1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Nazire Alkaç
Nazire Alkaç

Nazire Alkaç

Okul yılları kadar emeklilik yıllarını da çok sevmiş. Hayatının dönüm noktasını eşiyle tanışması olarak tanımlayan bir emekli öğretmenle konuştuk; Nazire Alkaç, 25 yıl öğretmenlik hayatından ‘erken emekli’ olarak ayrılmış.

A+A-

Tayfun Çağra

Nazire Alkaç, 25 yıl öğretmenlik hayatından ‘erken emekli’ olarak ayrılmış. Şimdi Lefkoşa Ortaköy’de oturuyor. Bizi evinde kabul eden Nazire öğretmen, okul yıllarını da, öğretmenliği de, öğrencilerini de çok sevmiş; Eve gittiğim zaman çok huzurlu gidiyordum, diyordum ki bugün bir öğrencim daha okumayı söktü, bir öğrencim daha yazı yazmayı öğrendi” şeklinde konuşuyor ama emekli günlerini de çok sevmiş. “Hayatımın dönüm noktası, eşimle ilişkimizin başladığı gün” diyecek kadar çok sevdiği ama 10 yıl önce kaybettiği eşiyle geçirdiği günlerin tadını hiç unutmuyor Nazire öğretmen… “Emekliliğimiz çok güzel geçti bizim. Biraz yaşlandıktan sonra sağlık sorunları başladı. Ama o sağlık sorunları devresinde bile, ben şimdi düşünüyorum da hep mutlu olmasını bildik. İnsan acıyı yaşarken de mutlu olmasını bilmeli” diyecek kadar çok sevmiş eşini, çocuklarını… Okul ve emeklilik günlerini konuştuğumuz ‘emek’li yıllar sohbetimiz başlıyor;   

e1-047.jpg

Sizi tanıyabilir miyiz Hocanım? Nerde doğdunuz, nerde büyüdünüz?

Ben doğma büyüme Larnakalı’yım. Babam memur, annem ev kadını; 4 kardeşin en büyüğüyüm. İlkokulu Larnaka’da okudum, ortaokulu Bekirpaşa Ortaokulu’nda okudum, sonra Namık Kemal Lisesi’ne girdim ve mezun oldum. Haziran 1962’de Namık Kemal Lisesi’nden mezun oldum, Eylül 1962’de öğretmenliğe başladım.

Bekirpaşa Larnaka’daydı, Namık Kemal nasıl oldu? Yani Larnaka’dan Mağusa’ya geldiniz.

Larnaka’da o zaman Bekirpaşa Ortaokuldu; henüz lise açılmamıştı. O nedenle Mağusa’ya gittim. 

n3-010.jpg

Orada yatılı mı okuyordunuz?

Evet, yatılı okumuştum. Namık Kemal Lisesi’nin Fen bölümünden mezun oldum. Haziran’da mezun oldum, Eylül’de öğretmenliğe başladım. Aslında benim idealim Tıp okumaktı ama olmadı.

Nasıl yani, liseden mezun olur olmaz öğretmenliğe mi başladınız?

O zaman sözleşmeli geçici öğretmenler vardı. Ben 8 sene geçici öğretmenlik yaptım, sekiz seneden sonra Eğitim Bakanlığı bir karar aldı, geçici öğretmenleri durdurma kararı; ancak Kolej’e girip okuyan öğrencileri kadrolu yapabileceklerdi. Kolej’e girdim 2 sene özel sınıfta okuduk, bizim sınıfta tüm arkadaşlar en az altı sene geçici öğretmenlik yapmış arkadaşlardı. 72’de mezun oldum, 72’den sonra da, kolejden sonra ise kadrolu olarak öğretmenliğe devam ettim.

n2-019.jpg

İLK TAYİN

Peki ilk tayininiz nereye çıkmıştı?

İlk tayinim geçici öğretmen olarak başladığımda Beyarmudu’na çıkmıştı, 1962’de. 1963’te olaylar çıktığı zaman, Meluşa’da oturuyorduk biz o zaman, orda çalışıyordum. Bir arkadaş vasıtasıyla Larnaka’ya gelebildik yani; çünkü Rumlar sarmıştı Meluşa’nın etrafını. Ondan sonra hep Larnaka’da çalıştım. Geçici olarak orda devam ettim, koleje başladıktan, bitirdikten sonra tekrar Larnaka’ya döndüm. 74’de İskeleliler Yeni İskele’ye gidince 11 sene de orda Yeni İskele’de öğretmenlik yaptım. Sonra çocuklar koleje başlayınca…

Yani hep merkezdeydiniz. Köylere falan…

Köyler işte Beyarmudu, Meluşa falan…

Geçici öğretmenlik döneminde…

Evet, geçici öğretmenlik döneminde, çünkü o dönemde geçicileri daha çok köylere gönderirlerdi. 63’ten sonra merkezde geçici olarak çalıştım çünkü o kapalı durumda gidip gelme olmuyordu. Çünkü ben köylerde çalıştığım zaman sabah gidip akşama dönüyordum. 11 sene Yeni İskele’de çalıştıktan sonra son beş senemi Şehit Tuncer’de yaptım öğretmen olarak. Önceleri beni Lefkoşa’ya vermek istememişlerdi ama ellerinden öperim, Şenol Bey, “gel kız seni Lefkoşa’ya alalım, hem çocuk da burda okusun” dedi. Oğlan Tuncer’de okudu, ben de işte 5 sene daha öğretmenlik yaptıktan sonra 45 yaşında erken yaşta emekliye ayrıldım.

ERKEN EMEKLİLİK

Erken emeklilik yani toplam kaç yıl öğretmenlik yaptınız hocanım?

25 sene fiili öğretmenlik yaptım.

Neden erken emekliliği tercih ettiniz?

Yani, eşim emekliye ayrılmıştı, çocuklar büyümüştü; dedim ki hayata bir defa gelinir, biraz da emekliliğin tadını çıkaralım. Eşimle beraber çocukları okula gönderirdik, arkadan arabaya atlar, alışveriş yapar, Köşklüçiftlik’te oturuyorduk o zaman; Köşklüçiftlik sokaklarını el ele dolaşırdık. Yani biz tam bir emeklilik yaşadık. Çok da memnunum, hani arkadaşlar, erken emekliliğe çıktın, usanmadın mı, üzülmedin mi dediler ama emekliliğimi güzel değerlendirdim.

Peki emekliliğe gelmeden önce; onu da konuşacağız ama bu öğretmenlik yılları nasıl geçti, hangi sınıfları okutuyordunuz, nasıl bir öğretmenlik modeliniz vardı?

Şimdi, ben hiç kursa dahi gitmeden öğretmenliğe başladım. Kendime göre bir metot ayarlayıp, çocuklara en kolay şekilde nasıl konuyu öğretebilirim diye çalıştım. İlk senelerde 2. ve 3 sınıfları okuttum. Sonra 63’ten sonra nerdeyse bütün öğretmenlik yıllarımı 1. sınıflarda, birkaç sene de 2. sınıflarda geçirdim. Kolejde bize bazı metotlar öğretiyorlardı, öğrettiler ama insan kendi metodunu kendisi yaratıyor. Ben 40 kişiden aşağı bir sınıf okutmadım, şimdiki gibi öyle sınıflar 20 kişilik değildi.

n4-005.jpg

“ÖĞRETMENLİK BÜYÜK MUTLULUK”

Şimdi de var öyle kalabalık 30- 40 kişilik sınıflar…

Öyle mi? Ben Yeni İskele’de 74’den sonra Türkiye’den göç başlayıp da Kıbrıs’a geldiklerinde 53 kişi okutmuştum. Sınıfta yürümeye yer bulamazdım. Her gün dizlerim yaralı bereli giderdim eve. O çocuklara kendime göre bir metot uydurdum, her birini ayrı bir birey olarak kabul ettim. Çabuk öğrenen öğrencilere başka bir metot uyguladım, daha yavaş öğrenen öğrencilere daha farklı bir metot uyguladım ki ben çabuk öğrenen öğrencilerden çok, yavaş öğrenen öğrencilerle uğraştım. Diyordum ki onlar nasıl olsa öğrenirler, bu yavaş öğrenenlerle uğraşayım. Çok mutluyum öğretmenlik yaptığım için; eve gittiğim zaman çok huzurlu gidiyordum, diyordum ki bugün bir öğrencim daha okumayı söktü, bir öğrencim daha yazı yazmayı öğrendi. O çok büyük bir mutluluktur bilir misiniz!  Yani çocukları çok seviyorum, onları çok sevdiğim için de çocukların her şeylerine katlandım. 25 sene kendimi bu mesleğe verdim. Umarım yararlı olmuşumdur çocuklara.

Peki; çocuklar, torunlar var sanırım. Onlardan bahseder misiniz?

Benim bir kızım, bir oğlum var, biri Uluslararası İlişkiler okudu, Ekonomi masteri yaptı. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi, 20 sene çalıştı, ayrıldı. Oğlum ekonomi okudu, Amerika’da MBA yaptı. Geldi önce bankada çalıştı. Banka çok zordur biliyorsunuz. Şimdi bir emlak şirketinde emlak danışmanıdır. Çocuklarım da beni hiç üzmediler, istediğim gibi iki tane evlat yetiştirdim Allaha şükürler olsun.

Torunlarım, kızımın bir kızı bir oğlu, oğlumun ise bir oğlu var. Büyük kızımız üniversiteye başladı bu sene, oğlumuz oğlu ise Yakın Doğu Kolej bölümündedir. Bir de ufaklığımız var Kanada’da çırpınır şimdi, İngilizce ile Fransızca arasında, bocalar gider ama torun sahibi olmak çok güzel bir şey fakat hep derler ya torun evlattan daha tatlıdır diye, yok değil.

Değil mi?

Değil; torun da çok güzel ama evlat bambaşka bir şeydir.

“TORUN BÜYÜK İKRAMİYE”

Neden öyle diyorlar peki? Torun evlattan daha tatlıdır diye.

Şimdi torun şöyle, evlat büyütürken, sorumluluğunuz var, çalışırsınız, koşuşturursunuz vs.

Torunun o sorumluluğu olmadığı için mi daha tatlı gelir?

Torun büyük ikramiye. Kazanırsınız onu; sorumluluk size ait değil, sadece seversiniz. Ben çocukları çok severim, çocuklarımın hiç birine bir fiske vurmadım. Yani dayak benim için yoktur. Eşim benden daha yumuşaktır. İnanır mısınız; bir insan çocuklarına hiç mi kızmaz; kızmazdı. Bazen bir şey yaptıklarında canı sıkılıyordu, gelip bana söylüyordu. Diyordum ki “sen kızsana.” “Yok ben çocuklarla muhatap olmam” diyordu. Çocuklar da “hep en büyük babam” diye bağırırlardı. Ben hep böyle arada ezilirdim.

Anneler genelde öyle olur galiba.

Evet genelde hep öyle olur. Ama biz çok mutluyduk gerçekten.

Eşiniz ne zaman vefat etti?

10 yıl oluyor. Temmuz’da 10 yıl olacak.

Başınız sağ olsun.

Teşekkürler. Emekliliğimiz çok güzel geçti bizim. Biraz yaşlandıktan sonra sağlık sorunları başladı. Ama o sağlık sorunları devresinde bile, ben şimdi düşünüyorum da hep mutlu olmasını bildik. İnsan acıyı yaşarken de mutlu olmasını bilmeli. Yani eşim yanımda, çocuklarım yanımda, ben başka ne isteyebilirim ki dedim hep.

HAYATIN DÖNÜM NOKTASI

O da hayatın getirdiği bir şey olarak algılanır herhalde ve yaşamaya devam edilir...

Evet; ama eşimi kaybettikten sonra gerçekten çok büyük boşluğa düştüm. Çünkü biz tüm günümüzü beraber geçirirdik, hatta kardeşlerim benimle dalga geçerlerdi. ‘Yapışık ikizler geliyor’ derlerdi hep.

Kardeşleriniz nerde peki?

İki kız bir de erkek kardeşim var. Erkek kardeşim Ticaret Bakanlığı’nda Özel Kalem Müdürlüğü yaptı. Benim küçüğüm kız Ağır Ceza Mahkemesi’nde stenograftı, küçük kız kardeşim Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştı ve çok erken emekliye ayrıldı o da. Burada Lefkoşa’dadırlar, onlarla da görüşüyoruz.

Hayatınızdaki dönüm noktası desek; hayatınıza damga vuran dönüm noktası nedir?

Şimdi size anlatmaya kalksam, öyle yarım saat, bir saatte anlatamam.

Birkaç cümleyle…

Benim hayatımın dönüm noktası eşimle başlayan aşkımız oldu. Biz 14 sene bekledik evlenebilmek için.

Neden?

Arada bazı problemler vardı. 13 Mart’ta tam 60. yılımı kutladım ben. 60 yıl, eşimle başlayan bir hayatı böyle güzel, büyük bir mutluluk içerisinde geçirdik. Benim hayatımın dönüm noktası odur. Benim Facebook’umda, oradaki doğum günü tarihim, o başlangıç tarihimdir. Geçenlerde kuzenim bana, nasıl ya sen 60 yaşında mısın, nasıl olur diye sordu. O benim gerçek doğum günüm değil, benim doğum günüm o, eşimle ilişkimizin başladığı gün benim doğum günüm…

Çok güzel; bu sözün ardından başka söze gerek yok… Teşekkürler.

 

Bu haber toplam 2565 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 413 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 413 Sayısı ISSN 2672-7560