1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. KİM CIRLAYACAK?
Sami Özuslu

Sami Özuslu

KİM CIRLAYACAK?

A+A-

Belli ki Crans-Montana’da işler ciddiye bindi. Genel Sekreter Guterres, seleflerinden farklı bir ‘yoğurt yeme’ tarzıyla hareket ettiği için kimse kasabayı terk edemiyor. Tuğrul Türkeş’in deyimiyle ‘Zorla gittikleri’ Montana’da adeta esir kaldılar.
Belli ki masadan kalkan tarafın işi zor olacak.
Guterres bu yönde içeride şöyle bir sinyal vermiş olmalı:
“Cırlayanı affetmem”

*  *  *

Bugüne kadar Kıbrıs sorununda mutlaka taraflardan en az biri ‘cırladı’.
Çok uzun yıllar, 1974’ten 2000’li yılların başına kadar dünyanın algısı ‘Türk tarafının cırladığı’ yönündeydi. Rahmetli Rauf Denktaş bu imajın oluşumundaki başrol oyuncusuydu. Türk derin devletiyle birlikte elbette…
Ayrılıkçı, taksimci siyaset nedeniyle Kıbrıslı Türkler 30 yıla yakın süre dünya ile temas kuramadı. Bırakın diplomasiyi, siyaseti, toplum ticari ve insani konularda bile tam bir ‘açık hava hapisanesi’nde yaşamaya mahkum edildi.
Bir uluslararası telefon kodu, bir posta adresi, işe yarayan bir kimliği ve pasaportu olmadan bu topraklara tutunmaya çalıştı Kıbrıslı Türkler. Bu süreçte yoğun göçler oldu. Çünkü işsizlik, gelecek kaygısı ve iç düzendeki kaçınılmaz baskıcı ve adaletsiz ortam insanları bu ülkeyi terke zorladı.
Gidenler de mutlu olamadı tabii…
Ama kalanlar da…

*  *  *

2000’li yıllardan sonra ‘cırlayan taraf’ konusunda ciddi bir değişim oldu. Zira Kıbrıslı Türkler tarihte ilk defa ‘çözümü isteyen ve zorlayan taraf’ oldu.
Annan Planı döneminde halkın iradesi ilk kez tarih sahnesine çıktı ve dünya bu mesajı çok net okudu.
Ne var ki yerkürenin çeşitli bölgelerindeki ülkeler bu mesajı algılarken, dibimizdeki Kıbrıslı Rumlar duyamadı, göremedi.
Başlarındaki lider kadronun katı tavrı ve çözüm güçlerinin de pısırıklığı nedeniyle işler bir kez daha sarpa sardı.
Bu sefer ‘cırlayan’ Kıbrıslı Rumlar oldu.

*  *  *

Şimdi bir kez daha ‘kritik kavşak’ta duruyoruz.
Lider kadrolar ve garantör ülkeler, adanın ve belki de bölgenin geleceğini şekillendirmeye gebe bir karar aşamasına geldiler.
Guterres’in teşvik ve desteği, hatta biraz da tehdidiyle milim milim de olsa yakınlaşmaya yarayabilecek adımlar atar gibi görünüyorlar.
Detaylar bilinmediğinden, etraftaki spekülasyonlar hepimizi yanlış yönlendirebilir, ama müzakere masasının ‘karşılıklı suçlama’ oyununa dönme potansiyeli çok yüksek.
Her an taraflardan biri cırlayabilir. Ve kuşkusuz ‘cırlayan’ taraf ‘haklı’ olduğunu iddia ederek karşı tarafı suçlamaya başlayacak.
Bunun panzehiri var.
BM, müzakerelerle ilgili bütün verilerin noktasına virgülüne kadar açıklanacağını ilan etsin.
Eğer süreç koparsa, kimin ne söylediği, nerede durduğu, hangi noktada kıpırdamadığı netleşsin.
Kimin ‘cırladığını’
Anastasiadis mi, Akıncı mı?
Ankara mı, Atina mı?
Cırlarlarsa yani…

 

 

 

Bu yazı toplam 1952 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar