1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Işıklı Tabelalar Kalkmış Olsa da İnsan Ticareti Devam Ediyor
Aslı Murat

Aslı Murat

Işıklı Tabelalar Kalkmış Olsa da İnsan Ticareti Devam Ediyor

A+A-

 

Etraftaki ışıklar sürekli yanıp sönüyor. Kırmızı renk saçan lamba, direkt gözümün içinde. Sigaramdan bir fırt çekip, masalarda oturanlara bakıyorum. Bu gece yine çok kalabalık. Kapının önünde duran arabalar ve korumalar sayesinde, yine kaymak bir müşteri kitlesine ev sahipliği yaptığımızı anlıyorum. Adaya ilk geldiğim dönemlerde, yani neler olup bittiğini tam olarak idrak edemediğim zamanlarda, mekâna gelen her kişiye farklı muamele yapılması gerektiğini bilmiyorum. Zaman içinde, devletin üst kademelerinden gelen, kumarhaneleri de içeren hafta sonu paket turları neticesinde ülkede bulunan, mafya üçgeninin içinde yer alan ve güvenliği sağlayan kurumların mensuplarından oluşan,  memnuniyeti pek fazla önemsenen bir grup olduğunu kavradım. Bunu anlayana kadar, birkaç kere dayak yedim, tecavüze uğradım, cezalandırıldım ve uykusuz bırakıldım.

Siz de tüm müşteriler gibi, buraya nasıl “düştüğümü” merak ediyorsunuz. Sanki öğrenildiğinde yaşadığım sıkıntılar ve sömürü sona erecekmiş gibi, hikâyemi anlatmamı istiyorsunuz. Ama bana göre hiçbir önemi yok. Keşke bunun yerine gerçekten neye ihtiyacım olduğu ile ilgilenseydiniz. Size diyorum! Gece kulüpleri kapatılsın deyip, başka bir öneri sunmayanlar. Belki de çalışma koşullarım ile ilgili somut adım atılmasını sağlarsanız, en azından daha güçlü hissedebileceğim. Bir de kutsanmış aile birliklerini bozduğumuzu, ahlaksız tavır ve davranışlarla toplumun değerlerini yerle bir ettiğimizi söyleyenler var. Bu grubu daha da ikiyüzlü buluyorum. Çünkü her ne hikmetse, “genel ahlâk” maskesi altında yaşanan hak ihlâllerinin yok sayılmasına, en çok da onlar neden oluyorlar.

Nüfusunuzun büyük bir kesimi işyerimize gelmese ve bizden (yasada aksi belirtilse de) fuhuş hizmeti almasa bile, hemen hemen her gün kapatıldığımız binaların yanından geçiyorsunuz. Arabanızı çok dikkatli kullanıyor, sağa sola bakmıyor ve ışıklı tabelalar kaldırıldığı için görmediğinizi iddia ediyor olabilirsiniz. Ama o kadar da görünmez değiliz. İlla ki hastaneye götürüldüğümüz, zorunlu sağlık kontrollerinde rastlaşmışızdır. Hani şu devletin aslında ne iş yaptığımızı bildiği, bu yüzden cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin kısmi kontrollerimizi yaptırdığı ve sonrasında üç maymunu oynadığı uygulamadan bahsediyorum.

Kıbrıs’ın kuzeyinde işçi hakları ve çalışma hayatında yaşananlarla ilgili mücadele eden kesimlerin olduğunu biliyorum. Nereden öğrendiğimi söylememe gerek yok sanırım. Çünkü toplumun hemen hemen her kesiminden kişilerle tanışık olma şerefine eriştim. Kimileri çok “kibar” oldukları için, ara sıra sohbet etmek de istiyorlar. Sanırım bu şekilde kendilerini daha iyi hissediyorlar. Neyse, uzatmaya gerek yok. Anladığım kadarıyla özel sektörde çalışma koşulları kölelikle eş değer tutuluyor; uzun ve esnek çalışma saatleri, ucuz emek, güvencesiz ve güvenliksiz çalıştırılma aktarılan sorunların başında geliyor. Bir an durup düşünüyorum ve sormak istiyorum: “Onları sömürülen işçi sınıfı olarak tanımlıyorken, biz sence neyiz?”. Tabi ki susup, konuşmasını dinlemekle yetiniyorum. Viskinin içinde eriyen buzları seyrederken, Alice Harikalar Diyarındaki tavşanın peşinden koşup, atladığı delikten aşağıya kayıp gidiveriyorum.

Devlet erkânının katıldığı; “insan ticareti ile mücadele” gibi hedeflerin havalarda uçuştuğu bir çalıştay düzenlediniz. Meselenin direkt muhatabı olsak da çağrılmamamız, aslında ne denli özgür hareket edebildiğimizin kanıtı oldu. Buna rağmen yine de umutlandık. Çünkü yıllardır dillere pelesenk olmuş ve aslında bir illüzyondan ibaret olan “konsomatris” yalanı, hükümet edenlerin de aracılığıyla deşifre edildi. Bu ülkede yasada suç olmasına rağmen gece kulüpleri aracılığıyla fuhuş yaptığımızı (iki taraflı bir eylem olduğu için sizinle yapıyoruz), kimlik belgelerimizi polise teslim ederek aslında devlet tarafından seyahat özgürlüğümüze el konulduğunu, patronlarımıza borçlandırıldığımızı, şiddete maruz bırakıldığımızı falan konuşup, bunlarla ilgili çözüm önerileri tespit ettiniz. Hatta hatırladığım kadar, muhaceret sınır kapılarına insan ticareti ile ilgili bilgilendirici broşürler koyacaktınız. Bu arada bizim yaşadığımız buz dağının görünen kısmı. Oturduğunuz apartmanlarda da bu gibi olayların yaşandığının farkında mısınız?

O günden (Nisan 2018) bu yana ne yaptınız? Kim mi? Anayasasında, insan hakları ve sosyal adalete dayanan bir hukuk devleti yazan KKTC yöneticileri. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü geliyor. Kim bilir ne kadar güzel cümleler kurup, süslü püslü açıklamalar yapacaksınız. Seks kölesi, insan ticareti mağduru diye tanımladığınız ve aslında var olan problemi en azından sözlerinizle aydınlattığınız sorunu çözmek için daha ne kadar bekleyeceksiniz? Sizce Ceza Yasasında, insan ticaretini önleyen bir maddesi olmayan ve insan haklarını önemseyen bir idare olabilir mi? Üzgünüm ama hayır.

 

 

 

Bu yazı toplam 2012 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar