1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. ‘İş Mahkemeleri derhal kurulsun’
 ‘İş Mahkemeleri derhal kurulsun’

‘İş Mahkemeleri derhal kurulsun’

Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı ve CTP eski milletvekili Sonay Adem, özel sektörde sendikalaşma gündemini yorumladı, en acil noktalara işaret etti

A+A-

 

• “Sigortasız yaşam birinci derecede kaçak iş gücünü beslemektedir. İkincisi sosyal güvenlikten uzak bir yaşam sağlamaktadır. Üçüncüsü de iş sağlığı ve güvenliği üzerine ciddiyetle gidilmesini engellemektedir”

• “Zorunlu sendikacılık yani yasa zoruyla herkesi sendikalı yapmak mümkün değil, dünyada örneği yok. Belki geçmişte sosyalist ülkelerde vardı ama o da kötü bir örnekti, yürümedi.”

• “Teftiş Dairesi’ne ihtiyaç var. Kendi içinde organize olmuş ve sürekli denetleyen konumda olması gerekiyor. Ayrıca özel sektördeki çalışma saatlerinin de çok ciddi oranda denetlenmesi şart.”

• “Hükümet programında Teşmil Yasası vardı. Bu konuda adım atamadık, cesaret edemedik. Çünkü yine bir şekilde engelleme noktasına gelecekti.”

• “Ülkemizde sendikal mücadele, maalesef hak aramaktan öte statik yapıyı korumaya yönelik bir takım uçkun tavırlarla anıldığı için tehlike gibi görülüyor ya da gösteriliyor.”

• “Sendikalaşma için kimi teşvikler şarttır. Örneğin; sendikalı çalışanı olmayan bir bankaya yatırım yapılmayarak, örgütlenme yönünde bir teşvik yaratılabilir.”


Fayka Arseven KİŞİ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı ve CTP eski milletvekili Sonay Adem, ülkemizde iş mahkemelerinin acil olarak kurulması gerektiğini söyledi.
Adem, özel sektörde sendikalaşma konusunda Teşmil Yasası’nın önemine dikkat çekerek, bu yasanın bir an önce hayat bulması gereğine de dikkat çekti.
Sendikasız yaşamın tehlikelerine değinen Adem, “ Sigortasız yaşam birinci derecede kaçak iş gücünü beslemektedir. İkincisi sosyal güvenliksiz bir yaşamı sağlamaktadır. Üçüncüsü iş sağlığı ve güvenliği meseleleri üzerine ciddiyetle gidilmesini engellemektedir” dedi.


• YENiDÜZEN: Ülkemizde özel sektörde sendikalaşma bugüne kadar neden olamadı?
• Sonay ADEM:
Tüm dünyada özellikle ağırlıklı olarak özel sektörde sendikalaşma konusunda büyük bir gerileme var. Dünya Sendikalar Federasyonu ya da diğer federasyonların yayınlarını takip ettiğinizde de bu tehlikeyi, başlatılan ciddi mücadeleyi görürsünüz. Özellikle uluslar arası şirketler pervazsız bir şekilde kendi işyerlerindeki çalışanların sendikasızlaştırılmasına dönük bir çaba içerisindedir. Yeni bir trend daha gelişiyor. Bu trend de çalışma saatlerinin bazı ülkelerde kısaltılmasına dönük çaba var. Kimi ülkelerde özellikle Avrupa’da olduğu gibi esnek mesai sisteminin devreye sokulması veya part time çalışma sürelerinde çalışanların sayısını artırma nedeniyle sendikalaşma güç kaybediyor.  Biz de dünyayı takip ediyoruz ancak bunu moda gibi yapıyoruz.  Ülkemiz ile dünyanın koşulları arasında büyük fark var; oysa böyle bir fark yokmuş gibi dünyadaki trendin peşine takılan işverenleri gözlemliyoruz.
Bu gelişmeleri bizim kendi özgün koşullarımızda yeniden tartışarak, ciddi bir çaba ve emekle yorumlamalıyız.
Ülkemizde sendikal mücadele, maalesef hak almaktan öte statik yapıyı korumaya yönelik bir takım uçkun tavırlarla anıldığı için tehlike gibi görülüyor ya da gösteriliyor.
Özellikle işçi sendikalarının bu konunun üzerine çok ciddi eğilmesi gerekiyor. Netice itibarı ile özel sektörü örgütlemesi gereken ağırlıklı olarak, işçi sendikalarıdır.
Özel sektör çalışanları bugün ağır bir sömürü altındadır. Özellikle statükodan beslenen kimi kesimler bu yapının değişmesini istemiyor.


• YENiDÜZEN: Tüm bu sıraladığınız sorunlar özelde örgütlü bir iki sendika ile nasıl aşılacak?
• Sonay ADEM:
Bizde sendikasız yaşam aslında çok şeyi tetiklemektedir. Bu nedenle siyasi partilere önemli sorumluluk düşüyor. Özellikle emek eksenli siyasetleri savunduğunu söyleyen siyasi hareketler, mevcut koşulları değerlendirerek kendilerine siyasi hat çizmelidir. Örneğin; bugün sendikasız yaşam birinci derecede kaçak iş gücünü beslemektedir. İkincisi sosyal güvenliksiz bir yaşamı sağlamaktadır. Üçüncüsü iş sağlığı ve güvenliği meseleleri üzerine ciddiyetle gidilmesini engellemektedir. Tüm bunların değerlendirilmesi şarttır. Sadece ve sadece sendikal mücadeleyi ele alarak bu işin altından kalkılması mümkün değil. Dünyada örnekleri vardır, sadece ekonomik mücadele eden örgütlerin yalnız başına başarılı olması mümkün değildir. Politik bir mücadele olmadan başarı şansınız yoktur.

Şimdi burada iki tane temel mesele var demek ki; bugünkü durumu iyice tespit etmek ikincisi de çıkış yolunda nasıl harekete edileceği ile ilgili düşünce birliğini oluşturmak. Sendikal hareket uzunca bir zamandan beri ne yazık ki politik mücadele ile bağlarını büyük oranda zayıflatmıştır. Politik kurumlar açısından bakacak olursak o da tersi… Onlar da bu mücadeleyi yürütecek sendikal hareket ile ilişkilerini bozmuştur. O ilişki birliği ne yazık ki berhava olmuştur. Bu işin başarılması için ilişkilerin yeniden tesis edilmesi gerekir. Herkes bilecek ki biri olmazsa o biri olamaz. Bunun ayırtına varıldığında ben inanıyorum ki sendikal mücadele önemli bir mevzi kazanabilir.

‘Yasa zoruyla sendikalaşma olmaz’


• YENiDÜZEN: Zorunlu sendikacılık ne kadar doğru olur?
• Sonay ADEM
: Zorunlu sendikacılık yani yasa zoruyla herkesi sendikalı yapmak mümkün değil, dünyada örneği yok. Belki geçmişte sosyalist ülkelerde vardı ama o da kötü bir örnekti, yürümedi. Ayrıca bunu yasa zoruyla yaparsanız, her iş yeri kendi sendikasını oluşturur, orada da işveren sendikacılığı öne çıkmış olur. Onun da bir yerlere faydası yok.


• YENiDÜZEN: Peki ne yapılmalı?
• Sonay ADEM:
Sendikalar yasasından tutunuz da tüm alanlara kadar ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Yani patron ya da devlet sendikacılığını da engelleyecek şekilde düzenlemeler gerekiyor.  Ancak asıl önemli olan sendikalaşmayı teşvik edecek zeminin yaratılmasıdır. Bu durumda çalışanlar, örgütlendiği andan itibaren bunun kendi yararına olduğunu görecek ve mücadele edecek. Politik anlamda bir yol haritası çıkarılır, destek verilirse ülkemizde bu işin başarılacağına yürekten inanıyorum. Siyasi partilerin sorumluluk alması gerekiyor. CTP  şimdi hükümette. Yeni hükümet de yine CTP’nin başkanlığında kurulacak, öyle görülüyor. Önümüzdeki süreçte bu sorunu ortadan kaldırmak için mücadele etmek şarttır. Bir kere örgütlenmenin, özel sektörde sendikalaşmanın önünü açacak bazı teşviklerin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.


• YENiDÜZEN: Ne gibi teşviklerdir bahsettiğiniz, sendikalara mı işverenlere yönelik mi?
• Sonay ADEM:
Mesela benim bakan olduğum dönemde düşündüğüm ama henüz parti bu konuda hazır olmadığı için adım atmadığımız bir mesele var; tüm bankalar işçilerin parasını alıp kullanmak yönünde heveslidir. Örneğin; sendikalı çalışanı olmayan bir bankaya yatırım yapılmayarak, örgütlenme yönünde bir teşvik yaratılabilir. Ya da bir ihaleye çıkıldığında çalışanları sendikalı değilse ilgili şirketin o ihaleye katılması engellenebilir ya da sendikalı iş yeri daha avantajlı konuma getirilebilir. 7-8 iş kolu belirleyerek bu alanda toplu sözleşme düzenine geçilebilmesinin alt yapısı oluşturulabilir. Bu çerçevede işverenler ile işçi sendikalarını da bir araya getirerek ortak bir irade de sağlanabilir.


• YENiDÜZEN:CTP birçok kez hükümette oldu, siz de bakanlık yaptınız neden bunları hayata geçirmediniz?
• Sonay ADEM:
Siyasi partiler canlı bir organizmadır. Örneğin CTP geçmişten bu yana emek eksenli siyasetlerin adresi olarak kendini nitelemiştir.  Geçmiş mücadelelerine baktığımızda da bir
işçinin burnu kanadığında yanı başında CTP’yi bulurdu.  Bu anlamda bir geriye gidiş oldu. Bunu kabul etmezsek eğer sonucu sağlıklı yakalamak da mümkün olmaz.  Şimdi benim hükümette yer aldığım dönemde,  Esnaf ve Zanaatkarlar Odası ile üzerinde çok çalıştığımız ve Bakanlar Kurulu’ndan geçirerek uygulamaya koyduğumuz özel sektördeki çalışma saatleriyle ilgili ne fırtınalar koptuğunu anımsayınız. Hem CTP’nin kendi içinde hem de ganimet zenginleri arasında feryatlar koptu. Çünkü belirli tekeller, küçük işyeri ya da aile işletmelerinin yaşamasını istemiyordu. Özelde çalışan emekçilerin de çalışma saatlerini düzenlemek  ve onlara sağlıklı, insanca bir ortam sağlamak istemiştik. Bunu herkes yakından biliyor ki genç işçiler sabah saat 7’de işe giriyor gece saat 10’nda çıkıyor, haftanın 7 günü çalışıyorlar. Asgari ücret üzerinden ödendikleri de söyleniyor. Bu çalışma saatleri ile asgari ücretin yarısını bile almıyorlar. Yani hem insan haklarına aykırı hem de ağır bir sömürü var. Bu yönde attığımız adım ne yazık ki ileri taşınamadı…
Örneğin hükümet programında Teşmil Yasası vardı. Bu konuda adım atamadık, cesaret edemedik. Çünkü yine bir şekilde engelleme noktasına gelecekti. Şimdi Teşmil Yasası da aynı zamanda sendikalaşmanın yayılmasına öncülük edecekti. Teşmil Yasası ile yürürlükte bulunan bir toplu iş sözleşmesi, farklı işçileri ve işverenleri de kapsayacak şekilde genişletiliyor, bu anlamda da yetki Bakanlar Kurulu’na veriliyor. Örneğin turizm iş kolunda, bir sendikamız  bir otelde örgütlüdür ve toplu iş sözleşmesi ile belirli düzenlemeler yapar…  Bakanlar Kurulu bu toplu sözleşmeyi alır ve Teşmil Yasası çerçevesinde ilan eder, tüm benzer iş kollarında uygulanmasını sağlar. Buraya şimdi bir ek madde konulabilir ve dersiniz ki; ‘bu Teşmil Yasası’ndan ilgili toplu sözleşme imzalamak ve sendikaya dayanışma aidatı ödemek şartıyla yararlanırsınız’…

Sonay Adem: ‘Teftiş Dairesi’ kurulmalı, 8 saatlik çalışma denetlenmeli


• YENiDÜZEN: Çalışma Bakanlığı çalışma yaşamında ne kadar etkilidir?
• Sonay ADEM:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın gerçek anlamda ülkemizde bir bakanlık olarak yerine oturması bizim dönemimizde oldu. Ondan önce başka bakanlıkların arkasına eklenmediği dönemler de vardı ancak yeterince başarı gösteremedi. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atandığımda ben, çok sayıda insanda ‘nedir bu bakanlık’ derdi. Ama zaman içinde görülmüştür ki esas itibarıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir ülkede en önemli bakanlıklardan biridir ve çok iyi bir örgütlenmeye ihtiyacı vardır.
Biz hükümete geldiğimizde yaklaşık 100 bin civarında kaçak işçi vardı. Bu inanılır gibi değildi. Kendi vatandaş çalışan nüfusunun en az 3 katı piyasada kaçak işçi vardı. Dolayısıyla yerel iş gücünün de sürekli olarak göç etmesini sağlayan önemli bir etkendi. Çok kısa sürede büyük bir mücadele verildi bu konuda ve o dönem hatırlıyorum ilk elde 55 bin kişi kayıt altına alınmış, geriye kalan kaçak nüfus da adayı terk etmişti. Şimdi yine yüzde 15 – 20 civarında bir kaçak işçiden söz ediliyor. Dolayısıyla demek ki kaçak işçilerle mücadele halen önemli bir olgudur ülkemizde. İkincisi; yerli yurttaşlarımızın da kayıt dışı çalışmasıdır.  Bütün bunlar sosyal güvenlik sistemlerinin de zayıflamasına önemli bir etkendir. Diğeri yine bizim dönemimizde geçen İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası vardır. 6 tüzüğü de geçirmiştik. Erken seçim kararı aldık, bu süreçte işveren kesimlerinin de tehdidi altında kaldık,  tüzüklerin geçirilmemesi için…  Çünkü ek mükellefiyetler getireceği iddiası vardı.
Şimdi gelinen aşamada tüzüklerle beraber bu yasa vardır. İş kazalarının artmasıyla birlikte müeyyidelerinin yeniden organize edilmesi gerekiyor. Örneğin Meclis’in son toplantısında geçen yasa ile ciddi iş kazası olan işyerlerine 1 yıl süre ile sosyal sigorta primlerinin yüzde 4 artırılarak alınması gibi…
Önemli olan cezalar değil bunun önlenmesidir. Bütün bunları saydım demek ki çok ciddi denetim yapılmasına ihtiyaç var.

• YENiDÜZEN: Peki bütün bunları nasıl başaracağız?
• Sonay ADEM:
Bence Teftiş Dairesi’ne ihtiyaç var. Kendi içinde organize olmuş ve sürekli denetleyen konumda olması gerekiyor. Ayrıca özel sektördeki çalışma saatlerinin de çok ciddi oranda denetlenmesi gerekiyor. Yani 8 saat çalışmaya uyup uyulmadığının çok ciddi olarak denetlenmesi gerekiyor. Tüm bunların denetlenmesini sağlayacak, hem denetleyeni hem de işvereni ciddi kontrol altına alacak İş Mahkemeleri’nin süratle kurulması da kaçınılmazdır. Başka hiçbir adım atılmadan İş Mahkeleri derhal açılmalıdır.
Örneğin; müfettişler geziyor bir yerde, 5 kaçak işçi saptıyor. Adam cezasını ödemiyor, mahkemeye gidiyor. Mahkeme 5 yıl sonra davayı görüyor. Bütün bunları değerlendirdiğimizde süratli karar verebilecek bir yapının oluşturulması gerekiyor ki sonuç alıcı olunabilsin.

Bu haber toplam 1993 defa okunmuştur