1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Ne Koşmaya, Ne Uçmaya… Fasariyacılık….
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Ne Koşmaya, Ne Uçmaya… Fasariyacılık….

A+A-

Gaz konusu yine sorun, yine kriz. Çünkü iki tarafta, Kıbrıs’ta dün olmayan, yaşamımıza yeni katılan tüm olgulara dair  geliştirdikleri tavırlar, Kıbrıs sorununu yaratan parametreler üzerinden olmaktadır..

Üstelik bu öyle bir akıl dışıdır ki akıllara seza. Neden?

Çünkü, eski parametreler üzerinden ürettikleri  yaklaşımlarla, her olayı tam bir krize döndüren  bu taraflar. Ayni zamanda da 11 Şubat’ta, allayu valla ile imzaladıkları ve Federal çözümün çerçevesini çizen yeni parametreleri içeren Ortak Belgeye dayalı da güya çözüm aramaktadırlar..

Bu Ortak Belge ise şu vurgu ile başlamaktadır.” Bugünkü durum sürdürülemez”.

Taraflar bunu kabul etti ve imzaladı. Bugünkü durumun sürdürülemez olduğunu onayladılar.. Yani, birlikte, 1964 ve 1974 Statükoları süremez dediler..  Bunun yerine ise, Tek Egemenliği, Tek Uluslararası Kimliği,Tek Vatandaşlığı olacak olan, İki Toplumlu, İki Bölgeli, İki Kurucu Devlete dayalı, siyasi eşitliği olacak olan Federal Kıbrıs kuracaklarını da  deklere ettiler...

Ama gaz konusu gibi, Kıbrıs’ın yaşamına giren yeni bir olguya dönükte, olayı, 1964 ve 1974 statükosunun parametreleri üzerinden okuyup, bunu, ona göre şekillendirmeye de çalışıyorlar.…. Ama farklı parametrelere dayalı olan Federal çözüm içinde görüşme yapıyorlar.. Ne bu?

Bundan bir şey çıkar mı? Çıkar. Bundan ancak kavga ve çözümsüzlüğün sürmesi çıkar.

Çünkü, Güney bu olayı, temelinde Hakimiyetçilik olan 1964 statükosu üzerinden sonuçlandırmaya;  Kuzeyde, ayni olayı,  1974 statükosunun dayandığı güç ve ayrılıkçılık mantığı üzerinden hem engellemeye, hem de  kendini pay sahibi kılmaya çalışıyor. Bundan ne çıkar? Kavga……

İki tarafta, barışı savunan sol veya sağdaki siyasi güçlerde,  bu statükolar üzerinden gelişen siyasi yaşamda; kendi toplumları içinde ayrı ayrı,  egemenlerin iki tarafta da belirlediği, siyasi alan ve kültür içinde, hem çözüm, hem iki toplumun ilişkilerinin gerginleşmemesi, hem de Federal Kültür için çalışmaya, çalışıyor..

Bunlar için mücadele ederlerken,  ayni zamanda; toplumlarının içinde,  hakim siyasi anlayışın belirlediği koşullara dönük olarak ta; “ofsayıta” düşmemek içinde “özen” gösteriyorlar. Yani bazen de  “gavro gibi” yan yan da gitmeye, eğilip, bükülmeye, idare etmeye uğraşacaklar. Bundan ne çıkar? Olsa olsa, var olan kavganın derinleşmesini engelleyen, ama belirleyici olamayan iyi niyet  ürer…..

Peki, madem öyle, niye hala görüşmelere devam diyor her iki tarafın egemen “aslanları”?  Yani siz, Ortak Belge imzalayacaksınız ve başımıza bela olan, bu sorunun oluşmasına yol açan eski parametrelere dayalı Kıbrıs’taki düzenin sürdürülemez olduğunu, bunu değiştireceğinizi deklere edeceksiniz. Ama her sözünüz, adımınız  da, eskiye dayalı statükonun parametreleri üzerinden, bu sürdürülemez olduğunu ilan ettiğiniz statükolarınız için, yeni konumlar elde etme kurnazlığını da dayalı olacak.. Olur mu? Bundan huzurlu bir sonuç çıkar mı? İşte bu sözde açıkgözlük içinde Güneyde ve Kuzeyde olanlara bakalım…

Güneydekiler:

Gaz konusunu; bu, “egemenlik” meselesidir deyip; konuyu, 1964’ü yaratan Zorunluluk Doktrinine dayalı ve bu temelde uluslararası hukuk içinde yer alan, fakat, demokratik meşruiyeti olmayan;  1964 statükosu üzerinden, bunun temelinde, tek yanlı  kararlar ile ele alacaksın. Üstelikte buna bağlı olarak ta, “bu kaynak, tüm Kıbrıs’ın kaynağıdır, çözümden sonra Kıbrıs Türkleri de yararlanacak, hakları mahfuz” diyeceksin. Yani o Zorunluluk Doktrin’in gerçekte, demokratik meşruiyeti olmadığını da kendi ağzın ile de ifade edeceksin..

Sanki kandırmaca. AB üyeliği de öyle oldu. KC Anayasasının resmi dillerinden biri Türkçedir. Ama bu AB dili olamadı. Ne deniyor? Çözümden sonra. Ayni şekilde AB üyesi Kıbrıs’ta, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kurucu Ortağı olan ve kurulacak olan federal Kıbrıs’ın siyasi eşit tarafı olacak olan, Kıbrıs Türk Toplumuna, AB ile ilgili her olayda da ayni söz söyleniyor.  Çözümden sonra. E, bu Gaz konusunun da 1964 statükosu koşullarının belirleyiciliğinde oluşması ile birlikte, bunu da ayni, sonuç vermeyen “çözümden sonra”  kazığına bağladığında, sen, Kuzeye dönük inandırıcı olur musun?

Peki Kuzeydekiler?

Ortaya çıkan bu yeni Gaz durumuna  nasıl yaklaşılıyor? “Egemenlik” meselesini, 1974 üzerinden okuyarak, hem adanın bütününde her şeye ortak, hem de Kuzeyde olan her şeyde benim diyerek mi hak sahipliği talep edeceksin? “Bizim, 1974’ten sonra oluşan şartlar temelinde Güneye verecek bir şeyimiz yoktur. 1974 gerçeğine dayalı çözüm deyip. Ne  toprak, ne egemenliğimizden taviz vermeyiz” nutukları atarak, bu kez Güney denizlerinde çıkan bu değerden, “pay ve hak” mı talep edeceksin?

Görüşme masasında Tek Egemenliği görüşeceksin, ama tek egemenlikten söz etmeden, devamlı, “iki devletli çözüm” diyeceksin. “Adanın ortağıyız” diyeceksin. Federal çözümü zorlamak adına bir etkenlik ve kimlik göstermeyeceksin, ama, kendini var etmek içinde Türkiye’nin mali ve askeri gücünün arkasına saklanarak, sinik bir şekilde kimlik ve varlık iddiası ortaya koyacaksın? Peki, sen Güney’e dair inandırıcı olabilir misin? 
Bu anlayışlarla bir yere varmak mümkün değildir. Hadi Kuzeyin ve Güneyin “kahramanları” ,ilerletin bakalım iddialarınızı. Biri yumruk sıksın, öteki tekme atsın. Devirin Görüşme Masasını, kovun gitsin BM Özel Temsilcisi Eide’yi.  Hadi bakalım cesurlar ve “atalarının kahramanlıkları” ile övünen Kuzeyin ve Güneyin pilav cesurları, hadi bakalım yapın.

Evet, artık Ortak Belge de yer alan hususları iki tarafın barış güçleri ele almalıdır. Buna dayalı girişim ve halk inisiyatifi geliştirilmelidir. Ne uçmaya, ne koşmaya gelemeyenler,” fasariya” çıkartmaktan başka işe yaramazlar. Fasariyacıları da kimseler insan yerine koymaz.

Bu yazı toplam 2285 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar