1. YAZARLAR

  2. Meltem Sonay

  3. Meclis’te ‘karne zamanı’… Özgürgün ‘devamsızlıktan’ kalır mı?
Meltem Sonay

Meltem Sonay

Meclis’te ‘karne zamanı’… Özgürgün ‘devamsızlıktan’ kalır mı?

A+A-

BİR HABER- YORUM

İlk ve orta öğrenimde dün öğrenciler karnelerini aldı, yarıyıl tatiline başladı. Cumhuriyet Meclisi’nde de bir nevi milletvekillerinin ‘karnesi’ niteliği taşıyan ‘Milletvekillerinin Genel Kurul Çalışmalarına Katılımını Gösteren Cetvel’ hazırlandı, önümüzdeki hafta milletvekillerine dağıtılacak…

Zaman zaman ‘nisap sorunu’ ile gündem olan Meclis Genel Kurulu’na ‘kimin veya kimlerin’ devamsızlık yaptığı da ortaya çıkacak.

Cumhuriyet Meclisi İç Tüzüğüne göre Milletvekillerinin Genel Kurul Çalışmalarına katılımını gösteren Cetvel, bir yasama yılında üç aylık periyotlar halinde düzenleniyor…

Yasama yılının ilk periyodunu içeren cetvel, 1 Temmuz 2018-28 Eylül 2018 tarihlerini kapsayan dönemi içermiş, bu tarihler arasında da tüm milletvekillerinin katıldığı tek olağan üstü birleşim yapıldığından düzenlenmemişti. Meclis çalışmalarının başladığı 1 Ekim 2018 tarihinden bu yana milletvekillerinin katılım durumunu ortaya koyacak ikinci periyodun zamanı geldi.

Haftaya milletvekillerine, sonra kamuoyuna açıklanacak…

Cumhuriyet Meclisi’nce hazırlanan ‘Devamsızlık Cetveli’ yine İç Tüzük uyarınca, önümüzdeki hafta ilgili milletvekilleri ve bağlı oldukları siyasi partilere gönderilecek, itiraz için de bir hafta süre tanınacak.

Başkanlık Divanı, varsa milletvekilinin Devamsızlık Cetveline ilişkin itirazı değerlendirip sonuçlandırdıktan sonra, Devamsızlık Cetvelini Meclis web sayfasında yayınlayacak. İşte o zaman kimin ne kadar ‘devamsızlık’ yaptığı da ortaya çıkacak…

Tabi ‘etik’ ve ‘sorumluluk’ açısından Milletvekillerinin Meclis Birleşimleri’ne katılmamalarının kabul edilmezliğinin yanı sıra, iç Tüzüğe göre de Cumhuriyet Meclisi çalışmalarına ‘izinsiz ve özürsüz’ olarak katılmamanın ciddi cezası bulunuyor… MİLLETVEKİLLİĞİ SONA EREBİLİR…

İzin, özür demişken, onun da bir çerçevesi var…

Örneğin Meclis Başkanı, bir milletvekiline gerekçeli mazeretini yazıyla beyan etmesi üzerine on beş günü aşmamak üzere izin verebilir. Kesintisiz otuz günü aşan izin talepleri ise Başkanlık Divanı’nca görüşülüp karara bağlanabilir…

Cumhuriyet Meclisi çalışmalarına izinsiz ve özürsüz olarak kesintisiz üç hafta süre ile katılmayan milletvekili, önce Meclis Başkanı tarafından yazılı olarak uyarılır.

Milletvekilinin izinsiz ve özürsüz devamsızlığının bir ay süreyle devam etmesi halinde konu Başkanlık Divanı’nca saptanır ve Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi’ne Başkanlık Divanı kararı olarak gönderilir. Komite, bu konudaki çalışmalarını en geç on beş gün içinde tamamlar ve sonucu bir Raporla Genel Kurula sunar. Bu Raporu görüşen Genel Kurul, devamsızlığı nedeniyle milletvekilinin milletvekilliğine son verilmesine üye tamsayısının salt çoğunluğu ve açık oylama ile karar verir ve o milletvekilinin milletvekilliği sona erer.

Tüm bunlar işin teknik yani… Peki ya ‘etik ve ahlaki’ tarafı?..

UBP Milletvekili Hüseyin Özgürgün, parti başkanlığını kaybettiği günden bu yana Meclis Genel Kurulu’nun ‘görünmeyen’ isimlerinden… Tabi, Hüseyin Özgürgün’ün yanı sıra, ‘devamsızlığı bol’ bazı UBP’li vekillerin olduğu da gözle görülür bir gerçek…

Ama özellikle Özgürgün, ne birleşimlerde, ne kürsüde, ne oylamalarda, ne de komitelerde var…

YOK!..

‘Özgürgün devamsızlıktan kalır mı?’ diye sorsak da, Hüseyin Ögürgün’ün İç Tüzüğü’nün bu düzenlemesini göz önünde bulundurarak, Meclis açıldıktan kısa bir sonra ‘bir görünüp kaybolduğu’, yani sadece ‘yoklamaya cetveline tik attırıp gittiği’ elde edilen bilgiler arasında… Belki Özgürgün devamsızlıktan kalmayacak ama halkın oyu ile milletvekili olarak seçilen biri olarak hiçbir birleşime katılmaması, hiçbir komitede çalışmaması ne kadar kabul edilebilirdir…

Özellikle de krize bağlı ekonomik sıkıntıların tavan yaptığı bu dönemde, Hüseyin Özgürgün hiçbir görevini yerine getirmeden ‘yüklü’ milletvekili maaşını evine götürürken hiç rahatsızlık duymuyor mu, merak ediyorum doğrusu…

Peki ya Ulusal Birlik Partisi… ‘Nisap nisap’ diye milletvekillerinin yurt dışı görevleri nedeniyle yeter sayıya ulaşamayan Hükümet’e çıkışırken, kendine mensup bazı milletvekillerinin Meclis’te varlık dahi göstermemesine daha ne kadar seyirci kalacak, onu daha da merakla izliyorum.

 


BİR AÇIKLAMA

“Kimsenin elinden araziyi alma sevdalısı değiliz”

ff-063.jpg

Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu geçtiğimiz akşam Kıbrıs Genç TV’de Didem Gürses’in hazırlayıp sunduğu Sözün Özü’ne konuk oldu, ‘Bafra Bölgesi’nde verilen arazilere’ ilişkin de konuştu. Kimsenin elinden verilen araziyi alma sevdalısı olmadıklarını söyleyen Ataoğlu, aksine ‘daha arazi verme hazırlığında’ olduklarının da sinyallerini verdi.

“Bafra bölgesinde açılmayan otellerimiz, geçmiş dönemlerde verilen araziler ilgili şirketlere veya ilgili kişiler kimlerse, onların da yapmasıyla ilgili yapmış olduğumuz girişim sonrasında herkes artık biraz hızlanmaya başladı” diyen Ataoğlu, istemlerinin orada inşaat başlanması olduğunu söyledi.

“Biz bir ara dedik ki, eğer bu inşaatlarını yapamayacak olan varsa, biz bu arazileri sizden alıp tekrar ulusal ve uluslar arası ihaleye çıkacağız” diye konuşan Ataoğlu, esasen kimsenin elinden araziyi alma sevdalısı da olmadıklarını altını çizdi.

Ataoğlu, “Biz bugün eğer size bir arazi vermişsek sizin elinizden araziyi alıp da bir başkasına verme sevdalısı değiliz, çünkü sizin de bu güne kadar bir takım çalışmalarınız vardır. Onun için biz bu olayları hep ortaya koyduk. Fakat bu da şu demek değildir, o tanınan süre içerisinde yapmadığı zaman bunlar alınmayacak diye de bir şey yok” derken, başka bir ‘hareket’ten de söz etti…

Fikri Ataoğlu, “Bafra Bölgesi’nde tespit etmiş olduğumuz orman arazilerinin önümüzdeki süre içerisinde yasal değişiklik çalışması ile turizm bölgesi ilan edilmesi çalışması başlattık” dedi, arazilere arazi ekleneceğinin de sinyalini verdi.

 


BİR ALINTI: Bu ülkede Sayıştay, Polis ve Başsavcılık. Bu Kurumlar ideal bir şekilde çalışmadığı sürece bunların (yolsuzluklar) hiçbiri değişmez... Gerçek sorun siyaset değil , devletin içindeki yozlaşmadır. bu üç kurum da hayati bir noktada... (Şahap AŞIKOĞLU)

 

 

 

Bu yazı toplam 2640 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar