1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Kaos ve patinaj ekonomisinde takıldık”
“Kaos ve patinaj ekonomisinde takıldık”

“Kaos ve patinaj ekonomisinde takıldık”

Ekonomist Necdet Ergün’den ülke ekonomisine ilişkin önemli tespitler

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Ekonomist Necdet Ergün,  “Kıbrıs’ta büyük değişim, başkanlık sistemine geçip yasama ile yürütmeyi ayırdığınız gün olur” diyerek, “Ondan önce kimse daha büyük bir beklenti içerisine girmesin.  Biz bu sistem içerisinde uzun yıllar orta gelir tuzağına takıldık. Bu parlamenter ve seçim sistemi ile  ve askıda Kıbrıs sorunu ile “ uzun yıllar “ kaos ve patinaj ekonomisi yapmaya devam ederiz” açıklamasında bulundu.

 “Parlamenter sistem fetişizmden kurtulmalıyız. Çünkü bu parlamenter sistem bizi esir aldı” ifadesinde bulunan Ergün, “Koalisyon batakları bizi perişan etti. O nedenle 40 yılda 40 tane hükümet ile bir ileri bir geri gidiyoruz” dedi.

Al gülüm-ver gülüm ekonomi-politiği ilişkileri içerisinde “ avanta ve kayırma” düzeni üzerinden özellikle devlet ile vatandaş arasında “ adalet zedelendi, fırsat eşitliği bozuldu,  vergi bilinci, vatandaşlık kavramı, aidat kavramı ” zedelendi. Yani bir devleti devlet yapan, devletle vatandaş arasındaki bütün hassas ilişkilerin çoğunu tarumar ettik” vurgusunda da bulundu.

Ekonomist Necdet Ergün ile bu hafta ülke ekonomisini, yaşananları ve çözüm önerilerini konuştuk.

  • YENiDÜZEN: Her döviz yükselişinde ‘Euro’ya geçilsin fikirleri ortaya çıkıyor. Sizce mümkün mü?
  • Necdet ERGÜN: Mümkün ama bu saatten sonra çözüm olmadan rasyonel mi? O tartışılır. Biz şu an TL’yi, defacto TL olarak kullanıyoruz. TL’yi Türkiye ile para birliği, merkez bankası birlikteliği içerisinde kullanmıyoruz. Bundan dolayı da çok sıkıntılar, hasarlar var. Özellikle ,paranın maliyetinde(hatta enflasyona etkisinde bile),kredi finansman piyasasında vs… Dolayısıyla TL’yi kullandığımız gibi aynı modelle defacto olarak Euro’yu da ,hatta istersek altını bile kullanabiliriz, fark etmez. Çünkü bir “para birliği” içerisinde kullanmıyoruz bunu. Ama bu saatten sonra geçmemiz doğru mu? O tartışılır. Bence bu son süreçle Kıbrıs sorununda nihai yol ayırımına göre karar vermeliyiz. Buna göre ya EURO’ya (çözüm olacaksa) ya da  TL PARA BİRLİĞİNE girmeliyiz (çözüm olmayacaksa)…  Ben uzun yıllar Euro’ya geçilmesini savundum.  Geçilebileceğini söylüyorum ama içinde bulunduğumuz şartlarda Euro’ya geçilmesinin tahmin ettiğimiz gibi paradan kaynaklan birçok sorunu çözmeyebilir, belki başlangıçta EURO tampon olur direkt etkilerde ama indirekt olarak Türkiye ile yüksek ekonomik entegrasyon etkisinden dolayı yine etkileniriz,çünkü çok yakınız ve büyük kütlenin çekim etkisindeyiz…

“Başka para birimine geçsek bile Türkiye’nin ekonomisi ve TL’nin her zaman bizim üzerimizde etkisi olacaktır.  Çünkü Türkiye ile ekonomik entegrasyon ilişkisi var.”

 

  • YENiDÜZEN: Neden bu fikriniz değişti?
  • Necdet ERGÜN: Biz Türkiye ile yakın ekonomik entegrasyon ilişkisi içerisindeyiz. Türkiye’nin kapsama alanındayız yani. Çok yüksek ve farklı kanallardan ekonomik entegrasyon ilişkimiz var. Dolayısıyla biz TL’nin para sahasındayız ve TC ekonomisinin verilerinin-sebep/sonuç dinamiklerinin entegrasyon etkisi içerisindeyiz. Biz başka para birimine geçsek bile Türkiye’nin ekonomisi ve TL’nin her zaman bizim üzerimizde etkisi olacaktır.  Çünkü ekonomik olarak en güçlü bağımız Türkiye ile… Düşünün Euro’ya geçtik bir takım konularda fiyat istikrarı sağladık(ki başlangıçta olur),  daha stabil para elde ettik,  halbuki 1 yıl içerisinde Sterlin dolar karşısında yüzde 30’dan fazla değer kazandı. Yani,diğer paralar da birbirleri arasında devalüe oluyor. Euro’ya geçtiğimiz zaman Türkiye ekonomisinde TL üzerindeki bütün dalgalanmalar da buz kez bize İNDİREKT olarak kuzey ekonomisine yansıyacaktır. Tek farkımız, bu kez direkt parasal olmayacaktır. Dolayısıyla Euro’ya geçmek çözüm olmadan görece bir istikrar getirebilir ama tahmin ettiğimiz gibi yakın ve güçlü bir Türkiye entegrasyon etkisinden dolayı çok da büyük bir rahatlatma getirmeyebilir.
    Benim düşüncem şu; şu Kıbrıs müzakerelerini son kez bir görelim,eğer bir şey olmaza “ en doğrusu Türkiye ile TL para birliğine  girmektir. Yani,kısa vadede çözüm olmayacaksa;  Euro birliği olduğu gibi TL ve Türk Merkez Bankacı sistemi içerisinde Türkiye ile para birimi entegrasyonunu gerçekleştirmeliyiz. Bu aslında birçok şeyi, birçok anomaliyi ortadan kaldıracağı gibi, bize zamanla makro ekonomik  ve para politikası arasındaki uyumu da getirecektir. Para birliği bize bir süre sonra topuz zoruyla ekonomide doğru adımları da atmamızı zorlayacaktır, ve  inanın paranın maliyeti, ve enflasyon üzerinde de çok önemli sinerjiler yaratacaktır….
     
  • YENiDÜZEN: Bu düşüncenizin kısa zamanda hayat bulması mümkün mü?   
  • Necdet ERGÜN: Mümkündür. Ama önce şu 16 Nisan’ı da bir görelim.Tabii TL para birliği eşzamanlı Kuzeyle ilgili atılması gereken büyük değişim-dönüşüm paketinin bir parçası olacaktır. Yani, açıkça söylemek gerekirse söylediğim TL ile para birimini gerçekleştirmek aynı zamanda büyük bir değişim dönüşüm programı ve vizyonu ile alakalıdır. Yani bunu yaptığımız zaman artık Kıbrıs’ta kısa vadede müzakerelerden bir çözüm beklentimizin ortaya konmayacağını ortaya koymanız gerekir. Dolayısıyla mümkündür karar verildikten sonra yapılabilir.

 “Kesinlikle başkanlık rejimine geçmeliyiz. Yürütme sorununu çözmeden hiçbir şey yapamayız”

 “Başkanlık sistemine geçilmelidir”

  • YENiDÜZEN: Bunun bir siyasi karar olacağını söylediniz Türkiye ile de önerdiğiniz şeklin olmadığını düşünürsek şu an ki mevcut durumda ne olabilir?
  • Necdet ERGÜN: Şu an en kötüsünü yaşıyoruz. İki arada bir derede kaldık. Çünkü esas ana rotamız netleşmeden hiçbir zaman Kuzey Kıbrıs’ta tahmin ettiğimiz gibi yaşam kalitemiz, standartlarımızın artacağı, refah seviyemizi artıracak ekonomik bir rotaya girmemiz çok kolay değil. O rotaya girmemiz için eş zamanlı birçok makro ekonomik adımlar atmamız gerekir. Dolayısıyla kısa vadede şu an bir belirsizlik ve Kıbrıs sorunundan dolayı “askıda hayatlar” yaşıyoruz. Bu da siyasete ve yaşamın her alanına yansıyor.Kıbrıs sorunu, inanın bir çok alanda kuzeyde ölümcül motivasyonlar mekanizmaları yaratıyor.. İçine girdiğimiz dönemde de(16 nisan) hakikaten çok büyük yol ayırımındayız. Bu yol ayırımında karar verdiğimiz zaman;  o yol ayırımında artık yeni hikayeler yazmamız gerekiyor.

 

 “Bir devleti devlet yapan, devletle vatandaş arasındaki bütün hassas ilişkilerin çoğunu tarumar ettik.”

Ama Kıbrıs’ta çözüm olsa da olmasa da birinci yapmamız gereken şey kesinlikle uzun vadeli, istikrarlı, verimli, icraatçı, sorumlu hükümetler yaratmalıyız en az 5 yıllık. Bu hükümetlerle ilgili bir başkan kendi hükümetini, kabinesini, bürokrasi kadrosunu oluşturmalı ve ona 5 yıl anahtarı teslim edip kendi programını uygulama fırsatı vermeliyiz. Bunun için de bence ilk yapılması gereken kesinlikle başkanlık rejimine geçmeliyiz. Çünkü 40 yılda 40 hükümetle koalisyon bataklığı içerisinde kesinlikle zannettiğimiz gibi yapısal sorunlarımızı çözecek ekonomide bizi zıplatacak bir program ortaya koyamayız. Çünkü 1-2 yıllık hükümetlerle koalisyon bataklıklarıyla böyle büyük değişim ve dönüşümleri gerçekleştiremezsiniz. Bu anlamda, bu hükümeti ben reform hükümeti görmüyorum.  Bu hükümeti “ restorasyon ve tamirat hükümeti ” olarak görürüm.  Hükümetten orta gelir tuzağından bizi zıplatacak, yaşam kalitesini artıracak, refah getirecek, bizi ekonomide doğru rotaya sokacak büyük bir değişim, dönüşüm programı beklemiyorum. Ama şunu bekliyorum ve onu da yapıyorlar ve başarılıdırlar;  Kuzey Kıbrıs’ta ne yazık ki çok ciddi şekilde uzun yıllar içerisinde ekonomik- politiği aksaklıklardan dolayı şöyle bir yapı oluştu; biz devleti “ avanta ve kayırma düzeni ” üzerinden konumlandırdık.  Buna göre;  bir siyasetçi profili çıktı, buna göre bir devlet ve vatandaş yapısı oluştu. Dolayısıyla al gülüm -ver gülüm şartları içerisinde avanta ve kayırma üzerinden özellikle devlet vatandaş arasında adalet zedelendi, fırsat eşitliği bozuldu,  vergi bilinci, vatandaşlık kavramı, aidat zedelendi. Yani bir devleti devlet yapan, devletle vatandaş arasındaki bütün hassas ilişkilerin çoğu tarumar oldu. İşte Tufan Erhürman başkanlığındaki hükümetin özellikle en büyük başarısı ve yapabileceği budur , yani devlet olgusunu söylediğim kavramlarla yerine yeniden oturtmaktır. Bunu icraatlarıyla, vizyonu ve tavrı ile yapacak. Bundan daha büyük değişim ve dönüşüm beklemiyorum. Ama Kıbrıs’ta büyük değişim başkanlık sistemine geçip yasama ile yürütmeyi ayırdığınız gün olur. Ondan önce kimse daha büyük bir beklenti içerisine girmesin.  Biz bu sistem içerisinde orta gelir tuzağına takıldık ve  “ Kaos ve Patinaj ekonomisinde” yaşamaya devam ederiz.

 “Biz bu sistem içerisinde debelenerek sonunda son 10 yıldır orta gelir tuzağına takıldık. KKTC demek kaos ve patinaj ekonomisi demektir”

 

  • YENiDÜZEN: Kaos ve patinaj ekonomisinden kastınız nedir?
  • Necdet ERGÜN: Biz yaklaşık 10 yıldır patinaj ekonomisindeyiz zaten.Uzun yıllardır da kaos ekonomisindeyiz. Biz gerçek anlamda büyümüyoruz,büyüme kaliteli değil ve kalkınma düşük . 10 yıl içerisinde yaklaşık olarak reel anlamda TL bazında da  yüzde 15 civarı büyüdük.  Aynı dönemde Türkiye yüzde 50’den fazla büyüdü. Bakın, Biz son 10 yılda kamu borç stoğunu artırdık, çok ciddi şekilde özel sektör borcu, tüketici borcu arttı, gelir dağılımı bozuldu,satın alma gücü düştü. Kamu ve finansman açığı, bütçe açıkları görece eskiye göre azalmasına rağmen halen daha çok yüksek.Milli gelir 13-15 bin dolar arasında takılıp kaldı. Bankacılık sektöründe kullanabileceğimiz kaynaklarımız azaldı,kredi –mevduat oranı % 70’leri geçti zaten. Çok ciddi gizli şüpheli alacaklar oluştu. Yani KKTC ekonomisi 10 yıl içerisinde orta gelir tuzağına takılıp kaldı. Bu tuzaktan da çıkamıyor. Yani patinaj yapıyoruz.
    Şimdi gelelim KAOS ekonomisine… Kaos ekonomisi bu söylediğim istikrarlı, uzun vadeli, icraatçı sahipli sorumlu hükümetlerin çıkmamasından dolayı ekonomide rotasız, öngörülebilir bir vizyon ve hedef ve programlarla ilerleyemiyoruz.
    Yani ne demek; inanın KKTC ekonomisi daha neyi üretip, neyi üretmeyeceğine karar vermedi. En büyük vahim bu .Anormal derecede yanlış teşvikler, sübvansiyeler,  yanlış makro ekonomik politikalarla ve birbiriyle uyumsuz(sektörel) makro ekonomik politikalarla,aptalca yasakçı ve korumacı ithalat rejimi ile ve eksik/yetersiz özelleştirme- liberalizasyon politikalarıyla,kendi kendimize yarattığımız elverişsiz yatırım iklimi icraatlarıyla, rotası belli olmayan, “ çorba gibi kaotik bir ekonomi yarattık.”
    Dolayısıyla böyle bir ekonomide yerli ve yabancı yatırımcılara doğru mesaj ve sinyaller, öngörülebilir güven verici politikalar veremezsiniz. Vermediğiniz zamanda çorba olur.
    Yani şunu demek istiyorum… Kuzey ekonomisi,üniversite ve turizm sektörleri lokomotifliğinde  hizmetler sektörlerine dayalı bir ekonomidir. Normalde böyle olması lazımdır. Bunu net olarak ortaya koyarken de, yanına bir ekonomik programda “ tarım ve sanayi tamamlayıcı olarak koymanız ” gerekir. Halbuki biz tarımı ve sanayiyi rekabetçi olarak koyuyoruz. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum; daha neyi üretip üretmeyeceğimize karar vermedik.  Bundan dolayı piyasalara yanlış mesajlar ve sinyaller verdiğimiz için beklentileri de kötü yönetiyoruz. Kaynak israfı yapıyoruz. Bu şartlarda bile ekonomiyi başka rotaya yürütme potansiyeli olmasına rağmen kendi hatalarımızdan dolayı beklediğimiz potansiyeli açığa çıkaramıyoruz ve bastırılmış potansiyeller üzerinden debeleniyoruz. O yüzden Kuzey Kıbrıs’ın  net bir ekonomik vizyonu yoktur. Güçlü büyüme ve değişimi öngören bir ekonomik programı yoktur. Hedefleri, prensipleri, ilkeleri, enstrümanları doğru teşvik, vergi politikaları dizayn edilmiş bize uygun bir programı yoktur.
     
  • YENiDÜZEN: Ekonomide bir programın olmamasının sorumlusu sadece siyasiler mi yoksa bireyler de mi sorumludur?
  • Necdet ERGÜN: Hepimiz. Parlamenter sistemin bize yarattığı koalisyon bataklarından dolayı bu sistem bizi esir aldı. Biz kötü çocuklar değiliz. Hepimiz birer birer çok iyi çocuklarız ama yönetişim problemimiz var, işbirliği yapma sorunumuz var. Bu da işte sistematik riskten kaynaklanır. Sistemin parçalarını nasıl dizayn ederseniz, içinden o tür insanlar çıkar. En vahimi bu sistem,  insan kaynaklarını ölümcül motivasyon mekanizmalarından dolayı tarumar ediyor. Çünkü burada önce yönetişim sorununu çözmemiz gerekiyor. Bu parlamenter sistem fetişizmden kurtulmalıyız. Çünkü bu parlamenter sistem bizi esir aldı. Koalisyon bataklarında bizi perişan etti. O nedenle 40 yılda 40 tane hükümet ile bir ileri bir geri gidiyoruz.  Büyük yapısal dönüşümleri değişim ve dönüşümleri önümüzü açacak büyük hamleleri yapacak programları da ortaya çıkaramıyor.

 “Kuzey Kıbrıs’ta çok ciddi kamusal bataklıklar var. Bu kamusal bataklıklar artık halı altına süpürecek durumda değil.”

