1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “İbrahim Ramadan, genç kuşağa öncülük eden, yeni fikirlere çok destek veren bir yapıdaydı…” (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“İbrahim Ramadan, genç kuşağa öncülük eden, yeni fikirlere çok destek veren bir yapıdaydı…” (2)

A+A-

Erdal Süreç, “Bitmeyen “BEY” dönemi – KTMAS ve siyasette yaşanan süreç” başlıklı Mayıs 2014’te yayımlanan kitabında da İbrahim Ramadan’dan söz ediyor, ne tür mücadelelere girişmiş olduklarını, o dönemde ne tür baskıcı bir ortam içinde mücadele ettiklerini anlatıyor… Erdal Süreç devamla şöyle yazıyor...

Biz o yıllardaki bu BEY dönemini çok fazla antidemokratik olarak gördüğümüz için buna karşı bir mücadelenin olması gerektiğini düşünmekteydik… Buna vakıftık. Ancak böyle bir gücümüz yoktu. Çünkü herhangi bir karşı çıkış bile büyük bir baskı gördüğü için, bu mücadeleyi yapmak isteyen insanların etrafında bile insan bulmakta zorlanılıyordu. Dolayısıyla sindirme politikası hedefine çok iyi varmıştı. Dönemin en büyük toplumsal sorunu, mevcut sorunları yansıtma olanağı bile olmaması idi. Demokrasi sorunu… O yıllarda hiç kimse kendi sorununu bile yüksek sesle söyleme cesaretini bulamıyordu kendinde. İkinci sorun ise yaşama standardı, hayat pahalılığı idi…

BEY Dönemi içerisinde yaşamış olduğum ilk önemli olay Denktaş-Dr. Küçük kavgasının yaşandığı günlerde oldu. O günlerde Dr. Küçük, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmasının üzerinden on yıl geçmesine karşın hala Cumhurbaşkan Yardımcısı olarak görevini korumakta, Denktaş ise Kıbrıs Türk toplum lideri. Fakat Denktaş, Dr. Küçük’ü yemeye ve onun yerine geçmeye çalışmakta. İşte bu çalkantılı günlerde bir sendikal bir görüşme için yine Denktaş’ın yanına gittik. Bu görüşmede KTAMS yanında KTÖS, Orta Eğitim Öğretmenler Birliği, CYTA, KRYK, LEGTİS örgüt yetkilileri de bulunuyordu. Denktaş o günlerde müthiş sinirli bir yapı içerisinde. Biz daha yanına girer girmez yapacağımız toplantının son derece gergin geçeceği Denktaş’ın tavırlarından belli olmuştu… Bu toplantıda KTAMS’ı Başkan İbrahim Ramadan, İcra Konseyi Üyesi Ali Arsun ve Genel Sekreter olarak da ben temsil ediyordum… Bu gergin havaya karşın biz bu toplantıda tavrımızı kesin olarak ortaya koyduk ve eğer sendika olarak isteklerimiz yapılmazsa sendikalara bağlı tüm çalışanlarımızla genel bir greve gideceğimizi söyledik. Denktaş da sendika temsilcilerine sinirli bir üslupla “ümidimiz grev kararınızı geri çekersiniz ve silahınızı geri tepmeden kılıfına koyarsınız” der…

Kendisine “Grev demokratik bir haktır ve her ülkede uygulanır” denilmesi üzerine şöyle yanıt verir: “Burası her memleket değildir.”

Ben bütün bir toplantıyı notlar halinde yazmıştım. Toplantı çıkışında bu notlarımı sendika başkanı İbrahim Ramadan’a gösterdim ve bunun üzerine bana “Gel” dedi ve notları benden aldı, gitti.

Notlarım, 7 Haziran 1973 tarihli Halkın Sesi gazetesinde öncelikli ve iri puntolarla manşet haber oldu. “Denktaş sendika temsilcilerine cevabını verdi: Para Yok… Artış yok…”

Bu notlardan oluşan haber manşetten verilince yer yerinden oynadı…

Haberin yayınlandığı gün evde oturuyordum.

Kapı çaldı, açtım, karşımda Taner Etkin.

Etkin sonraki yıllarda da olduğu gibi, o günlerde de Denktaş’ın en yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak Özel Kalemi idi ve haberin Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmasından birkaç saat sonra evime gelerek “Gel de başkan seni ister” dedi. Beni arabasına aldı ve Denktaş’a gittik. Denktaş’ın odasına girdiğim anda bana çok ağır bir şekilde hakaret etmeye başladı. Haberi ima ederek “Sen yaptın” dedi. Ben de ısrarla “Hayır ben yapmadım” diyerek inkar ettim doğal olarak. Fakat o kadar sinirliydi ki elini masaya vurdu, masa üzerindeki kitapların hepsi yukarıya fırladı ve “Seni öldüreceğim, yok edeceğim” dedi.

Sonra bana “Ailen var mı?” diye sordu, “Vardır” dedim. “Çocuğun var mı?”, “Vardır”. Bunun üzerine bana “Hepinizi ezeceğim ve silindir gibi üzerinizden geçeceğim” dedi. Bu cümlesini hiç unutmuyorum.

Nitekim bu cümlesi yıllar boyu kamu görevlileri arasında dillendirildi…

Epeyi uğraştıktan sonra baktı ki ben de aynı şekilde reddediyorum, bunun üzerine yeniden Taner Etkin’i çağırdı ve “Al bunun ifadesini, sana yazılı olarak yazsın ve bırak kendini gitsin çünkü bununla sonra yine konuşacağız” dedi ve beni ancak bu şekilde bıraktı. Daha sonra öğrendim ki İbrahim Ramadan ile Ali Arsun da aynı benim gibi evlerinden ayrı ayrı alınmış ve benzer baskıcı cümlelerle karşı karşıya kalmışlardı. Bu olay her tarafta duyulur.

Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük’e kadar ulaşır. Dr. Küçük bunun üzerine 25 Haziran 1973 günü Halkın Sesi gazetesinde “Ezemeyeceksiniz” başlıklı yazısını yayımlar…

Tabii bu olay olduğunda ben henüz çok genç yaşlarda bir memur. Doğrusu korktum. Bununla birlikte üzerimde bıraktığı en büyük iz, etrafımda bulunan birçok arkadaşım benden uzaklaşıp selam sabahı kestiler. Onlar da korktular. Ve işte, o günlerin BEY yönetiminin etkisi, çalıştığımız daireden mesai sonrası çıkıp da birlikte yürüdüğümüz üç beş arkadaş vardı, onlar bile yanıma gelmemeye başladı. Fakat bu olay bana ciddi bir hırs verdi. Beni daha çok hırslandırdı ve hayatta şunu gözlemledim: Eğer mücadeleci bir insansan, bu mücadele için daima ileri saflarda ve önde olacaksın. Ve bu hırs bana, sendikanın başkanlığına yürümeme ve 13-15 yıl boyunca başkan olarak sendikal mücadele vermemde büyük etken oldu…

O günlerde BEY döneminin başka önemli bir olayını daha yaşadık. Sendikalar Mart 1974’te artan hayat pahalılığı ve sabit kalan ücretlerin artırılması ile geçmiş yıllarda eksik ödenen maaşların telafisi gibi konularda Denktaş’tan görüşme talep ettik. Talebimizi kabul etti ve gittik. Denktaş’la yaptığımız görüşmede, KTÖS’ü temsilen Arif Hasan Tahsin söz aldı ve Türkiye’nin Osmanlı’dan başlayıp nerelere gittiğini, neler yaptığını özetleyerek konuyu Kıbrıs’a getirdi, çeşitli eleştirilerde bulundu, taleplerimizin haklılığına işaret etmeye çalıştı ve konuşmasının sonunda da Türkiye’nin Kıbrıs’a mecbur olduğunu, onun da bu gerçeğe göre Kıbrıs Türk halkına haklarını vermesi gerektiğini söyledi…

ktap.jpg

Arif Hasan Tahsin bunları konuşurken tam da bu anda TAK diye bir ses duyduk. O TAK sesini duyduğumuzda anladık ki, o zaman ses kayıt bantları vardı. Bant bittiğinde ya da kayıt durduğunda TAK diye mekanizme devreden çıkardı. Anladık ki Denktaş konuşmalarımızı gizlice kaydetmiş fakat bant bitip süresini tamamladığı için TAK diye de kapanmıştı.

Ve Denktaş bu bandı götürüp Bayraktar’a verdi…

Arif Hasan Tahsin olayı 74 harekatına kadar gündemde önemli yer tuttu. Arif Hoca, Bayraktarlığın talebi ile tutuklanır ve hapse atılır. KTÖS 22 Mart 1974 tarihinde bu olayı protesto etmek için 10-12 saatleri arası tüm ilkokullarda iki saatlik grev kararı alır ve uygular. KTAMS olarak biz de olaya tepki koyduk ve İcra Konseyi’ni acil olarak toplantıya çağırdık. İcra Kurulu olayı protesto eder ve KTÖS’e de destek oluşturan ve sempati içeren bir bildiri yayınlar:

KTAMS İCRA KONSEYİ BİLDİRİSİ…

22 Mart 1974

“Tüm üyelerimize ve KTÖS üyelerine bildiri:

İlkokul Öğretmenler Sendikası Sekreteri Arif Hasan Tahsin’in serbest bırakılması için ilkokul öğretmenlerinin başlattığı iki saatlik grevi KTAMS olarak desteklediğimizi bildirir, mevcut kanunlarla sağlanan demokratik düzenin devamının gerekliliğine inanıyoruz.

Bu nedenle KTÖS aleyhine girişilen sindirme politikasını şiddetle protesto eder, kardeş sendikayı desteklemek üzere kanunlar çerçevesinde tüm sendikal haklarımızı kullanacağımızı açıklarız.

İlkokul öğretmenlerine sempati ve sevgilerimizle.

İCRA KONSEYİ…”

İbrahim Ramadan, Erdal Süreç, Yusuf Fevzi, Ali Arsun, Mulla Mustafa Salman ve Erdal Camgöz, toplantıya bizzat katılır ve hazırlanan bildiriyi imzalarlar. Diğer İcra Konseyi üyelerininse telefonla onayları alınır.

Bu bildirinin yayınlanması üzerine Cumhurbaşkan Muavini ve Kıbrıs Türk Yönetimi Yürütme Kurulu Başkanı Denktaş, 25 Mart 1974 tarihli bir yazı ile KTMAS bildirisini imzalayanlardan Erdal Hüseyin (Süreç) ile Erdal Camgöz’den “hesap sorulmasını” ister… Çünkü Erdal Süreç ve Erdal Camgöz, KTAMS’taki sendikal görev ve çalışmaları yanında, Planlama Teşkilatı içerisinde de kamu görevlisi olarka görev alan isimlerdir…

Aynı gün Erdal Süreç’e Bayraktarlık Askeri Mahkemesi Mukayyidi’nden TANIK CELBNAMESİ ulaştırılır:

“… Lefkoşa’da mukim öğretmen Arif Hasan Tahsin’in aleyhine getirilmiş olan “Anavatana bağlılığı sarsacak harekette bulunmak” suçu ile ilgili davada şahadet vermek için 1974 senesi Nisan ayının 3üncü Çarşamba günü öğleden evvel saat 08.30’da Lefkoşa’da işbu mahkeme huzurunda hazır bulunmaya çağırılırsınız…”

Bildirinin yayınlanmasının ardından KTAMS İcra Konseyi üyelerine gerek savcılık, gerek Kamu Hizmeti Komisyonu soruşturma başlatılır…

Denktaş’ın dört ayrı ağır ve ciddi suçlama getirdiği bu dava mahkemeye taşınır ve yargılama süreci başlar. Ancak Denktaş’ın ileri sürdüğü düşünce ve görüşlerine karşılık Başsavcı Oktay Feridun, suçlamaları ileri götürecek bulgulara ulaşılmadığını ve tahkikatın yetersiz olduğunu vurgulayarak noktayı kor ve onu bu safhada kalır. Yani kapanır…

KTÖS Başkanı Arif Hasan Tahsin olayı yaşanırken 1974 harekatı gerçekleştirilir.

KTAMS Yürütme Kurulu’nun son toplantısı ise 26 Haziran 1974’te gerçekleştirilir.

Gündem konumuz da bize ve sendikalara karşı antidemokratik davranışlar ve Arif Hasan Tahsin olayıdır.

Bu toplantı, bizi kucaklayan, sendikamızı sendika yapma yönünde her şeyi göze alan sevgili dostum, arkadaşım İbrahim Ramadan’la birlikte olduğumuz son toplantı olur. 20 Temmuz harekatının ilk günü, İbrahim Ramadan Başkanımız, Boğaz’daki çarpışmalarda şehit düşer. Hapiste olan Arif Hasan Tahsin ise serbest bırakılır ve o da herkes gibi cepheye koşar…

 

İBRAHİM RAMADAN’IN ŞEHİT OLUŞU…

Ve 1974 harekatı oluyor. Bu harekatta Sendika Başkanı İbrahim Ramadan, Boğaz’da çarpışırken şehit olur…

20 Temmuz’dan sonraki ilk altı ay, toplumda yaşanan çalkantılar nedeniyle sendikal çalışmalar da doğal olarak askıya alınmıştı. Çünkü o günlerde ben de, herkes gibi silah altında idim.

Sendika Başkanı’nın 20 Temmuz harekatı içerisinde şehit olması sonrasında görev bizlere düşer. Hemen çalışmalara başladık. İlk olarak şimdiki lokal yanındaki bina terk edilmiş ve harap durumdaydı. Orayı tamir edip geliştirmek amacıyla zamanın Maliye Bakanı Rüstem Tatar’a başvuruda bulunduk.

Güneyde Kıbrıslı Türk memurlarına Kıbrıs Hükümeti tarafından verilmiş bina olduğunu gerekçe göstererek o atıl binaya sahip çıkmak istediğimizi söyledik. Maliye Bakanı Rüstem Tatar bunu teyit ederek Bakanlar Kurulu’na önerimizi sundu… Kıt kaynaklarımıza rağmen bu atıl binayı restore ederek 8 Nisan 1975 günü oraya taşındık. 26 Haziran 1974’te gerçekleştirdiğimiz son toplantıdan sonraki toplantımız da bu binada 14 Eylül 1974’te oldu…”

(BİTMEYEN “BEY” DÖNEMİ – KTAMS VE SİYASETTE YAŞANAN SÜREÇ – ERDAL SÜREÇ – MAYIS 2014 – ATEŞ MATBAACILIK LTD. – LEFKOŞA.)

Bu yazı toplam 1812 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar