1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. İmkânsız Ortaklık: "Do the Right Thing", "Dogville" ve Birlikte Yaşam E(y)lemi Üzerine Düşünceler
İmkânsız Ortaklık: "Do the Right Thing", "Dogville" ve Birlikte Yaşam E(y)lemi Üzerine Düşünceler

İmkânsız Ortaklık: "Do the Right Thing", "Dogville" ve Birlikte Yaşam E(y)lemi Üzerine Düşünceler

İnsanlar birbirlerini öldürmeye çalışmadan bir arada yaşayabilir mi? Biri bir diğerinin tehdidi olmadan insanların birlikte yaşamak mümkün mü?

A+A-

 



İbrahim Beyazoğlu

ibrahim.beyazoglu@gmail.com

 

İnsanlar birbirlerini öldürmeye çalışmadan bir arada yaşayabilir mi? Biri bir diğerinin tehdidi olmadan insanların birlikte yaşamak mümkün mü?  Zor ise neden hâlâ bir arada olmaya ya da dışlayıcı ortaklığa ihtiyaç duyarız? Dogville’de, ta Eski Sözleşme'den beri,  gördüğümüz gibi, toplum ve insanlık doğası gereği kötüye meyillidir ve ancak belki de aşkın bir müdahale çözüm getirebilir. Pierre Nora’nın bir yerlerde dile getirdiği gibi tüm tarih bir insanlık suçudur.

* * *

Nancy’ye kulak kabartmakta fayda var: bugün Avrupa'yı kurtarmak, insanlar arası yeni bir birliktelik kurmak için çok geç, çünkü Avrupa kökünde olduğunu savunduğu şeyi gerçekleştirmeyi zaten hiç başaramadı. Hümanizmden bahsediyorum.” (Ocak 31, 2012, http://kayagenc.blogspot.com/2010/11/insan-olmann-yeni-bir-bicimi-olarak.html adresinden alınmıştır.)

* * *

Gene de mümkün olduğunu varsayalım: birlikteliği, daha doğrusu, ortaklığı destekleyen unsurlar nelerdir? Ortaklık etrafında dönen teoriler ve fikirleri didik didik eden kimi güncel düşüncelere göre insanların bir arada yaşayabileceği muhtemel bağlamlar var. Gerçi bu konudaki toplum kuramları koca bir denizi doldurmaya yeter. Fakat kendi adıma, bir arada yaşamanın bugüne kadar imkânsız olduğunu anlamam için  "Dogville" ve "Do the Right Thing" filmleri yetti. İmkânsız toplumu içerisinde yaşıyoruz. Bugün toplum olma veya bir arada yaşama fikri her zamankinden daha zor. Eskiden bir şekilde insanları bir arada tutmak mümkündü. Çıkar, korku vs. Bunun tabii dıştaki düşmana işaret eden psikozla mümkün kılındığını da söylemeye gerek yok. Tüm psikozlu hastalar gibi, popülizmden totalliğe meyleden ulus devletçi (saf benlik inşası) metafizik tüm bozukluklar içerisinde en beteridir. Zira, "başkalarının" "deli" olduğunu düşündüklerinden, kendilerine ve ötekine zor inanırlar.

* * *

Şimdilerde bir toplum fikri veya modelini bile imgemizde canlandıramıyoruz. Hepimiz çıkmazdayız ve bıçak sırtında yaşamaya devam ediyoruz. Bu film örneklerinde olduğu gibi, tek bir çatlağı bile olmayan konsensüs ortaklığı siyaseti sokamazsınız. Bir delik bile yok. Bir an talihsiz Grace’i hatırlayalım. Onun “öteki”liğinden ötürü ahlaksal çatlaklardan sızabilecek politika müdahalesi tıkanmış ve potansiyel politik güç, moral tartışma varsayımları içerisine gömülüyor. Üstelik sırf içerik yerine geçeceğini düşündüğümüz kaçamak metaforlarla bu soruları geçiştirmekle yetiniyoruz. Lars Von Trier, özcülüğe kaçıyor: elleri durmadan bize insan doğasını gösterip düpedüz özcülük ediyor. Hâlbuki varoluşçuluğa göre varoluş özden önce gelir. Özler ile birlikte doğmayız. Bundan dolayıdır ki “yapmaya çalıştığım her şey ters gitti” diyen Tom’un önerdiği her şey filmde bir felaketle sonlanıyor. Yoksa bir öz yaftalalayıp öldürmek kolay.

* * *

Tek bir dünya olduğundan ve hepimizi bu dünyanın sakinleriyiz diyen Badiou’nun aksine, iki filmdeki her şey sırtını ahlaka yaslıyor. Öte yandan dayandığı ahlak anlayışı burada da Kant’ın bize öğrettiği şekliyle - az önce de dikkat çektiğimiz gibi - içeriksiz. Tom’un ahlaksallığı tamamen biçimsel. Tom, Dogville’de içerikten mustarip. Değerlerin ne olduğuna ilişkin en ufak bir fikrimiz yok. İllüstrasyondan öteye geçemiyor. Kısaca, buradaki soru tamamen politik olmasına rağmen cevap, ya da sorunun ele alınma tarzı diyelim, kötü bir entelektüel yaradan öteye gidemiyor. Her iki filmin sonu şiddet ve dışsal bir müdahale ve ırkçı şiddet ile bitmesi (Do the Right Thing’de) ise özellikle devletin nasıl çalıştığını örneklemesi açısından rastlantısal değildir.

* * *

 
Bir an Kojève’yi anımsarsak, onun Robes Pierre’e yönelttiği eleştirilerde haksız değildir: Genel irade, tek tek ulusun tüm üyelerinin iradesi. Zira bu durumda Robes Pierre’nin kendisi ulus olarak tezahür ediyor. Çünkü Robes Pierre’nin anlayışı genel irade ile bireyin iradesi arasında bir ayrışıma meydan vermez. Mozaik yerine Medusa'nın buyurgan dilini dayatır. Şu iki filmde patlak veren şiddet orgazmı belki de bugün orada burada olup bitenin en iyi özeti. Do the Right Thing’de devlete Fransız Devrimi’nden miras kalan terör ve mülkiyet yasası hepimizi Carl Schmittvari Tom’a “Bizden yana mısın, değil misin” diyen Dogville sakini yapıyor. Hepimiz Dogville’de yaşıyoruz. Dogville’de içinden geçtiğimiz toplum deneyimi, bizi insan olmakla hayvan olmak arasında salındığımız bir boyuta taşıdı. Hepimiz suçluyuz. Bize yazıklar olsun.

* * *

Bir nevi kimlik siyasetinin çoğulluğu, kimlik ise siyasetin bir diğer kısmı. (Ya da buna koşulu diyelim). Ama Aristo, Agamben ve Derrida'nın aksine Do the Right Thing filminde "arkadaşlık" kimlik siyasetine tehlike eşlik ediyor. Polis şiddeti sonlandırmak için müdahale hakkını kullanıyor. “Üzücü bir gereklilikle” daha beter şiddet zuhur ediyor. Tıpkı devrim sonrası terör rejimindeki gibi. Üstelik üretim araçlarına karşı sembolik bir direniş/karşı çıkış bile devlet şiddetinin devreye girmesine yol açıyor. Siyaset "ahlaki" olana meşruiyet tanısa da tersi mümkün değildir. Toplumun kalanıysa statü sembolleri çevresinde dolanıyor yine. İşler boka sarmak üzere...

 

Kaynakça
-------------------------------------
Agamben, G. Coming Community. Trans. Michael Hardt. Minneapolis: University of Minnesota Press, 1993.

Arendt, H. İnsanlık Durumu. Çev. Bahadır Sina Şener. İstanbul: İletişim, 2009.

Barthes, R. Çağdaş Söylenler. Çev. Tahsin Yücel. İstanbul: Metis, 1998.

Berman, M. Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor. Çev: Bülent Peker & Ümit Altuğ. İstanbul: İletişim, 2004.

Derrida, J. Specters of Marx. Çev: Peggy Kamuf. London: Routledge, 2006.

Douzinas, C. & Žižek, S. “Giriş: Komünizm İdeası.” Bir İdea Olarak Komünizm. Çev: Ahmet Ergenç & Ebru Kılıç. 7-12. İstanbul: Ayrıntı, 2011

Eagleton, T. Edebiyat Kuramı. Çev. Tuncay Birkan. İstanbul: Ayrıntı, 2011.

Foucault, M. Language, Counter-Memory, Practice. (Ed). Donald F. Bouchard. Trans.  Donald F. Bouchard and Sherry Simon (Ithaca, Cornell University Press, 1977), 208.

Goytisolo, J.Yeryüzünde Bir Sürgün: Juan Goytisolo'dan Seçme Yazılar. Çev. Neyire Gül Işık. İstanbul: Metis, 1993.

İnsan olmanın yeni bir biçimi olarak komünist olmak, Ocak 31, 2012, http://kayagenc.blogspot.com/2010/11/insan-olmann-yeni-bir-bicimi-olarak.html adresinden alınmıştır.

Maclntyre, Alasdair.  Erdem Peşinde Ahlak Teorisi Üzerine Bir Çalışma. Çev: Mutallip Özcan. İstanbul: Ayrıntı, 2001.

Marx, K. Introduction to a Contribution to the Critique of Political Economy, Retrieved November 1, 2011 from http://www.marxists.org/archive/marx/works/1859/critique-pol-economy/preface.htm

Nancy, J. Inoperative Community. Trans. Peter Connor et al.  Minneapolis: University of Minnesota Press, 1991.

Williams, R. Marksizm ve Edebiyat. Çev: Esen Tarım. İstanbul: Adam Yayınları, 1990.

Bu haber toplam 2283 defa okunmuştur
Gaile 398. Sayısı

Gaile 398. Sayısı