1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Normal çocuklarla kaynaşmalarını, toplumdan kopmamalarını istiyoruz”
“Normal çocuklarla kaynaşmalarını,  toplumdan kopmamalarını istiyoruz”

“Normal çocuklarla kaynaşmalarını, toplumdan kopmamalarını istiyoruz”

Dört yaşındaki otizmli ikizler Kaan ve Karan’ın anne ve babası, çocuklarının haftada beş gün eğitime katılmalarını istedi, ‘prosedüre’ takıldı…

A+A-

 Tek amaçlarının çocukların sosyalleşmesini sağlamak olduğunu, bunun da özel eğitim gereksinimi olmayan öğrencilerle eğitim görerek sağlanabildiğini anlatan Özerdem ailesi, çocuklarının haftada beş gün devlet okulunda eğitime katılmasını talep etti… Yasalar çerçevesinde çocukların sadece haftada iki gün ‘kaynaştırma eğitimine’ katılımına izin verildiğini anlatan baba Mustafa Özerdem, uygulanan prosedürü eleştirdi.   

 

Fehime ALASYA

Dört yaşındaki oğulları, otizmli ikizler Kaan ve Karan’ın haftada beş gün eğitim almasını istediğini anlatan Mustafa Özerdem, yasada uyulması gereken prosedürlere takıldıklarını anlattı, sisteme yönelik eleştirilerde bulundu.

Tek amaçlarının çocukların sosyalleşmesini sağlamak olduğuna dikkat çeken baba, onların, özel eğitim gereksinimi olmayan öğrenci arkadaşlarından çok şey öğrendiğini örneklerle anlatarak, haftada beş gün devlet okuluna gitmeleri için çağrıda bulundu.

Özerdem ailesi, özelde kendi çocuklarından yola çıkarak genelde yapılan uygulamanın bir an önce değişmesi gerektiğine dikkat çekti.

İlköğretim Daire Müdürü İlkşen Varoğlu Atik ise konuya ilişkin YENİDÜZEN’e yaptığı açıklamada, Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Araştırma Şubesi’nden çocuklar için aldıkları raporda haftada iki gün kaynaştırma eğitimi kapsamında Fazıl Plümer Anaokulu’na gitmeleri yönünde görüş sunulduğunu belirterek, buna uymakla yükümlü olduklarını kaydetti.

Çocuklarının üç, dört ayda haftanın beş günü aldığı eğitimin ardından, çok büyük ve çok olumlu ilerleme kat ettiğini anlatan aile bireyleri, neden haftada iki gün değil de beş gün özel eğitim gereksinimi olmayan öğrencilerin bulunduğu okulda eğitim almak istediklerini şu örneklerle izah etti:

Baba Mustafa Özerdem; “İçine kapanık kendi dünyasında yaşayan Kaan, yanındaki diğer küçük çocuk tarafından eğitilerek, cebine para koyup kantinden alışveriş yapabilir duruma geldi. Biz bunu anne, baba ve öğretmenleri olarak yaptıramadık ama 4 yaşındaki arkadaşı yaptırdı. Arkadaşları sayesinde çocuklarımız pek çok şeyi öğreniyor” dedi.

Anne Gamze Özerdem ise bu durumu şu örnekle açıkladı; “Okulda pek çok yönde olumlu gelişmeler yaşadık, yaşıyoruz ve bunun kısıtlanmasını istemiyoruz. Karne günü öğretmeni karnesini alması için Kaan’ı sınıfta yanına çağırdı. Arkadaşları ona ‘hadi Kaan, seni çağırıyorlar” diyerek gitmesini sağladı. Kaan öğretmenine yalnız gitti, öpüp sarıldı, karnesini aldı ve geri dönerek yalnız yerine oturdu.

Biz milyarları versek bunları hiçbir eğitim ile yaptıramayız” dedi.

Verilen örneklerle insanın kalbine dokunan anne ve baba, “Bu durumda siz olsaydınız ısrarcı olmaz mıydınız?” diye sormaktan kendini alı koyamadı…

Baba Mustafa Özerdem, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 17/1986 sayılı Milli Eğitim Yasası’nda yer alan ifadelere göre bakanlığın ‘Milli Eğitim Yasası Fırsat ve Olanak Eşitliği’ ilkesine sadık kalarak çocuklarını haftada beş günlük eğitimden mahrum etmemesi için çağrıda bulundu.

Prosedürden dert yandılar…

Kaan ve Karan, onlar dünyaya ‘otistik’ olarak gelen dört yaşında ikiz erkek kardeşler…

Çocuklarına 2 yaşına geldiğinde ‘otizm’ teşhisi konulduğunu anlatan Özerdem ailesi, özel öretmen ve özel eğitim merkezi ile dört yaşına dek çocukların desteklendiğini kaydetti.

Dört yaşında çocuklarının Fazıl Plümer Anaokulu’nda haftada beş gün boyunca eğitim almaya başladığını belirten baba Mustafa Özerdem, bunun yanında çocukların özel öğretmenlerinin de sınıfta onlara destek verdiğini, çocukların sınıfta hiçbir rahatsızlık yaratmadığını ifade etti.

Birkaç ay süren beş günlük eğitimin ardından çocukların Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Araştırma testine ( PDRAŞ ) tabi tutularak, akabinde ‘kaynaştırma eğitimi’ adı altında eğitim alması gerektiği ve bu bağlamda okula haftada 2 gün gidebileceklerinin belirtildiğini anlatan baba, bu uygulamanın içeriğinden yakındı.

“Biz şanslı bir anne babayız”

“Sınav prosedürü yeniden incelenmeli” diyen aile, ülkedeki otizmli çocuk sayısının her geçen gün arttığını belirterek eğitim uygulaması ve prosedürlerinin gözden geçirilmesi gerektiğini savundu.

Kaan ve Karan gibi otizmli çocukları olduğu için kendilerini şanslı hissettiğini dile getiren anne ve baba, bugüne dek ‘Neden?’ sorusunu hiç kendilerine sormamışlar…


 


 

İlköğretim Daire Müdürü İlkşen Varoğlu Atik:

“Çocuklar için rapor aldık, buna uymak zorundayız”

Farklı gelişim gösteren çocukların tabi tutulması gereken eğitim ve bu eğitimde takip edilen prosedürle ilgili YENİDÜZEN’e bilgi veren İlköğretim Daire Müdürü İlkşen Varoğlu Atik, ailenin, prosedür dışına çıkmak istediğini kaydetti.

Atik, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:  

“Otizmli veya farklı gelişen çocukları okula dört yaşında kayıt yapılıyor. Öğretmenler, gözlem formunu doldurarak bize gönderiyor. Burada daireye gelen yazı, Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Araştırma Şubesi’ne ( PDRAŞ ) yönlendirilir.  Aileye randevu verilir ve aile, Psikolojik danışman ve rehber ile orada görüşür. Aynı zamanda çocuğa test ve eğitsel değerlendirme yapılır. Bu rapor yeniden bizim dairemize geliyor. Burada özel eğitimden sorumlu bir eğitmen bulunan okuldaki sınıf öğretmeni veya kaynaştırma sınıfındaki özel eğitimci ile görüşür, kaç gün normal okulda bulunacak, kaç gün özel eğitime gidilecek diye rapor yazılır.

Örneğin bu çoklara ilgili; kaynaştırma eğitimi kapsamında 2 gün Gönyeli Fazıl Plümer Anaokulu’na gitmesi, Lefkoşa Özel Eğitim Merkezi’nde sistemli özel eğitim programından yaralanılması şeklinde rapor verildi. Fakat aile, çocukların tamamen Fazıl Plümer’de eğitim almasını istiyor.

Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Araştırma Şubesi’nden verilen rapor neticesinde bu çocuklar için takip edilmesi gereken prosedür budur.

Bu tarz çocuklar önce özel eğitime gidip sistemli eğitim alıyor, ardından bir yılın sonunda yine teste tabi tutuluyor, öğretmenleri de gözlemliyor, eğer bu çocuklarda ilerleme görülürse, normal okulda olabileceklerine dair yeniden bir rapor yazılıyor ve özel eğitimden alınıyorlar. Yani hayat boyu özel eğitime devam etmiyorlar.

Kaynaştırma eğitiminde bu çocuklar, müzik, beden, resim dersi gibi çalışmaları normal sınıf arkadaşları ile yapıyor, geri kaldığı konularda da öğretmeninin bire bir eğitimine tabi tutuluyor. Kaynaştırma eğitimi bu şekilde devam ediyor. Bu bağlamda kaynaştırma eğitiminin de ülkemizdeki her okulda olması için çaba gösterdiğimizi belirtmek isterim.”


Baba Mustafa Özerdem:

“Parayla alamayacağımız değerler var..”

“Neden çocuklarımız beş gün okula giderken, yarı dönemde Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Araştırma’da ( PDRAŞ ) teste tabi tutularak 2 güne düşürüldü? 10 dakika içinde çocuklarımızın geleceğine dair karar veriliyor, bu uygulama çok yanlış…

Bizim tek amacımız onların sosyalleşmesi, sosyalleşirken de dışarıda aldıkları özel eğitimleri pekiştirmelerini sağlamak.

