1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. MASADAKİ SESSİZ KİŞİ
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

MASADAKİ SESSİZ KİŞİ

A+A-

Uzaktan ve yakından bakmalar üzerine düşünüyordum bugün. Pek çok durum hakkındaki genel izlenimlerimiz, kurduğumuz anlatılar ve yaptığımız tanımlar üzerine. Pek çok meselenin derinlerini, rengi değiştirecek ince ayrıntılarını göremediğimizi düşünüp kurduğum cümlelerden ürker oldum bir süredir. Sessizliği seçtiğim zamanlardır bunlar. Bir masada bir tartışma sürmektedir ve ben sessizce otururum genelde. Özellikle erkek ağırlıklı bir masaysa çoğu zaman böyleyimdir. Daha önceki deneyimlerimden de bilirim. Araya ne zaman gireceğimi beceremem. Ses tonu öylesine yüksektir ki bir şey söylerim işitilmez ve birden bir başkası kapar sözü. Konuşmayı keserken ya da bir noktada müdahale ederken konuşandan biraz daha yüksek bir ses tonu gerekiyor galiba ya da es aralığını doğru ayarlamak. Bir de çok farklı bir yerden bir şey söylemek için konuşmanın ritmine bir müdahale gerekir. Bazı insanların maskelerini birden çekip çıkarmak, rol yapan birilerinin repliklerinin sahteliğine ayna tutmak ve bunu hırçınlaşmadan sakin sakin yapabilmek… Kimi zaman seyirci kalmak daha masum bir yerde durmaktır. Bazen de insan tek bir cümle söyleyip daha önce konuşulan bütün cümleleri silebilir.
Her zaman böyle değildir kuşkusuz. Bazen öyle bir ortam oluşur ki akıp gider konuşma. Herkes birbirini dikkatle dinler, birbirinin hakikatini anlamaya çalışır ve gerçekten katkı koyacak bir cümlesi varsa onu söyler.
Beni en çok rahatsız eden birileri hakkında yapılan dedikodular, kolayca varılan yargılar ve kırılan kalemlerdir. Anlatılan gerçek, varılan yargı adaletli olsa da söz hakkı olmayan bir sanığın varlığı gerer beni. Bir de bazen öyle bir ayrıntı vardır ki onu bilsek bütün algı değişecektir.
Kimi zaman bir masada yıldız olmazsa olmaz birileri bulunur. Bu gizli mikro iktidar mücadelesinde kahramanımız ışıl ışıl parlamaktadır. Bazen gerçekten de masadaki bir kişi zekâsı, deneyimleri, başarıları, yakışıklılığı ya da güzelliğiyle diğerlerinden özeldir ve doğal olarak parlar. En güzel yorumlar ve espriler ondan gelmektedir ve geri kalan herkes büyülenmiş biçimde izlemektedir. Bir seferinde bir gaflette bulunup böyle bir büyülenme anında araya girerek çok sevimli bir anımı anlatmış ve birden dikkatleri masanın yıldızından kendi üzerime çekmiştim. Kendileri, birden kırılan şovunun öfkesiyle bana dönüp yükselen prestijimi alçaltabileceğini düşündüğü hafif dalgacı cümleler kurmuş ve ben de karşı hamle olarak kıkırdayıp söylediklerini sevimli bir şaka katına taşımıştım.
Birbirimizi anlamaya çalışmadan, karşımızdakilerin beğenilme, onay görme, dikkate alınma ihtiyaçlarını görmeden kendi güvenlik ve özgürlük alanlarımız için didişip durduğumuz bir varoluş biçimi bu… Hep beraber özel olmayı, bir çiçek bahçesinin her biri bir başka güzel çiçekleri olmayı beceremiyoruz.  En iyi, bir adaletsizlik deklarasyonudur. Birileri kral ya da kraliçe seçilecek, bu seçim yaşanırken bir heyecan yaşanacak ve zaferi kazanan hepimizin gözyaşları ve heyecanla izlediğimiz bir  peri masalına ait olacaktır.
Beğenilme, onay görme ihtiyacı yüzünden kendine benzemeyen biri olup sahneye çıkıyor pek çok insan. Peki, bu beğenilip onay gören gerçek sen değilsen bu onay kime gelmiş oluyor o zaman? Tek mesele bu değil işte. Beğenilip onay görmek kapıları açıyor. Para, güç, refah, haz vs. kapıları bunlar. Kısa hayatlarımızda dünyadan alacağımız payın, tadına varacağımız nimetlerin büyümesi demek bu. Sahtelik anahtarıyla açtığımız kapılar bizi harikalar ülkesine götürecektir belki. Ama insanın kendiyle, vicdanıyla, hayat muhasebesiyle baş başa kaldığı bir an var işte. Yastığa başını koyduğu, rüyalarıyla yalnız kaldığı bir an var.
Yanlış bir hayatın getirdiği başarı ve refah huzurlu bir iç sesin, evrenle masum bir kucaklaşmanın yerini alabilir mi?
Bazen söylemek istediğim ama söylemeyi bir türlü beceremediğim şeyler oluyor. Bazen karşılıklı susuyoruz birileriyle ve gözlerimiz devralıyor konuşmayı… Her güzel anının dikenleri de var kuşkusuz. Zihnin durgun bir gölken bile birileri bir taş atıp bulandırabilir kimi zaman. Önemli olan içindeki güzelliği rehber yapabilmen kendine…
Bazen sınırsız bir şefkat arıyor insan dünyayla beraber yaralıyken. Bize benzeyenlere sarılmaktan başka çaremiz yok bu durumda.

Bu yazı toplam 3683 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar