1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kim kime niçin vuruyordu!
Kim kime niçin vuruyordu!

Kim kime niçin vuruyordu!

Kim kime niçin vuruyordu!

A+A-

ÇOCUK GÖZÜMDE KIBRIS VE ANILAR -2-


1956-1957, Ay Kasiyano Mahallesi –Lefkoşa


 

Erdinç Gündüz

Hayatımın önemli ‘ilkleri’ni yaşadığım bir yerdi Ay Kasiyano Mahallesi. İlk Rum arkadaşlarım... İlkokul hayatım... İlk müzik derslerim... Tanık olduğum ilk sokak çatışması... İlk sokağa çıkma yasağı.... İlk ciddi hastalığım... İlk doktorum, Dr.Fazıl Küçük’ü  ilk görüşüm..Yediğim ilk iğne.. Ve daha nice ilk’lerim var o mahallede.

Babam, sürekli radyo dinlerdi.. Haberleri hiç kaçırmaz, olup bitenler üzerine yorumlar yapardı. EOKA’nın çılgın eylemleri ve İngilizlerin günlük emir veya duyuruları ile doluydu radyoların haber bültenleri. Babamın söylediğine göre, ülkedeki genel hava gergindi. Ben hiç tanık olmamıştım ama Lefkoşa’nın değişik yerlerinde, zaman zaman İngiliz askerleri ile Rum gençleri, Rum gençleriyle Türk gençleri, İngiliz askerleriyle Türk gençleri karşı karşıya geliyorlar, çatışıyorlardı.  

Rumların EOKA adını verdikleri bir örgüt kurmuşlardı.  ENOSİS için. Yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak içindi bu örgüt.  Sömürgeci İngilizlere karşı bir “bağımsızlık savaşı” verdiklerini iddia ediyorlardı. Türkler ise, Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasına karşıydı. Dedikodulara göre, bu nedenle de,  karşıt örgüt veya örgütler kurmuşlardı v.s. v.s.

Duyduklarımın, o yaşlarda ne kadarını anlayıp ne kadarını anlamadığımı, hatta ne kadarını ciddiye aldığımı dahi hatırlayamıyorum doğrusu. Ama bir gün öğleden sonra, bizim sokakta meydana gelen bir olay ve arkasından olanlarla, anlatılanları, daha ciddiye almaya başladığımı da biliyorum.

***

Sokağın bir köşesinde üç-beş mahalleli çocuk toplanmış oynuyorduk. Kendimizi oyunun heyecanına kaptırmıştık ki, sokağın Türk tarafı yönünden bağırmalar gelmeye başladı.   Galiba küfürler vardı.  Ellerindeki sopalar ve demir çubuklarla beş-on Türk genci toplanmıştı köşe başında. Kimi hedef aldıklarını, dikkatimizi Ay Kasiyano Meydanı’na doğru çevirdiğimizde farkettik. Bu yanda da beş-on Rum genci vardı. Onların da  ellerinde değnekler ve demir çubuklar vardı. Ve onlar da Rumca bağırıyorlar, Türk gençlerine ellerini kollarını sallıyorlardı.

Laf atmalar ve küfürlerle sürdürülen herhangi bir sokak kavgası görünümündeki bu karşılaşma, kısa süre içinde karşılıklı taş atma savaşına, hemen sonra da  yumruk yumruğa, göğüs göğüse bir çatışmaya dönüştü. Kendimizi bizim evin ön balkonuna zor atabilmiştik. Kavga tam önümüzde, sokağın orta yerinde, bizim evle Marulla’ların evi arasındaydı. Her iki taraftan da kanlar içinde kalanlar vardı. Ama ne bir tarafın ne de diğer tarafın pes etmeye niyeti yoktu.

Ayaklarım korkuyla titriyordu. Annem hepimizi içeriye çekmeye çalışırken çevre birdenbire İngiliz askerleri ve polislerle doldu. Kavgacıların ortasına dalan askerler ve polislerin ellerinde uzun siyah coplar vardı. Sol ellerindeki kalkanlarıyla da kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Acımasızca vuruyor, vuruyorlar, Rum olsun Türk olsun, yakaladıklarını yerlerde sürükleyip askeri araçlarına taşıyorlardı.

 

Bir saat mı sürdü bütün bunlar yoksa daha fazla mı? Bilmiyorum, hatırlamıyorum. Ama bana çook uzun saatler sürmüş gibi gelmişti. Bağırışmalar, çığlıklar dindiğinde, sokağı bir ölüm sessizliğinin kapladığını hatırlıyorum. Mahallenin kedi ve köpekleri bile yok olmuştu ortalardan. Dört-beş İngiliz askeri hala sokak başında nöbetteydiler.

Onlar da gergindiler. Hiç konuşmuyorlardı. Sessizce ve dikkatlice etrafı kolaçan ediyorlardı sadece. Ama çok huzursuz oldukları her hallerinden belliydi.

 

Kimdi kavga edenler? Kavganın nedeni neydi? Birbirlerinin kanını akıtacak kadar önemli olan neyi paylaşamıyorlardı? İngiliz askerleri, toplayıp götürdüklerini, nereye götürmüşlerdi? Onlara ne yapacaklardı?

Ve daha bir sürü soruya boğdum annemi. Zavallı kadın sorularıma cevap yetiştirmeye çalışıyordu ama açıklamalarını pek de anlayamıyordum. 

Babam eve geldiğinde hala yaşadığım şoku atlatamamıştım. Bir çırpıda, sorularımı ona da sıralamaya başladım hemen. Uzun uzun ve sabırla açıklamalar yapmaya çalıştı. Bu açıklamalar sonucunda ENOSİS’i de, EOKA’yı da,  VOLKAN’ı da biraz olsun anlamaya başlamıştım.

 

Bu haber toplam 1447 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 246. Sayısı

Adres Kıbrıs 246. Sayısı