Çocuklar haftada beş gün okula gidiyorken yapılan PDRAŞ test sonucu bu eğitim 2 güne düşürüldü.

Bu teste karşı çıkıyoruz. Bizi sürekli takip eden psikologumuz, düzenli gittiğimiz eğitim merkezi öğretmenlerimiz var, onlarla konuşabilirlerdi. Çocukların gidişatını okulda günlerce takip edebilirlerdi, ama bu testte 10 dakikada çocuklar ve bizimle konuşup her şeye karar verildi.

Uygulama, prosedür böyle olabilir ama biz bunu kestirip atma olarak görüyoruz. Bize herhangi bir yazılı açıklama yapılmadı bile, sözlü isterseniz söyleriz denildi.

Prosedürler bu yönde olabilir ama bizim yaşadıklarımızın hiç mi önemi yok? Çocuklarımız okulda çok büyük ilerleme gösterdi. İçine kapanık kendi dünyasında yaşayan Kaan, yanındaki diğer küçük çocuk tarafından eğitilerek, cebine para koyup kantinden alışveriş yapabilir duruma geldi. Biz bunu anne, baba ve öğretmenleri olarak yaptıramadık ama 4 yaşındaki arkadaşı yaptırdı. Parayı cebine koydurtamadık bile ama bir çocuk bunu başardı. Bu gibi örnekler giderek çoğalıyor, arkadaşları sayesinde çocuklarımız pek çok şeyi öğreniyor.

Bu bizim en büyük kazanımlarımızdan bir tanesidir… Bunlar bizim için paha biçilemez güzellikler, hiçbir maddi karşılığı bulunmayan şeyler ve bunları okuldaki normal çocuklarla başarıyoruz. Bir dönemin yarısında bu güzel gelişmeleri yaşadık, neden bundan mahrum olalım?”

“Biz onların topluma karışmasını, toplumdan kopmamasını istiyoruz”

“Bizim ve psikologlarımızın gözlemleri çocuklarımızın çok iyiye gittiği yönündeydi.

Sosyal medyadaki paylaşımımız da duyduğumuz endişeden kaynaklıdır. Bizim gibi birçok aileler var.

Bazı duyumlarımız bizi şaşırtıyor. Ülkedeki ‘tanıdık’, ‘torpil’ yönetimi olduğunu anlatanları duyuyoruz, ‘benim çocuğum alınmadı ama başkasının çocuğu alındı’ diyenler oluyor. Bunları duyuyor endişeleniyoruz, hevesimiz kırılıyor…

Bu konulara da eğilmeliler. Başkalarının çocukları metrelerce koşabilir, bizimkiler bir arpa boyu yürüse mutluluktan uçarız, herkesin yükü kendine ağır ama bizi de anlamalılar…

Tek amacımız ve hedefimiz çocuklarımızın kendi ayakları üzerinde durabilmesini sağlamaktır.

Okul bize çok destek verdi, çevremiz, ailemiz de öyle, herkesin bize bir desteği oldu ama sonrasında prosedürlerle karşılaşınca çok üzüldük. Biz onların topluma karışmasını, toplumdan kopmamasını istiyoruz.

ARMER Özel Eğitim Merkezi’ne gidiyorlar, kendi özel öğretmenlerimiz var, çok şükür tüm her şeyimiz, maddiyatımız onların eğitimine gidiyor, çok şükür bin şükür… Ama her şey maddiyat değildir, parayla alamayacağımız değerler var, biz onlar için bu mücadelede içindeyiz. O yüzden normal çocuklarla kaynaşmalarını, toplumdan kopmamalarını istiyoruz.

Biz, biz ve bizim gibi insanların beş gün eğitim almasını istiyoruz. Biz, sadece kendimiz için bu mücadeleye girmedik. Her okulda bu hizmet verilebilir, bu çok zor olmasa gerek.”  

“Biz çok şanslıyız ama bu konu şansa bırakılmamalı…”

“Dünyadaki uygulamalarda, aileler ev çocuklara özel eğitimler veriliyor, her ay aile içi ve eğitim merkezinde gözlemler yapılıyor. Çocuklara eğitim veriyorlar, okuldan alıp götürüp getiriyorlar, gidiş gelişlerine yardımcı olur, maddi manevi aileye destek verir… Çocukların farklı ve keşfetmeyi bekleyen yetenekleri olduğunu düşünüp, onları kazanmaya çalışırlar.

Bizim işimiz gereği çok şanslıyız ki çocuklarımızın götür getirini yapabildik, çok anlayışlı bir şirketimiz var çünkü. Ama bu durum şansa bırakılmamalı, yurt dışında şansa bırakılmıyor. Bizim gibi şanlı olmayan aileler ne yapacak?”   


Anne Gamze Özerdem:

“Bizim sıkıntımız bu testin içeriği, uygulanışı ve takip edilen prosedürle ilgilidir”

“Kaan ve Karan ortama ayak uyduran, sessiz çocuklardır. Kaan ve Karan gezilere katılmayı, arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi çok seven çocuklardır. Kaan daha ileri seviyede otizmli bir çocuk, Karan ise daha iyi…

Kaan, kendi dünyası olan, çok insancıl, sevecen fakat kendi dünyasında… Sadece kendi tanıdıkları ile iletişim kuran, bunun dışındaki kişilere çok temkinli yaklaşan bir çocuktur.

Karan müziğe inanılmaz düşkün bir çocuktur, konuşmayan çocuk, şarkı söylüyor. Bilmediğimiz birçok müzik aletini çalmak istiyor, çalıyor, tam konuşmuyor ama şarkı söylüyor…

Kaan ise denize, havuza, suya çok düşkün, kışın bile denize gittiğimiz oluyor…  

Okula öğretmenlerle birlikte sabah 9 gibi gidip 12 gibi de kaçıyorlardı, bazen 11 gibi… Üstelik sürekli yanlarında öğretmenleri vardır. Bu kişiler de alanında uzman, eğitim almış eğitimcilerdir, sıradan bakıcı değildir.

Okulumuzun prosedür gereği PDRAŞ’a baş vurması gerekirmiş, baş vurdular, gittik, birkaç dakika içinde çocukla vakit geçirip hemen karar verdiler. Onlar farklı ve özel çocuklardır. Bu dakikalar onlar hakkında peşin hükümlü olmamamız için yeterli değil.

Bizim sıkıntımız bu testin içeriği, uygulanışı ve takip edilen prosedürle ilgilidir.

Bugün Kaan ve Karan’ın başına gelenler diğer birçok çocuğun da başına gelmiş, gelebilir de. Onlar gibi bizim de önümüze gelen sonuç PDRAŞ oldu, önümüze gelen sonuç prosedürler olmuş. Bizim de bu endişeler içimizde büyüyor, endişelerimiz çığ gibi büyüyor.

Biz iki yaşından beridir haftanın beş günü sabah sekizden üçe kadar özel eğitim aldırıyoruz. Çünkü biliyoruz ki çocuklarımız ne kadar eğitim alırsa o kadar iyiye gidiyor.   

Çocuklarımızın iyiye gidişatını anlatırsak o zaman neden beş gün normal bir okulda eğitim almak istediğimizi daha iyi anlayacaksınız. Şöyle ki;

Okulda pek çok yönde olumlu gelişmeler yaşadık, yaşıyoruz ve bunun kısıtlanmasını istemiyoruz.

Karne günü öğretmeni karnesini alması için Kaan’ı sınıfta yanına çağırdı. Arkadaşları ona ‘hadi Kaan, seni çağırıyorlar” diyerek gitmesini sağladı. Kaan öğretmenine yalnız gitti, öpüp sarıldı, karnesini aldı ve geri dönerek yalnız yerine oturdu. Bunun gibi sınıfta birçok kez Kaan çağrıldığı zaman, yanındaki arkadaşları elinden tutup yaptırmış, böyle böyle onlara güvenip öğrendi ve artık kendi de yalnız yapar duruma geldi.

Öğretmeni Kaan, boyamanı getir görmem gerek dediğinde, arkadaşları elinden tutup getirmiş ve yeniden yerine götürmüş, bunu onlardan öğrendi.

Biz milyarları versek bunları hiçbir eğitim ile yaptıramayız.

23 Nisan oynadılar, eğlendiler… Bunlar bizim ve tüm aileler için inanın çok değerli. Bizim ve başkalarının onlara veremediğini okuldaki küçük çocuklar veriyor, hal böyle iken neden bu okula haftada beş gün gitmekte ısrarcı olmayalım ki? Siz olsanız olmaz mıydınız?”

“Arkadaşları hiç onları yalnız bırakmıyor”

“Kaan her şeyi yiyemeyen bir çocuk fakat paylaşım gününde arkadaşlarıyla birlikte farklı şeyler denedi ve hayatına farklı tatlar kattı.

Zil çaldığı zaman oyun alanına gidip geri dönmeyi öğrendiler. Teneffüs zili çaldı zaman yanına olan arkadaşlarını da alıp sınıfa gidiyorlar. Arkadaşları hiç onları yalnız bırakmıyor.”

 

yeniduzen-satin-aliniz-493.jpg

 

 

 

Bu haber toplam 6394 defa okunmuştur
Etiketler :