1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. ‘İlhak’ hükümeti
Sami Özuslu

Sami Özuslu

‘İlhak’ hükümeti

A+A-

Tuğrul Türkeş rahatsızlığını dile getirse de, TC-KKTC ilişkileri artık sürdürülebilir olma eşiğini aştı.

Dün Fatma Azgın’ın “KKTC ikinci Hatay mı olacak” sorusuna yanıt aradığı yazısında da haklı olarak vurguladığı gibi, Misak-ı Milli sınırları dışındaki Hatay’ın Türkiye topraklarına katılımı gibi KKTC’nin de benzer bir senaryoyla An(a)kara’ya dahil edilmesi süreci hızlanmış görünüyor.
Kuşkusuz bu çok ciddi bir adım olur ve Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki pozisyonunu daha da zorlaştırır.
Ne var ki, Türkiye’nin böylesi ‘macera’lara girmeyeceğini kimse garanti edemez.
Zira Türkiye’de iç siyasette Erdoğan’ın Başkanlık sevdasıyla yaşanan gerilim, İran ve ABD’nin tutukladığı iki eski ortağın vereceği olası bilgiler, bölgesel coğrafya yeniden şekillenirken ortaya çıkacak sonuçlar ve giderek yaygınlaşan terör, Ankara’yı bu tip maceralara yönlendirebilir.
Belki bu senaryo şu an için çok da inandırıcı değil.
Ancak çok kaygan bir zeminde bulunan Ortadoğu’da gelecekle ilgili kimin ne hesap yaptığını kestirmek çok zor.
**
Ankara’nın Kıbrıs’ın kuzeyinde giderek çok daha etkin ve çok daha otoriter bir tutum içine girmesinin sebebi yukarıdaki ‘kötü senaryo’da olduğu gibi ‘ilhak’ dahil çok da kolay atılabilir olmayan bir adım olabileceği gibi, kimilerine göre ‘çözüm sonrası’na hazırlık da olabilir.
Hatta bu ikinci görüş çok da yaygın…
Oysa son gelişmeler –en azından beni- “Türkiye çözüm sonrasına hazırlanıyor, her şeyiyle burada olmak istiyor” görüşünden uzaklaştırıyor.
Çünkü KKTC hükümetlerinin ömrünü giderek kısaltan, siyasi krizlerin ve hatta siyasetin merkezine oturan ‘Ekonomik Program’ ve ‘su’ gibi, ‘elektrik’ gibi, ‘havaalanı’ gibi stratejik alanlarda takınılan ısrarcı ve katı tutumu ‘çözüm sonrasına hazırlık teorisi’yle izah etmekte zorlanıyorum.
**
Eğer Türkiye ‘çözüm sonrası Kıbrıs’a hazırlanıyor olsaydı, Kıbrıslı Türklerin ‘kendi kendini yönetme’ konusundaki hassasiyetine, hatta bu konuda oluşmuş ‘kompleks’e hoş görüyle yaklaşır, başta Kıbrıslı Rumlar olmak üzere dünyanın gözü önünde ‘çaresiz, zavallı, muhtaç’ görünmesine sebep olmazdı.
Eğer Türkiye Kıbrıs’ta ‘çözüm sonrası’na hazırlanıyor olsaydı, Kıbrıslı Türklerin ortaya koyduğu iradeye saygı gösterir, buradaki seçilmiş ve atanmışların kararlarına destek verir, dünya aleme ‘ana-yavru’ görüntüsü değil, ‘iki kardeş ülke’ imajı verirdi.
Eğer Türkiye Kıbrıs’ta gerçekten çözüm isteseydi, buraya görevlendirdiği memurlarını ‘maaş kestirme, fırça çekme, terbiyecilik yapma’ gibi görevlerle donatmaz, böyle davrananların kulağını çekerdi.
**
Tuğrul Türkeş’in “hükümetin bozulmasıyla Türkiye’nin ilişkilendirilmesinden rahatsız” olması iyi bir şey…
Lakin asıl rahatsız olan Kıbrıs Türk toplumudur.
Türkiye, verdiği görüntüyle ve yaptıklarıyla nasıl bir pozisyonda olduğunu görmek durumundadır.
KKTC’nin Türkiye’ye ‘ilhak’ından söz edilir noktaya gelindiyse, bunun bir sebebi vardır.
Bazı çevrelerde konuşulan senaryo şudur:
“Ankara CTP-UBP hükümetini bozdurdu. Kısa vadede bir UBP-DP-Bağımsızlar koalisyonu istiyor. Hem protokollere imza koyacak bir hükümet, hem de Kıbrıs sorununda olası gelişmelerde ‘şahinlik’ yapabilecek bir oluşum arzuluyor. Uzun vadede ise, erken seçim sonrası daha da güçlü bir sağ hükümet ve Akıncı’ya rağmen Kıbrıs’ta gerilimi artırıcı adımlar planlanacak…”
Umarım Fatma Azgın haklı çıkmaz.
Lakin bir sağ hükümet kurulursa eğer, gün gele ‘ilhak’a oynarsa şaşırmayın!

Bu yazı toplam 3053 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar