1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kalbur saman içinde değil, devletçilik oynanan bir yerde…
Kalbur saman içinde değil, devletçilik oynanan bir yerde…

Kalbur saman içinde değil, devletçilik oynanan bir yerde…

 Belki belediye reklam amacı gütmüştü, ama bize de bu müthiş sahneyi izleme ve oyunculuğumuzdan ve rejimizden utanma şansını vermişti.

A+A-

Feminist Atölye - FEMA
feministatolye2016@gmail.com

 

Tüm hafta, herkes, her yerde aynı konuyu konuşuyordu. Komşuların ‘pis’ şikâyeti ile temizlik yapılan evin ve o evde yaşadığı söylenilen kendi çocuk annenin haberini, iş yaptım, temizledim diye sosyal medyadan reklam gibi paylaşan Girne Belediyesi sayesinde aslında bu ülkenin devletçilik oyunundan gene müthiş bir sahne izledik.

 Belki belediye reklam amacı gütmüştü, ama bize de bu müthiş sahneyi izleme ve oyunculuğumuzdan ve rejimizden utanma şansını vermişti. Yaşadığı söylenilen evin hali ne olursa olsun, 15 yaşında bir kız çocuğu, en fazla 13 yaşında doğurduğu bebeği ile ve beş aylık hamile haliyle tek başına yaşamaya çalışıyordu! Bu resimde utanmamız ve üzülmemiz gereken sadece evin pis ve insanlık onuruna yaraşır olmayan hali değil, bir çocuğun bu ülkede bu şekilde yapayalnız kalabilmesi düştüğü çatlaklardı. Ve bizim bu çatlakları bir türlü giderememiş olmamızdı. İşin daha da üzücü yanı, kendine sivil toplum, hukukçu, hak savunucusu diyen kişi veya kurumların da bu durumun vahametinin farkında olmaması.

Pislik içinde resimleri yayınlanan eve gelene kadar, kabaca bu kız çocuğunun başından geçen ve bizlerin utanması gereken olayları sırayla inceleyelim. Birincisi ve aslında devletin devletçilik oynadığının en büyük kanıtı, bu kız çocuğu tahminen 12-13 yaşlarında iken hamile kalıyor. Bu olay ayrıca, kız çocuğu ebeveynleri ile birlikte iken ya da en azından onların himayesinde iken oluyor. 2014 yılında değişen Fasıl 154 Ceza Yasasının 153’üncü Maddesi ‘On Altı Yaşından Küçük Çocuğa Cinsel Tecavüz’ suçunu 154’üncü Maddesi ise ‘Çocuğun Cinsel İstismarı’ suçunu düzenlemektedir. Bahsi geçen bu çocuğun, 12-13 yaşında hamile kalmış olması demek, suç teşkil eden ilgili fiilin veya fiillerin bir faili bulunduğunu ve bu kişiye karşı hiçbir işlem yapılmadığını gösteriyor. Kız çocuğu hamilelik süresini ailesinin bilgisi dahilinde tamamlıyor ve devlet hastanesinde doğum yapıyor. Sosyal Hizmetler bu işe müdahil oluyor ama, kız çocuğunun annesi babası hem kızın hem bebeğin sorumluluğunu alacağını belirttiği için görevini yerine getirmiş sayılıyor. Kimse bu kıza karşı işlenen cinsel tecavüz suçunun peşine düşmüyor ve bu suça göz yuman ve kızlarının cinsel istismara uğramasını umursamayan aileye bu çocuğu yeniden iade ediyor!  Dahası bu kız çocuğunun neden hamileliğini neden tamamladığını ve bunun daha önce sonlandırılmadığını da sormuyor. Kürtaj yaptıran kadınları hapse atmakta elini korkak alıştırmayan devlet, çocuk istismarı ve çocuk tecavüzünden sorumluların ve buna yaltaklık edenlerin peşine dahi düşmüyor.

Çocuğun aileye iade edilişi de o ediş, sonra bu çocuk anne doğurduğu bebek ile ilgilenebiliyor mu, psikolojisi ne durumda, çocuk büyütmeye uygun şartlarda mı yaşıyor? Hiç bu sorular sorulmuyor. Üzeri örtülen bir dosya olarak raflardaki yerini alıyor.

Bu devletçilik oyunundan sonra, hikayenin gidişatı biraz bulanıyor maalesef. Tam olarak neler oluyor bilmiyoruz, ancak bu çocuk anne daha doğurduğu bebeği 2 yaşında olmadan yeniden hamile kalıyor. Bu arada, Sosyal Hizmetlerin çok güvenerek kızı da bebeğini de emanet ettiği, istismara göz yuman aile, adayı terk ediyor ve bebeğiyle birlikte bu çocuğu geride bırakıyor. Hamileliklerin herhangi birinden sorumlu erkek bu kişi midir, yoksa bu kız çocuğunun devamlı uğradığı istismarın örtüsü müdür bilinmez, bir de yurtdışında bulunan ‘nişanlı’ var bu sahnede. Kızdan en az 15 yaş büyük, yetişkin bir erkek. Bir de 15 yaşındaki bu çocuğu 2 yaşındaki bebeği ile bu kim olduğu bilinmez yetişkin erkeğin yanına göndermeye çalışan, hukuk yolu arayan ‘hukukçular’. Çocuk istismarını, tecavüzü romantize edip, 15 yaşında çocuğun nişanlısı mı olur, bu çocuk nasıl hamile kalır, bundan sorumlu kimdir diye sormayan ama onu ‘nişanlısına’ kavuşturmayı ulvi görev sayan insanlar. Sebepleri de şu: çocuk ailesinin yanına gitmek istemiyor, ‘nişanlısının’ yanına gitmek istiyor.

Bu insanlara sormak istiyoruz, sizce 15 yaşında ikinci hamileliğini yaşayan, resimlerde görüldüğü gibiyse sefalet ve pislik içinde, yanında kendisinden sorumlu hiçbir ebeveyni ya da yetişkin bir akrabası bulunmayan bu kız çocuğu bu çaresizlikler içinde, iki çocuğun ve kendi çocukluğunun yükü ile yabancı ve yetişkin bir erkeğe güveniyorsa, bu sağlıklı bir güven ilişkisi midir? Çocuk yaşta bir kız ile nişanlanan bir erkek, güvenilecek bir insan mıdır? Sizin uğraşmanız gereken bu mudur? Yoksa bu kız çocuğunun hak ettiği onurlu ve güvenli yaşama nasıl erişeceği ve onun bu halde bulunmasından sorumlu kişilerin nasıl tespit edilip cezalandırılacağı mı olmalıdır? Bizce tüm devlet yetkilisi ve bu olaya müdahil olmuş kurum ve kişilerin bir an önce bu çocuğun devlet koruması altında güven altına alınmasını sağlamaları ve bu işi dernekler, yardımseverler aracılığıyla geçici çözümler sunarak geçiştirmekle uğraşmamaları gerekmektedir. Bu çocuğa, vatandaş olup olmamasına, bir ebeveyn olup olmadığına bakılmaksızın onun durumunda bulunan çocuklara sunulan koruma şartları ne ise hepsinin sağlanması ve bir an önce bu olayda cezai sorumluluğu ve ihmali bulunan kişilere karşı gerekli işlemlerin başlatılması gerekmektedir.

Aksi takdirde bir hafta sonra bu haber manşetlerden düştüğünde, hafızalarda sönük bir hikaye olarak kalacak ve bir genç kızı devletçiğimizdeki çatlaklardan uçurumlara düşürmüş olacağız.

Biz FEMA olarak buraya kadar anlattıklarımızdan utanıyoruz! Ama asıl utanması gerekenin devlet olduğunu biliyoruz. Kendilerine bu utancı hatırlatmaya ve görevlerini yerine getirmeleri gerektiğini söylemeye devam edeceğiz!

 

 

 

Bu haber toplam 2104 defa okunmuştur
Etiketler : ,
Gaile 433. Sayısı

Gaile 433. Sayısı