1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Nobel Ekonomisine Karşı Sosyal Demokrasi
Nobel Ekonomisine Karşı Sosyal Demokrasi

Nobel Ekonomisine Karşı Sosyal Demokrasi

Nobel Ekonomisine Karşı Sosyal Demokrasi

A+A-


AVNER OFFER
Çeviren : Meltem HAMİT
meltemhamit@yahoo.com

Modern toplumu yöneten elitler arasında yalnızca ekonomistlerin Nobel Ödülü bulunmakta -en son Oliver Hart ve Bengt Holmström’un ödül aldıkları duyrulmuştu. Ekonomistlerin bu biricik konumunun nedeni her ne olursa olsun, ödülle bahşedilen hale kamu çıkarlarına zarar veren politikalara (örneğin eşitsizliği ya da finansal kriz olasılığını arttıtarak) itibar ettirebiliyor-ve genellikle ettiriyor da. Ancak alanın tamamına sözü geçen ekonomistler hakim değil. Birçok gelişmiş ülkede, Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH)’nın yaklaşık %30’unun - istihdam, sağlık, eğitim ve emeklilik- paylaştırılmasında farklı bir dünya görüşü kılavuzluk ediyor. Toplumunun nasıl yönetilmesi gerektiğine ilişkin bu görüş – sosyal demokrasi- yalnızca bir siyasi yönelim değil, aynı zamanda bir devlet yönetimi metodudur.

Standart ekonominin varsayımında, toplumun temel dinamiği piyasada ticaret yapan ve bireysel seçimleri “görünmez el” aracılığıyla verimli devlete yol veren çıkarcı bireylerdir. Ancak bu doktrin ne teoride ne de pratikte sağlam bir temele dayanmamaktadır: önermeleri gerçekçi değildir, desteklediği modeller tutarsızdır ve genellikle yanlış öngörüler üretmektedir.

Ekonomi Nobel Ödülü, İsveç merkez bankası Riksbank tarafından 1968 yılında bahşedildi. Bu zamanlama kaza eseri değildir. Bu yeni ödül sabit fiyatlarla daha varlıklı olanların çıkarları ile vergilendirme, sosyal yatırım ve transferler aracılığı ile güvencesizliğin azaltılmasından yana çıkarları bulunan diğer herkes arasında süregelen çatışmanın neticesinde ortaya çıktı. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi ödüllendirildi; ancak İsveç aynı zamanda sosyal demokraside de ileri düzeydeydi.

1950’ler ve 1960’larda Risksbank, İsveç hükümeti ile kredi yönetimi konusunda çatışma halindeydi. Hükümetler istihdam ve konut konularına öncelik verirken, iddialı bir idareci olan Per Åsbrink tarafından yönetilen Riksbank ise enflasyon konusunda kaygılıydı. Neticede, otoritesi üzerindeki kısıtlamaların karşılığını vermek adına, üç yüzüncü yıl dönümü için bir gösteriş projesi olarak Riskbank’ın ekonomi alanında Nobel Ödülü vermesine izin verildi.

Bilimler Akademisi içinde bir grup merkez-sağ ekonomist, ödül kazananların seçimi sürecini ele geçirdi. Ödül kazananlar ekonomi biliminin yüksek kaliteli bir örnekleminden oluşmaktaydı. Etkileri, eğilimleri ve önyargıları incelendiğinde; Nobel komitesinin sağ ve sol arasında, formalistler ve emprisitler arasında, Chicago Okulu ile Keynesçiler arasında katı bir dengeyi koruyarak adil görünümünü muhafaza ettiği görülmektedir. Ancak bizim araştırmamız profösyönel ekonomistlerin  genel olarak sola daha eğilimli olduklarına işaret etmektedir.

Ödülün belirleyicisi sosyal demokrasiden farklı bir tarafa yönelen Stokholm Üniversitesi ekonomisti Assar Lindbeck’ti. Lindbeck 1970’ler ve 1980’lerde İsveç seçimlerine müdahale etmiş, sosyal demokrasiye karşı mikro ekonomik teoriye başvurmuş ve yüksek vergiler ile tam istihdamın bir yıkıma yol açacağı şeklinde uyarıda bulunmuştu. Onun müdahaleleri, dikkatleri o zaman yapılan vahim bir politika hatasından başka yöne çevirdi: 1990’larda derin bir finansal krize yol açan ve 2008 yılında  küresel krizinin başgöstermesini sezdiren kredi serbestleştirilmesi.

Lindbeck’in endişeleri Uluslarası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve ABD hazinesinin endişeleri ile benzemekteydi. Bu aktörlerin -Washington Konsensüsü diye anılan-  özelleştirme, deregülasyon ve sermaye piyasaları ile ticaretin liberalleşmesi hususlarındaki ısrarları, ticaret ve finans elitlerini zenginleştirdi; akut krizlere neden oldu ve gelişmekte olan ekonomilerin büyümesini baltaladı.

Washington Konsensüsü'nü temelinde yatan bireyci, kendini önemseyen normlara verilen öncelik, Batı’da yolsuzluğun, eşitsizliğin ve yönetici elitlere karşı güvensizliğin artması (rasyonel tercih, “önce-ben” önermelerinin amaçlanmayan sonuçları) için uygun ortam yarattı. Önceleri gelişmekte olan ekonomilerle eşleşleştirilen aksaklıkların ileri ekonomilerde de kendini göstermesiyle, İsveçli siyaset bilimci Bo Rothstein, bu gibi sonuçlar araştırılıncaya kadar (üyesi olduğu) Bilimler Akademisi’nin ekonomi alanında Nobel Ödülünü askıya alması talebinde bulundu.

Sosyal demokrası ekonomi kadar derinlikli biçimde kuramlaştırılmamıştır. Sosyal demokrasi ekonomik güvensizlikleri uzak tutmakta son derece başarılı olan bir takım pragmatik politikalardan oluşur. On yıllar boyunca insafsız saldırılara maruz kalmasına rağmen, piyasaların verimli şekilde, adilane biçimde ya da yeterli miktarda sağlayamadığı kamu mallarının temini için sosyal demokrasi vazgeçilmezdir. Ancak formel entelektüel desteğin eksikliği, sözde sosyal demokrat partilerin bile sosyal demokrasinin ne kadar iyi şekilde çalıştığını tamamen anlamadıkları anlamına gelmektedir.

Varlıklıyı ve başarılıyı ödüllendiren piyasalardan farklı olarak sosyal demokrasi, yurttaşların eşitliği ilkesine dayanmaktadır. Bu “herkese uyacak bir kalıp” haklar/yardımlar önyargısını yaratmaktadır ancak bu kısıtı yönetmenin yöntemleri uzun zamandan beridir mevcuttur. Ekonomi dayatmacı görüldüğünden ve sosyal demokrasi vazgeçilmez olduğundan, bu iki doktrin birbiriyle uzlaşmak için değişmiştir- sözkonusu durum bunun mutlu bir evlilik olduğu anlamına gelmiyor.

Birçok mutsuz evlilikte olduğu gibi, boşanma bir seçenek değildir. Disiplinlerinin temelinde yer alan önermelerin hataları karşısında birçok ekonomist empirik araştırmaya geri dönerek karşılık vermiştir.

Ancak sonuçta oluşan hükümler genelleme pahasınadır: yerel deneyler biçiminde rastgelelenmiş kontrollü denemeler, toplumsal iyinin kapsayıcı vizyonunun yerini alamaz. Bunun doğruluğunu kabul etmeye başlamak, Nobel Ödülü sahiplerinin buna göre seçilmesi  için iyi bir yöntem olarak olabilir.

Bu haber toplam 1486 defa okunmuştur
Gaile 391. Sayısı

Gaile 391. Sayısı