1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Müziğin Teknik Adamı Emre Yazgın
Müziğin Teknik Adamı Emre Yazgın

Müziğin Teknik Adamı Emre Yazgın

Müziğin Teknik Adamı Emre Yazgın

A+A-

 

Filiz Uzun

Sanatın her alanında iş yapan insanların gelişimi çok önemlidir sanat adına... Üretmek ve bu uğurda uğraş vermek de. Sanatçı kimdir diye tartışma başlatılsa birçok insan farklı cümleler kuracaktır.
Ancak genellikle ortak düşünce üretmek olmalıdır. Üretmeden, sadece sanatın bir dalında eğitim almış olmak yeterli değildir sanat için. Kendi ruhunu katması gerekmektedir yaptığı işe. Bildiklerini, öğrendiklerini, gelişirken kavradıklarını. Aksi takdirde  birbirinin aynı eserler ortaya koyulur.
Ülkemizde müzik,  gelişmekte olan bir sanat dalıdır. Gelişim yavaş ve sancılı olsa da son 10 yıldır büyük bir gelişim göstermektedir. Bu uğurda uğraş veren insanlara hep hayranlık duymuşumdur. Kendini geliştiren hala gelişen ve üreten insanlara.
Bu hafta ülkemizde müziğin gelişiminde önemli katkı sağlayan bir müzik adamı ile harika bir sohbet gerçekleştirdik. Uzun yıllar müzik yapan, gitar ve klavye çalan daha sonraları da müziğin teknik kısmında eğitim alan müzik adamı Emre Yazgın ile. Daha önce Ses Mühendisliği diye bir bölüm olduğundan bile haberimiz yokken bu alanda eğitim almış ve ülkemizde stüdyo kurup birçok profesyonel albüme imzasını atan bir müzik adamı. Hem müzisyen kişiliği hem de teknik alandaki bilgisi ile ülkemizin müzik alanında gelişimine katkısı tartışılmaz birisi Emre Yazgın.
Müzikle uğraşan ya da müzik sever herkesin tanıdığından hiç şüphem yok . Böyle insanlarla tanışmak ve sizlere yakından tanıtmaktan büyük mutluluk duyuyorum. İyi ki varlar ve iyi ki ülkemizde iyi müziklerin de yapılabileceğini bize kanıtlıyorlar. Teşekkürler Emre Yazgın.

F.U: Emre Yazgın ne kadar zamandır müzikle uğraşıyorsun?
E.Y:
Teknik olarak çok küçük yaşlarda tanıştım müzikle. 4-5 yaşından beridir de müzik aletleriyle hep iç içeydim. Babam saz ve kaval çalardı. Evde de piyanomuz vardı. Müzik hep ilgimi çekmiştir. Annem de çok  iyi bir müzik dinleyicisidir. Evde kasetler, plaklar vardı. Doğal olarak müziğin içine doğdum diyebilirim. O dönemlerde Sezen Aksu, Fikret Kızılok’u dinlerdim. Ne yaptığımı çok bilmesem de piyano ile veya gitarla bu müziklere eşlik etmeye çalışırdım. Bu arada Amerika’da yaşayan teyzelerimin getirdiği yabancı müzik kasetlerini de dinlerdim. Farklı tarzda müziklerle erken yaşta tanıştım. Ailem müziğe ilgim olduğunu görünce 7 yaşında iken klasik gitar dersi almamı sağladılar. Aynı zamanda da piyano dersi de almaya başladım.

“NEDENSE KLASİK”

F.U: Neden klasik müzikle başladın?
E.Y:
Kıbrıs’ta böyle bir inanış var. Her müziğe ilgisi olan çocuğu klasik eğitimle başlatırlar müziğe. Dünyanın hiçbir yerinde bu böyle değildir. Rock müziğe ilgisi varsa rock müzik öğrenir çocuk ya da blues. Bizde nedense böyle. Bu nedenle müzikten soğuyan çok çocuk oluyor. Neyi seviyorsa neyi öğrenmek istiyorsa onunla başlaması daha uygundur bana göre. Hatta dünya şu an konservatuar eğitimini tartışıyor. Akademik bilgiye karşı olduğum anlaşılmasın sakın. Ben de yeni birşey öğrenirken ta en dibine kadar inerek öğrenmeyi severim. Ama herkes için tek yol olmayabilir. Ne eğitimin bir garantisi var başarı için ne de eğitim almamanın.

F.U: Eğitim sürecin ilginç olmuş ama?
E.Y:
Evet, lise bitene kadar kasik gitar ve piyano eğitimim devam etti. Birçok genç gibi lise yıllarında biz de bir grup kurduk. Rock müzik yaptık çeşitli barlarda müzik yaptık. Daha sonra ailemin ısrarı üzerine ODTÜ İşletme okudum. Ancak üniversite yıllarım boyunca hep müzik oldu hayatımda.

F.U: ODTÜ’de okurken müziğe de zaman ayırabildin yani?
E.Y:
Aslında müzikten üniversiteye fırsat yarattım diyebilirim.  Ailemi kırmak istemediğim için ve o dönemlerde de kendi başıma karar vermek istemediğimden dolayı bitirdim. Ailem de bana bu okulu bitir sonra ne istersen oku biz destek olacağız dediler.

F.U: Bu hakkını kullandın mı?
E.Y:
Elbette. Önce İngiltere’ye gitip gitar okudum. Daha sonra ses mühendisliği eğitimi aldım.

“OKUYANLAR ÇOĞALDI”

F.U: Burada çok bilinen bir alan değil sanırım ses mühendisliği?
E.Y:
Evet. Ben gitar okuduğum dönemde farkettim ki sadece guitarist olmak değil istediğim.  Müziğin yaratılışı sırasındaki her aşamada olmak istiyorum. O dönemlerde hiç de Kıbrıs’ta böyle bir açık var diye de düşünmedim. Sadece yapmak istediğimi yaptım. Ama şu an benim yaptığım işi yapan birkaç arkadaş var ama bunun eğitimini alıp Kıbrıs’a gelen yok. Ben ses mühendisliğini okuduğum dönemde birkaç arkadaş vardı bu eğitimi alan ama buraya dönmediler. Şu an bu bölümü okuyan çok arkadaşımız var.

F.U: Ses mühendisliği okudun ve müziğin teknik tüm aşamalarını öğrendin. Kıbrıs’ta ne yapacağım diye kaygı yaşamadın mı dönünce?
E.Y:
Elbette. Burada böyle bir endüstri yok. Hatta biz yaratmaya çalıştık birkaç stüdyo beraber. Teknik malzemeyi bırakın müzisyen sayısı bile çok az. Teknik malzemeleri yurt dışından getirttik. Telif yasası yok. Yavaş gelişen ve çok fazla iş imkanı olmayan bir alan. Ancak bu alanda bir ilgi yarattık ve müziğin bir parçası olduk. Ve bir de sevdiğim işi yapıyorum.

F.U: Sen mezun olup geldikten sonra neler yaptın?
E.Y:
İlk yaptığım kayıtlar kendi grubumun kayıtlarıydı. Taa lisede. Çıkmaz sokak diye bir grubumuz vardı. Hala daha da durur. Şimdi dinlediğimde gülüyoruz ama ilk kayıtlarımdı. O dönemlerde hep kafamı kurcalardı neden bizim kayıtlarımız bu kadar iyi olmuyor diye. Ve 15 senedir bu alanı öğrenmeye çalışıyorum. Her geçen gün de öğreniyorum. Stüdyo kurdum. Ve Albüm yapıyoruz.

FARKLI İSİMLER

F.U: Bir gitaristsin ve seni en çok da Fikri Karayelle sahnede görüyoruz. Var mı çalıştığın başka solistler?
E.Y:
4-5 yıldır Fikri Karayel’in  tüm projelerinde ben de varım. Uyumlu çalışıyoruz. Albümlerini de bizim stüdyoda yaptık. Bazı parçalarına da ben gitarımla eşlik ettim. Fikri’den başka Ezgi Akgürgen ile hala çalışıyorum, Erin Elizel ile de çalışıyorum. Geçen yıla kadar Eril Cambaz ile çalıştık. İnanç Ersen ile birlikte çalışıyoruz. Albüm yaptık. Bir projemiz daha olacak.

F.U: Cyprus Sendrom diye bir proje de oldu geçtiğimiz günlerde bu projede sen de yer aldın değil mi?
E.Y:
Hüseyin Kırmızı’nın  (Japon olarak bilinir) projesiydi. Aynı isimle bir album yaptık bizim stüdyomuzda. Salamis harabelerinde yapılan konser de albümün dinletisiydi aslında. Tanıtımı ve konseri oldu.

F.U: Kıbrıs’ta müziğin gelişimini nasıl görüyorsun? Sen de  bu ülkede müzik yapmak zor diyenlerden misin?
E.Y:
Karamsar olmayı gerektirecek durumlar da var. Umutlu olduğum durumlar da var tabii. İmkanlar artıyor. Son 10 yıldır Kıbrıs’ta müziğin geldiği yer ortada. Albümler en üst düzeyde yapılabiliyor. Bu bile büyük bir gelişme. İsteyen istediği yerde konser verebiliyor. Sistemler kurulabiliyor. Yaptıkları müzikleri internet aracılığı ile dünyaya duyurabilir. Karamsarlık yerine. İnsanlar üretmeye ve daha nasıl iyi müzik yapabilirime odaklansa daha hızlı yol katedilecektir bana göre. Müzisyenlerin ambargolara sığınmaktan vazgeçmeleri lazım artık. Bu sadece müzikte değil tüm alanlarda böyle.

“İLERİDE OLANLARIN CANI SIKILIR”

F.U: Kendini çok geliştiren ve üreten müzisyenlerde de bir bıkkınlık var ama.
E.Y:
Evet kendini geliştiren müzisyenler de ülke gerçeklerinin çok ilerisine geçtikleri için canları sıkılır çünkü aynı gelişmeyi, profesyonelliği  mekan sahipleri gösteremiyor. Veya konser alanlarında, organizasyonlarda da. Yanlışı değil doğruyu takip ederek gelişmeye devam edeceğiz hep birlikte.

F.U: Sence dinleyici kitlesi müzisyenin kalitesiyle doğru orantılı mıdır?
E.Y:
Bence müziği ikiye ayırabiliriz bu zamanda. Bir eğlence amaçlı yapılan müzik var bir de müzik yapmak, sanat için yapılan müzik var. Burada mekan sahiplerine de çok iş düşer. Bu iki müzik türünü birbirine karıştırmamak gerekir. Bir akşam eğlence amaçlı müzik yapıp ertesi akşam da sanat için müzik yapılmamalı aynı mekanda. Her mekan çizgisini belirlemelidir. Sanat için müzik yapanların izleyicisi malesef azdır dünyanın her yerinde. Ne kadar seyirci taşırsa o kadar iyi müzisyendir diye bir şey yoktur yani. Bunu iyi ayırmak gerekir. Jazz müzik mesela dinleyici kitlesi azdır, bunu bu müziği yapanlar da bilir satanlar da bilir.

**********************************

“BEN SANATÇIYSAM STİNG NEDİR?”

F.U: Tek işin müzik sanırım. Bu işten para kazanıyor musun?
E.Y:
Tek işim sadece stüdyo yani teknik kısım olsa ya da sadece gitar, klavye çalan bir müzisyen olsam bu işten karnımı doyuramazdım. Ancak ben hem müzik yaparım hem klavye hem de müziğin teknik kısmıyla uğraştığım için sadece işim müzik. Belki başka iş yapsam daha fazla kazanabilirdim ama sevdiğim işi yapıyorum. İşim hobimdir yani. Teknik malzemeler çok pahalı, kazandığımı yine işime harcıyorum.

F.U: Sanatçı ile müzisyen arasındaki fark nedir sana göre?
E.Y:
Ben hergün gazeteleri açtığımda sanatçı kelimesinin çok ve herşey için kullanıldığını görüyorum. Bu bence yanlıştır. Sanatçı ünvanı böyle kolay kazanılmaz. Biri bana çıkıp sanatçı derse gerçekten daha yolun başındayız ne ürettik ki ne yaptık daha sanatçı ünvanını hak edecek… Sanat bu kadar kolay olmamalı. Üretmek, gelişmek ve yaptığı işte eserler ortaya çıkarmak gerekir. Ben sanatçıysam Sting nedir o zaman? Ama evet “ben sanatçıyım” havasına giren çok insan var.

F.U: Fikri Karayel ve grubunuzun yaptığı müzik de popüler müzik. Farkınız nedir?
E.Y:
Evet Fikri’nin albümü de çizgisi de popüler müzik çizgisindedir. Fakat Fikri’de sevdiğim şey çok fazla duyulan, çalınan parçaları tercih etmiyor. Ve konserlerinde en çok bestelerini çalan şarkıcılardan biridir.

“ÇIRAKLIK ÇOK ÖNEMLİ”

F.U: Bestelerin var mı?
E.Y
: İngiltere’de yaşarken çok daha fazla boş vaktim vardı ve kendi bestelerim olan 2 adet single ve bir de E.P (Extended Play) yapmıştım. Şu anda da elimde bestelerim var ama onları toparlayacak ve üzerinde çalışacağım hiç boş zamanım yok.

F.U: Müzikle uğraşan gençlere önerin nedir?
E.Y:
Kıbrıs dışında başka ülkelere de gidip oralarda neler yapılıyor baksınlar. Dünyada birkaç merkez var müzik adına önemli olan, oraları solumak gerekir. Hatta bu işi profesyonel yapanların yanında çıraklık yapmak çok önemli. Hiçbir okulun katamayacağı şeyler katar size. Müzikte usta çırak ilişkisi çok önemlidir.

F.U: Kimlerle albüm çalıştınız?
E.Y:
Fikri Karayel, Nafiz Dölek, Ahmet Evan. İnançla albüm yaptık, yine çalışıyoruz. Bir belgesel projesi var, onun müziklerini yapacağız.

F.U: Son olarak söylemek istediklerin nelerdir?
E.Y:
Umarım müziğin diğer ülkelerde olduğu gibi hak ettiği yere geldiği, müzisyelerin hakkını aldığı, mekânların daha dolu  ve daha profesyonel olduğu, daha çok  üretip bir çok müzik türünün var olduğu bir ülke haline geliriz.

 

Bu haber toplam 3832 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 221. Sayısı

Adres Kıbrıs 221. Sayısı