“Kamusal bataklıklar halı altı edilemez”

  • YENiDÜZEN: Bir ekonomik kriz bekliyor musunuz?
  • Necdet ERGÜN: Kuzey Kıbrıs’ta çok ciddi kamusal bataklıklar var. Bu kamusal bataklıklar artık halı altına süpürecek durumda değil. Bunlara müdahale ettiğiniz anda yaygaraların kopacağı alanlardır. İşte bunun için de büyük değişim ve dönüşüm programlarına ihtiyacımız vardır. Bunlar olmadan ekonomide muazzam bir büyüme perspektifini, ekonomiyi doğru rotaya ve vizyona oturtup oradaki sinerji ve enerjiyi çıkaracak bir vizyonu oturtmadan bu yapısal sorunlara böyle kamusal bataklıklara müdahale etmeniz çok kolay değildir çünkü bunlar acılardır. Yani buralarda acı çekeğiz, güllük gülistanlık çözümler olmayacak.
  • YENiDÜZEN: Kamusal bataklık derken nedir ifade etmek istediğiniz biraz açar mısınız?
  • Necdet ERGÜN: Bütçenin transferler kaleminde,maaşlarda muazzam derecede ağır sorunlar var. Oraya müdahale edilmeli. Sosyal güvenlikle ilgili sorunlar var, açıklar var. Bütçe dışı idarelerde,KİTL-‘lerde sorunlar var.Belediyeler ile ilgili sorunlar var. Kamu bankalarıyla ilgili sorunlar var. Tüm kamusal alanda muazzam bir bataklık ve anomali vardır.  KKTC 1990’larda çöken eski Sovyet blok ülkeleri vardı ya onlara benziyor.

 “Suni saadet zinciri kurduk”

  • YENiDÜZEN: Peki ayağa kalkmamız için ağır bir darbe mi almamız gerekiyor?
  • Necdet ERGÜN: Ayağa kalkmak için 3 şansımız var. Birincisi; tepeden çözüm, yani Kıbrıs’ta bir çözümle tepeden burayı toparlamak. Bu en kolay ve en hızlısı. İkincisi dipten. Yani Türkiye hakikaten bize yardımı kesecek ya da çok kurallı verecek biz de burada çökeceğiz. İnanın bana çökmek iyidir. Çünkü suni saadet zincirlerinde yanlış bir dünya kurduk biz. Dolayısıyla burada suni, sürdürülebilir olmayan sektör ve lobiler oluştu. Buna bağlı bir devlet var ortada. O nedenle çökersek bedel ödeyeceğiz ama bu çökmenin sonucunda daha iyi bir ekonomik modele doğru gideceğiz ve daha iyi bir siyaset ve siyasetçi ve vatandaş profili yakalayacağız. İstiyor muyuz bunu? ne yazık Türkiye’de bırakmıyor bunu. Dolayısıyla “ üçüncü ara çözümdür” . Türkiye ile beraber Kuzey Kıbrıs’taki akil insanlar ve siyaset birlikte yeni bir program-hikaye ve proje dizayn etmesi gerekir. Bu paketin içerisinde başkanlık rejimi olmazsa olmazdır. Bu bölgede yeniden bir hikaye yazacağımız ekonomik program olmalıdır. Türkiye ile ekonomik entegrasyon fırsatlarını ve tehditlerini birlikte düşünerek buna uygun bir dizayn yapılmalıdır. Bu yapılabilir ve muazzam fırsatlar var. Bir diğeri de eş zamanlı Taşınmaz Mal Komisyonu’nda da hamleler yapmamız gerekir. Benim gördüğüm Kıbrıs’ta içine girdiğimiz orta gelir tuzağından ve büyük yapısal sorunlardan kurtulmak için bu “ üçlü paketi” yapmalıyız. Ama burada da Kıbrıs konusunda karar vermeliyiz. Bir önerim var; hiç müzakerelere bakmaksızın,ki iki konfederal yapıda AB içerisinde bir çözüm modeli bence küçük bir fırsat penceresidir. Bunu bir yerde tutarak, ya da buna erişmek için Kuzey Kıbrıs’ta bu üçlü paketle beraber Kuzey Kıbrıs’ı komple “ serbest ekonomik bölgeye ” dönüştürelim ve yeni bir hikaye yazalım. İnanın bu çözüm olsa da olmasa da bize bir hayat verir. Bu arada da, hem güney, hem de AB bizi eğer AB’de istiyorlarsa onlara da bir dinamik olur ve gelirler ve bizi daha iyi anlarlar. Eğer gelmezlerse de ,biz yolumuza gideriz. Ama bu adımı atmalıyız. Ama bu adımı atmadan, kendi hikayemizi yazmadan, pasif olarak beklersek askılı hayatlarda hepimiz çürüyeceğiz.  

 

yeniduzen-satin-aliniz-232.jpg

Bu haber toplam 3120 defa okunmuştur
Etiketler :