1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. New York ve Berlin…
Ünal Fındık

Ünal Fındık

New York ve Berlin…

A+A-

         

Crans-Montana’dan sonra buz dolabına kaldırılan Kıbrıs sorunu BM Genel Kurulu dolayısıyla yeniden gündeme alındı. Şimdilik yapılan karşılıklı peşrev çekmedir. BM iki tarafın pozisyonlarını ne kadar esnettiği, ya da esnetip esnetmediğiyle ilgili yoklama yapıyor.

BM Genel Sekreteri Guterres bugün ve yarın iki liderle ayrı ayrı görüşecek. Ama ondan önce Lute’nin hazırladığı raporda ne yazdığına bakacak.

Genel Sekreter’in bir süre önce geçici özel temsilci olarak atadığı bayan Lute adamıza da gelerek hem kuzeyde, hem de güneyde temaslar yapmıştı. Ardından da ilgili taraflar Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile AB merkezlerini ziyaret etmiş ve tarafların pozisyonlarını öğrenmeye çalışmıştı.

Lute’nin raporu henüz açıklanmadı. Bu nedenle nelerin olabileceğini kestirmek zordur. Ancak müzakerelerin Crans-Montana’da kaldığı yerden devam edebilmesi için bu raporda nelerin yazdığı önemlidir.

Genel Sekreter iki lideri bir araya getirir mi?

Bunu şimdiden bilemeyiz. Lute’nin raporu bu açıdan Genel Sekretere ışık tutacaktır. Şu anki duruma bakarak böyle bir görüşmenin olmayacağını söyleyebiliriz. Ama yarın şartlar başka şeyleri de işaret edebilir.

Ben sorunun çözümü yönünde adım atılacaksa bu adımın New York’tan çok Brüksel’de atılacağını, ya da Brüksel desteği olmadan atılamayacağını düşünüyorum.

Brüksel’in devreye girmesi ise Erdoğan’ın bugün Berlin’de yapmakta olduğu temaslara bağlıdır. Erdoğan bu yazının kaleme alındığı dün akşam üzeri Almanya’ya inmiş ancak temaslara başlamamıştı.

Erdoğan’ın Almanya temasları neden önemlidir?

Bilindiği üzere Almanya AB’nin lider ülkesidir. Almanya’nın ikna olmadığı hiçbir konu AB’de olumlu karara bağlanamaz. Türkiye bir süreden bu yana üyelik müzakereleri yaptığı AB ile ters düşmüş ve bu müzakereler askıya alınmıştır.

Türkiye bu dönemde en yakın müttefiki ABD ile neredeyse köprüleri atacak noktaya geldi. New York’ta BM Genel Kurulu sırasında karşılaşan ve ayaküstü tokalaşan Erdoğan ile Trump arasında soğuk rüzgarlar estiği kameralara bile yansıdı. Erdoğan gülümsemeye çalışsa bile Trump’ın neredeyse Erdoğan’ın yüzüne bakmaması dikkatli gözlerden kaçmadı.

Demek ki Türkiye-ABD ilişkileri papaz Brunson’un muhtemelen tahliye olacağı 11 Ekim’den sonra da düzelmeyecek gibi görünüyor.

Trump’ın AB ülkeleriyle, özellikle de Almanya ile ticaret anlaşmaları dolayısıyla arası açıktır.

Bu durumda Türkiye’nin Almanya ile ve ardından da AB ile ilişkilerini yeniden düzenlemeye ve mümkünse üyelik müzakerelerini yeniden başlatmaya ihtiyacı var. Ama aynı zamanda Almanya ve AB’nin de Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye ihtiyacı vardır.

Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini yeniden canlandırması demek içerde demokratikleşme, dışarda da Kıbrıs sorununda yeni açılımlar demektir.

Bu anlamda ben Kıbrıs sorunu ile ilgili New York’tan çok Berlin’den gelecek olumlu mesajları bekliyorum.

Burada bir noktanın daha altını çizmek istiyorum. Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine yeniden başlaması ile özellikle Rum tarafı Türkiye’nin Kıbrıs’ta daha çok taviz vereceği ve olası çözümün kendi tezlerine yakın olabileceği beklentisine girebilir.

Bu doğru değildir. Çünkü Türkiye’nin AB ile ilişkilerini geliştirmeye ihtiyacı olduğu kadar, AB’nin de Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne de gerekli esnekliği göstermesi için baskı uygulayacaktır.

Unutmayalım 2004 referandumunda BM çözüm planına hayır dediği halde AB üyeliği imzasını bir yıl önce attığı için AB üyesi olan Rumlar önceleri öteki üyeler tarafından pek sevilmiyorlardı. Rum tarafının üyesi olduğu AB ile ilişkilerini düzeltebilmesi yıllar aldı.

Bence bu son derece önemlidir. Ama önemli olan bir başka nokta da güvenlik ve garantiler başlığında Türk tarafının göstereceği esnekliktir. Katı tutum bugüne kadar kimseye bir fayda sağlamadı, bundan sonra da sağlamaz.

Önümüzdeki günlerde Kıbrıs sorunu yeniden ateşlenebilir. O nedenle hem siyasi partiler, hem sivil toplum örgütleri, hem de iki toplumun fertleri buna hazır olmalıdır.

New York ya da Berlin Kıbrıs sorununa yeni açılımlar getirebilir. Ama unutmayalım çözümün adresi ne New York, ne de Berlin’dir. Çözümün adresi Lefkoşa’dır. Çözümü gerçekleştirecek olan da Kıbrıslı Türkler ve Rumlardır.

 

Bu yazı toplam 1442 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar