1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. METROPOLİS* VE GELECEĞİN TASARIMI
METROPOLİS* VE GELECEĞİN TASARIMI

METROPOLİS* VE GELECEĞİN TASARIMI

METROPOLİS* VE GELECEĞİN TASARIMI

A+A-

 

Uygar Erdim
uygarerdim@gmail.com


Bugün yaşadığımız her şeyin geçmişte planlanan bir kurgudan ibaret olduğunu hiç düşündüğünüz oldu mu? Bu yazı, sıradan bir günlük anının sürekli tekrarlanmasıyla hayat bulmuştur. Hemen hemen herkesin, markette çalışan kasiyere ‘iyi günler’ deyip karşılığını alamadığı anlar olmuştur. Hatta hiç üstünde durulması gereken bir konu olmamasına rağmen, kapıdan çıkarken kendi kendimize  “aslında onun bana iyi günler demesi gerekiyordu ama ben karşılığını bile almadım” dediğimiz de olmuştur. Zaten düşünce dediğimiz olay, kendi kendimizi rahatsız etme üstüne kurulmuştur. İşin mizah tarafını bir tarafa bırakacak olursak, kendi kendimizi sürekli haklı çıkarmaya çalışan bir de düşünsel yapımız vardır. Mesela hepimiz kapitalizme karşıyken, bir market çalışanının bize illa ki iyi günler demesini kendimizde bir hak, onun içinse bir zorunluluk olarak görürüz. Halbuki insanların birbirine güleryüz göstermesi veya iyi günler demesi için, ne bir alışveriş yapmaları ne de birbirini tanımaları gereklidir. Sırf yolda birbirine baktığı için selamlaşan insanların sayısı azalıyor maalesef. Bir başka durum trafik ışıklarında beklerken yaşanır. Yeşil ışığın yanmasına bir dakika kadar bir süre varken, bu zaman zarfında arabada bekleyen insanların yüzündeki donuk bekleyiş, derin düşüncelere dalma durumu, sıkıntılı bir yüz ifadesi, acil olarak bir yere yetişme telaşı veya sadece bekleme rahatsızlığı sık rastladığım ifadelerdir. Fakat yüz ifadelerinden en çok çıkardığım sonuç, o an gidilen yerin aslında gidilmek istenen yer olmadığıdır. Gün içerisinde deli bir telaşın içerisinde gitmek istemediğimiz yerlere bizi götüren, gitmek istediğimiz yerlere ise sadece kısıtlı zamanlarda gitmemizi sağlayan sebep nedir? Elbette ki cevabın çalışma hayatıyla büyük bir bağlantısı var. Çünkü günlük yaşantının getirdikleri –veya götürdükleriyle- insanların robotlaşma tehlikesi gerçekleşmeye başlamıştır. Bu sadece bizim adamızın değil, artık dünyanın bir gerçekliği olmuş durumdadır. Tüm bu basit gibi görünen gündelik olaylar tesadüf sonucu mu oluşmuştur yoksa hepsi önceden planlanmış-bir kurgunun parçası mı? İnsan çalışma hayatını kendi istediği şartlarda yapabilse daha mutlu olur muydu? Ya da farklı bir çalışma hayatının geçerli olduğu bir düzen kurmak, insanların hangi işi yapıyorsa yapsın aynı derecede itibar görecekleri bir hayat kurmak mümkün müdür?

Bireyler üstünde yükselen toplum yaratmaktan ziyade –ki insanların çoğunluğunun ezildiği- toplumun üstünde yükselen bireyler yaratmak mümkün olabilir mi? İş yapmanın işkence olmadığı, insanların iş yaparken mutlu olduğu ve sadece para kazanmak için değil,  çalışmak istediği için işlemelerinden bahsediyorum. Bu yaşam şeklini kendine amaç edinen bir topluluk ve bu topluluğun hayata geçirmek için çabaladığı bir projesi var: Adı Venüs projesi. Bir ütopya gibi görünse de, ütopya olmaktan uzak olması için projenin nasıl hayata geçirilebileceğine dair teoriler de üretildi. Parasal ekonomi sisteminin hakim olduğu değil, kaynak bazlı ekonominin hakim olduğu bir sistem. Bireyin ne yaptığı üzerinden maddi değer kazandığı değil, değerli olduğu için yaptıklarının karşılığını aldığı bir yaşam şekli. Projenin mimarı Jacque Fresco, hayatını bu çalışmaya adadı. Belirtmek gerekir ki, projenin adı aşk tanrıçası Venüs’ten değil, proje ilk etapta Florida’nın Venüs isimli bir bölgesinde başladığı için bu isimle anılmıştır. Fresco’ya göre, geleceğin tasarımı için sadece çevrenin tasarlanması değil, toplumların da yeniden tasarlanması gerekmektedir. Bugünkü politik düzenin ve bu politik düzen sonucunda oluşmuş toplumsal kültürlerin geleceğe ve insan yararına sağlayacağı bir fayda yoktur. O yüzden değişimin toplumdan başlaması gerektiğini ve ihtiyaçların ise doğanın bize sunduğu kaynaklar ölçüsünde belirlenebileceğini savunur. Paranın artık bir önemi yoktur. Gelecekte, parasal sistemin olmadığı başka bir dünya yaratılabilir. Bu yazıyı okurken bir an parasal bir sistemin olmadığı, bankaların olmadığı, borçlarınızın olmadığı ve borçlanmanın olmayacağı bir sistemi hayal edin. Fresco’nun hayalindeki dünyayı inşa etmesinde en önemli faktör, çevresel faktörlerdir. Yazının, Metropolis filmiyle ilgili olduğu kısmı da, bu çevresel değişim başlığı altında başlar. Fresco, tasarımlarını yaparken Metropolis filminden ilham almıştır. Film onu çok etkilemiştir. Metropolis’te fütürist bir sahne tasarımı yapıldıysa bile, asıl tasarlanan şey insandır. Ancak Metropolisteki gelecek tasarımı distopik, Venüs Projesindeki tasarım ise nerdeyse ütopik boyuttadır (aslında ütopik görünmesinin sebebi de bugünkü parasal sistemin tek mümkün sistemmiş gibi bizlere aktarılmasından kaynaklanır). Erich Fromm, “geçmişin tehlikelerinden biri köle olmaktı, geleceğin tehlikesi robot olmaktır” demişti. Metropolis filmi, hayali de olsa tasarlanmış bir gelecek örneğiydi. Filmin geçtiği zaman ve mekanda bir distopya hakimdir. Oligarşik bir yönetim düzeni vardır ve hikayenin geçtiği zaman 2026 yılıdır. Yani bundan 10 yıl sonrası. Dışavurumcu bir anlatım olduğu için her ne kadar günümüzdeki gerçek yaşantıya göre abartılı dursa da, trafik ışıklarında beklerken gözlemlediğim insanların donuk yüz ifadesini anımsadığımda, sırf maaş almak için çalışırken mutluluğundan ödün veren insanların yüzlerini hatırladığımda, Metropolis’teki distopik yaşantıdan çok da uzak olmadığımızı düşünüyorum. O yüzden, bugün yaşadığımız gerçekliğin, geçmişte kurgulanmış bir teori olduğunu düşünmek hayalperest bir yaklaşım olmaz. Nedense, bu düzenin değişmeyeceğini kabullenip bize biçilen rolü oynamak, daha farklı bir yaşantının mümkün olabileceğine inanmaktan daha kolay geliyor. Fresco’nun ‘Venüs Projesi’ bu doğrultuda mümkün olabilecek bir gelecek tasarımıdır. Çünkü bugün, her zaman dünün tasarlanmış halidir. Aya seyahat etmeden önce, Jules Verne bunu yapabilmeyi öngörmüşse, insanların köle olmadığı bir sistemi yaratmak da pekala mümkün olabilir. İlham her zaman gerçekliğin önündedir.

“Bilim, bir sonraki mümkün olanı önceden görebilme kabiliyetidir”
Jacque Fresco

Fresco’ya göre bilimsel yöntem, tüm dünyayı kapsayacak şekilde kullanmaya başladığında, savaş, açlık, suç, yoksulluk, gibi kavramların tamamen yok olma ihtimali çok yüksektir çünkü bu kavramların olması için bir temel noktası olmayacaktır. Venüs projesinin gelecek tasarımından bazı örnekler vermek gerekirse denizde yüzen devasa şehirler, birkaç saatte kıtalar arası yolculuk yapan hızlı trenler, şehir içlerinde motorlu taşıt yerine her noktaya giden ve gerektiğinde asansör vazifesi gören vagonlarıyla farklı bir tren tasarımı, denizaltı taşıtlarıyla yolculuk, halka şeklinde şehirleşme planı ve sonradan yeniden tasarlamaya, büyümeye elverişli prefabrik şehirler dikkat çeken tasarımlar arasındadır. Bunlar sadece kağıt üstünde yapılan çizimler değil, nasıl yapılabileceği de öngörülmüş modellerdir. Yuvarlak şehir planının merkezinde adına üniversite denilen bir yapı bulunmaktadır. Gelecekteki insan, her türlü bilgiye ve teknolojiye anında ulaşabilecek bir insan olacağı için, sürekli gelişen teknolojiye insanın yabancı kalmayacağı bir sistem yapısı düşünülmüştür. O yüzden insanlar sürekli yenilenen bir bilgi ve bilgi sistemi ile donatılacağı için, toplumsal yapı da bugünküne göre daha medeni bir seviyeye ulaşmış olacaktır. Bu gelecek planı sayesinde, Fresco, toplumda dahili demokrasi (built-in democracy) ve katılımcı bir kültürün gelişeceğini savunur. Yeni çevresel düzenlemede, her şey doğaya geri dönecek ve doğadan tekrar bize geri dönecek şekilde tasarlanacaktır. Sistemin kendisi, çevreye duyarlı veya daha duyarsız insanlar yaratmak yerine veya bunu insanın tercihine bırakmak yerine, tüm tasarımın kendisi geri dönüşüm üstüne yapılacaktır. Çünkü kaynak bazlı ekonomide, paranın satın alabileceği şeyler söz konusu değildir. Doğada var olan her şey, eşit şekilde insanlara paylaştırılmalıdır ve doğadaki kaynaklar, kesinlikle ziyan edilmeyecek şekilde kullanılmalıdır. Bununla da ortak yaşamanın sorumluluk bilincini artıracağı öngörülmektedir. Yani tıpkı Metropolis filminde olduğu gibi, tasarlanan sadece şehirler değil, insan yaşamı olacaktır.

Bu yazılanlar ve daha birçoğu Future by Design (2006, Gazecki)  belgeselinde bulunabilir. Yeni kurulacak tüm çevresel düzenlemede asıl amaç en az enerji kullanımıyla en verimli olanı ve doğaya en az zararı olanı inşa etmektir. Geleceğin tasarımı derken, algılanması gereken şey sadece yükselen binalar, uçan arabaların olduğu bir bilim kurgu filmi seti değil, fakat aynı zamanda daha farklı işleyen bir toplum modelidir. Gelecekteki birey parasal sistemdeki gibi borç kaygısı içinde olmayan, siyasal bir yönlendirmeden bağımsız, özgür düşünceli, sadece ihtiyaçlarını düşünen bir birey olacaktır. İnsanların en yüksek potansiyelini kullanabileceği bir gelecek, geleceğin tasarımı projesinin en büyük amacıdır. Fresco, geleceğin tasarımı fikrini, bilimsel yöntemin uygulanmasının bir karşılığı olarak kullanmıştır.

Kaynak bazlı ekonomiyi savunan hareketlerden birinin adını daha burada telaffuz etme gerekliliği vardır. Zeitgeist hareketi, 2008 yılında toplum temelli aktivizm ve farkındalığı artırmak için kurulmuş bir organizasyondur. Hareket, herhangi bir ülkeye veya geleneksel politik platformlara bağlı olmadığı gibi tüm insan ırkını bir aile olarak görmekte ve tüm ülkelerin silahsızlanmasını, özkaynaklarını paylaşması gerekliliğini dile getirmektedir.

Bu konunun seçilmesindeki amaç, alışılagelmiş politik sistemlerden uzak, yeni şeyler söyleyen, hem akla hem de duygulara hitap eden bir kavram olduğu için Venüs projesinden insanları haberdar etmektir. Amaç,  Venüs Projesini, Zeitgeist hareketini derinlemesine ekonomik ve sosyal bir incelemeden geçirmek değil, sadece bu projelerden, bu düşünce biçimlerinden haberdar olmayan kişileri haberdar etmektir. Adı ne olursa olsun, toplumların değişip bireyin hak ettiği güzel yaşamayı, insanın sadece para akışını sağlayan objelerden çıkıp, çalışırken mutlu olan bireyler haline geldiği ve sahip olduklarıyla yetinmeye çalışan değil, sahip olduklarının yeterli olduğundan emin olarak yaşayan, robot değil, canlı insanlar olmamızı sağlayan bir düzen yaratmak mümkündür.

”Gelecek, şimdiyle aynı malzemeden yapılmıştır.”
Simone Weil

Eğer bir kurgunun içerisinde yaşıyorsak, bu kurguyu değiştirmek bizim elimizdedir. Önce değişimin var olabileceğine inanabilmek gerekmektedir. Çünkü inanmadığımız takdirde, hep başkalarının kendi lehlerine tasarladığı geleceği yaşamak zorunda kalacağız.


*Metropolis: Sinema Tarihinin en iyi bilim kurgu filmlerinden sayılan, Alman dışavurumcu sinemasının temsillerinden 1927 yapımı Fritz Lang’ın yönettiği filmdir.  Superman filminde geçen Metropolis ile bir bağlantısı yoktur.


** Yazıda adı geçen filmlerin hepsini internetten ücretsiz olarak izlemek mümkündür


Kaynakça:
Future by Design  (2006), Yönetmen: William Gazecki
Zeitgeist: Moving Forward (2011), Yönetmen: Peter Joseph
Metropolis (1927), Yönetmen: Fritz Lang
http://www.thevenusproject.com
http://www.thezeitgeistmovement.com/

Bu haber toplam 3300 defa okunmuştur
Gaile 389. Sayısı

Gaile 389. Sayısı