1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Hibe suyun fiyatı 0.70 kuruş
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Hibe suyun fiyatı 0.70 kuruş

A+A-

 

Bugünlerin, bu yılların sürekli gündem konusu ‘su’ olunca, sevgili Naci Taşeli de geçtiğimiz günlerde sosyal medyadaki hesabında ‘Evkafın su meselesi’ni hatırlattı. Belki bilenler vardı ama sürekli dilimize doladığımız bu ‘Evkaf’ın su meselesi’ni ilk kez duyanlar mutlaka daha çoktur;

"Bu mesele Osmanlı Kıbrıs’ı 1878’de İngiltere'ye kiraladıktan sonra, yani Ada İngiliz idaresine geçtikten sonra oluyor… O yıl Lefkoşa’daki suyun taksimatını ve dağıtımını Su Evkafı yapıyordu… İngiliz İdaresi suyun dağıtımını Su Evkafı’ndan alıp 6 kişilik bir kurula, sonra da Lefkoşa Belediyesi’ne devrediyor… Bu duruma itiraz eden Su Evkafı konuyu 1878-1879’da mahkemeye taşıyor… Mahkeme sorunu 1916’ya kadar bir türlü sonuçlandıramıyor… Sonunda uzayan bu meselede mahkeme de suyu Lefkoşa Belediyesi’nin dağıtmasını haklı buluyor… Yaklaşık 38 yıl süren Su Evkafı’nın bu hukuk savaşı memleketin siyasi genlerinde önemli bir yer ediyor, bir deyiş olarak da gündelik hayatlarımıza kadar geliyor…"

İşte Evkafın su meselesi böyleymiş ve bundan sonra da her uzayan iş için söylediğimiz şeyin ne olduğunu bilmesek de hep kullandık evkafın su meselesini…

Şimdi benzeri olmasa da yine bir su meselesi var. Bu kez evkafın değil, herkesin oldu bu su meselesi…
Lefkoşa Belediye Meclisi’nin, (en azından CTP’li üyelerin) suyun fiyatı ile ilgili aldığı ‘hayır’ kararından sonra gelişen tartışmalar CTP’nin Mühendis Mimar Odaları Birliği ve Elektrik Mühendisleri Odasıyla yaptıkları hesaplamalarda suyun maliyetinin 1.25 kuruş olduğu çıktı ortaya… Hatta “ben soydaşlarıma su getirecem” dendiğinde hibe niyetiyle söylenmişse 0.70 kuruş.

Hükümete ve Tarım Bakanı’na 2.30’un dökümünün yapılması çağrısı yapıldı hep ama bir türlü bu açıklama yapılmadı. Belki de onlar da bilmiyordur bu rakamın nasıl ortaya çıktığını… Sadece “al bu rakamı ve git, söyle suyu alsınlar” dendi, Tarım Bakanı da aldı fiyatı ve anlaşmayı, sormadı, anlamadı, açılımını da istemedi, aklına da gelmedi herhalde… Şimdi de bilgisi olmadığı için açıklayamıyor tabii…

Sudaki hikâye şimdi Koordinasyon Ofisi için yapılıyor. Bu konuları defalarca yazıyoruz, hep yazıyoruz ama bir kez daha, bir kez daha yazmakta yarar var. Yine böyle bir ofis istendi, biz gençlik için şunu yapacağız, kulüpler için şöyle altyapılar olacak dendi. Kulüplere de emirler gitti, “biz istiyoruz bu ofisi” dedirttiler. Dedirttiler de amaç sorgulanmadan, Türkiye’deki kötü gelişmelerden ders almadan, bir nesli mahvetmek uğruna bu kadar basit olunmasında hiçbir sakınca görülmemesi korkunç bir gerçek bu toplum için…

Normal bir ülkede yaşıyor olmamızı o kadar arzuluyorum ki… Otoritenin daha iyi, daha demokratik, özgür, adaletli, çağdaş bir yaşam için kurallarını koyduğu bir ülke…

Olan kurallara da yurttaşın uyması için otoritenin denetim yaptığı ve uygulattığı bir ülke… Aksine, şimdi olduğu gibi otoriteyi kendi yaptığı yasalara uyması için yurttaşın denetim yapmak zorunda bırakıldığı bir ülke değil. 

---------------------------------------------------------

Darısı başkalarının başına

Güzel bir de gelişme… Dumansız hayatta umut verici gelişmeler… Son zamanlarda bakıyorum da sigarayı bırakanlar kervanına katılım genişliyor… Olduğum, gittiğim, gezdiğim yerlerde sigarayı bırakanların arttığını görüyorum. Bu güzel gelişmenin ilginç tarafı; Sigara içerken “artık bırak bu sigarayı” dediğimizde neredeyse kavga çıkaracak olanların aniden sigarayı bırakmaları karşısında şaşkınlığımızı gizlemeye çalışmak! Madem ki bırakabilirdin o zaman o şiddetin gereği neydi! Şaşkınlığımızı gizlemeye çalışıyoruz çünkü ters tepmesinden korkuyoruz. Sigara içilen yerde sigara içmeyenlerin haklarına tecavüz edildiğini söylediğimiz zaman “benim de sigara içme hakkım var” diyebilecek kadar sigaranın etkisinde kalanların bu zehirden hem sağlıkları açısından rahatlamalarına hem de ceplerindeki sigara parasını başka ihtiyaçlı yerlere harcayacak olmalarından dolayı çok seviniyorum. Darısı bütün sigara içenlerin başına…

-------------------------------------------------------

GÖZLEM

Açlık, tokluk

Ramazan’da iftar çadırları kuruluyor ya… Ben o çadırların aç, açıkta kalmış, ihtiyaçlı, muhtaç insanlar için kurulduğunu sanıyordum! ama bir bakıyorum ki son yıllarda bu çadırlarda yemek yiyenler veya iftarını açanlar veya açmayanlar  (oruç tutmayanlar) herkes var. Evinde yemek pişen, hiçbir şekilde muhtaç durumu olmayan, devletin de en üst kademelerinden insanlar düğün, cenaze gibi yerlerde oy toplama işlerine bunu da katmışlar. İhtiyacı olmayanlar çadırı doldurmuş, gerçekten aç, açıkta olanlar bir kez daha açıkta kalmaktan kurtulamamışlar.

------------------------------------------

TAHMİN

İşgüzarlık

Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, düzenlenecek sanayi fuarında bir mescit yapılması için iş insanlarından, şirketlerden 5’er bin tl toplamaya çalışıyor. İşte koordinasyon ofisi bağlamında düşünülecek bir işgüzarlık daha… Üstelik de Ekonomi Bakanına böyle bir görev düşmezken… Ama olsun sayın Bakan Hacca gitti, hacı oldu ya… Böyle işlerde kendini hep mecbur görüyor. Belki hâlâ puan toplamaya çalışıyordur.

--------------------------------------------

Yanılgı insanlar içindir ama silginiz kaleminizden önce bitiyorsa biraz fazlaca yanlış yapıyorsunuz demektir.
J. Jenkins

Bu yazı toplam 1656 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar