1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Kapıları kapatacakmış...
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Kapıları kapatacakmış...

A+A-

Akel Genel Sekreteri Andros Kiprianu bir radyo programında, Anastasiadis’in “sosyal buluşma” adı altında gerçekleştirdiği Ulusal Konsey toplantısında “kapıların kapatılması konusunun da araştırıldığını ve bu konuda gerekli incelemenin yapılacağını söylediğini” açıkladı.

Bu durum gerçekten düşündürücüdür. Anastasiadis’in kapıları kapatacağı yok. Ama böyle bir şeyi gündeme getirerek ulusal konseyde tartıştırması bile barış ve çözüm yanlılarını derin derin düşündürmelidir.

Anastasiadis hala 1960 yılında, o günün iki kutuplu dünya koşullarının yaşandığı konjonktüre uygun olarak, ortaklaşa kurduğumuz “Kıbrıs Cumhuriyeti devletini” kendi malı sanıyor. Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını dilinden düşürmeyerek bu hakkın sadece kendisine ait olduğunu varsayıyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak devletimiz olduğunu ve bu devlette kendisinin ne kadar hakkı varsa benim de o kadar hakkım olduğunu unutuyor. Ya da görmezden geliyor. Nasılsa ortak devlet iki taraftaki ayrılıkçılar sayesinde sadece 3 yıl yaşayabildi. Ağustos 1960’da kuruldu, Aralık 1963’de parçalandı. Kıbrıslı Türkler o tarihten itibaren ortak devletin hiçbir organında temsil edilmediği gibi seçme ve seçilme haklarını da kullanamadı.

1960 yılında iki toplumlu bir ortaklık devleti olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti tam 54 yıldır tek toplumlu olarak yoluna devam ediyor. Rum toplumu yarım yüzyılı aşan bu sürede Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi malları olduğunu iyice kanıksadılar. Bu nedenle paylaşmaya yanaşmıyorlar.

Hem paylaşmaya yanaşmıyorlar, hem de sanki öteki toplum hiç olmamış, sanki bu devlet kurulurken sadece kendilerinin malı olarak kurulmuş ve kendileri her istediklerini yapabilecekmiş gibi davranıyorlar.

İşte bu nedenle bize kimlik ve pasaport veriyorlar, bizi vatandaşları olarak kabul ediyorlar ama kendi vatandaşlarına kapıları kapatabilecekleri konusunu en yüksek düzeyde tartışmaya açabiliyorlar.

Bu nasıl bir anlayıştır?

Bu nasıl bir bencilliktir?

Bu nasıl bir sahiplenmedir?

Benim kendi anayurdumda serbestçe dolaşmamı kim hangi hakla engelleyecek.

Bundan da daha önemlisi bunu gündeme getirerek Kıbrıslı Türkleri yok saymanızı, bu ülkenin sizin kadar eşit hak sahibi olmadıklarını düşünmenizi hiç ama hiç kabul etmiyoruz.

Burada asıl sorun budur. Rumlar bu devletin sadece kendilerinin olduğunu ve bu nedenle Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya yanaşmak istemiyorlar.

Kıbrıslı Türkler de benzer yaklaşımı içselleştirdi. Kıbrıslı Türkler de artık Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin Rumların malı olduğunu kanıksadı. Zaten hiçbir zaman kendi malı olduğuna inanmamıştı. Ama 54 yıl sonra artık bunu tamamen içselleştirdi.

Kıbrıslı Türkler bu içselleştirmeyi daha da ileri boyutlara taşıdı. Bugün masada olan ve olası çözümle birlikte kurulacak olan ortak federal devleti de bir Rum devleti olarak görüyorlar.

Bunu Rumlar da böyle görüyor. Bu nedenle masada Kıbrıslı Türkler daha çok yetkinin kurucu devletlerde olmasını gündeme getirirken, Rumlar da aksine daha çok yetkiyi federal merkezi yönetime bırakmaya odaklanıyor.

Bu kanıksama iki tarafa da yanlışlar yaptırıyor. Ama bugünlerde hem hidrokarbon kaynaklarının sahiplenilmesi, hem Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakları hem de öte yandan kapıların kapatılmasını gündeme getirerek tartışmaya açan Rum yönetimi bu ülkeye, bu ülke insanına ve geleceğine hiç de katkı yapar noktada değil.

Umarım bu yeni trend erken sonlandırılır ve çözüm masası yeniden çalışmaya başlar. Çünkü aksi bütün Kıbrıslılara ve bölge halklarına acıdan başka birşey getirmez.

 

 

 

Bu yazı toplam 2370 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar