1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Kayıplar, suçlular ve ödenmeyen bedeller...
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Kayıplar, suçlular ve ödenmeyen bedeller...

A+A-

Glafkos Kliridis, ölümünün ardından, adada barış ve uzlaşma kültürünün inşa edilebilmesi için yürütülen çabalara önemli bir katkıda bulunuyor.

Nasıl mı?

Bu küçücük adanın en büyük yaralarından biri olan kayıpların akıbetinin belirlenmesi ve kalıntılarının ailelerine teslim edilmesi için uğraşan Kayıp Şahıslar Komitesi’ne bağış yapılmasına vesile olarak.

Ölümün faydalısı olur muymuş?

Demek ki olurmuş!

Rum liderin ailesi, Kliridis’in cenazesine çelenk yollanmamasını, onun yerine Kayıp Şahıslar Komitesi’ne bağışta bulunulmasını istedi.

Ve ne de iyi etti.

O cenazeye gidecek her bir çelengin parasıyla, acılı bir ananın evladına, acılı bir evladın anasına kavuşması için bir kürek daha vurulacak geçmişin kötülüklerini saklayan kör kuyulara.

***

Kayıp Şahıslar Komitesi, çok önemli bir çabaya imza atıyor.

1981 yılında kurulan ancak ‘Kayıpların Genel Kazı, Kimlik Tespiti ve Kalıntıların İadesi’ projesinin 2006 yılında resmileştirilip başlatıldığı komite, 7 yılı aşkın süredir çalışmalarına devam ediyor.

Komitenin resmi internet sayfasında yer alan verilere göre, şu ana kadar adanın çeşitli bölgelerinde gömülü toplam 840 şahsın kalıntılarına ulaşılarak, bu kalıntılar bulundukları yerlerden çıkarılmış.

Kimlikleri tespit edilip ailelerine teslim edilenlerin sayısı ise 436.

Bunların 352’si Kıbrıslı Rum, 84’ü Kıbrıslı Türk.

Komitenin kayıtlarına göre ada üzerindeki toplam kayıp sayısı ise 2001.

2001 kişinin 1508’i Kıbrıslı Rum, 493’ü de Kıbrıslı Türk.

Ama tabii böylesi bir konuda, beyana dayalı olarak elde edilen bu rakamlar ne derecede sağlıklıdır, bu soruyu yanıtlamak zor.

***

İki toplumlu olarak sürdürülen ve toplam 55 arkeolog ve antropologdan oluşan bir ekip tarafından yürütülen bu çalışmalar çok önemli iki amaca hizmet ediyor.

Bunlardan ilki ve tabii ki en önemlisi, kayıp şahısların kalıntılarının ailelerine teslim edilmesi....

Kimi 40 yıldır, kimi 50 yıldır yakınlarının akıbetlerini bilmeden, bu büyük acıyla yaşayan insanların yüreklerine bir nebze de olsa su serpilmesi!

Bir kayıp yakınının ne hissettiğini anlayabilmek için, sanırım illâ ki bir kayıp yakını olmak lazım.

Çünkü bu acı, yaşanmadan anlaşılabilecek türde bir acı değil.

Ölümün, en nihayetinde sağaltan bir yanı var.

Ama ya eğer ölümden emin olamıyorsanız?

‘O’nun milyonda bir olsa da yaşama ihtimali varsa hâlâ?

Ve siz her kapı çaldığında, ‘O’na koşuyorsanız içinizdeki küçücük umut kırıntısıyla...

Oysa bir mezar taşı olsa?!

Bilseniz ki orada...

Bilseniz ki ‘ölü’!

Ölüme razı olmak, böyle bir şey galiba.
 
***

Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yürüttüğü çalışmaların bir diğer önemli getirisi ise kuşkusuz, adada şu anda en çok eksikliğini hissettiğimiz barış ve barışma kültürüne, olumlu anlamda katkı sağlaması.

Uzun yıllar önce kaybettiği kızının kemiklerini gömen bir Kıbrıslı Rum anneyle, kaybettiği babasının kemiklerini gömen bir Kıbrıslı Türk oğulun, yaşadıkları ortak acılar aracılığıyla birbirleriyle vicdani bir bağ kurabilmesi...

Ölümün milliyetinin, ırkının, dininin olmadığını görmesi...

Ve toplumların, kayıp cenazeleri sayesinde öteki toplumun gözyaşına şahit olabilmesi...

Bütün bunlar uzun vadede, öfkeyi ehlileştirip, geleceği arındırma kudretine sahip tecrübelerdir bana göre.

Ama öfkeyi ehlileştirip, geleceği arındırma kudretine sahip bir diğer önemli şey ise, suçluların cezalarını çekmeleridir.

Her iki toplum da kendi içindeki suçlar ve suçlularla yüzleşmelidir.

Hem Kıbrıslı Türkler, hem Kıbrıslı Rumlar...

Suçluları bağırlarında sakladıkları sürece, gerçek bir toplumlar arası barıştan söz etmek mümkün olmayacaktır. 

Her savaşın bir bedeli olduğu gibi, her barışın da bir bedeli vardır!

*************


Okuyucuya not: Dün yayınlanan ‘Kliridis, yüreğinde AŞK’la ölen adam’ başlıklı yazımda geçen ‘lokmacı kapısı’ ifadesi, ‘ledra palace kapısı’ olacaktı. Bu hatadan dolayı siz okuyuculardan özür diliyorum.

Bu yazı toplam 3370 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar