1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Kentlerin içinde kalan askeri birlikler için girişim başlattık”
“Kentlerin içinde kalan askeri birlikler için girişim başlattık”

“Kentlerin içinde kalan askeri birlikler için girişim başlattık”

YENİDÜZEN’e konuşan Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Mağusa’daki BM kampından önce kentlerin içinde kalan bazı GKK ve KTBK birlikleri hakkında da girişim yaptıklarını açıkladı

A+A-

YENİDÜZEN’e konuşan Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Mağusa’daki BM kampından önce kentlerin içinde kalan bazı GKK ve KTBK birlikleri hakkında da girişim yaptıklarını açıkladı

Ödül Aşık ÜLKER

Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Mağusa’daki BM kampından önce kentlerin içinde kalan bazı GKK ve KTBK birlikleri hakkında da girişim yaptıklarını kaydetti.

Özersay, “BM kampı konusundaki adımdan da önce hem kolordu hem de Güvenlik Kuvvetleri komutanlarıyla bu konuyu hükümet adına ele almaya başladım. Çünkü mesele hangi birlik olduğu değil, mesele bir kentteki yerleşim alanlarının genişlemesi sonucunda herhangi bir askeri birlik kentin ortasında kaldıysa ve o yer askeri stratejik açıdan önemli bir yer değilse, o zaman onu başka bir yere aktarmak 21’inci yüzyılda ortaya konması gereken çağdaş bir yaklaşımdır... Önümüzdeki dönemde diğer başka askeri bölgelerle ilgili önemli gelişmeler yaşanacağına inanıyorum” diye konuştu.

Özersay söz konusu askeri bölgelerin kamunun kullanımına açık modellere dönüştürülmesinin önemine vurgu yaptı.

 

“BM’den (Mağusa’daki BM kampıyla ilgili) gelecek yanıt eğer olumsuz olursa bu mesele orada kapanmayacak. Bunu hiç çekinmeden söylüyorum”

Özersay, Mağusa’daki BM kampının şehrin içinden çıkarılması konusunda göreve geldikten sonra adım atıldığını ve konunun New York’ta bunun nedenlerini izah ettiklerini ve bunu resmi olarak talep ettiklerini anlattı. Özersay, “BM’den gelecek yanıt eğer olumsuz olursa bu mesele orada kapanmayacak. Bunu hiç çekinmeden söylüyorum. Çünkü burası ara bölge değil KKTC ülkesi içerisinde bir kamptır ve kendilerine burayı sağlamak gibi bir yükümlülüğümüz yoktur” dedi.

“Dikkatli ve dengeli hareket etmeye çalışırız”

  • Soru: Cumhurbaşkanıyla sizin tutumunuz ne kadar örtüşüyor? Bu konularda hükümette durum ne?
  • Özersay: Sayın Cumhurbaşkanı’yla örtüşen ve paralel olan görüşlerimiz olduğu gibi ayrıştığımız, farklı düşündüğümüz noktalar da vardır ve zaman zaman yaptığım açıklamalarla bunu anlamak hiç de zor değildir. Aynı şey hükümetin içerisinde de söz konusudur. Buradaki çizgi, ince bir çizgidir. O yüzden dikkatli ve dengeli hareket etmeye çalışırız. İçerik ya da yöntem olarak katılmadığımız hususları söyleriz ama buna takılıp kalıp Kıbrıs Türk tarafının gücünü aşağıya çekmeyiz. Daha önce muhalefette olduğumuz dönemde Sayın Cumhurbaşkanı’na bazı eleştirilerim oldu, bu bir realitedir, bu yokmuş gibi davranırsam samimi olmaz. Ama Dışişleri Bakanı olarak durmadan onun altını çizersem, o eleştirileri ve geçmişte yanlış olduğunu düşündüğüm şeyleri durmadan yeniden konuşursam genel anlamda Kıbrıs Türk tarafına zarar vermiş olurum. Biz bu tavırları doğru bulmayız.
     Az önce dediğim gibi, Sayın Akıncı ile Kıbrıs’ın geleceği ve şu anda içinde bulunduğumuz durumla ilgili olarak örtüşen ve ayrışan görüşlerimiz var. Bir gerçek var, hükümet de, Dışişleri Bakanı olarak ben de ve Sayın Cumhurbaşkanı da bizi başarıya götürmeyecek bir sürece angaje olmak istemeyiz. Aradığımız sonuç alıcı bir süreçtir, bu bir ortak paydadır ve önemli bir ortak paydadır. İkincisi Kıbrıs Rum tarafında yönetimi ve zenginliği paylaşmaya dönük bir anlayış farklılığı var. Sayın Cumhurbaşkanı da “zihniyet değişikliğine ihtiyaç var” derken bunu söylüyor, bu da bir ortak paydadır. Bundan sonrasıyla ilgili olarak benim altını çizdiğim konu, bu dönemde her şeyin konuşulabileceği bir sorgulama dönemine ihtiyaç olduğudur. Sayın Cumhurbaşkanı ortak paydalara rağmen, mevcut sürecin başarısızlığa uğramasından sonra nereye gideceğimizle ilgili daha ziyade yönteme vurgu yapmaktadır, biz ise yönteme ilaveten meselenin özüyle ilgili de sorgulamaya ihtiyaç olduğuna daha fazla vurgu yapıyoruz. Ama “çözümün özünü konuşmak gerekmez” diyen de yoktur.

Hükümette Kıbrıs konusunda durum ne?

Az önce söylediğim ortak payda hükümetin de görüşleridir. Mesela Türkiye ile bir koordinasyon sağlamak amacıyla yapılan toplantıda, ortak olan bu ve buna benzer başka hususlar vardı. Örneğin eğer Kıbrıs Rum tarafı da farklı bir takım unsurları konuşmaya hazırsa bu diyalog süreçlerinin kurulması konusunda hepimiz hemfikirdik. Hükümeti oluşturan partiler de artık derinlemesine bir tartışmaya ihtiyaç olduğu konusunda hemfikirdir. Ama bu tartışma yapılırken neyi murad etmeliyiz noktasında“mevcut zemin tamamdır, sadece belli bazı noktalarda farklılaşmalıdır” diyenden, “mevcut zemin de sorgulanmalıdır”a varıncaya kadar bir yelpaze vardır hükümette. “50 senedir yaptığımızdan farklı birşey yapmamız lazım ve sonuç alıcı olması gerekir” noktasında hükümette görüş birliği görüyorum. Fiiliyatta, Kıbrıs konusu da dahil olmak üzere, hükümette ciddi bir sıkıntı yaşamadığımızı düşünürüm.

 

KONFEDERASYON NEDEN GÜNDEME GELDİ?

“Kavramlar üzerinden tartışmaya çalışmamızın yarardan ziyade zararı olur”

  • Soru: Geçtiğimiz günlerde “adı önemli değil, önemli olan içeriktir” dediniz ve konfederasyon kelimesini telaffuz ettiniz...
  • Özersay: Bana “federasyon, konfederasyon, iki devlet deniyor, ne diyorsunuz” diye soruldu. Bu kavramları ben kullanmadım. Mesele ortaya çıkacak çözümü nasıl adlandırdığınız değildir, Kıbrıs’ta bu isimlere dogmatik yaklaşımlarla fazlasıyla takıldık ve bu kavramlar üzerinden birbirimizi kategorize edip kavga da ettik. Oysa konuları ve özü itibarıyla içimize sinecek ya da bizi kaygılandırmayacak biz çözüme “evet” diyebilirsek, karşılıklı uzlaşılmış bir çözüm, çözümdür. Ama o çözüm ortaya çıktıktan sonra akademisyenler, teorisyenler, devlet uzmanlarının kimisi “bu daha ziyade federasyona benzer” derken, kimisi de“bu daha ziyade konfederasyona benzer” diyebilir. Bu kavramlar üzerinden tartışmaya çalışmamızın yarardan ziyade zararı olur. Tartışmalarımızın derinliği kaybolur ve kavramlar üzerinden sığ bir tartışmaya doğru yönelmiş oluruz. Önemli olan siyasi eşitliği, AB içerisinde karar alma mekanizmasının, bir ortaklık kurulacaksa onun içinde karar alma mekanizmasının özü ve nasıl olacağıdır.

“Federasyon paylaşıma dayalı bir modeldir”

Şu değerlendirmeyi yaptım ve onun da arkasındayım, federasyon paylaşıma dayalı bir modeldir ve paylaşım kültürü de gerektirir. Bizim siyasi tarihimizde bir federal ortaklık tecrübesi vardır ama başarısızlıkla sonuçlandı, kısa bir dönemdir ve bunun siyasal bir kültüre dönüştüğünü düşünmüyorum. Ben bunu hoşuma gittiği için söylemem, bu bir realitedir de o nedenle söylerim. Paylaşıma dayalı bir model olduğu için ve toplumun lideri olarak seçilmiş olan Cumhurbaşkanı da “Kıbrıs Rum tarafı yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır değil” saptaması yaptığı için, üstelik de BM 2004’te de bunu söylediği için, ben de yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır değillerse, federal modelde çözümü bulmakta zorlanacağımızı görmek zor birşey mi diye düşünürüm ve de sorarım. Bunu konuşmaktan ve konuşulmasını sağlayacak adımlar atmaktan çekinmem. Rum tarafının yönetim ve zenginliğin paylaşılmasına hazır olmaması 50 yıldır üzerinde oynanan klasik parametreler temelinde bir çözümün bulunmasını da, bulunduktan sonra yaşatılmasını da pek mümkün kılmıyor. Bunu görmemize rağmen söylemeyecek miyiz? İnkar mı edeceğiz? O yüzden bizim parametre meselesini ve zemin tartışmasını bu anlattığım siyasi ve sosyolojik temelde sorgulamamız ve konuşmamız lazım, kavramlar düzeyinde değil.

“Ben konfederasyon ya da bir başka şeyi gündeme getirmedim”

  • Soru: Hükümetteki iki parti, CTP ve TDP’nin ilkeleri arasında federasyon vardır. Konfederasyonu gündeme getirmeniz hükümette bir ayrışmaya neden olmaz mı?
  • Özersay: Az önce de söyledim, ben konfederasyon ya da bir başka şeyi gündeme getirmedim. “Bırakın adını koymadan ve kavramlara takılmadan konuşabilelim” dedim. Sorunuza cevaben de şunu söyleyebilirim: Biz böyle bir aşamaya gelmedik ki. Mesela Kıbrıs’ta çözümün modeli hakkında bir referandum yapılsa, o noktada ayrışabiliriz. Ama öyle bir eşiğe gelinmedi ki. Müzakere sürecinin olmadığı dönemde dogmatik olmamalıyız, kalıplar içine sıkışmadan konuşabilmemiz gerekir, partilerimizin programlarında yazanlar zaman içinde sorgulanabilir olmalıdır zaten.
    Mesela kimisine göre özelleştirme, kimisine göre başka bir şey olan kamu-özel ortaklığı konusunda 20-30 yıl önce CTP’nin duruşu neydi? Bunu bir noktada sorgulama ihtiyacı hissetti, sorguladı, pratik çözümler geliştirdi ve kendini bir biçimde adapte etti ya da başka türlü okumaya yöneldi. Eğer siyasi partilere ve sorunlara ilişkin çözüm önerilerine dinamik süreçler olarak bakmazsak sıkıntı yaşarız. Bence benzer durum “nasıl bir çözüm?” sorusuna yanıt ararken de geçerli olmalıdır.

“Bunlar ele alınması, gözden geçirilmesi gereken şeylerdir ve biz bunu yapmaya başladık. Önümüzdeki dönemde diğer başka askeri bölgelerle ilgili önemli gelişmeler yaşanacağına inanıyorum.

 

DERİNYA BARİKATI NE ZAMAN AÇILACAK?

“(Rum tarafının itiraz ettiği) Bina boş bir bina, askeri bir tesis değil. Biz binayı gümrük, polis için ofis olarak kullanmayı düşünüyoruz”

  • Soru: Rum tarafının Derinya’daki askeri unsurların kaldırılmaması durumunda kapının açılmayacağına dair kesin bir tavrı var. Derinya’da neler oluyor? Bu kapıyı açmak için iki tarafın da hemfikir olacağı bir çözüm bulunabilecek mi?
  • Özersay: Kapının açılması ihtimali arttığı oranda, kapının açılmasına yaklaştığımız oranda Derinya ile ilgili Kıbrıs Rum tarafından bahaneler duymaya başladık. Bu zamanlama olarak Rum tarafında bazı kesimlerin buna karşı çıkmasıyla eş zamanlı oldu. O nedenle ben bu söylenenlerin gereksiz bahaneler olduğu hissiyatındayım.
    Konunun özüne gelecek olursak, Kıbrıs Rum tarafı daha önce bu konuyu teknik düzeyde dile getirdiğini hatta bu konuda anlaşıldığını söylüyor ama BM dahil, bu konuda bir uzlaşı olduğuna dair bir şey ortaya konamıyor. Çünkü böyle bir uzlaşı yoktur.
    Olayı yerinde görmek istedim ve gittim çünkü bu kapıların açılmasını istiyoruz. Geçiş noktasında bir binanın üzerinde, ikinci katın üstünde bir gözetleme kulübesi var. Bina boş bir bina, askeri bir tesis değil. Biz binayı gümrük, polis için ofis olarak kullanmayı düşünüyoruz. Yerinde yaptığımız incelemede geçişe aynı mesafede, Rum tarafında da aynı şekilde bir bina, üstelik kamuflaj askeri bir bina, üstünde daha fazla sayıda silahlı asker ve gözetleme kulübesi olduğunu gördük. Bunu BM ile de paylaştık ve durumu anlattık. Gidip yerinde de gösterdik. Biz bütün iyi niyetimizle, “bir endişe varsa dikkate alırız” dedik ve geçişlerle ilgili kulübeleri binadan çok uzak bir noktaya yerleştirdik. Biz adım attık, beklentimiz bunun lüzumsuz bir tartışmaya dönüşmemesi ve bu kapının açılmasıdır.

“BM kampı konusundaki adımdan önce hem kolordu hem de Güvenlik Kuvvetleri komutanlarıyla bu konuyu hükümet adına ele almaya başladım”

 

MAĞUSA’DAKİ BM KAMPI

“BM’nin yanıtı olumsuz olursa, bu mesele orada kapanmayacak”

  • Soru: New York’ta Mağusa’daki BM kampının kaldırılmasını talep ettiğinizi açıkladınız. BM’den nasıl bir tepki aldınız?
  • Özersay: Bu sadece New York’ta değil, göreve geldikten sonra atılan bir adımdır. Burada Sayın Spehar ile yaptığımız görüşmede gündeme getirdik, yazılı olarak da gündeme getirdik. Ardından Barış Gücü operasyonlardan sorumlu genel sekreter yardımcısının yardımcısı Kıbrıs’a geldiğinde de bunu yine gündeme getirdik ve “New York’a geldiğimizde bunu konuşacağız” dedik. Takibini yaptık, başka çalışma da yaptık. New York’ta da bunu nedenleriyle izah ettik, kendileri de bunu değerlendireceklerini söyledi. dün BM’den yapılan açıklamada diplomasideki ifadeyi kullandılar ve not ettiklerini belirttiler.

“Çünkü burası ara bölge değil KKTC ülkesi içerisinde bir kamptır ve kendilerine burayı sağlamak gibi bir yükümlülüğümüz yoktur”

 

Ancak şunun altını çizmek isterim, bu, ara bölge bağlamında BM ile kurduğumuz temas gibi bir temas değildir. Çünkü orada bir şeyi bir ortak rıza çerçevesinde yapmaya çalışırsınız, aslında süreç biraz daha farklıdır ve uzlaşma yoksa bir nevi kilitlenir. Ama burada bahsettiğimiz şey KKTC toprakları içerisindeki bir yerdir. Dolayısıyla bizim, “biz BM’ye burayı sağlayacağız” gibi bir anlaşmamız ve taahhüdümüz de yoktur. Yani oranın nihai durumu sadece verecekleri yanıt ile şekillenmeyecek. 

