Derya Beyatlı

Derya Beyatlı

Hatice

A+A-

Kaç gündür çalışmıyorsun diye soruyorum. 19 gün oldu diyor.

Biliyorum tabii, unutmak mümkün mü? Her gün, sosyal medyada, karantina günü on sekiz, karantina günü on dokuz diye şarkılar ile fıkralar ile günlük hallerimizi paylaşıyoruz. Sokağa çıkmıyoruz, dar mekânlarda birbirimizi telefon ile yoklayarak sosyalleşiyoruz, online alışveriş adresleri alıp veriyoruz.

Yaşamanın çok daha başka yolları olduğunu hatırlatıyor bize karantina günleri. Günler, saatler birbirine karışınca, birden oradan oraya koşmak ile geçen zamanımızın ne kadar anlamsız olduğunu fark ediyoruz ve sevdiklerimiz ile kaliteli zaman geçirmenin önemini kavrıyoruz. Kaliteli zaman geçirmek istediğimiz kişilerin isimleri belirginleşiyor zihnimizde. Kaybedince anladığımız dışarıya çıkma özlemi burnumuzu sızlatmaya başlıyor.   

Kredi kartın var mı diye devam ediyorum sorularıma. Hayır diyor. Birikimin? Yok! Kaç gün daha bu şekilde yaşamaya devam edebilirsin sorusunu korkarak soruyorum. Sesi çatallanıyor, buzdolabında birkaç günlük yiyecek kaldı, cebimde 300 Lira. Oğlum rahatsız, onun ilaçlarını alınca o da bitecek. Ne kadar daha dayanırız bilmiyorum…

Teknolojiyi kullanarak yeni çalışma yöntemleri keşfediyoruz biz, iş başa düştü ya yemek yapma becerilerimizi geliştiriyoruz, pastaya, böreğe sarıyoruz. Yaratıcılık artar kısıtlı imkânlarda, yeni yeni hobiler ediniyoruz. Hep başlamak istediğimiz o kurs da ücretsiz olmuş bu arada, harika, hemen kayıt yapmalı.

Ev kiranı ödeyebildin mi diye soruyorum. Ev sahibi sürekli arayıp duruyor, çalışmadığımı, kiramı ödeyemeyeceğimi o da biliyor, evden atmakla tehdit ediyor. Dört kişiyiz evde, tek ben çalışıyordum, yasak geleli 19 gün oldu, şu an ben de çalışmıyorum, nasıl ödeyim? 

Çok bunaldım evde diye şikâyet ediyoruz, birbirimize psikolojik destek olmanın yollarını arıyor, skype üzerinden yoga seansları düzenliyoruz. Her konuda birden uzman kesilmişiz hepimiz, ahkâm kesip duruyoruz, olur olmaz, doğru yanlış. Sosyal medya kalemşörlüğümüz de bu arada iyice keskinleşmiş, tahammül sınırlarımız zorlandı ya, normal.

Bebeğimin bez masrafı iki haftada ikiye katlandı diye devam ediyor anlatmaya, kızı kreşe göndermedik bu ay hiç, onu ödemeyeceğim ama elektrik faturası üçe beşe katlanmıştır şimdi, hep evdeyiz ya. 19 gündür çalışmıyorum, çalıştığım zamanlarda bile zor ödüyordum…

Kitap, film listeleri alıp veriyoruz biz birbirimize. Çocukları evde meşgul etmenin yollarını, yoğurt yapmanın püf noktalarını, ekşi mayalı ekmeğin nasıl daha fazla kabaracağını not alıyoruz. Çamaşır makinene hikâye anlatman normalmiş, makine cevap veriyorsa sorun var o zaman, bir uzmanı ara diye şakalaşıyoruz.

Belediye’ye ismimi yazdırdım, haftada bir kez erzak yolluyorlarmış, onların desteği ile en azından karnımızı doyuracağız umarım diyor Hatice utana sıkıla. İlk kez böyle bir duruma düştüm diye ekliyor.

Biz kim kime ne demiş, kim pozitif çıkmış, isimler paylaşılsın mı, gizlensin mi tartışmasını hep bir ağızdan sürdürüyoruz sıcak salonlarımızdan. Eleştiri oklarımızı acımasızca ne tarafa yönlendirelim şimdi diye bakınıyoruz. Sevmediğimiz biri bir açıklama yapmış mı?

Hatice evden atıldığında, ki çok yakın olduğunu düşünüyor bunun, nereye gidebileceğini düşünüyor kara kara.

Belediye emekçileri, sağlık çalışanları, marketlerdeki, bankalardaki kasiyerler, dağıtımcılar risk altında çalışıyorlar, yoğun çalışıyorlar. Gönüllüler bir ucundan tutmaya çalışıyorlar işin, ne yapabilirsem, ne kadar katkı koyabilirsem diye. Ölüm haberleri gelmeye başlıyor uzaklardan, ateş düşüyor evlere, yakıyor. Tren geziyor Lefkoşa sokaklarında, şarkı çalıyor, moral veriyor.

Farklı gerçekler var her bir hanede. Ben yarın hangi kitabımı okusam acaba derdindeyim, Hatice Belediye’nin yardımının gelmesine daha kaç gün var, onun hesabını yapıyor. Günlük kazanıp günlük harcıyor, 19 gündür çalışmıyor. Döviz yükseliyor, fiyatlar katlanıyor, çekler geri dönüyor, kiralar ödenemiyor.

Adına Devlet dediğimiz, sosyal olduğunu iddia eden kurum, cebime mesaj atıyor ‘sokağa çıkma, yasak’. Ben çıkmıyorum da, sen ne yapıyorsun? Çalışmasına izin vermediğin Hatice’nin karnını doyurmak için canla başla destek olmaya çalışan Belediye’nin kaynağını kısmaktan başka ne yapıyorsun, diye soruyorum tabii. Sonra su faturamı ödüyorum internet üzerinden, kendi alışverişimi yaparken Belediye’ye de birkaç koli gönderiyorum. Devlet’imin kestiği desteğin yerini tutmayacak biliyorum, ama akmazsa damlasın diye, Hatice de yarın karnını doyurabilsin diye…      

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

    

  

Bu yazı toplam 1842 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar