1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. İHRACATA DARBE
İHRACATA DARBE

İHRACATA DARBE

Kıbrıs Türk liderliğinin de onayı ve imzası ile Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyelik ve “Port of Famagusta” mührüyle Avrupa’ya yapılan ihracat on binlerce insana istihdam kapılarını aralamış, konfeksiyondan narenciyeye Kıbrıs Türk üretimini ayağa kaldırmış

A+A-

Bir ‘mührün’ bedeli

‘KKTC’nin ilanı ve yurt dışına ihracatlarda ‘KKTC Mührü’ kullanılmaya başlanması ile birlikte Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Kararı geldi; ihracatımız 80 milyondan 8.5 milyon’a dolara
geriledi (!)

 

“KKTC’ye ambargo” olarak anılan ancak ihracatta mühür değişikliği ile başlayan süreç Kıbrıs Türk ekonomisi için milyonlarca dolay kayba neden oldu.

1972’te Kıbrıs’ın Avrupa’yla işbirliği çerçevesinde başlayan ve Kıbrıslı Türk liderliğinin de imza koyduğu anlaşma ile “tercihli gümrük” üzerinden yürütülen süreç, “KKTC” mührüne geçilmesiyle darbelendi.
‘KKTC’nin ilanı ve yurt dışına ihracatlarda ‘KKTC Mührü’ kullanılmaya başlanması ile birlikte Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Kararı geldi; ihracatımız 80 milyondan 8.5 milyon’a dolara geriledi (!)
“KKTC” bandıralı gemilerin Avrupa Birliği üye ülkelerine yük taşınmasının yasaklanması ve 1994’te Avrupa Adalet Divanı’nın (ABAD) aldığı karar ihracata büyük darbe vurdu. Ambargo öncesi 80 milyon dolara kadar çıkan ihracat, 8.5 milyona düştü.
Sanayi Odası, Armatörler Birliği ile Nakliyeciler Birliği, “KKTC’de üretilen ürünlerin AB’ye girmesini engelleyen ABAD kararları ile Kıbrıs Türk gemilerinin AB üye ülkelerine yük getirememesinin AB’ye olan ihracatı ne derece etkilediğini değerlendirdi.

Dörtgazi: Avrupa pazarına girilemiyor

Nakliyeciler Birliği Başkanı Hasan Dörtgazi, öncelikle ihraç narenciyenin yüzde 80’inin Irak’a gönderildiğini yüzde 20’sinin de Türkiye’de satıldığını, ancak Avrupa Birliği pazarına hem “kalitenin düşük olması, hem de çeşit zenginliğinin” olmayışından girilemediğini anlattı.
KKTC’de 4 çeşit narenciye üretilirken Türkiye ve Mısır’da 10-15 çeşit üretildiğine işaret eden Dörtgazi, ancak yeni tür olan king türü mandarinin hem hasat döneminin Türkiye’de hasat yapılmadığı döneme denk gelmesi, hem de revaçta olan bir ürün olmasından dolayı satışında sıkıntı yaşanmadığını söyledi.
Hellimde de ihracatın başarılı olduğunu üretimin yüzde 50’sinin Ortadoğu’ya yüzde 50’sinin de Türkiye iç piyasasında tüketildiğini kaydeden Dörtgazi, patates ürününün de AB ülkelerinde satılabilecek çok kaliteli bir ürün olduğunu vurguladı.
KKTC üreticilerinin her zaman ambargoları bahane olarak göstermesinin yanlış bir yaklaşım olduğunu da kaydeden Dörtgazi, “Hep ambargolar arkasına saklanmayalım” dedi.
Dörtgazi, “Mersin Limanı açıktır ancak ihraç edilmesi gereken örneğin patates ürününün virüslerden arınmış olması gerekir. Avrupa Birliği pazarına da girmek istersek Avrupa Birliği ülkelerinin talepleri doğrultusunda ve kalitesine ürün üretmek gerekir” dedi.
Türkiye’den ayda bin 300 tır ithal mal gelirken, Türkiye’ye ayda 10 tır ürün gönderilebildiğini ifade eden Dörtgazi, “İhracat için ihtiyaca uygun ürünleri zamanında üretmek gerekir. Süt ürünleri lokomotif görevi görebilir. Patates, nar, narenciye ve enginar doğru kalite ve zamanda üretilebilirse ihracatın arttırılabilir” dedi .

------------------------


Armatörler Birliği Başkanı Mustafa Cancuri

“Her gün geriye gidiyoruz”

Armatörler Birliği Başkanı Mustafa Cancuri, “Avrupa’ya ihracatın kesintiye uğraması” ile birlikte Kıbrıs Türk gemi nakliyatı sektörünün de geleceğinin yok olduğunu ve sektörün her gün geriye gittiğini söyledi.
“KKTC” Bayraklı 21 geminin bulunduğuna işaret eden Cancuri, söz konusu gemilerin KKTC tanınmaması nedeniyle sadece KKTC ile Türkiye arasında sefer yapabildiğini, başka ülkeler gidebilmesi için farklı bir ülkenin bayrağını çekmek zorunda olduğunu anlattı.
Farklı bir ülkenin bayrağını çekmek için söz konusu bayrak devletinin koşullarını yerine getirmek ve 15 bin dolardan başlayan harç ödemesi gerektiğine işaret eden Cancuri, “Türkiye dışında da ülkelerin limanlarını KKTC bayraklı gemilere açmadığı sürece ticaretin önünü açmamız mümkün değil” dedi.
Türkiye’de de bir şirket kurarak Türk bayrağı ile deniz nakliyatının yapılabilineceğini ancak kurulacak şirkete milyonlarca dolarlık gemiyi de kaydetmek gerekeceğini ifade eden Cancuri, bunun da beraberinde farklı riskler getireceğini anlattı.
Cancuri, sorunların ancak güney Kıbrıs’ta bir ticari antlaşma yapılarak çözülebileceğini ancak bunun için tavizler verilmesi gerektiğini, dolaysı ile gemi nakliyatının önünün ancak ve ancak adada varılacak kapsamlı bir antlaşma ile çözülebileceğini savundu.
Girne Limanı’ndan da yük taşımacılığı yapılmasının getirdiği sıkıntıları da dile getiren Cancuri, ülkeye gelen yüklerin yüzde atmışının Girne Limanı’ndan giriş yaptığını bunun en büyük nedeninin de Girne Gümrüğü’nde oturmuş bir düzenin bulunmayışı olduğunu söyledi.

-------------------------------

Sanayi Odası Başkanı Ali Çıralı:

“Kıbrıs Türk tüccarı AB pazarını iyi biliyordu”


Sanayi Odası Başkanı Ali Çıralı, 1994’te ABAD tarafından alınan karardan önce Kuzey Kıbrıs’ta üretilen 150-200 bin ton narenciye ile 20 bin ton patatesin tümünün Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edildiğine işaret ederek, ABAD kararlarının ardından üretilen tüm ürünlerin üreticilerin elinde kalmaya başladığını, hatta narenciyenin ovalara döküldüğünü anımsattı.
Çıralı, AB’nin Kuzey Kıbrıs’a üçüncü ülke muamelesi yapmaya başlamasıyla AB ülkelerine girecek tekstil ürünlerine de yüzde 14 vergi uygulanmaya başladığını ve ülkedeki tekstil şirketlerini de rekabet edemez duruma soktuğunu anlattı.
Çıralı, “Kıbrıs Türk tüccarı AB pazarını iyi biliyordu, AB pazarının kapanmasından sonra yeni pazarla bulunması zor bir iş. 1994 önceki AB pazarını başka bir yerde bulamadık” dedi.
Avrupa Birliği ülkelerindeki insanların gelir seviyesi yüksek olduğundan Kıbrıs Türk üreticilerinin ürününe de yüksek fiyatlı Pazar bulunabildiğini belirten Çıralı, ancak bugün ihracat yapılan Yakın Doğu ülkelerinde ise durumun tam ters olduğunu ifade etti.
Yerli ürünlerin bugün AB pazarına girebilecek kalitede olduğunu, hatta 1994 öncesi ürünlere göre ürün kalitesinin bugün daha iyi olduğunu kaydeden Çıralı, “Ancak AB pazarına yeniden girmek de kolay değil. O pazara tekrardan girebilmek için çok çaba sarf etmemiz lazım. Büyük devlet desteği ister” dedi.
Çıralı, Kıbrıs Türk ürünlerinin AB ülkelerine yeniden girebilmesi için öncelikle Kıbrıs Türk bayraklı gemilerin AB ülkelerine girebilmesi ve ABAD Kararlarının engelleyici unsurlarına da bir çözüm bulunması gerektiğini söyledi.

80 milyondan 8.5 milyona

Avrupa Birliği ülkelerine ihracat 1994’te alınan ABAD kararları öncesi 50-80 milyon dolar arasında iken, 2012’de 8.5 milyon dolara kadar düştüğünü belirten Çıralı, “Ekonomiyi bu kadar geriye götüren ABAD kararıydı. Bu karar alınmasaydı bugün AB ülkelerine ihracat 200 milyon Doları bulurdu” dedi.
ABAD kararlarından biri, AB ülkelerine ithal edilecek tarım ürününün tanınmış bir ülkenin Tarım Bakanlığı’ndan sağlık karnesi olması gerektiğini öngörüyor.

 


----------------------------
 

Neler yaşandı?

• 1962’de ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ortak Bakanlar Kurulu, Makarios ve Dr. Küçük’ün başkanlığında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Kıbrıs’ın üye olmasını ön gördü.

• Fransa, İngiltere’yi ‘veto’ edince, ‘garantör’ ülke konumundan dolayı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin görüşmeleri de durduruldu. 1972’de ‘veto’ kalkınca, Kıbrıs’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu ile üyelik görüşmeleri yeniden başladı.

• O dönem, Kıbrıs Türk Yönetimi Dışişleri Bakanı Osman Örek bir görüş vererek, “Kıbrıs Türk tarafının da sürece dahil olmasını” istedi. Dönemin Türkiye yönetimi ve Denktaş liderliği buna karşı çıktı.

• Ancak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin görüşme süreci devam etti, sonuçlandı, üyelik için Kıbrıs Türk tarafının da imzası istedi. Rauf Denktaş, “Kıbrıs’ın AET’e üyeliği” ve “serbest ticaret” için imzayı verdi. Kıbrıs Türk tarafı bu sürecin ardından “Port of Famagusta” mührüyle ‘tercihli özel gümrük uygulaması’ üzerinden Avrupa’ya ihracatını sürdürdü.

• Bu süreçte on binleri aşkın insanın çalıştığı konfeksiyon ve narenciye tesisleri oluştu.

• Yıl 1991!.. Dönemin UBP hükümeti ihracatta değişikliğe gitti, “Port of Famagusta” mührü yerine “KKTC” mührünü vurdu. Bunun üzerine “anlaşma ihlal edildi” gerekçesiyle İngiltere’ye dava açıldı.

•  İngiltere hükümeti, Kıbrıs Türk tarafını ‘davaya taraf olmaya’ çağırdı ancak dönemin hükümeti, bu davaya taraf olmadı. 1993’te dönemin Cumhurbaşkanı R.R Denktaş, dönemin UBP hükümetine ‘davaya taraf olunuz’ mektubunu gönderdi, ancak, davaya taraf olunmadı. DAVA Kıbrıs Türk tarafının aleyhine sonuçlandı, ardından ihracatımızı bloke eden Avrupa Birliği Adalet Divanı kararı çıktı…

 

Bu haber toplam 10130 defa okunmuştur