1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Larnaka-Varşova-Prag ve Heathrow Hattında 11 gün
Larnaka-Varşova-Prag ve Heathrow Hattında 11 gün

Larnaka-Varşova-Prag ve Heathrow Hattında 11 gün

DAÜ’deki doktora eğitim programına göre bir yabancı ülkede uluslararası bir sempozyumda bildiri sunmam gerekiyordu. Bu konuda yeni eğitim fakültesinin yeni personelinin anlayışlı yaklaşımları da bana çok yardımcı oldu.

A+A-

Ulus Irkad

DAÜ’deki doktora eğitim programına göre bir yabancı ülkede uluslararası bir sempozyumda bildiri sunmam gerekiyordu. Bu konuda yeni eğitim fakültesinin yeni personelinin anlayışlı yaklaşımları da bana çok yardımcı oldu. Tezim eğitim üzerineydi. Tez danışmanlarım bana Çekya’nın başkentinde Prag’ta, bir uluslararası sempozyum bulunca, hemen hazırlanarak 27 Mart 2019  gecesi, Polonya Havayollarına (LOT) bağlı bir uçakla, Güney Kıbrıs Larnaka Havaalanı’ndan Varşova üzerinden Prag’a geçmek üzere yola çıktım. Tabii şunu da söyleyeyim; uçağım sabahın 3.40’ında hareket edeceği için, 27 Mart 2019 tarihinde gittiğim Havaalanı’ndan, 28 Mart 2019 sabahı hareket etmiş oldum. Hanıma ve oğluma sırf fazla yorulmasınlar ve ertesi gün de işlerine yetişebilmeleri için, beni erken bir saatte Larnaka Havaalanı’na bırakmalarını tembihlemiştim, öyle de oldu... Beni saat 24:00 sularında Larnaka’ya bırakınca onlar geri döndüler. Larnaka Havaalanı’nda bir aralık bir kafeteryadan su alırken, yan tarafımda çok tanıdık bir ses duydum. Kafamı kaldırınca, karşımda Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Sekreteri Sayın Şener Elcil’i önümde buldum. O da sendika başkanı Emel Tel arkadaşımızla birlikte Macaristan’a gitmekteydi. Larnaka Havaalanı’nda bir kafeteryada birlikte zaman geçirdik ve aynı uçakta Varşova’ya kadar birlikte seyehat ettik. Varşova’da Macaristan’a hareket edecekleri için, Varşova’dan erkenden ayrılmak mecburiyetinde kaldılar. Yaklaşık üç buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Varşova’ya varmıştık.

UÇAK İZLENİMLERİ

LOT Havayollarının uçağı fazla lüks olmasa bile gene de düzenliydi, bizi hiç sarsmadan Varşova’ya götürdü. Polonya bilindiği gibi eski Doğu Bloku ülkelerinden. Uçakları ABD’nin, bilhassa DELTA Havayolları gibi lüks değil. Hatta DELTA gibi havalanında herkese şampanya dağıtılıp patlatılmıyor ama bu havayollarının  uçakları sağlam ve rahat... Hostesleri çok ince ve ellerinden gelen her türlü hizmeti size gösteriyorlar. Bu arada para ile yiyecek satıldığı gibi, parasız da her türlü kahve ve çay servisi, hatta istediğiniz kadar veresiye çukulata servisi de var. Rahat bir yolculuktan sonra 3 saat sonra saat sabahın 7:00 sularında, Polonya- Varşova Havaalanına vardım ama uçağım da saat 12 sularında havalanacağı için, beş saatlik bir süreyi Varşova Havaalanında geçirmek mecburiyetinde kaldım. Ben de öğle yemeğimi almak için bir restoranta girdim.

HAVAALANI ARASI

Tam bu sırada etrafımda Türkçe konuşmalar duymaya başladım. Görünüşe göre öğretmenler ve öğrenciler birlikteydi. Nitekim yanılmadım.

“Türk müsünüz?” diye sorunca;

“Evey Kocaeli’den geliyoruz. AB-Erasmus programıyla burada Polonya’da öğrencilerle bir tatil köyüne geldik” dedi öğretmenleri. Anımsadığım kadarıyla on-onbeş civarında çocukla, bir erkek bir de hanım, iki öğretmenden müteşekkil bir gruptu. Konuşmalarımız bu sırada derinleşti. Onlara Kıbrıs’ı anlattım, bu arada Aziz Nesin ve Yaşar Kemal’le de tanıştığımı, onlarla da sohbet ettiğimi söyledim. Onlarla çok güzel sohbetler yaparken, tabii bu arada gerek onların gerekse benim de Varşova Havaalanı’ndan ayrılma vaktimiz gelmişti. Onlara veda ederken bir kere daha buluşma sözü verdik birbirimize. Belli olmazdı, gene hayat tesadüfleri kimbilir bizi birbirimizle karşılaştırabilirdi. Bu arada onlara basılmış kitaplarımdan gönderme sözü verdim, sözümü geçen gün yerine getirdim. Evet, saat 12’ye doğru birbirimize veda ederek iki öğretmen ve sevimli cana yakın öğrencilerinden ayrılarak ben de Prag’a geçeceğim kapıya gittim. Saat 12 sularında küçük, iki motorlu Polonya uçağım Prag’a hareket etti, öğlen13:00 sularında Prag’a indim. Bu arada internetten ayırdığım uber minibüsüm beni beklemekteydi. Yaklaşık 40 dakika sonra otelime vardım. Otelim “St Nicholas Residence” diye bilinen Orta Çağ Dönemi, dört yıldızlı ve lüks bir Oteldi. Odama yerleşip uyumaya çalıştım ama gözüme uyku girmedi. Vakit öğleden sonrayı gösteriyordu. Otelim de şehir merkezinde olduğu için, oradaki bir restorantta yemeğimi alma kararı verdim. Oldukça yorucu bir yolculuk geçirmiştim. Herhalde içtiğim kahvelerden olacak, pek uyuyamadım ve tam şehir merkezinde bulunan otelimin çevresinde fotoğraf çekmek, bir de bir restorant bulup karnımı doyurmak istedim. Hemen otelimin yanında güzel bir pizza restorantında karnımı doyururken, bir de güzel bir Prag şarabı içtim. Otelim dahil etrafımdaki binalar tamamıyla 15.,16. ve 17. yüzyıllara ait eski binalardı. İki sene önce ailemle kaldığım bu şehirde, elbette gözlerim eski ortaçağ kilisesini, onun her saat başı çalan saatinin gonglarını, ikonlarını aradı ama  galiba o merkezden çok uzaktaydım.

u3-011.jpg

SEMPOZYUM VE ŞEHİR

İkinci gün sempozyumum da bayağı başarılı geçti, sunumumu rahat yaptım. Tabii ki sorular geldi ve 37 yıllık deneyimimi de kullanarak sorulara İngilizce yanıtlar verdim. Sunumum aslında daha fazla slide gösterisine dayanıyordu. Buradan tez danışmanlarım Bengi Hanımla Hamit Beylere ve diğer katkıda bulunanlara da katkılarından dolayı teşekkürlerimi tekrar sunuyorum. Sempozyumdan sonra Prag Üniversitesi’nin, hemen otelime çok yakın olan Prag Kalesi’nden başlayarak, ta şehrin orta bölgelerine giden eski şehre tur düzenlemesi de güzel oldu. Prag Kalesi’ne çıkınca daha önce bahsettiğim kilise ve saate erişmemin de çok zor olmadığını, kestirme yollarla oraya varmanın kolay olduğunu anladım. Bu arada şehir bir baştan bir başa, eski tarihi binalarla dolu, yine bilindiği gibi şehri birbirine bağlayan köprülerden biri de sanatçılara ayrılmış. O köprü üzerinde sanatçılar ya resim yaparak, ya da müzik aletlerindeki hünerlerini göstererek gösteri yapıp para kazanıyorlar. Tabii kalış süremde bu kadar güzel yerler görüntülerken, maalesef son günümde, fotoğraflarım acemi bir Çek kadın beni görüntülerken silindi. Bu olaydan sonra son günüm de olduğu için bol bol Prag’ı ne kadar çekersem kârdır diyerek fotoğraflamaya başladım. Otelime döndüm, bu sırada kaldığım otelin hemen yanında kurulan festivali, buraya gelen insanları seyrettim. Tipik Avrupa’da gördüğümüz Pazar günleri kurulan hafta sonu panayırlarını andırıyordu. Dikkatimi çekti, sesler belli bir saate kadar devam etti. Hatta belli gruplar çıkarak pop müzik de yaptılar ama gün ağarınca müzik de kesildi, insanlar festival alanını terketmeye başladı. Dikkat ettiğim en güzel olaylardan biri de, insanların İngilizce bilmeseler bile soğuk olmamalarıydı. Ertesi sabah erken kalkıp havaalanına gitmem gerekiyordu çünkü Heathrow-Canterbury bağlantısı ile Londra’ya geçip, oradan da, Canterbury’deki Kent Üniversitesi’nde okuyan kızımı da ziyaret edecektim. 

u2-016.jpg

PRAG’TAN  HEATHTROW’A HAREKET EDİŞİM

Ertesi gün sabahın erken saatlerinde, tam saat 3.30’da uber minibüsüm gelip beni sabah namazından havaalanına götürecekti. Nitekim otel resepsiyonu da beni tam saat üçte uyardı. Bir durum daha oldu; saatler bir saat geriye alınmasına rağmen ben bundan haberdar değildim, eski saate göre kendimi ayarlamıştım. Nitekim otel resepsiyonu beni tam saatinde uyardı ve hemen akşamdan hazırlamış olduğum bagajlarımı toparlayarak Prag Havaalanına doğru yol alacaktım. Gene birkaç otele daha uğrayarak oradan da yolcu alan minibüsle, tam saatinde havaalanında oldum. Uçağın havalanmasına çok az bir zaman kalmıştı ama ben gene de aradaki kısa süreye rağmen, havaalanı da fazla kalabalık olmadığı için, hızlı hareket ederek uçağıma yetiştim. Gelişte olduğu gibi, uçağım gene 20 kişilik, iki motorlu bir uçaktı. Fakat dikkatimi çekti, bayağı da hızlı uçaktılar. Aynı tip uçakla New York’tan Connecticut’a da, 1994 yılında gitmiştim. Fakat tek bir fark vardı, ABD’de Connecticut’a vardığım zaman maalesef saat 21:00’ de birlikte gelecek olan bagajlarımız, maalesef o sırada gelmedi çünkü fazla küçük olduğu için bagajlarımızı getirmeyi ikinci sefere bırakmıştı. Connecticut Havaalanı’nda üç saat daha fazla kalarak bagajlarımızın gelmesini beklemiştik.

u1-019.jpg

İKİNCİ DEFA VARŞOVA’DAYIM

Evet ikinci defa, Prag dönüşü, Varşova’ya bir saatlik bir yolculuktan sonra vardım. Havaalanında bir müddet daha bekleyerek, ki bu uzun bir süreydi, yaklaşık yedi saat, akşam üzeri airbus uçağına binerek, iki saatlik bir yolculuktan sonra Heathrow’a vardım. Heathrow’a vardıktan sonra Kings Cross-St Pancrass’a geçerek orada Canterbury’e gidecek bir tren buldum, onunla Canterbury’e kızımla buluşmak için yola koyuldum. Gelişim sırasında bayağı vakit kaybetmiş, bir de Londra merkezde bulunan Kings Cross-St Pancrass’a geçmem de bayağı vakit aldığı için, Canterbury’e gitmem oldukça vakit almıştı. Neyse ki oraya varınca, kızımı beni beklerken buldum. Şehirde bir lokantada hafif ve midemizi rahatsız etmeyecek yemekler yedikten sonra, bir otobüsle kızımın Kent Üniversitesi’ndeki konutuna geçtik. Bu şehirde altı gün kaldım. Kızımla güzel yerleri ziyaret ettik. Whinstable, Dover bu güzel yerlerden birkaç tanesiydi. Şehir içindeki galerileri, galerilerdeki güzel resimleri de gördük. Charles Dickens’in evinde ucuz ikinci el kitaplar satılıyordu, bu tarihi evde üç kitap satın aldım çünkü götürdüğüm kitapların tümünü aradan geçen on bir günde okumuştum. Kızımla Canterbury ve çevresinde bol bol fotoğraf çektik. Bu güzel yerlerde üretilen lezzetli yemekleri, üretilen nergis kokulu biralardan içtik. Maalesef altı gün çok çabuk geçti.

KIBRIS’A DÖNÜŞ

7 Nisan 2019, Pazar günü, sabah erken saatlerde trene binip önce Kingscross -St Pancras’a, daha sonra da Heathrow’a geçtim. Saat 18:40’da “LOT” Havayollarına ait uçağa bindim. Ama uçağa binmeden önce oradaki LOT temsilcisinin 8 kilo tutan bagajım için benden 20 İngiliz Sterlin’i alması, bayağı canımı sıktı çünkü aynı ağırlıktaki bagajıma Larnaka Havaalanı’nda para ödememiştim. Daha önce bana bagajlardan 10 kilodan azsa para alınmayacağı söylenmişti. Herneyse Varşova’ya vardık ve Larnaka’ya vardıktan sonra da bu şikayetimi LOT’un web sayfasına yaptım.

Prag’ta bildiri sunmam ve orada dört gün kaldıktan sonra sırf kızım için Canterbury’i ziyaretim de güzel oldu. Bir seyehatla Varşova dahil (Varşova transit oldu) üç ülkeye ziyaretimi de yapmış oldum. Uzun yolculuklar yapmama rağmen üç değişik ülkeyi ziyaret etmem gene de iyi oldu…

 

Bu haber toplam 1955 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 418 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 418 Sayısı ISSN 2672-7560