1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. İngiltere ve AB, yine karşı karşıya
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

İngiltere ve AB, yine karşı karşıya

A+A-

Bizim ülkemizde genellikle solcuların dert ettiği göç ve göçmenler meselesi, İngiltere’de ise aşırı sağcıların ana seçim argümanı olarak karşımızda.

Nigel Farage liderliğindeki aşırı sağcı UKIP, göçmenlerle ilgili politikasını sertleştirip, birbiri ardına diskriminatif ‘sınırlama’ önerilerine imza attıkça (AIDS hastalarının ülkeye alınmaması gibi) ve bu duruşuyla her geçen gün daha da taraftar topladıkça, iktidardaki Muhafazakarlar da bu politik tavrın bir anlamda ‘taşıyıcısı’ haline gelmeye başladılar.

7 Mayıs’ta genel seçimler var ve Başbakan Cameron liderliğindeki Muhafazakarlar, göçmen politikaları konusundaki tavrı nedeniyle UKIP’e kaptırdığı seçmenini geri alabilmek adına, bu konuda AB ile halihazırda sürdürdüğü tartışmayı tırmandırıyor.

Avrupa Komisyonu Başkanlığı seçiminde Jean Claude Junker ismine şiddetle direnç gösteren İngiltere, bu konuda ‘sözünü dinletebilmek’ adına AB’den ayrılma kartını dahi masaya sürmüştü.

Hem iç politikada, ‘ayrılıkçı’ kesimin ağzına bal çalmak hem de AB ile ‘reform’ pazarlığına oturabilmek adına 2017 yılında ‘ayrılık’ referandumu düzenleme niyetini de tüm dünyayla paylaşan Cameron’un başı, belli ki son dönemde daha da yoğunlaştırdığı göç ve göçmen planlamaları(!) nedeniyle uluslararası platformda sıkıntıdan kurtulmayacak.

Cameron son olarak, AB ülkelerinden gelen göçmenlere, ‘eğitim durumlarına’ bakarak sigorta numarası verilmesi, yani aslında çalışma izni hakkı tanınmasını öngören bir plan iddiasıyla gündemde.

Sunday Times’ın iddiasına göre düşük eğitim düzeyine sahip vasıfsız AB vatandaşlarının İngiltere’de çalışmasına, belli kotalar aracılığıyla sınırlama getirilmesi planlanıyor.

Örneğin, normal şartlarda AB vatandaşlarına sınırsız süre için verilen çalışma izinleri, iddiaya göre yeni gelen vasıfsız AB vatandaşları için birkaç yılla sınırlı olacak.

Böylelikle söz konusu kişilerin aileleriyle birlikte İngiltere’ye taşınmalarının önüne geçilecek.

Göç karşıtlarının bu anlamda yöneldiği önemli argümanlar, göçmen hareketleri nedeniyle özellikle eğitim ve sağlık sistemlerine büyük bir mali yük binmesi ve önceden saptanamayan nüfus oranı nedeniyle bu alanlarda planlama yapmanın zorlaşması.

Gazete, şu anda 250 bin civarında olan göç rakamını 100 binin altına indirecek olan bu yeni politikanın önümüzdeki günlerde Cameron tarafından açıklanacağını öne sürerken, hükümet kaynakları ise bu haberi ‘spekülasyon’ olarak nitelendiriyor.

Cameron’un bu yeni ‘planına’ ilişkin iddiayı değerlendiren Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso ise bunun açık biçimde AB hukukunun ihlali anlamına geldiği uyarısında bulunuyor.

Görevini Kasım ayında Junker’a devredecek olan Barroso dün sabah BBC’nin en popüler siyaset programlarından birinin canlı yayın konuğuydu.

Programda konuya ilişkin açıklamalar yapan Barroso, AB’nin temel prensiplerinden olan serbest dolaşımın (mal, hizmet, para ve insanların AB içerisinde serbest dolaşımı) ve her türlü ayrımcılık karşıtlığının önemine dikkat çekerek, İngiliz vatandaşlarının AB içerisinde, sınırlama olmaksızın serbestçe dolaştığını ve çalıştığını hatırlattı.

David Cameron’un, aralarında göç konusunun da bulunduğu bazı AB kuralları üzerinde reforma gidilmesi amacıyla AB ile oturmayı planladığı pazarlık masası, öyle görünüyor ki İngiltere-AB ilişkileri bakımından, gerginliğin giderek tırmandığı bir sürece sahne olacak.

Bu tür ‘sınırlayıcı önlemlerle’ UKIP gibi AB karşıtlarının siyasi gücünü kırarak seçmenini geri almaya çalışan Cameron, AB yanı sıra iç siyasette de çok açık sorun yaşayacak.

Çünkü hem AB içerisinde kalıp, hem de AB kurallarına aykırı uygulamaları hayata geçirmeyi vadetmek, belli ki seçmen açısından yeterince ikna edici olamayacak.

UKIP lideri, Barroso’nun açıklamalarının ardından Cameron’a ‘nasıl?’ sorusunu sormaya başladı bile!

Bu yazı toplam 1661 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar