1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. KAÇ KİŞİYİZ?
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

KAÇ KİŞİYİZ?

A+A-

İlk cümleyi yazıyorum ve genelde önceden niyet etmediğim bir yere sürüklüyor beni bu köşe yazıları. Kafamda sayısız düşünce ve duygunun uğuldadığı bir kargaşa var çünkü. Her pazar sabahı o kargaşadan çıkan bir metni sunmaya çalışıyorum size. Bazen benim de hayret ettiğim bir mucizevi sonuç bir aydınlanma hali çıkabiliyor ortaya. Kimi haftaysa yorgun ve kafası karışık bir yazıyla sonuçlanıyor bu çaba. Yine yazımı yazmak için erkenden kalktım şu anda idrak etmekte olduğum bu cumartesi sabahında. Bu dediğim üç saat önce gerçekleşmişti tabii. Bu üç saat boyunca eski yazılarımı okudum, kahvaltı, bir miktar ev işi derken sonunda kendime bir kahve yapıp yeniden geçtim bilgisayar başına.

Geçtiğimiz hafta boyunca içimi umutla dolduran dünyanın pek çok şehrinde gerçekleşen kadın yürüyüşleriydi. Neden İstanbul’a gidip yürüyüşe katılmadığım konusunda biraz sitem ettim kendime. Kafamdan geçmedi değil. Aslında 9 Mart’ta şiir dinletisi yapmam için adanın kuzeyindeki bir üniversite kolejinden aldığım davetti önceden bir plan yapmamı aksatan. Daha önceden de başıma gelmiştir bu. Bir heyecanlı öğretmen, öğrenci kulübü sizi arar ve davet eder. Kabul ettiğiniz zaman sevinç duyar ve bazı yazışmalar gerçekleşir. Sonra bir özür mesajı alırsınız. Sıkıntıyla uydurulduğu çok belli olan bir gerekçeyle etkinliğin iptal edildiği bildirilir. Nedenin politik olduğu çok nettir. Bazen o aşamaya gelinmeden, yani henüz bana ulaşılmadan adımın reddedildiği bilgisi de sızıyor kimi yerlerden. Bir ara adanın Kuzey’indeki değişimler umutlandırmıştı beni. Şimdilerde ise geçmiştekinden bile tehlikeli bir karanlığa doğru yol aldığımızı hissediyorum.

Bir değişim olacaksa bunu kadınlar ve bu erkek egemen kültürle derdi olan erkekler getirecek düşüncesindeyim son sıralar. Kadınlar bir toparlanabilseler, kendi aralarındaki gerilimlerden kurtulup ortak ve net bir hedefe doğru yürüyebilseler her türlü mucizeyi gerçekleştirebilecek güçteler bana kalırsa. Bazen hayallerim beni nerelere sürüklüyor. Adanın iki tarafında kadınların ağırlıkta olduğu ortak ve büyük bir hareket gerçekleşmiş sokaklar renklenmiş mesela… Düşünürken bile tüylerim ürperiyor. Bununla ilgili bir olasılık var mı peki? Görünürde yok. Sadece kafamdan geçenin başkaları tarafından da dile getirildiğini işittim geçen hafta içinde. Yine de hayal etmek hem de sınırsızca hayal etmek istiyorum. Her şey bir hayalle başlar sonuçta.  Kıbrıs’ta tek umut bağlanacak olan statükodan rahatsızlık duyan insan potansiyeli. Başka da bir şey yok. Masa, politik partiler, parlamento büyük oranda kasvetli bir erkek kalabalığının elinde. Bunun bir parçası olmaktan kendini kurtarmış olan kesimde; kadınlarda ve gençlerde umut var yalnızca.

Ne olursa olsun kimilerine saçma gelebilecek böyle hayaller kurmaktan alamıyorum kendimi. Başımıza gelmeyen kalmadı hala çırpıyorum kanatlarımı. Ne olursa olsun bir yerlere uçasım var hep. Bazen geçmişin hayaletleri geliyor ya da acı gerçeklerin tokadı şaklıyor yüzüme ama yine de umut etmekten, hayal kurmaktan vaz geçemiyorum. Dünyada değişim diye bir şey var çünkü… Bazen önü tıkansa da ağır aksak ilerleyebiliyor her koşulda… Sarsıcı, büyük anlar da yaşanmış tarihte ve yeniden yaşanacak.

Sen otur kitabını hazırla, şiirini yaz başka bir şeye de enerjini akıtma dediğim zamanlar da olmuyor değil. Ama hayat boyu kâğıda kaleme sığamamış biri için zor bir durum bu… Bu karanlıkta bir ışık bulup ona doğru kanat çırpabilmek içimden geçen.

Hayatın bin bir türlü derdi kalbimin ve ruhumun kişisel gündemleri bir yana böylesi bir ülkede, böylesi bir dünyada yaşamayı içim kabul etmiyor asla… Benimle aynı duyguları taşıyanlar. Kaç kişiyiz?

Bu yazı toplam 1986 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar