Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

O anket

A+A-

 

Girne Amerikan Üniversitesi’nin bir ‘enstitü’ bünyesinde kamuoyu araştırmaları yapması son derece olumlu..
Önemli bir boşluğu dolduracak, ciddi bir ihtiyacı giderecek diye umuyorum.

***

ANKETE dair basın toplantısına katıldım, hatta ‘interaktif tartışma’ ortamında biraz da gereksiz uzatarak sonuçları sorguladım.
Öncelikle şunu söyleyim; Cumhurbaşkanlığı’na yönelik sonuçlar beklentilerime yakın.
Eroğlu önde, Siber peşinde, ikinci tur!
Diğer sonuçlar daha ilginç.
Örneğin insanların çoğu ‘geçim sıkıntısı’ çektiğini söylüyor ancak % 60’ın üzeri de ‘hayatından memnun’...
‘Güven araştırması’nda örneğin polis son bir senede % 4 güven kaybetmiş,
% 13’lere düşmüş, üzerinde düşünülmeli.
Siyasi partilere güven % 3 bile değil !
Cumhurbaşkanlığı’na güven de yerlerde sürünüyor: % 8!.
Seçmene göre hükümetin sürekliliğini ‘icraatlar’ ve dikkat buyurunuz ‘Türkiye’nin tavrı’ belirliyor.
Sendikaların etkisi: % 6.
Genel seçim olsa UBP-CTP at başı.
Gelelim ‘örneklem’in bende yarattığı güvensizliğe!..
Şu kontrol sorusu var:
“Son genel seçimlerde kime oy vermiştiniz!..”
Kesin sonuç biliniyor.
Anketin örneklem grubunun son seçimlerdeki oy tercihinde DP’nin aldığı oy oranı:  % 5.
Oysa DP’nin seçimde aldığı oy oranı: % 23 !..
Sapma: % 18
Örneklem güvenirliği açısından endişe verici bir durum.
Girne Araştırma Enstitüsü yöneticileri, bunu, “UBP-DP arasında mekik dokuyan siyasiler”e bağlayarak, “aslında DP’ye oy verenlerin de kendisini UBP’ye oy vermiş kabul etmesi” gibi yorumluyor.
Elbette anket bir nabız yansıtıyor, ancak, örneklem grubundaki bu sapma beni düşündürüyor!..

-----------------------------------------
 

Türkiye: ‘Stratejik ortak’. Ve bir çağrı

Kudret Özersay, 2015 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin aslında ‘tek’ bağımsız adayı... Diğer adayların ‘partisel’ kimlikleri biliniyor, ‘bağımsız aday’ görüntüsü de bir ‘imaj’ın ötesine geçmiyor.
Özersay’ın dünkü basın toplantısına katıldım.
İyi hazırlanılmış bir toplantı oldu.
Hem kurumsal kimliği, vizyonu, hem de samimiyeti ile karşımıza çıktı, sorulara net yanıtlar verdi.
Seçim ‘gösterişi’ yoktu.
Mesela bir köşeye özenle yerleştirilmiş ‘bayrak’ fetişizmine ihtiyaç duymadı, “Bakınız, bayraklarımız da var” gibi...

***

Özersay, akademik bilgisi yanı sıra her üç Cumhurbaşkanı’nın müzakere heyetinde yer alması, Avrupa deneyimi; dört Kıbrıslı Rum lider, iki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile çalışması gibi avantajlarını hissettiriyor.
Kıbrıs sorunu yanı sıra ‘Cumhurbaşkanlığı’nın etkinliği anlamında da konusuna hakim…

***

“En iyi aday partimin adayıdır” kültürü ve ‘siyasi mürit’ geleneği içerisinde Özersay’ın seçimlerde çok da şanslı olduğunu düşünmüyorum.
Ancak ‘şans’ şu ki, seçim sürecinde ortaya koyacağı görüşler, hem siyaset, hem de toplum için önemli bir aydınlanma aracı olacak, belki ‘yeni bir siyaset kültürü’ için yarınlara ışık tutacaktır.

***

Türkiye’den ‘Stratejik Ortak’ olarak söz etti,  “Anavatan” yerine.
‘Müzakere için müzakere’yi anlamsız bulduğunu söyledi: “Böylesi bir müzakere çağrısı sadece mevcut durumu olağanlaştırıyor.”
Sıkıntının, çözüm modelinin ötesinde ‘yönetim ve zenginliğin paylaşılmasında’ olduğunu belirtti.
‘Güven’ için ‘diyalog şart’ dedi.
‘Geçici 10’uncu madde kaldırılmalı’ derken, Türkiye ile hem ‘savunma’ hem de ‘Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması’ önerdi.
Türkiye’nin KKTC’yi “tanıdığını” ancak bunun “fiiliyata böyle yansımadığını” anlattı.
Şunu da ekledi tabii: “Biz işimizi iyi yaparsak Türkiye’den hiçbir engelle karşılaşmayız.”
Sıklıkla ‘asıl aktörün Kıbrıs Türk tarafı’ olması gerektiğinin altını çizdi.
‘Örtülü Ödenek’in Sayıştay denetimine açılmasını istedi.

***

‘Saray’ın aslında ‘iç meseleler’de ne kadar geniş yetkileri olduğunu yasa örnekleri ile sundu.
‘Partizanlığa’ karşı Kamu Hizmeti Komisyonu’ndaki etkisi...
‘Müşavir’ sistemine karşı ‘üçlü kararname’deki imzası gibi!..
Yani birisi Hükümet tarafından ‘hak etmediği’ ya da ‘bilgisiz’ olduğu bir makama atanıyorsa, imzalardan biri eksik kalsa, bu ‘popülist’ düşünce yaşam bulmayacak.

***

Özersay, seçim sonuçlarına ilişkin, “Kararsızların oranı yüksek. Seçimin sonucu öngörülebilir değil” dedi.
Şu çağrıyı yaptı: Tüm adaylar, geliniz birlikte halkın karşısına çıkalım, konuşalım, tartışalım!..
Avrupa ya da Amerika’da gördüğümüz ‘çağdaş’ seçim yarışlarında böyle oluyor.
Oysa örneğin Eroğlu, ‘gizleniyor’…
Bunu da seçmen değerlendirmeli.
Diğer adaylar ile birlikte halkın karşısına çıkacak kadar kendine güvenmeyen birisi, sizin geleceğinizi nasıl müzakere edecek sahi?

----------------------------------------------

Bilen varsa aydınlatsın!..

Dünkü gündem çok yoğundu, sevmesem de köşemin boyutunu aştım, yazıları ‘tam sayfa’ doldurdum.
Bunu biraz da basın toplantılarına katıldığım kişi ve kurumlara saygımın bir gereği görüyorum.
Sayfada hazır yer bolluğu varken, sevgili Mertkan Hamit’in “Hayvan üreticileri”nin eyleminden ilhamla sosyal medyada yaptığı sorguyu, sizlerle de paylaşmak istedim.
Çünkü okurken etkilendim, önemli buldum, gelişmelere bu noktadan bakabilen gençlerin varlığına sevindim.
En fazla konuşulması, sorgulanması gerekenleri görmüyor, bir traktörün üç beş demir parmaklığı yerle bir etmesine teslim oluyoruz genelde...
Bir de bunu okuyunuz.

***

"Eylem yapan üreticilerin ideolojik bir derdinin olmadığı belli.
Tayyip (Erdoğan) pankartıyla kurtuluş dilendiklerine göre siyasi etik de birçoğu için çok önemli değil.
Mesela Tayyip (Erdoğan) pankartını KTÖS açsa soldan destek atan arkadaşlar 'ama yine de' deyip destek verir miydi?
Bir de işin ekonomisi var.
İstenen sübvansiyon ödeneği yani süt parası verilecekse, son tüketici olarak halk, daha ucuz süt ve süt ürününe de erişebilecek mi?
Yoksa tarım desteği, feodal ekonomik ilişkilerin sürekliliği için mi isteniyor.
Hedef üretim artışına paralel gıda fiyatlarının düşmesini sağlamak mı?
Ben bu soruların cevaplarını bulamadım.
Mesela, bu yıl iyi yağış oldu, üretim artıp fiyatlar azalacak mı?
Hayvan yemi amaçlı kullanılan üretim artacaksa, yem fiyatları azalıp, hayvan besiciliği ucuzlayacak mı?
Mesela kilosu 30TL civarında olan et fiyatları azalacak mı?
İthal ürün gelse, hayvancıyı bitirdiniz diyeceklerinden eminim ama asgari ücrete aile geçindirmeye çalışan ailenin 10TL'ye eti alabilecekken 30TL'ye alıyor olmasına Tayyip Erdoğan’dan kurtuluş isteyen arkadaşlar çözüm önerisi sunuyor mu?
Üretimden koparılan bir halkın üreticilerinin taleplerini ortaya koyması önemlidir.
Temel üretim maddelerine yönelik devlet politikasının olmaması ciddi bir hükümet zaafiyetidir. Eylemler renkli olmasından ve hükümete yönelik oluşan şikayetlerden ötürü tepkilerin olması da anlaşılırdır.
Ancak destekleyebilmek için öğrenilmesi gereken ve hiçbir fikrimin olmadığı çok nokta var.
Bilen varsa aydınlatsın..."

Bu yazı toplam 3404 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar