1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Marulla ve Gosta’yla ilk kilise deneyimi
Marulla ve Gosta’yla ilk kilise deneyimi

Marulla ve Gosta’yla ilk kilise deneyimi

Marulla ve Gosta’yla ilk kilise deneyimi

A+A-

ÇOCUK GÖZÜMDE KIBRIS ve ANILAR - I -

 

1955, Aykasino Mahallesi –Lefkoşa


 

Erdinç Gündüz

Lefkoşa’nın Ay Kasiyano mahallesinde, kilisenin bulunduğu meydana çok yakın bir evde kiracıydık. Ev, dar bir sokaktaydı ama o günlerin ölçülerine göre güzel bir evdi. En azından benim aklımda kaldığı kadarıyla, öyleydi. Girişte geniş bir hol ve bu hole açılan kapılarıyla dört odası vardı. Sağdaki odalardan birinden mutfağa ve mutfağın hemen önündeki bahçeye geçilebiliyordu. Dört veya beş ağaç da vardı  bahçede. Ama biri dışında,  ne ağaçları olduklarını hatırlayamıyorum. Hatırlayabildiğim  ‘özel’ bir tane var sadece...  Dallarının çoğu olmayan,  dikine değil,  eğik büyüyebilmiş, benim üç-dört boyumda  bir hurma ağacıydı.... Bana dev bir ağaç gibi görünür, hep tepesine çıkma hayalleri kurar ama  buna bir türlü cesaret etmezdim. Bir tek defa cesaretimi toplayabilmiş ve denemiştim. Büyük güçlüklerle en üst noktasına kadar tırmanmış oradan da uçarak, kalçam üzerine yere düşmüştüm. Büyük ağrılar içinde kıvrandığımı hatırlıyorum. Olay sonrasında, bir hafta kadar yatmak zorunda kalmıştım. Kırık yoktu ama bu olay, o devasa (!)  boynu bükük hurma ağacını hiç unutmamama neden oldu.

Evin,  sokağa bakan ön cephesinde, sokak kapısının iki yanında iki yatak odası vardı. Pencereleri sokağa açılıyordu. Girişte sağdaki oda benimkiydi. Sol taraftaki oda ise annemle babamın. Benim odamın yeşil pancurlu penceresini, kapı niyetine kullandığım çok olurdu.
Tam karşımızda bir Rum ailesi oturuyordu. Sağ karşıda ise bir Ermeni ailesi. Nedense,  Ermeni aileyle pek bir samimiyetimiz yoktu. Ama Rum aile ile hayli yakındık. İki çocukları vardı. Benim yaşımdaki kızları Marulla ve benden bir yaş büyük oğulları Gosta... İkisiyle de çok iyi anlaşırdım. Saatlerce süren “pirili” oyunlarımız vardı. Onlar benden Türkçe  ben de onlardan Rumca öğrenmekteydim fark etmeden. Marulla ile Gosta’nın Türkçelerinin hangi düzeyde olduğunu hatırlamıyorum. Ama ben,  onların sayesinde, derdimi anlatabilecek kadar Rumca konuşabiliyordum.

Bizim evden çıkıp sola doğru gidildiğinde, 30-40 metre kadar ötedeki meydana çıkılıyordu. Meydanda dükkanlar ve  aklımda ‘kocaman’ olarak kalan bir kilise vardı.  Ben buraya Kilise Meydanı diyordum. Belki de gerçek ismi de öyleydi, bilmiyorum. Ay Kasiyano Kilisesi hep ilgi duyduğum bir yerdi. Marulla ve Gosta, anne ve babalarıyla birlikte, Pazar günleri kiliseye giderlerdi. Döndüklerinde orada neler yaptıklarını merakla sorar öğrenmeye çalışırdım.
Bir Pazar günü, gene bir yığın soru sonrasında, Marulla’nın annesi, istersem kendileri ile kiliseye gidebileceğimi söyledi. Heyecanlandım. Anneme sordum. Önce izin vermek istemedi.. Hatta kızdı da. Ama sonunda ısrarlarıma dayanamadı.
Ay Kasiyano Kilisesi,  hayatımda,  içini gördüğüm ilk kilise oldu.

      ***
Kocaman kapıdan içeriye girdiğimizde, yüzüme,  serin ve garip bir hava çarpmıştı sanki. Yahut ben öyle zannetmiştim. Salonu dolduran ve hafif  mırıltılarla uzun tahta sıralara yerleşmeye çalışan insanların arasından geçmiştik. Kendimize oturacak bir yer bulduğumuzda, arasına beyazlar karışmış kapkara ve kocaman sakalıyla bir Papaz ilerimizdeki kürsünün önünde yerini almıştı. Koca salonda yankılanan sesiyle benim hiç anlamadığım birşeyler söylüyordu. Zaman zaman önündeki kitap veya notlara bakarak konuşuyor, zaman zaman ise  başını kaldırıyor,  gözlerini, oradaki insanlara sanki azarlıyormuş gibi dikiyordu. Söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Yanımdaki Marulla’ya da sormaya cesaret edememiştim. Çünkü herkes sessizdi. Tüm dikkatler Papaz’ın üzerindeydi. 
Papazın konuşması bittiğinde bir org sesi yayılmıştı birdenbire salona. Ön sağ köşede yerini almış olan bir koro, şarkılar (!)  söylüyordu. Sonra bu koroya,  kiliseyi dolduran insanlar da katılmış, birkaç ilahi söylenmişti ardarda. Ve bu şarkılarla (!)  ayin sona ermişti. 
Yavaşça yerimizden kalktık ve kapıya doğru ilerledik. Papaz kapıdaydı. İnsanları  uğurluyordu. Sıra bize geldiğinde Marulla’nın babası Papaz’a beni göstererek birşeyler söyledi. Papaz adımı söylemeyi başaramamıştı ama saçlarımı okşamasından, Kiliseye gitmiş olmamdan çok mutlu olduğu belliydi. Marulla papazın, tekrar gitmemi dilediğini söyledi bana. Bu nazik davete karşın, bir daha gitmedim Ay Kasiyano Kilisesine. Zaten merağımı gidermiştim. Artık Pazar günleri orada neler olduğunu biliyordum.
Eve  döndüğümde  babam  karşılamıştı beni.
- Söyle bakalım...Neler gördün bugün ?
Gördüklerimi anlatırken galiba, en çok  korodan,  ilahilerden söz
etmiştim.
Babam keman dersleri almama o gün mü karar vermişti acaba?  Çünkü  kısa süre sonra da az ötede oturan bir müzik öğretmeni  ile  konuşmuş,  keman derslerimin gün ve saati ayarlanmıştı.

Bu haber toplam 1353 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 245. Sayısı

Adres Kıbrıs 245. Sayısı