  • Soru: Dolayısıyla yanıt değil, tarih bekliyorsunuz...
  • Özersay:  BM’den gelecek yanıt eğer olumsuz olursa bu mesele orada kapanmayacak. Bunu hiç çekinmeden söylüyorum. Çünkü burası ara bölge değil KKTC ülkesi içerisinde bir kamptır ve kendilerine burayı sağlamak gibi bir yükümlülüğümüz yoktur.
     
  • Soru: BM kampının çıkması hükümetin ortak kararı mıdır?
  • Özersay: Hükümette bu konuda bir sıkıntı yoktur ve aslında her bir meseleyi bu şekilde değerlendirmeyi de doğru bulmam. New York konusunda bilgilendirme yaptığımda bunu da söyledim, herhangi bir itiraz yoktur. Ancak Dışişleri Bakanı olarak böyle bir konuda karar üretebilmem kadar doğal bir şey olamaz zaten.

 “Çünkü mesele hangi birlik olduğu değil, mesele bir kentteki yerleşim alanlarının genişlemesi sonucunda herhangi bir askeri birlik kentin ortasında kaldıysa ve o yer askeri stratejik açıdan önemli bir yer değilse, o zaman onu başka bir yere aktarmak 21’inci yüzyılda ortaya konması gereken çağdaş bir yaklaşımdır”

 

GKK- KTBK birlikleri...

  • Soru: Aynı durumda olan Güvenlik Kuvvetleri ve Barış Kuvvetleri olan askeri bölgeler de vardır. Bunlarla ilgili de adım atacak mısınız?
  • Özersay: Halihazırda attık. BM kampı konusundaki adımdan da önce hem kolordu hem de Güvenlik Kuvvetleri komutanlarıyla bu konuyu hükümet adına ele almaya başladım. Çünkü mesele hangi birlik olduğu değil, mesele bir kentteki yerleşim alanlarının genişlemesi sonucunda herhangi bir askeri birlik kentin ortasında kaldıysa ve o yer askeri stratejik açıdan önemli bir yer değilse, o zaman onu başka bir yere aktarmak 21’inci yüzyılda ortaya konması gereken çağdaş bir yaklaşımdır. Ekonominin en önemli ayaklarından biri turizm, turistik tesislerin ortasında atış alanı var. Bunlar ele alınması, gözden geçirilmesi gereken şeylerdir ve biz bunu yapmaya başladık. Önümüzdeki dönemde diğer başka askeri bölgelerle ilgili önemli gelişmeler yaşanacağına inanıyorum. Bu bölgeler kamunun kullanımına açık modellere dönüştürülecek, rant olarak kullanılmasına izin verilmeyecek.

Gelecekte nasıl bir Kıbrıs?

  • Soru: Gelecekte nasıl bir Kıbrıs görmek istiyorsunuz, hayalinizdeki Kıbrıs nasıldır?
  • Özersay: Ekonomik anlamda belli bir refah düzeyine ulaşmış; çağdaş değerler bakımından belli bir düzeye ulaşmış, iki toplum arasında her ne olursa olsun, pek çok konuda işbirliği yapabildiğimiz, medeni bir ilişki kurabildiğimiz, düşmanlık değil, işbirliği üzerinden bir gelecek tasavvuru yapabildiğimiz bir Kıbrıs ve Doğu Akdeniz.

 



YARIN:  

  • Guterres görüşmesinden ne mesaj aldı?
  • “BM Genel Sekreteri uzun yıllardan sonra ilk defa doğru bir şey yaptı”
  • Kıbrıs Türk tarafı ne yaparsa gayri resmi diyalog sürecinde devre dışı kalmaz?
  • Yunanistan bu süreçlerin içinde ne kadar ağırlığı olan taraftır?
  • Türkiye yetkilileri Cumhurbaşkanı Akıncı ile görüşmek istemedi mi?

 

 

yeniduzen-satin-aliniz-928.jpg

 

 

Bu haber toplam 2811 defa okunmuştur
İlgili Haberler