1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. İŞGAL, İSTİLA, GARANTÖR
Sami Özuslu

Sami Özuslu

İŞGAL, İSTİLA, GARANTÖR

A+A-

“(…) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugün başlatmış olduğu hareket bağımsızlığımızın garantörü olan 1960 Antlaşmaları'nın anavatanımız Türkiye'ye vermiş olduğu meşru hak ve yetkilere dayanmaktadır. Bu bir istila değildir. Kıbrıs'ın bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü ve güvenliğini yeniden tesis etmek için girişilen ve sadece bu gayeye matuf sınırlı bir polis harekatıdır. Bu mücadele Rum toplumuna karşı girişilmiş bir mücadele değildir…”

Dönemin Kıbrıslı Türk lideri Rauf Raif Denktaş, birinci çıkarma harekatının başladığı 20 Temmuz sabahı Bayrak radyosundan böyle seslenmişti topluma ve dünyaya…

Denktaş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adaya geliş nedenlerini uluslararası hukuk çerçevesinde izah ediyordu.

Askeri harekatın ‘istila olmadığını’ söylüyordu.

Bu harekatla Kıbrıs’ın, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve güvenliğinin tesis edilmesi’nin amaçlandığını vurguluyordu.

Harekatın bir ‘polis harekatı’ndan ibaret olduğunun altını çiziyordu.

Ve çıkarmanın ‘Rum toplumuna karşı olmadığını’ da söylüyordu.

**

Denktaş 20 Temmuz sabahı niçin böyle konuşmuştu?

Çünkü altında üç ülkenin imzası bulunan Kıbrıs’ın kuruluşuyla ilgili anlaşmalarda ‘garantör’ ülkelerin hak ve yetkileri tanımlanmıştı.

1960 Güvenlik ve İttifak Antlaşmaları’nın 2’nci maddesi şöyle diyordu:

“i)Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1'inci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu tanırlar ve garanti ederler.
ii) Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini gerekse Ada'nın taksimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler.”

Çözüm karşıtı ya da kafası karışık kesimlerin sık sık gündeme getirdiği ‘garantörlük’ meselesinin özeti budur.

Üç garantör ülkenin Kıbrıs’la ilgili garantisi ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve güvenliği’dir.

Yoksa başka herhangi bir şey değil!..

**

Kanal SİM, Genç TV ve BRT’nin ortak yayınına katılan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, garantiler konusunda ilk kez işittiğim bir gerçeğe dikkati çekti geçen gece…

‘Belki yakın bir gelecekte olmaz ama günün birinde diğer iki garantör Yunanistan ile İngiltere Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, güvenliğini, bütünlüğünü korumak üzere harekete geçebilir.’

Özetle bunu söyledi Akıncı…

Çok önemli ve Kıbrıs sorunuyla ilgilenen herkesin aklının bir köşesinde tutması gereken bir uyarıdır bu…

Uluslararası antlaşmaları ya da hukuku kendi işimize geldiği şekilde yorumlamak işimize geliyor gibi görünebilir. Ama öyle değildir. Bunun örneklerini mülkiyet başta olmak üzere pek çok konuda yaşadık, yaşıyoruz ve bedelini ödedik, ödüyoruz, daha da ödeyeceğiz.

Hem Kıbrıslı Türkler, hem de Türkiye…

Yani düşünün ki konjonktür öyle gerektirdi, Yunanistan ve/veya İngiltere adadaki bölünmüşlüğü vesile ederek ‘Kıbrıs’ın bağımsızlığını, güvenliğini, bütünlüğünü korumak’la ilgili o antlaşmada yazan ‘garantörlük hakları’nı kullanmaya karar verdiler.

Neler olabileceğini düşünmek bile ürpertici…

İşin özeti şu ki Kıbrıs’ın üç garantörü var ve Türkiye’nin ne hakkı varsa Yunanistan ile İngiltere’nin de var.

Tıpatıp hem de…

Bu yazı toplam 2750 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar