1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. İŞBİRLİKÇİ, RİYAKÂR TEMMUZ
Tamer Öncül

Tamer Öncül

İŞBİRLİKÇİ, RİYAKÂR TEMMUZ

A+A-

Sümer şairlerine göre, Ay tanrısı Nanna’nın kızı Tanrıça İnana,toplumun süsü Sümer’in neşesidir.. Akad’lar da İştar, Musevilerde Astarte, Yunan da Afrodit, Roma da Venüs adını taşıyarak yüzyıllar boyu çeşitli toplumların efsanelerinde yaşamıştır. Sümerler kadınlarda görmek istedikleri, izledikleri bütün nitelikleri İnanna’yı yaratarak ona vermişlerdir. Onu yüceltmiş,ona tapmış,onun hakkında bir sürü şiir ve hikaye yazarak ölümsüzleştirmişlerdir. O güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kavganın, önderliğin, kurnazlığın ve daha bir sürü vasfın hatta en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolü olmuştur.

Ülkeye bu bereketi  sağlayan en önemli olay, kuşkusuz ki İnana’ın, Çoban Tanrısı Tammuz’la (dumuzi) evlenmesidir.

Tanrıça İnanna ile bazı tanrılar evlenmek ister. Bunların arasında Çoban tanrısı Tammuz(Dumuzi) ve Çiftçi Tanrısı Enkimdu en ateşlileridir (Tartışma götürmez ki, onların ateşi bizim Temmuz’un ateşinin yanında mum alevi kalır. T.Ö.) İnanna’nın’nın Çiftçi Tanrısı’na gönlü daha yatkındır, fakat kardeşi Güneş Tanrısı Utu’nun önerisi ile Çoban Tanrısı Dumuzi’yi seçer ve onunla evlenir. Bir süre sonra İnanna yer altı dünyasının hakimesi olan kız kardeşi Ereşkigal’i görmeye gider. Ereşkigal, İnanna’nın yer altı hakimiyetini de alacağından korkarak;  “yeraltı kurallarını” bahane gösterip; onu cesede çevirir.

İnana’nın geri dönmediğini gören nedimesi Ninşubur, tanrılar meclisine giderek onu kurtarmalarını rica eder. Bu ricaya yalnız Bilgelik Tanrısı Enki kulak verip; yol gösterir.

Buna göre, Tanrıça dirilip yeryüzüne çıkacağı zaman, yerine (yeraltına) girecek birini bırakmalıdır. İnana, yerine birini almak üzere yer altı cinleriyle yeryüzüne çıkar. Yokluğuna üzülmüş bütün tanrıların çuvallar giymiş olduğunu gören tanrıça hiçbirini vermeye kıyamaz. Kocası Tammuz’un bulunduğu yere geldiğinde, bir de ne görsün! Dumuzi karısının yokluğunda hiç üzüntü duymadan en güzel giysileriyle tahtında kurulmuş oturuyor. Büyük bir kızgınlıkla cinlere “alıp götürün bunu” der. Cinler de hiç ikiletmeden Tammuz’u yaka paça yeraltına götürür.

Ama Tammuz, vicdansız/bencil olduğu kadar yüzsüzdür de… İnanna’nın erkek kardeşi Güneş Tanrısı Utu’ya kendisini kurtarması için yalvar yakar olur...  Kızkardeşine yaptığı kötülüğü görmezden Utu (Ütü sözcüğü bundan mı gelmiştir acaba!... T.Ö.) tam bir “erkek dayanışması”(!)  bir ara yeraltından kurtulsa da tekrar yakalanır…

Ağabeyini kurtarmak için her yolu deneyen kız kardeşi Rüya Tanrıçası (rüya aleminde yaşayan da diyebiliriz. T.Ö.) Geştinanna, sonunda tanrılar meclisine başvurarak; kardeşinin yerine yarım yıl yeraltında kalmayı kabul eder.

Riyakar (ikiyüzlülüğü, sahtekarlığı, gösterişi kendine ilke edinmiş kimse) Tammuz, yeryüzüne çıkan çıkar çıkmaz (geçmişte aldattığı) karısı İnana ile tekrar birleşir. Bununla yeni bir yıl başlar. Ortalık yeşillenir, tahıllar büyür, hayvanlar döllenir. Böylece ülkeye bereket gelir.

 

Bu adacığın insanlarının başına gelenler, ne yazık ki “İnana’nın başına gelenlerden çok farklı değil. Her ne kadar, bu adanın köpüklerinden doğan (Yunan mitolojisindeki eşdeşi) Afrodit, İnana gibi bir trajedi yaşamasa da; insanları “yerlatına mahkûm olmuş cesetler”den farksız olmuştur genelde…

Onlara en büyük kötülüğü de, yine o Riyakâr Tammuz yapmıştır…

Güneş Tanrısı ÜTÜ (Sümerler U’ları noktalarla Ü yapmayı bilmiyordu herhalde) ile işbirliği yaparak; bu şirin adacığı Cehenneme çevirmekle yetinmemiş; kızkardeşi, “Hayâl Tanrıçası Ayşenenne”yi kandırıp (geçici olarak bu cehenneme gideceğini; ve adanın güzel plajlarında güzel bir tatil geçireceğini söyleyerek); kendi paçasını kurtarmıştır.

Biz cehennemde yanarken; şatafat içinde keyif sürüp; nedimelerle kırıştıran utanmaz Temmuz yeryüzüne çıkar çıkmaz (bereket bolluk getirecek yalanıyla) bizim üstümüze de çıkmaktan geri durmamıştır…

 

Yazının başında da,  Sümerler’in kadınlarda görmek istedikleri, bütün nitelikleri İnana’ya verdiklerini; Onu yüceltip; ona taptıklarını yazmıştık ya; bunun büyük bir yalan olduğu hikayenin tamamını okumadıkça anlayamazsınız…

Temmuz O’na (erkek kardeşiyle işbirliği içinde) her türlü kötülüğü yapacak; O’nu aldatacak; paçayı kurtarmak için kendi kız kardeşini feda edecek; ama her düze (yeryüzüne) çıktığında da hiçbir şey olmamış gibi dönüp O’nun koynuna girecek…

Neymiş “bereket bolluk gelecekmiş!”

Bu hikaye, kadını aşağılayıp; “erkek İktidarı” yüceltirken; kadına, zayıf, edilgen bir rol biçiyor…

Tıpkı bu adanın insanlarına biçilen “rol” gibi!..

Bizim de ağabeylerimiz Temmuz’la işbirliği yapıyor…

“Bolluk bereket gelecek” diye kandırıp; bizi de beceriyorlar da “GIK”ımız çıkmıyor…

Kapatılan yollarda, hamaset bandosuyla iki geri, bir ileri gelen siyasilerimiz dut yemiş serçe…

Çavuş’un oğlu tokatlayıp gidiyor; yıldırım gelip çarpıyor; belimiz daha çok eğilip, avuçlarımız patlıyor şak şaktan da GIKımız çıkmıyor… Ses telleri alınmış emme/basma tulumba…

Çünkü buralarda, İnana’nın adı ŞÜKRAN’dır çoktan beri…

Tammuz’un adı da KİN/KAN…

Bu yazı toplam 1975 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar