1. YAZARLAR

  2. Erdinç Gündüz

  3. Krizler-Bunalım
Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Krizler-Bunalım

A+A-

Krizlerle bir ömür tükettik.  Özel hayatımızda yaşadıklarımız bir yana, ülkede,  ‘İç krizler-Dış krizler’, ‘Ekonomik Krizler’, ‘Siyasi Krizler’  derken,  krizsiz yaşam nasıl olur unuttuk.  Kriz üstüne kriz,  hayatımızın bir parçası haline geldi.  Bazı  anlarda, “Yuh olsun böyle hayata” dediğimiz bile oluyor.

Ve sonuç: Bunalımlar içinde bir toplum.... Yahut,  ‘Bunalımlı’ bir toplum...
***
Kıbrıs Sorunu ,  yarım yüzyılı aşkın süredir devam ediyor...  Çözüm konusunda umudunu yitirmiş olanların sayısı hayli kabarık.  Gündemlerinde  ‘çözüm’ olmayanlar, bu konuyu tartışmaya, konuşmaya değmez bulanlar çok... Umudunu yitirmemiş olanların ise kafalarında inanılmaz sayıda soru, cevapsız duruyor.
Arkadaş toplantılarında, aile toplantılarında, ayak-üstü görüşmelerde, meyhanede v.s.’de,  kendi kendine söz,  dönüp dolaşıp iki noktaya geliyor.  Birincisi  ‘Kıbrıs’da çözüm’..... İkincisi ise kendi içimizdeki bozukluk, kokuşmuşluk, nemelazımcılık, çıkarcılık v.b.... İnsanımızda bunalım en üst düzeyde.
‘Kıbrıs’da çözüm’ konusunda neler konuşuyoruz neyi tartışıyoruz  ? 
Kıbrıslı Rum’u;   Kıbrıslı Türk’ü...  Kuşkuları... Türkiye’nin ‘çözüm’ konusundaki gerçekten istekli olup olmadığını... Mal-mülk  veya ‘garantörlük’ sorunlarının nasıl halledilebileceğini... Nasıl bir federasyon istediğimizi... Ülkede bunca yıldır yaşananlara karşın sadece kazançlarını hesaplayan, hala aramızdaki aklı bir karış havada olanları... Olası bir referandumdan nasıl bir sonuç çıkacağını...
Arkadaşlardan biri,  “Tatsız şeyler konuşmayalım...Güzel şeyler konuşalım” falan demeye kalkıyor. Biraz nostaljik takılmaya başlıyoruz.  ‘Falanca neydi, ne oldu ?’, ‘Falanca, Güneydeki malının tümünü satmış, şu kadar bin Euro’yu da bilmem hangi bankaya yatırmış...’ , ‘Filanca da, bilmem ne ihalesini çatır çatır almış milyonlar vurmuş’, ‘Falanca Parti, bilmem kimden ne kadar para yardımı istemiş’ derkeeen...Eyvaaah... Söz dönüp dolaşıp gene o malum iki noktadan birine takılıyor bu sefer.  ‘Bunalım” yine tırmanışta.
Kendi içimizde olup bitenlerle ilgili neler konuşuyoruz ? 
Ambudsman olayını... Devlet Piyangosunda olup bitenleri... Su meselesini... AKSA’mızı... Belediyelerimizin durumunu... 13’ncü maaşları... Telekomünikasyonumuzu... Siyasi Partilerimizi... Hükümetimizi.. Bakanlarımızı... Meclisimizi....Ve daha neler neleeeerrrr....
***
Belki farkında değiliz ama inanılmaz bir bunalım içindeyiz halk olarak.  İşimize, evimize de yansıyor hep. “Ne olacak bu işin sonu ?” sorusu her an her yerde ve cevapsız duruyor kabus gibi.  Ve inanılmaz bir sabırla, bir yandan yaşamımızı sürdürmeye çalışırken bir yandan da bekliyoor, bekliyoruz. Neyi beklediğimizi bilmeden.

 

Kısa Kısa

Davos
Davos’ta da ‘umut’ şarkıları söylendi bol bol.  “Şarkılar susmasın” diyeceğiz. Diyeceğiz ama yeni bir hayal kırıklığının nelere mal olabileceğini de düşünmeden edemiyoruz doğrusu.  Bu toplum yeni bir hayal kırıklığını daha kaldırabilir mi acaba ?

Grip
Eskiden,  ‘grip’ için ‘özel’  isimler yoktu. “Grip” der geçerdik. Şimdi gribin faturası zavallı hayvanlara kesilmiş durumda. Kuş Gribi, Domuz Gribi derken merakla arkadan gelecek olanları beklemeye de başladık.  Pek yakında yeni yeni gripler duyarsanız şaşırmayın sakın. İnek Gribi, Sinek Gribi, Kurbağa Gribi hatta Eşşek Gribi gibi....

Akademisyenler
Önceden hazırlanmış bir sıra mı vardı ne ? Herkes nasibini alıyor sırayla. Askeri, polisi, hukukçusu, genci, öğrencisi, gazetesi, gazetecisi, radyosu, televizyonu derken sıra geldi akademisyenlere. Şimdi onları zamanı.
Böl babam böl. Böldükçe daha başarılı olacağına inananların ülkesi haline geldi  malesef Türkiye. Kendilerini ‘Böl ve yönet’in ustaları zanneden İngilizlere duyurulur... Ünvan elden gidiyor.

===========================================================================

SEVDİĞİM SÖZLER
• Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık, geçmişten gelen. (FUZULİ)

• En fazla ileriye giden ok, en çok geriye çekilmiş yaydan çıkar. (ÇİN ATASÖZÜ)

• Yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek, insanların en korktuğu şeydir. (F. DOSTOYEVSKİ)

• Değişimler her zaman bunalım anlarında gerçekleşirler. (PAULO COELHO)

• Evrendeki en büyük zarar, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir. (EINSTEIN)

• Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından hiç korkmaz. Onun güveni, o ağaca değil kendi kanatlarınadır. (CHARLES BUKOWSKI)

Bu yazı toplam 2359 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar