1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Kıldan ince boyunlar…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Kıldan ince boyunlar…

A+A-

Bir emir geldi en yukarıdan;
“Cevabı verin, ilgilenin” dendi.
Böyle bir emir gelince kulların boynu kıldan ince… Kendilerince ilgilendiler!

Afrika’ya saldırdılar, duvarlara, balkonlara tırmandılar, tabelaları indirdiler, yumurta attılar, taşlarla camları kırdılar, tekbir getirdiler… Meclise gittiler, meclisin damına çıktılar, bayrak açtılar, Osmanlı hakimiyeti kurdular damda, Doğuş Derya’ya laf attılar, YDP’nin vekili Zaroğlu, Derya’ya elindeki gazeteyi fırlattı, şiddet eylemcileri UBP’li vekillerle kucaklaştılar.

Ve ilginçtir; tüm bu olaylar, linç girişimleri yaşanırken polis sadece seyretti. “Sadece seyredin” emrine rağmen birkaç polisin vicdanı yine de rahatsız olup müdahale etme gereği duyarken “müdahale etmeyin, isteyen istediğini yapsın” emrinin olduğu da çok açıktı.

“Polis Genel Müdürü Süleyman Manavoğlu istifa etsin veya görevden alınsın” deniyor… Evet, etsin ama askerden ve daha da yukarıdan gelen emre Manavoğlu nasıl karşı gelebilir ki? “Hayır, ben müdahale edeceğim” diyebilir mi? Sizce böyle bir ihtimal var mı? Makam olarak ‘zavallı’ bir konumda iken ‘kahramanlık’ beklemek ne kadar gerçekçi olabilir ki! Onun yerinde kim olsa aynı olaylar yine yaşanacaktı ne yazık ki!.. Yani Polis Genel Müdürü’nü görevden almakla her şey düzelecek gibi bir yanılgı içine girmek doğru olmaz çünkü işin çözümü o kadar basit değil.

***

“Vur de vuralım, öl de ölelim” diye bağırıyorlardı Afrika’nın önünde… Emir gelmişti, saldırıyı bekleyenler o emre itaat ettiler. O emir, o ses her şeyden büyüktü, kutsaldı, olmazsa olmazdı. Üstelik de burası onlara göre Türkiye’nin bir iliydi… Elde ettikleri toprakların üzerinde aykırı sesler onlar için yok edilmesi gereken fazlalıklardı. Koşa koşa, seve seve, keyif alarak gittiler saldırıya… Bağırdıkça, kırdıkça, dağıttıkça coştular, keyiflendiler, tebrik de aldılar UBP’li, YDP’li vekillerden… Daha ne olsundu ki! Başarmışlardı. Başarılarını da emrin geldiği yere bildirmişlerdi; “Emrin yerine getirildi” dediler… Başka emirleri beklemeye başladılar.

***

“Kucaklayalım” deniyor ya her zaman… Nereden geldiğine bakmadan, kimliğine odaklanmadan… Güzel bir dilek. Hatta ırkına, diline, dinine, yönelimine… Hiçbir şeye bakmadan… Dilek güzel de olasılığı çok zor. Keşke olabilse… Ne dini, ne dili, ne ırkı, ne rengi, ne cinsiyeti, ne yönelimi… Keşke herkes kucaklanabilse… Bunların kucaklanabilmesi için önce beyinlerdeki örümcek ağlarının temizlenmesi gerek. “Hade saldırın” emrine hazır, kıran, döken, linç etmeye meyilli bir kitleyi kucaklayabilmek mümkün değil. Bu kitle bir düşünceyi, farklı bir anlatıyı temsil etmiyor. Bu ve bunun gibi gruplara karşı birliktelik lazım.

Bu kitlelere karşı bütün toplumun, tırnaklarını bu toprağa geçirmiş herkesin, gerçekten de ‘vatanım’ diyenlerin nereden geldiğine, kim olduğuna, ne düşündüğüne bakmadan birlik olması gerek. Örümcek ağı işgalindeki beyinleri bu toplumdan uzak tutmak gerek.

Bu gruplar bu topluma yakışmıyor.

Huzura ihtiyaç var, gerilime, şiddete, tekbir seslerine değil.         

Bu yazı toplam 1957 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar