1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Kayıp” Hüseyin Ruso’dan geride kalanlar da Tekke Bahçesi’nde bulundu…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Kayıp” Hüseyin Ruso’dan geride kalanlar da Tekke Bahçesi’nde bulundu…

A+A-

Tekke Bahçesi kazılarında bulunan “kayıplar”dan DNA testleriyle kimliği belirlenenler, ailelerine küçük tabutlar içinde geri dönüyor…

Ayvasıl’daki toplu mezarlardan getirilerek Tekke Bahçesi’ne gömülmüş olan Kıbrıslıtürkler’in “meçhul” ya da “Ayvasıl” adı altındaki mezarlarında Kayıplar Komitesi’nin geçen yıl yürütmüş olduğu kazılarda bulunan “kayıplar”dan DNA testleriyle kimliği belirlenenler, ailelerine küçük tabutlar içinde geri dönüyor…

Buna göre “kayıp” Hüseyin Ruso’dan geride kalanlar da Tekke Bahçesi’nde bulundu ve ailesine dönüş süreci başladı.

Dün akşam “kayıp” Hüseyin Ruso’nun bir yakınından edindiğimiz bilgiye göre, “kayıp” Hüseyin Ruso’nun Tekke Bahçesi kazılarında bulunması nedeniyle aile bugün bir araya geliyor…

“Kayıp” Hüseyin Ruso, Kaymaklı’nın en ünlü simalarından biriydi… Beş kardeşten biri olan Hüseyin Ruso’nun halen hayatta tek bir kardeşi var: O da Meryem Paralik… Kardeşleri Mustafa Ruso 1974’te savaşta öldürülmüş, Hasan Ruso ve Salih Ruso da vefat etmiş… Meryem Hanım, beş kardeşin en büyüğü ve hayatta kalan tek kardeş…

 

ALİ ZEYBEKOĞLU’NUN İSYANI…

Küçük Kaymaklı Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği lideri Ali Zeybekoğlu, dernek olarak Tekke Bahçesi’ndeki “meçhul” mezarların kazılması için vermiş oldukları çabaları hatırlatarak dün akşam sosyal medyada şöyle yazdı:

“Bugün 27 Kasım 2017 tarihinde Küçük Kaymalı’nın şehdi, öğretmeni, kaptanı, Kaymaklı’nın bağrından çıkmış Hüseyin Ruso abimiz, DNA sonuçlarına göre Tekke Bahçesi şehitliğinde bulunmuştur. İşte, neden engelleyenler bir kere daha haksız ve derneğimizin ısrarı üzerine bu konuda meçhul mezarların açılması için karar verenlerin haklı çıkmasına şahit olduk. Ne deyim Allahıma…”

 

HÜSEYİN RUSO KİMDİ?

İnternetten derlediğimiz bilgilere göre 11 Ekim 1935’te Küçük Kaymaklı’da dünyaya gelen Hüseyin Ruso, ilkokulu Küçük Kaymaklı’da okumuştu… 17 Şubat 1951’de ilk genel kurulunu yapan Küçük Kaymaklı Türk Spor Kulübü’nün kurucuları arasında yer almıştı… 1951 yılında Türk Lisesi ortaokulunu bitirdikten sonra TC Kıbrıs Konsolosluğu sınavlarına girerek Türkiye’de parasız yatılı okuma hakkını kazanarak liseyi İzmir’de okumuş. Lise yıllarında okul takımında voleybol ve basketbol oynamış, halter çalışmalarına katılarak iki kez İzmir birinciliği kazanmış… 1955 yılında İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olmuş ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü burs sınavlarına girerek bu okulun Beden Eğitimi Bölümü’nde okumaya başlamış. Bu okulda 3 yıl okuduktan sonra 1958 yılında beden eğitimi öğretmeni olarak mezun  olup Kıbrıs’a dönmüş.

1958 yılında Limasol Teknik Okulu’nda öğretmenliğe başlamış. 1958-1959 futbol sezonunda Doğan Türk Birliği’nde oynayarak bu takımda aynı sezon 1.Lig şampiyonluğunu yaşamış. 1959 yılında Lefkoşa’ya Haydarpaşa Ticaret Lisesi ve Bayraktar Ortaokulu’na tayin olmuş. Küçük Kaymaklı’nın 1.Küme’ye çıkması üzerine 1959 yılında bu takımda futbol oynamaya ve antrenörlük yapmaya başlamış. 1962-1963 futbol sezonunda Küçük Kaymaklı’nın 1.Lig şampiyonluğunu kazanmasında büyük pay sahibi olmuş. Yurt dışından gelen futbol takımlarına karşı karma takımlarında yer almış. 1963 yılında İngiltere’de beden eğitimi ve futbol üzerine kurs görmüş.

25 Aralık 1963’te iki toplumlu çatışmaların Küçük Kaymaklı’ya sıçramasıyla birlikte burada vurularak vefat etmiş ancak naaşı vurulduğu yerden alınamamıştı…

25 Aralık 1971’de Bayraktar Ortaokulu B adı, Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu olarak değiştirilmişti. Küçük Kaymaklı Spor Kulübü’nün kullandığı ve 1977 yılında hizmete giren stadyuma da adı verilmişti.

 

GÖKSEN İNCE’NİN ANLATTIKLARI…

Mayıs 2011 tarihinde bu sayfalarda “kayıp” İbrahim Latif’in eşi Göksen İnce’yle röportajımıza yer vermiştik… Göksen İnce’nin tek “kaybı” yalnızca eşi İbrahim Latif değil, aynı zamanda dayısı Hüseyin Ruso’ydu da… O günlerde bu sayfalarda yayımladığımız röportajında, “kayıp” dayısı Hüseyin Ruso’yu da anlatmıştı… Göksen İnce röportajımızın ilgili bölümünde şöyle demişti:

SORU: Kaç yaşındasınız Göksen Hanım?
GÖKSEN İNCE:
1948 doğumluyum, 63 yaşındayım...

SORU: Annenizin, babanızın adı nedir?
GÖKSEN İNCE:
Annemin adı Meryem, babamın adı Mehmet... Annem Rusolar’dan, babam da Paralikler’dendi...

SORU: İkisi da Kaymaklı’nın ünlü ailelerinden... Kaç kardeşsiniz?
GÖKSEN İNCE:
Biz beş kardeşiz, üç kız, iki oğlan. En büyükleri benim.

SORU: Herhalde Kaymaklı’da okula gittiydiniz...
GÖKSEN İNCE:
İlkokulu Küçük Kaymaklı’da okudum, orta ve liseyi Kız Lisesi’nde okudum.

SORU: 1963’te kaç yaşındaydınız?
GÖKSEN İNCE:
15 yaşındaydım...

SORU: Kaymaklı’dan 1963’te neler kaldı aklınızda?
GÖKSEN İNCE:
Mesela benim aklımda kalan 63’te, son gece, kaçmadan önce, 24 Aralık gecesi yani (25’inde ayrıldık), benim hatırladığım bir işçimiz kalırdı fırında, yanımızda... Resmini da geçen gün buldum, nereden elime geçti o fırının resmi, bilemeyeceğim. Rahmetlik babamla Salih dayım, Salih Ruso çalıştırırdı fırını. Ve hemen onların yanında da bizim evimiz. İşçimiz geldi, bizim evde düştü, “Rumlar fırına girdi!” diyerek. O zaman bizi, pencerelerden, duvarlardan atlatarak, kiracımızın evine geçirdiler. O gece hiç uyumadık sabaha kadar. Sabahtan komşu deyince “Göksen sen hiç uyumadın, kalk yat biraz”, o zaman kalkıp yattım ben biraz. O arada Kaymaklı boşalmaya başladı.

SORU: Fırın neredeydi?
GÖKSEN İNCE:
Kaymaklı’nın ortası... Kuyu vardı, meydanlık... Oradaydı evimiz da. Cami az uzaktaydı bize, kilise da öyle... Kiliseyle cami zaten yakın yakındır.

SORU: Ondan sonra kaçtınız, nereye gittiniz?
GÖKSEN İNCE:
Hamitköy’e, 25’inde Hamitköy’e gittik. Yolda giderken halkı kamyonlara toplarlardı. Bir kamyona da beni bindirdiler, ne annem, ne babam, ne kardeşlerim, hiç kimsesi yoktu yanımda. Kaçarken öyle ani bir kaçışma oldu. Kamyonda rahmetlik Goççino dediğimiz birisi “Ruso’yu da vurdular, Ruso’yu da kaybettik” dedi. Orada duydum... Ama Hamitköy’e gittiğimde mesela rahmetlik anneannem, dedem, işte “Hüseyin nerede?”, annem düşer bayılır, “Hüseyin nerede?” Herkes Hüseyin’i arar ama ben konuşamadım...

SORU: Hüseyin Ruso neyiniz olurdu?
GÖKSEN İNCE:
Dayım olurdu. Ondan sonra ilk yangın bizim evimizde çıktı, bizim evimizi yaktılar. Hatta dayımın resminin gözlerini oymuşlar, sonunda babam gittiydi yani eve, dayımın resmini gözleri oyuk bulmuş yani orada bir kenarda atılı, yanık... Rahmetlik dedemle, rahmetlik Mustafa Ruso dayım (o da 74’te şehit oldu), gittiler dayımın cenazesini almak için, denince “Ölüdür, kaldı” falan, cenazeyi almak için gittiklerinde...

SORU: Nerede vurulduydu dayınız Hüseyin Ruso?
GÖKSEN İNCE:
Üsküdar Bar’ın karşısında, tarlada, açıkta... Şimdi oraya asker anıt yaptı... Orasıdır dediler ama tabii yattığı yeri bilmiyoruz.

Gittiğinde rahmetlik dayımı alsın, çingenelerle beraber gittiler, erkek çingenelerle. Gittiğinde bulmuşlar dayımı, yüzünkoyu yatır, tutmuş onu çevirdiğinde, deri ceketinden sigarası düşmüş... Çingeneler tabutu almış, gelirlerken, dayımı yakalamışlar. Mustafa Ruso dayımı yakalamışlar. Dedem bu defa çingenelernan geri Hamitköy’e döndü, cenazeyi alamadan. Tabuta da koydular fakat alıp getiremediler. Orada büyük dayım, Mustafa dayım esir gitti... 28-29 Aralık 1963 olabilir bu çünkü duruldu da ona göre gittiler.

SORU: Zaten Rumlar hemen girmediydi Kaymaklı’ya, sonra girdilerdi...
GÖKSEN İNCE:
Rumlar sonunda girdi. Rumlar Üsküdar’da saklıymışlar. Dayımın oraya gittiğini görünca çıkmışlar, almışlar kendini. Dayımın anlattığı oydu... Rumlar yerleşmişler Üsküdar Bar’a, saklanmışlar... Onu görünca çıkmışlar dışarı ve onu yakalamışlar. Ama gene orada Mustafa dayımı bir Rum kurtarmış. “Korkma” demiş kendine, “yalnız üstünde ne varsa seni belli edecek olan, seni ele verecek olan, onları yok et, korkma” demiş kendine. O zaman esir gitti, tekrar çıktı o esirlikten...

SORU: Zaten Cikko Manastırı’nın Lefkoşa’daki binasına gidenler bir tamam geri geldi. Onlardan “kayıp” yoktur... Makarios o dönem Yunan Alayı ELDİK’i aramış, birileri yani mesela Sampson’un adamlarının gelip da manastırdaki Kıbrıslıtürkler’i alıp gitmesin diye, ELDİK korumuş manastırdakileri diye anlatılır hep... Kaymaklı’dan insanları “kayıp” eden takım, bunları da “kayıp” edebilir diye böyle bir önlem almışlar o zaman...
GÖKSEN İNCE:
O Rum sağlamış dayımın manastıra gitmesini...  Dayım onların içindeydi, sonra geri döndüydü...

SORU: Hamit Mandrez’de ne kadar kaldıydınız?
GÖKSEN İNCE:
Okullar açılınca mecburen bizi yurda verdi annem, okulun yurduna verdi, orada okulumuza devam edelim diye... Ama bu arada da, rahmetlik Mustafa dayımın dükkanını bilmem bilirsanız, eskiden Kemal Deniz’in karşısında elektrik malzemesi satardı, “Ruso”... Onun altında ambarı vardı, o ambarı boşalttılar, yandaki dükkanı boşalttılar, sonunda aile yani annem da geldi, dayım da geldi, yengem da geldi, o dükkanların içine yerleştiler. Biz yurtta... Ondan sonra bize Makarna Fabrikası’nın orada bir ev verildi, oraya taşındık, artık aile olarak kaldık. Ama rahmetlik babam mesela mevzideydi...

SORU: Neredeydi babanız?
GÖKSEN İNCE:
Hamitköy’de, Koçero tepelerinde...”

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 8689 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar