1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Lakkotiripis ve ipe un sermek
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Lakkotiripis ve ipe un sermek

A+A-

Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin tartışıldığı günümüzde, olaylara esaslar doğrultusunda dahil olmalıyız. Bunu alabildiğine tartışmalı ve esası yani, halk inisiyatifini konunun tarafı yapmalıyız.

Bunun için de, ne isterse olsun, bu konunun etrafında yapılan ,siyasi konuşma ve beyanları da ele alarak, ortak bir anlayışın doğmasına katkı sağlamalıyız…
Bu bağlamda geçtiğimiz gün, “ Kıbrıs Cumhuriyeti”,  Ticaret, Sanayi ve Enerji Bakanı Yorgos Lakkotiripis bir açıklama yaptı. Bakın bu açıklamayı birlikte okuyalım.
“Kıbrıs’ın, Kıbrıs sorununun rehinesi kalması ve stratejik çıkarlarına özen göstermemesi mümkün değildir. Kıbrıs Cumhuriyetinin çabaları hiç kimsenin aleyhine değildir, doğal gazın değerlendirilmesinden edinilecek menfaatler, Ada’nın bütün sakinlerine aittir” dedi ve ilave etti.
“Kıbrıslı Türkler adil paylaşımı kaybedeceklerinden korkmamalıdır. Bütün, Kıbrıslıların gelecek olan refah ve istikrardan faydalanması için Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekir. Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye dahil herkes için çok büyük perspektifler açılır. Bu gelirlerin yatırılacağı Norveç tipi bir fon oluşturulacak. Gelirin bir bölümü gerekli altyapıların inşası, bir bölümü borçların ödenmesi geriye kalanında da gelecek nesiller için harcanacaktır” dedi. Şimdi değerlendirelim bu beyanatı.
Sayın  Lakkotiripis’in söylediklerinin ilk bölümünün özüne katılırım. Yani, Kıbrıs, bu sorunun rehinesi kalmamalıdır. Ayrıca, doğal gazın değerlendirilmesi, adanın tüm sakinlerinin menfaatine olduğuna, dair sözlerine de aynen katılıyorum . Bunlar akıllı ve doğru bir yaklaşımlardır. Üstelik,” Kıbrıslı Türkler adil paylaşımı kaybedeceklerinden korkmamalıdır” sözleri de oldukça önemlidir. Ancak, bunun arkasından gelen ifade ise, yeni bir fikir değil aksine eskinin devamıdır..

‘ÇÖZÜMDEN SONRA’ MANTIĞI STATÜKOYU SAVUNMAKTIR…

Çünkü, Sayın Lakkotiripis şöyle demektedir. “Bütün Kıbrıslıların gelecek olan refahtan faydalanması,  yararlanması için, Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekir.” Bu doğru. Ama yeterli mi? Maraş konusunda Kuzeyde söylenenlerden farkı var mı?
O zaman neden Lakkotiripis’in mensubu bulunduğu hükümet ve Başkan Anastasiadis Maraş konusunun iyi niyet temelinde görüşmeleri olumlu etkilemesi için iadesini talep etmektedir? Peki, bu talep elimizin tersi ile ötelenecek bir talep mi? Hayır. İşte bu yüzden artık, her ikisini de üreten bu mantığın dışına çıkmalıyız.
İşte o zaman neden, ama neden, hem Maraş konusunu, hem Gaz konusunu, çözümü sağlayacak görüşme zemini ve onunla paralele bir şekilde ele alınacak bir yöntem üzerinde  durmayalım? Her iki tarafı da olumlu etkileyecek bir mantık ve yöntem üzerinde düşünmeyelim.
Bakın, güney ciddi bir ekonomik kriz içindedir. Kuzey’de aynidir. Ekonomik krizin aşılması, Kıbrıs’ın, ekonomik, demokratik sıkıntılarının da aşılması için gerçekten Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekir.
Ama hey hat.  Kör olası 50 yıllık milliyetçilik, bu doğrunun hayat bulmasına fırsat vermiyor. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım. Ekonomik kriz içinde güney, AB troikasının baskısı altındadır. Üstelik de Yunanistan’daki ekonomik kriz nedeni ile Yunanistan’ın nasıl aşağılandığını da bire bir gördüler.
Bu yüzden ekonomik kriz içinde, Kıbrıs sorunu gibi bir sorununun çözülmesi sürecinde, dünden daha fazla olarak, toplumsal onurlarının ve varlıklarının tehdit altında olduğuna inanmaktadırlar. Bu onları çözüme doğru motive etmekten alıkoymaktadır. Bunun için bir kaldıraca ihtiyaç duydukları açıktır.
Ancak, güneye dönük bir başka açıdan da olaya bakmak gerekmektedir. Bu da Referandum öncesi durumla ilgilidir. O zamanda, Annan Planına “HAYIR”  diyenlerin, özellikle DİKO’lu, EDEK’li, KİLİSE  milliyetçilerinin yaklaşımı yine ekonomik temelli idi.
O zaman onlar, eğer,” EVET” derseniz, Kıbrıs Rumlarının sahip olduğu zenginliğe, Kıbrıslı Türkler de ortak olacak ve yoksullaşacağız demekteydiler. Hayır çıktı. AB’ye  üye oldular, ne oldu? Zenginliklerini toplumsal varlıklarını koruyabildiler mi? Şimdi AB Troikası’nın güdümüne girdiler.
Şimdi ise bir başka açıdan bu anlayış devrededir. Şimdi de ekonomik kriz nedeni ile güvensizlik ve kuşku hat safhadadır. En aklı başındaki kesimler bile güvensizlik duymaktadır. İşte bundan ötürü çözümü motive edecek bir hususa ihtiyaç var. Maraş konusu bu açıdan değerlendirilmelidir.

BAKAR KÖR VE KUZEYDEKİ KUŞKU

Kuzeyde ise bir başka unsur vardır. Kıbrıslı Türklerde, 1964’ten beri Kıbrıs Cumhuriyetinin iki toplumlu yapısının gasp edilmesi ve KC’nin bir Elen Cumhuriyetine döndürülmesinin travmasını yaşamaktadır.
Bu travmanın toplumsal olarak aşıldığı dönem, 24 Nisan Referandumu’na giden süreç oldu. Ama Güneyin “HAYIR”’I  ile bu kez, bu travma, en aklı başındaki kesimleri dahi sarmalına aldı. Düşünün ki 2009 seçimlerine doğru giderken ve 2013 seçimlerinde de en keskin görünen solcular ve barışçılar  dahi, Kıbrıs sorununu siyasi tartışmaların odağına koyamadı veya koymak istemedi. Koymaya çalışanlara da hor bakıldı. Bugün Maraş konusuna en duyarlı kalemler ve sözcüler dahi, yakın geçmişte Kıbrıs sorunu tartışmak isteyenlerin ağzına bunu tıkadı.
“Şimdi iç ekonomik ve demokratik sorunları çözme zamanıdır,” bıyıklılar” Kıbrıs sorununu ele alıp yeniyi engellemeye çalışıyor” gibi abuk sabuk sözleri söylediler ve yazıları dahi yazdılar.Bu yüzden Kıbrıs sorunu konuşmak “dinazorlukla” eş tutuldu.
Şimdi Gaz konusu ortaya çıktı. Böylece güneyin tek taraflı pozisyonları, en geniş Kıbrıslı Türkler arasında, 50 yıllık KC olgusunun yol açtığı tartışmayı ve kuşkuyu yeniden depreştirdi. Güvensizlik ve kendi toplumsal varlığı ile siyasi eşitliğine güneyin saygı duymadığı anlayışını bu besledi..
İşte artık bütün bunları, çözümden sonraya ertelemek, hem çözüm dinamiğinin gelişmesine engel olmakta, hem de 1964 ve 1974 statükolarının kendilerini yeniden üreterek, var olmalarına yol açmaktadır. Bu yüzden yeni ve farklı açılımlara ihtiyaç vardır. Üstelik bunu acil ele almak gerekir.
Çünkü gelecek yılın ilkbaharından itibaren Türkiye, arka arkaya üç seçime girecek . İlki yerel seçim, sonra Cumhurbaşkanlığı, sonra Genel seçim. Unutmayalım ki geçtiğimiz günlerde, Sayın Egemen Bağış bir açıklama yaptı. Bunu geçen yazılarımda ele almıştım. Ama i iç siyasetin anaforları hala öndedir.Bu yüzden “bakar kör” olduk.
Sayın Lakkotiripis’in, mensubu bulunduğu hükümet ve Başkanları Sayın Anastasiadis;  seçimler bitmesine karşın, hala niye, iç siyasi gailelerle, Sayın Hristofyas’ın döneminde, iki taraf arasında üzerinde yakınlaşılan noktaları,; “Hristofyas’ın, Talat’a ve Türk tarafına verdiği hediyeler”  diye tanımlayarak, hem onun aşağılanmasına, hem de bu önemli çözüm öğelerinin değersizleştirilmesine, şeytanlaştırılmasına çabalamaktadır? Bunları da onun ve siyasi hareketinin ele  alması gerekir.
Böylece Sayın Lakkotiripis doğruyu ifade eder ve ” çözümden, doğal zenginliklerden adanın her sakini yararlanacaktır” derken, bu tavırlarla bu sözlerinde samimiyet aramak mümkün olmamaktadır. İster istemez şu endişe bende hakim olmaktadır. Acaba niyet; Çözümsüzlüğe oynayarak, oldu bittilerle, 1964 ve 1974 statükoların sürmesini sağlayıp, bundan tek taraflı yararlanma mı?
Ha, Maraş konusunu da çözümden sonraya bırakmak ve üzerinde konuşulmasını dahi ötelemenin bende uyanan endişeler gibi güneyde de, ayni güvensizlik duygusuna yol açtığını da anlarım.
Sayın Lakkotiripis’in bu söylediklerinden sonra, ona tek bir örneği hatırlatmak isterim. Unutmayalım ki Türkçe, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın da belirlediği resmi Ana Dillerden biridir. Ama, KC; AB üyesi olmasına karşın Türkçe, AB’ nin resmi dili olmadı. Neden? Cevap aynen, Lakkotiripisin dediği gibidir. Çözümden sonra. Yani, ipe un serilmiştir. Yani gaz konusunda söylediği yeni değil, işlevsiz eskidir.
İşte bu yüzden Maraş konusu dahil, biz Kuzeyde yeniyi yaratacak  açılımları geliştirmeliyiz. Özellikle Maraş’ın bütünlüklü çözümün parçası olması görüşüne dönük olarak, Kıbrıs Türk tarafının belli aydınların itirazı ve eleştirisi var.

FARKLI DÜŞÜNCE ÜRETMEK LAZIM

Bu eleştiriye saygı duyarım ve düşünürüm. Ama Lakkotiripisin gaz konusunda söyledikleri de hemen hemen Kuzeyde eleştirilen mantığın, aynen ifadesinden başka bir şey değildir. Bunun için, Türkçe ve Elence ifade edilen ayni  mantığın üstünde ve dışında düşünmeliyiz..
Evet, hemen şimdi çözüm. Bunun için Ekimde görüşme sürecinin başlamasına dair her iki taraftan da iki lider baskı altına alınmalıdır. 3-4 ay içinde çözüm hedefi ile masaya oturulmalı. Bütünlüklü çözüm için görüşmeler başlamalıdır.
Görüşmelerde de bu iki konu  ele alınmalıdır. Ama bunları da ötekinin ayağını tutma oyununa döndürmeden ele almak gerekir… Bunun için ayni anda iki taraf; Maraş’ın sahiplerine iadesi ve açılması ve Gaz Konusunu ele alacak olan, iki toplumlu, BM nezaretinde, güveni geliştirecek;  çözüm sürecine yardımcı olacak olan ve karşılıklı güven ile ortaklık anlayışını geliştirecek bu konuları, yani, Maraş ve Gaz konularını ele alacak olan teknik komiteler kurulmalıdır. Ekimle birlikte bunlarda bu temelde görüşülmelidir.
Biz, ayrıca buna ek başka konuları da ele almalıyız. İyi niyeti göstermek bakımından, bir an evvel sivilleşme ve demokratikleşmeyi  iç yapımız için ilerletirken, askeri güç azaltmayı ve üzerinde yakınlaşılan konuları da kabul ettiğimizi evrensel alana deklere etmeliyiz.

Bu yazı toplam 1789 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar