç içtiklerini o nedenle öyle olduklarını söylemişler. İlaçla bir insanın bu şekilde nasıl olabileceğini sormuş. Ve Doruk’un ilk merakı orada başladı. Liseye geldiği zaman ise yine yavaş karakterli bir arkadaşını sokakta havalarda uçar gibi keyifli görüyor. Doruk ne içtiğini soruyor ve kendisine de vermesini istiyor. Ama arkadaşı ona vermiyor. Ama Doruk ısrar edince, arkadaşı o zaman yalnız kendi yanındayken içmesi şartıyla veriyor. Ve o ilk içişi oluyor, 18 yaşında…”

“Anne ve babasının boşanması Doruk’u yıkıyor”

Çocukluğunda eşinden boşanması nedeniyle oğlunun içerlediğini anlatıyor. Doruk’un 6 sene boyunca koynunda ağladığını ve sürekli babasını sorduğunu aktarıyor Özlem Yılmaz. Babasının ikinci evliliği yapıp, yeniden çocuk sahibi de olması Doruk’u çok fazla incittiğini, babasının ilgisiz kalmasından ve kavga etmelerinden dolayı yakındığını anlatıyor Özlem Yılmaz.

Oğlunun yıkımı üzerine bir psikologa götürmeye karar verdiğini ama ailesi psikologa götürmeye farklı gözle baktığı için ve kendiliğinden geçeceğini düşündükleri için vazgeçiyor. Ama yıllar sonra bunun hata olduğunu çok geç de olsa fark ediyor Özlem Yılmaz.

“Oğlum düzelmedi, hiç geçmedi bu durum. Ve benim hayatta yaptığım tek hata ise buydu. O zaman o darbeyi ilk anda alıp götürseydim biz belki de bunları hiç yaşamayacaktık” diyerek üzüntüsünü vurguluyor.


“Oğlumun uyuşturucu kullandığını hiç anlamadım”

Yılmaz, şöyle devam ediyor: “Ben oğlumla anne-baba, abi-kardeş gibiydik. Sırası geldi evin oğlu sırası geldi evin babası oldu. Ben çocuklarımla canciğer gibiyim. Sevgiyse sevgi, ilgiyse ilgi... Ben çocuklarım istese yapmayacağım şey yoktur. Doruk 14 yaşına geldiğinde kimseyi dinlemedim. Psikolog bir arkadaşım vardı ve eve çağırdım. Tedaviye başladık ve Doruk bir gün iyi olduğunu ve psikologun gelmemesini söyledi. Tam düzeldi derken uyuşturucu hayatına giriyor. Oğlumun uyuşturucu kullandığını hiç anlamadım. Daha sonra bana çok kola içen, bilgisayar başından kalkmayan kişilerin uyuşturucu içtiğine dair belirtiler verdiğini söylediler. Benim oğlum zaten küçük yaştan beri 2,5 lt kolayı başına diker, ilkokuldan beri bilgisayar masasından kalkmadı ki. Doruk dışarıyı seven bir çocuk da değildi”.

“Kıbrıs’ta uyuşturucuyu bulmak kolay ama…”

Özlem Yılmaz’ın anlattıklarında acı gerçek bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. Kuzey Kıbrıs’ta uyuşturucuya çok rahat ulaşılabildiğini bu nedenle oğlunun üniversitede okurken bu illette daha çok bağlandığını aktarıyor. Özlem Yılmaz, “Oğlum burada uyuşturucuya kolay ulaşılabildiğini ama çok pahalı olduğunu söyledi. Bu nedenle Türkiye’den çok daha ucuza ve daha fazla alarak depolamak istedi. Oğlumun tedavi sürecinde Bonzai’nin çok tehlikeli olduğunu öğrendim. Ve oğlum bundan da içmiş” diyor.

“İnsanın içerisinde yine de bir korku var”

Doruk’un polise yakalandıktan sonra gerçek arkadaşlarını o zaman tanıdığını, ailesinin önemini bir kez daha anladığını anlatıyor. Cezaevine girmeden önce oğlunun ara ara yoksunluk hissettiğini, o anda birlikte dışarı çıkarak birer bira içip, çeşitli konularda sohbet ettiklerini söylüyor. Bilgisayar Mühendisliği okuyan oğlunun köpeğini kaybettiği gün veteriner olmaya karar verdiğini, “ben bundan sonra köpeğimin başka ellerde ölmemesi için veteriner olacağım” dediği anda uyuşturucu işinin gerçekten bittiğini aktarıyor Özlem Yılmaz.

“En büyük korkum kazandığım savaşı kaybetmek”

Oğlunun 18 ay hapis cezası aldığını ve Mart 2015’den beri cezaevinde olduğunu söylüyor Özlem Yılmaz ve 19 aydır uyuşturucu kullanmadığını belirtiyor. Aralık 2015’de de şartlı tahliyeden yararlanacağını aktarıyor oğlunun. Özlem Yılmaz, şöyle devam ediyor:  Oğlumla konuştuğum zaman içim ferahlıyor ama cezaevinde uyuşturucu olduğunu biliyoruz. Yine de insanın içinde bir korku var. Çünkü bir kere yaşadıysanız bir daha yaşamayacaksınız diye bir şey yok. Benim en büyük korkum kazandığım savaşı kaybetmek. Oğlum cezasını yatıp çıkacak ama eğer ben uyuşturucuya karşı başlattığım mücadeleyi kaybedersem oğlumun bütün ömrü bitecek. Oğlum geçen gün tekrar başlamayacağını söyledi ama insanın içinde bir korku oluyor”


“Bu Çocuklar Bizim”

Tüm süreci tek başına yaşamanın çok zor olduğunu bu nedenle bir destek arayışına girdiğini anlatıyor Özlem Yılmaz... En önemli sorunun ise Kıbrıs’ta uyuşturucu kullanan kişilerin ve ailelerinin ‘yalnızlaştırılması’ olduğuna karar veriyor. “Bu iş böyle olamayacak” diyerek “Bu Çocuklar Bizim” projesinin hayata geçirmeye karar veriyor.

Yılmaz, “Doruk’un tedavisi süresince ‘ben çocuğumu kurtarıyorum ama başkaları çocuğunu kurtarabiliyor mu’ diye sordum. Dorukla oturduk konuştuk ve birlikte mücadele etmemizi söyledim. O da kabul etti. Çünkü bir çocuğu kurtarmak demek bir aileyi toptan kurtarmak demek… Aslında fark ettim ki adada bununla çok boğuşan ama yalnız başına boğuşmak zorunda kalan insanlar var. Çünkü ‘uyuşturucu bağımlısı’ dediğiniz zaman ayıplanıyor. Halbuki o bir kurban... O, uyuşturucu satıcının ve birçok şeyin kurbanı olmuş. Maddi ve manevi olarak bu çocuklar zaten yıkılıyorlar. Aile de yıkılıyor. Uyuşturucuya dünya kadar para harcanıyor, uyuşturucu tedavisine para harcanıyor. Bunlar tam bir kurban. Kimse elini taşın altında koymuyor. Utanıyor… Aileler neden utanıyor? Çocuğu birisini mi öldürdü? Tecavüz mü etti? Gençliğimizde hepimiz hata yapmadık mı” diye soruyor.  

“Uyuşturucuyla mücadelede için el ele verelim”

Uyuşturucu yüzünden oturdukları mahalleyi terk eden ve hiçbir şekilde çocuklarına destek olmayan insanlar olduğunu söylüyor Özlem Yılmaz.

Özlem Yılmaz konuşmasını şu cümleler ile sonlandırıyor: “Kıbrıs’ta uyuşturucuyla mücadelede eksik halka aileler ve toplum… Bu işin ucu ölüme gidiyor, bir gün sen evladını sokak ortasında ölü bulmak mı istiyorlar? Ben uyuşturucu kullanan kişilere değil, annelere yardımcı olabilirim. Bunun ne zaman utanılacak bir şey olmadığını, aslında çocukların ya da yakınlarının bir kurban olduğunu fark etmelerini istiyorum işte o zaman gerçek mücadele başlayacak. Bu nedenle aileler bize ulaşsın ki destek olalım.

Çocuğu dışlamak yerine sahip çıkmak gerekiyor. Arkadaşımla birlikte uyuşturucuyla mücadelede için el ele verdik, bu çocuklar bizim dedik. Bir eksikle bu iş olmaz hep beraber mücadele edelim. Aileler, facebook adresimden ve 0548 850 6950 numaradan bana ulaşabilirler”

Bu haber toplam 7133 defa okunmuştur