1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İSPANYA’DA KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELEDE “TARİHİ” REFORM
İSPANYA’DA KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELEDE “TARİHİ” REFORM

İSPANYA’DA KADINA KARŞI ŞİDDETLE MÜCADELEDE “TARİHİ” REFORM

İspanya'da halk, kadına karşı şiddet ile mücadele etmek için hazırlanan beş yıllık 'tarihi' reform programını kutluyor.

A+A-

Feminist Atölye (FEMA)
 feministatolye@gmail.com

 

 

İspanya'da halk, kadına karşı şiddet ile mücadele etmek için hazırlanan beş yıllık 'tarihi' reform programını kutluyor.

Siyasi partiler arasındaki anlaşma, altı aylık bir çabanın sonucu.

Program için 1 milyar euroluk bütçe ayrıldı.

Ülkede 2003 ile 2016 yılları arasında 870 kadının, kadına karşı şiddet nedeniyle öldüğü belirtiliyor.

Bu yıl içerisinde şimdiye kadar 6 çocuk ve 31 kadın şiddet görerek öldürülmüştü. 16 çocuk da anne ve babasız kaldı.

1997 yılında 60 yaşındaki Ana Orantes, yetkililere defalarca şikayette bulunmasına rağmen, eski eşi tarafından dövülüp, balkondan atılıp, yakarak öldürüldüğünden beri İspanyol siyasetçiler bu konuda adım atılması için çaba sarf ediyor.

Parlamento onayından Pazartesi günü geçen 200 önlem arasında şunlar yer alıyor:

  • Cinsiyet temelli şiddet kurbanlarına yeni bir başlangıç yapabilmeleri için altı aylık koşulsuz işsizlik maaşı bağlamak.
  • Cezaevindeki saldırganların çocukları tarafından ziyaretini yasadışı kılmak.
  • Saldırı kurbanlarına tanınan statüyü henüz suç duyurusunda bulunmamış kadınlara da tanıyarak onların da tedbir ve desteğe erişimini sağlamak.
  • Cinsiyet temelli şiddet kurbanlarının kimliğini tespit etmek için hastanelerin acil servislerinde ve sağlık ocaklarında mekanizmalar kurmak.
  • Cinsiyet temelli şiddet nedeniyle annesiz ve babasız kalmış çocuklara, eğitim desteği de dahil devlet yardımlarına ulaşmalarında öncelik tanımak. Yeni koruyucularına vergi kolaylıkları ve konut sağlama konusunda öncelik tanımak.
  • İnternette işlenen cinsiyet temelli suçlara daha ağır yaptırımlar getirmek.
  • Okul müfredatına cinsiyetçilik ve feminist hareket konusunda farkındalığı artıracak dersler eklemek.

Alınacak önlemlerin son hali Cuma günü meclis komisyonları tarafından onaylanacak. Bu komisyonlar önlemlerin uygulanma şeklini de takip edecek.

İktidardaki Halk Partisi'nin önde gelen isimlerinden Javier Maroto, programı "eşi benzeri görülmemiş" şeklinde nitelendirirken, programın bazı sol partilerin beklentilerini karşılamadığı belirtiliyor.

 

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya

 


 

Koral ÖZKORALTAY

koraltaykoral@yahoo.com
(FEMA Aktivisti)

HER ŞEY YOLUNDA MERAK ETMEYİN

Yabancı kaynaklardan yasadışı bağışlar aldığı yönünde iddialar yükselince istifa eden Japonya Dışişleri Bakanı Seiji Maehara

Alışveriş merkezindeki çatının çökmesiyle 54 kişi hayatını kaybedince "Benim de sorumluluğum var." deyip istifa eden Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis

Yaptıkları ihalelerde yolsuzluk yaptığı ve bir işadamından 10.350 euro değerinde saat aldığı ortaya çıkınca istifa eden İtalya Altyapı ve Ulaştırma Bakanı Maurizio Lupi

Evinde sigortasız şekilde dadı çalıştırdığı için istifa eden İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius

 İsminin yolsuzluk iddialarına karışması üzerin istifa eden Japonya Ticaret ve Endüstri Bakanı Yuko Obuchi

Kamu malını kötüye kullandığı suçlamasının çıkması üzerine daha soruşturma başlamadan istifa etmeyi tercih eden Fransa İletişim Bakanı Alain Carignon

 Elektrik faturalarının kabarık gelmesi ülke genelinde protesto edilince istifa eden Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov

Devlet kasasından çikolata almak için 60 lira kullandığı için istifa eden İsveç Maliye Bakanı Mona Sahlin

Halka yanlış bilgi verdiği için istifa eden  Danimarka Dış Yardım Bakanı Friis Bach

Ekonomik krizi yönetemediği için istifa eden Portekiz Maliye Bakanı Vitor Gaspar

Gerçekten mi?

İnsan hiç bu sebeplerle istifa eder mi güzelim makamından? Okudukça hayrete düşüyorum.  Yok yok yukardaki örnekler Kıbrıs’ta yaşanmıyor, buralarda her şey yolunda merak etmeyin…

Yani bu insanlar neler yapıyorlar böyle?

Oysa insanoğlu kolay unutur, hayatın gündelik akışında ve telaşında o kadar boğulmuş haldedir ki, yaşanan en kötü olayları bile normalleştirip, günün gidişinin içinde eritebilir. Ya da en azından bu adada durum böyle.  Hazmedilemeyecek bir haksızlığa yada yolsuzluğa rastlanmadı bu adada şimdiye kadar. Ne yasadışı pazarlıklar, ne sahte belgelerle işler yürüdü sayamazsınız bile. Aile üyelerine peşkeş çekilen arsacıklar  mı istersiniz,  milyarlarca liralık faturası silinerek borcu sıfırlananlar mı, kişisel harcamalarını hazineden karşılayanlar mı yoksa yerli üretim gelişmesin diye pazarı tekeline almaya çalışanlar mı… Ama yanlış anlaşılmasın şimdi durum. Şikayet ettiğim düşünülmesin. Ülkedeki mevcut düzeni anlatıyorum, adanın böyle gelmiş böyle gider durumunun  kabullenilmişliğini… Hani kitapta yazanın başka ama gerçek hayatta yaşananın başka olma durmunu… Hani yasa, kanun, hak, adalet… dolu kitapları okurken, gerçekte yasa tanımazlığın dibine vurmuşluğunu…

Bir düşünelim,  ilkokul çocuğuna sınıfta yaşadığı yerin tanımı yapılıyor. “  Kıbrıs, etrafı denizlerle çevrili  bir kara parçasıdır, adadır. Adanın  deniz kenarlarında limanlar olur.  Kıbrıs’ın en büyük limanlarından birisi Mağusa limanıdır.”  ( Şarkısı bile var hani…  ) Sonra haritadaki yeri ve denizle olan uzun buluşması  gösterilir çocuğa .  Resmi tanışması böyle olur birçok  çocuğun Mağusayla  ve devamı olan Maraş’la... Anlatılan bilgiye göre deniz her yerde… Ama gözümüzle baktığımızda bunu onaylayan bir görüntü yoktu aslında yakın zamana kadar. Deniz bu kentin her yerinde. İki adım atsan görüş mesafesine girecek yakınlıkta ancak liman duvarları bunu algılamamızı yıllarca engelledi. Maraş’ın tel örgüleri bunu hissetmeyi engelledi. Denizin kokusunu çekip adım atamamayı  yaşadık yıllarca . Liman yolu boyunca dalgaların sesini duyup görememeyi yaşadık yıllarca. Okul yolu boyunca Palm Beach civarının askeri bölge olduğunu deneyimlerimizle uygulamalı olarak tecrübe ettik yıllarca. Ne fotoğraf makinesinde film bıraktılar ( askeri bölgeyi resimlediniz deyip çekip aldılar ellerinden lise öğrencilerinin hatıralarıyla dolu şeritleri) ne de nöbetçilerce gözetlenmeden yürüyecek deniz yolu bıraktılar. Askeri alanda okula gidip insan hakları dersi alan absürt bir dönem yaşayarak geçti  okul yıllarımız. Duvarın üzerine yapıştırılmış kırık cam şişelerinin ne işe yaradığını öğrendik çaktırmadan. Güzelim villaların komutan evi olduğunu bildiğimiz halde eskiden kimler yaşardı acaba diye kendimizce hikayeler üretirdik  liman duvarlarıyla hapsedilmiş  sözde deniz  kenarındaki okul yolunda yürürken. Askerlerin nöbet değişimini de gözlemlerdik  fen dersi için Med Ceziri gözlemlemeye çalışırken  ve hatta beden derslerini yaptığımız sahayı da paylaşırdık eğitim yapan askerle çoğu zaman normal bir şeymiş gibi…

 Liman duvarlarının bir bölümünü yıkılınca,  yıllarca  betona boğulan kent sonunda nefes aldı. Denizin aslında kitaptaki bilgiyi doğrular bir şekilde burayı kucakladığını hisseder olduk. Şimdi de gözümüzün görebildiği denize girebilme özgürlüğüne geldi sıra. Ama şartlı özgürlük değil bahsettiğimiz. Sana olur diğerine olmaz demek değil bu …  Derinya plajı açılacakmış…. Buna açılma denmez. Şartlı görüş denebilir belki.. şartlı sahil kullanımı… paralı olanlarını aşdık, onları hazmettik,  sıra şartlıya geldi. Kimlik kartıyla, uygun şartlara sahip olabilmekle girilebilecek bir plaj.  Bu mudur barış görüşmelerinin konuşulduğu günlerde atılacak adım? Birleşmeyi bekleyen adalılara bu mudur verilen müjdeli yaz haberi ? Derinya kapısı  açıldı açılıyor diye gündemde aylarca yer tutan gelişmeleri konuşmayı nasıl , ne zaman bıraktık da bu konulara geldik ? Plaj milliyetçiliği mi çıktı şimdi de başımıza?

Ama olabilir, mümkündür elbette bu adada her şey. Önceki örnekler gibi bu da toplumun balık hafızasında yakın zamanda unutulup günlük hayatın normalleştireceği bir hazmetme mekanizmasından geçecektir mutlaka.

Okul yolunda hayatını kaybedenlerin acısı nasıl unutulduysa, yollardaki güvenlik noksanlarını konuştuğumuz yerde nasıl kaldıysa konu, yaz ayları geçince sahillerde parayla denize girmelerimiz nasıl unutulacaksa mevsim aşımından dolayı, Maraş çocukları büyüyüp de hayatı tel örgülerle görmeyi nasıl normalleştirdiyse, yılların değişmeyen siyasetçilerinin ve ailelerinin yaptıklarını konuşmaya nasıl alışıp da onların  hukuk dışılıklarını hayatımıza alışkanlık olarak sokabildiysek , hiiç merak etmeyin, buna da alışırız. Törenlerin bol olduğu yaz aylarında, damardan girip coşturucu milliyetçi konuşmalar yapanlar, o kadar ustalaştılar ki bu olayları hayatımıza enjekte etmeye, bunu da normalleştirip sahipleniriz yakında.

HER ŞEY YOLUNDA, SİZLER HİİİÇ MERAK ETMEYİN !!!

https://onedio.com/haber/yaptiklarina-ragmen-en-azindan-utanip-onurlu-bir-sekilde-istifa-eden-24-yabanci-politikaci-

http://www.kamuguncel.com/galeri/dunyada-istifa-eden-lider-ve-bakanlar-

 

Bu haber toplam 2491 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 429. Sayısı

Gaile 429. Sayısı