1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım…
“Hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım…

“Hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım…

Karagözlü, 40 dakikayı aşkın bir süre akıcı bir şekilde hakkındaki iddialara yanıt vererek, suçlamaları reddetti.

A+A-

Didem MENTEŞ

Kamuoyunda büyük yankı uyandıran ‘yasa dışı hamileliği sonlandırma’ davasında bu kez sanık Fahri Karagözlü konuştu: “Ben hiçbir zaman tıbbi müdahale dışında hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım. Her şeyden önce hastaların sağlığını ve mahrumiyetini korumaya çalıştım. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum. Yüce mahkemenin adaletine inanıyorum…” dedi.

HASTA MAHRUMİYETİNİ KORUDUM… “Ben hiçbir zaman tıbbi müdahale dışında hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım. Her şeyden önce hastaların sağlığını ve mahrumiyetini korumaya çalıştım. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum. Yüce mahkemenin adaletine inanıyorum…”

Sanıkların kendilerini savunmalarına kalındığı yerden devam edildi, dünkü celsede sanık Fahri Karagözlü ‘yemin vermeden’ sanık kürsüsünden kendisini savunarak, davaya konu tüm fetüslerin ve bebeklerin sağlıklı olduğunu ileri sürdü.

Karagözlü, 40 dakikayı aşkın bir süre akıcı bir şekilde hakkındaki iddialara yanıt vererek, suçlamaları reddetti. Yaptığı tüm müdahalelerin tıbbi amaçlı olduğunu savunan Karagözlü, tek suçunun Tabipler Birliği’ne karşı hasta dosyasına ‘kürtaj’ yazamayarak sadece ‘kist’ yazmak olduğunu savundu.

BEBEĞİN KALBİ ATMIYORDU… 34 haftalık bebek anne karnında ölmüştü. Anne çocuğun hareketlerini hissetmeği için bana başvurdu. Ultrasound kontrolünde bebeğin kalp atışlarını göremedim. Yapabileceklerimi söyledim. Hastaya durumu açıkladıktan sonra, onlar ameliyat istedi. Aynı gün ameliyata aldım ve bebeği anne karnından ölü olarak çıkardım. Z.N isimli acil tıp teknisyeni dediği gibi göbeğine iğne enjekte etmedim. İddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Doğmuş canlı bir bebeğe iğne yapacak bir hekim hayal edemiyorum”

34 haftalık bebeğin görüntüsü ilk kez mahkemede!

Öte yandan dünkü celsede sanık Fahri Karagözlü'nün müdafaası için tanık olarak İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz dinlendi. Yorulmaz, 34 haftalık bebeğin adli tıp tarafından verilen raporu üzerine hazırladığı kanaat raporunu mahkemeye sundu. Yorulmaz, “bebeğin akciğer kenarları keskin ve eğer büyüklüğü kalbi kapatmıyorsa ve pembe yüzeyi yoksa bu bebeğin ölü doğum olduğunu gösterir. Akciğer ağırlığı canlı bebek olarak doğduğunu göstermez. Bu vaka da %90 ölü doğum var" dedi. Yorulmaz raporuyla ilgili görsel detayları ekranda anlatırken, söz konusu 34 haftalık bebeğin fotoğrafı da ilk kez mahkemede gösterildi. Bebeğin görüntüleri salonda dikkatlice izlendi.

% 90 ÖLÜ DOĞUM… Öte yandan dünkü celsede sanık Fahri Karagözlü'nün müdafaası için tanık olarak İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz dinlendi. Yorulmaz, “bebeğin akciğer kenarları keskin ve eğer büyüklüğü kalbi kapatmıyorsa ve pembe yüzeyi yoksa bu bebeğin ölü doğum olduğunu gösterir. Akciğer ağırlığı canlı bebek olarak doğduğunu göstermez. Bu vaka da %90 ölü doğum var" dedi.

Taraflar hazır bulundu

Sanıklar Mehmet Ali Tunçbilek, Verda Özkent Tunçbilek, Ayşegül İşbilen, Taner Okburan, Fahri Karagözlü ve Rasiha Serdaroğlu dün yeniden Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı.

Başkan Fatma Şenol, üye yargıç Murat Soytaç ve üye Yargıç Seran Bensen huzurundaki davada, Başsavcılık adına İddia Makamı’nda Kıdemli Savcı Erdinç Akyener, sanıklar ve sanıkların avukatları mahkemede hazır bulundu. Sanık Mehmet Ali Tunçbilek’i Avukat Serhan Çınar, sanık Verda Tunçbilek’i Avukat Mustafa Şener, sanık Taner Okburan ile Ayşegül İşbilen’i Avukat Emre Kadri, sanık Fahri Karagözlü’yü Avukat Güneş Menteş ve sanık Rasiha Serdaroğlu’nu Avukat Tahir Seroydaş ve Ömer Başay temsil etti.

BEBEĞİN FOTOĞRAFI MAHKEMEDE… Yorulmaz raporuyla ilgili görsel detayları ekranda anlatırken, söz konusu 34 haftalık bebeğin fotoğrafı da ilk kez mahkemede gösterildi. Bebeğin görüntüleri salonda dikkatlice izlendi.

 

“Ben suç işledim, Tabipler Birliği’ne karşı…”

Dünkü duruşmada sanıkların dinlenmesine devam edildi. Sanıklar Ayşegül İşbilen ve Taner Okburan’ın ardından söz Fahri Karagözlü’ye geçti. Avukatı Güneş Menteş, müvekkillinin savunmasını ‘yemin vermeden’ sanık kürsüsünden yapacağını beyan etti. Bunun üzerine hazırladığı notlarla birlikte 40 dakikayı aşkın bir süre savunmasını yapan Fahri Karagözlü, aleyhine getirilen tüm suçlamaları reddettii. Karagözlü, söze ilk olarak özgeçmişinden başlayarak, tıbbi uzmanlık alanını, yapmış olduğu bilimsel çalışmalarını, yazmış olduğu ve katkıda bulunduğu bilimsel kayıtları aktardı.

Karagözlü, anne karnında erken teşhis uzmanlığıyla ilgili olarak, Thalassaemia tedavisiyle ilgili yaptığı çalışmaları vurguladı. 

“Hasta mahrumiyeti ile yasalar bağdaşmayacak durumdadır”

Uzmanlığıyla ilgili bilgileri aktaran Karagözlü, “Bizim görevimiz anne karnındaki çocuğun rahatsızlığını tespit edip bir tedavi uygulamaktır. Anne karnındaki bebekte bir hastalık veya anomali olup olmadığı, karnında hasta bebek olan var mı, taşıyıcılık olan çiftler var mı ona bakarız. Bebeğin istikbali için anne ve baba ile konuşuz işlemler ona göre gerçekleşir” dedi. Karagözlü, polisin Ada Hospital’den aldığı şüpheli dosyalara da dikkat çekti. Dosyaların birinde M.G. isimli bir annenin karnında kist olduğu ve 28 haftalık bebeğin de annenin karnında öldüğünü iddia eden Karagözlü, bu kişiye kürtaj yaptığını ama işlemden sonra annenin çocuğa sahip çıkmayarak gittiğini ileri sürdü. Karagözlü, anne M.G.’nin kürtaj olduğunu duyulmamasını istediğini ileri sürerek, hasta mahrumiyeti ile yasaların bağdaşmayacak durumda olduğunu ifade etti.

Karagözlü, doktor olarak amacının sağlıklı bireyler doğması, sağlıksız bireylerin azaltılması olduğunu söyleyerek, A.G isimli bir annenin bebeğinin de ense kalınlığı ve daum sendromlu teşhisi koyduğunu, N.G isimli annenin de bebeğinin doğurmasının riskli olduğunu iddia etti.

 

“34 haftalık bebek anne karnında ölüydü”

Fahri Karagözlü, davada 7 numaralı fetüs olarak geçen, 34 haftalık bebeğin ise anne karnında ölü olduğunu iddia etti.  Karagözlü, şunları anlatı: “Bebek anne karnında ölmüştü. Ölü doğum değildi, doğuma hazır değildi. Bir çift bana bu şekilde müracaat ettiler, randevusuz geldiler. Anne çocuğun hareketlerini hissetmeği için başvurdu. Ultrasound kontrolünde bebeğin kalp atışlarını göremedim. Yapabileceklerimi söyledim. Hastaya durumu açıkladıktan sonra, onlar ameliyat istedi. Aynı gün ameliyata aldım ve bebeği anne karnından ölü olarak çıkardım. Z.N isimli acil tıp teknisyeni dediği gibi göbeğine iğne enjekte etmedim. İddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Doğmuş canlı bir bebeğe iğne yapacak bir hekim hayal edemiyorum. Ne gördüm ne de yaptım, bir hekimin bunu yapacağına da hayal edemiyorum. Z.N ne gördüğünü anlayacak seviyede değildir. Ben hiçbir zaman ameliyatlara girmesine izin vermedim. Doğum, sezaryen, ameliyat bilgisi yok. Hastanenin tecrübeli bir personel sınıfına girmedi. Böyle bir şeyi tıp literatüründe ne duydum ne de yaptım. Bu olay Ocak ayı sonları Şubat başları olacak. Bebeğin ameliyatına Anestezi Uzmanı O.A girdiğini hatırlıyorum”

“Tek suçum‘kürtaj’ değil ‘kist’ yazmamdır”

Fahri Karagözlü, ayrıca davada tanık olarak dinlenen fetüs annesi M.A’nın kürtaj olayıyla ilgili de konuştu. Karagözlü, M.A’nın ara ara gelen ağrıları ve kanama şikayetiyle geldi. Muayenesinde hamile olduğunu gördüm. Hastamın annesi ise kızının bekâr olduğunu ve hamileliğinin duyulmasını istemediğini belirtti. M.A. ve annesi 3 gün sonra yine şiddetli karın ağrısı ile geldi. Yaptığım sağlık muayenesinde kist olduğunu gördüm ve vajinal müdahale ettim. Ben suç işledim Tabipler Birliğine karşı… Hastamın dosyasına ‘kürtaj’ yazmadım bir tek ‘kist’ yazarak suç işlediğimi kabul ediyorum. Ama bunu vicdanıma dayanarak yazmadım” dedi.

“Tıbbi atık konteynırı gelmedi, gömmeyi pratik çözüm buldum”

Karagözlü, yargı aşamasında bulunan fetüslerin gömülmesi ile ilgili dramatik bir yaklaşım sergilendiğini öne sürerek, şunları aktardı: “Girne Belediyesi doğum parçalarını, kürtaj atıklarını ve tıbbi atıkların konulması için tıbbı atık konteynırlarını tahsis etmesi lazımdı. Birçok özel hastaneye olduğu gibi Ada Hospital’de tahsis edilmedi. Sağlık Bakanlığına ait tıbbi atık kamyonu hiçbir zaman gelip bu çöpleri toplamadı. Biriken çöpler hastane için de hijyen açısından sağlığı tehdit ettiği için ve fetüsleri çöpe atamayacağımız için pratik çözüm üretmek zorundaydım. Fetüslerin gömülmesinin uygun olacağını düşünerek, hastane çalışanı A.D.’ye bu işi yapması için görevlendirdim ve kabul etti. Hastane personelinden A.D.’nin ilk zamanlar gömme işini yapmadığını, fetüsleri normal çöpe attığını duydum ve yine uyardım. Bu işi yapıp yapmadığını görmek için de fotoğraf çekmesini istedim. A.D. yaptığı kazıları benim emin olmam için fotoğraf çekip attı. Gömme işi benim bulduğum pratik bir yoldu. Tıbbi atıkların çöpe atılması yerine gömülmesi daha uygundu”

“Her şeyden önce hastaların sağlığını ve mahrumiyetini korumaya çalıştım”

Karagözlü, 34 haftalık bebeğin ölü kaydını yaptırmadığını çünkü ailesinin bunun gizli tutulmasını istediğini belirterek, ailenin belediyeye de bildirim yapmayacaklarını söylemesi üzerine gömüldüğünü iddia etti. Doktor olarak kendinsin kayıt yaptırmasını istenmediğini savundu. Karagözlü, bugüne kadar hiçbir özel hastanenin ölü bildiriminde bulunmadığını söyleyerek, “sanki her şey bizim üzerimize dönüyor. Biz katliam grubu olarak toplandık ve bizim üzerimize çöktü, çok rahatsızız” dedi. Karagözlü, Sağlık Bakanlığı’nda bugüne kadar Sağlık Müdürlüğü bulunmadığını, doktorlara gönderilen formların doğum formu olduğunu söyleyerek, doktorların ölen bebeklerle ilgili nereden ve ne şekilde öldüğüne dair yazabilecekleri bir form da bulunmadığını öne sürdü. 

Son olarak sanık Fahri Karagözlü, “Ben hiçbir zaman tıbbi müdahale dışında hastalara zarar verecek bir müdahalede bulunmadım. Her şeyden önce hastaların sağlığını ve mahrumiyetini korumaya çalıştım. Ben suçsuz olduğuma inanıyorum. Yüce mahkemenin adaletine inanıyorum…” dedi.


Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz:

“İç organlara saplanan potasyum ölüme sebebiyet verecek düzeyde değil”

Avukat Güneş Menteş, sanık Fahri Karagözlü'nün müdafaası için ilk tanık olarak İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Coşkun Yorulmaz'ı dinletti. Coşkun Yorulmaz, özellikle 34 haftalık bebeğin adli tıp tarafından verilen raporu üzerine hazırladığı kanaat raporunu mahkemeye emare sundu. Ardından da kanaat raporunu okudu. 34 haftalık bebeğin ölü olarak kabul edildiğini, ölü doğum yapıldığına kanaat getiren Yorulmaz, ufak bir nefes almadığı, akciğerlerde en ufak bir hava bulunamadığı ve ölü doğum kriterlerine eşit olduğunu aktardı. Coşkun Yorulmaz, şahadetinde sunduğu kaynaklar sonucu, bu bebeğe propofol maddesini, anneye sezaryenden daha önce tedavi amaçlı kullanıldığının düşünülmekte olduğunu ve bebeğe pasif bir şekilde geçtiği kanaatine vardığını kaydetti. Yorulmaz, bebeğin canlı doğmadığını, verilen potasyumun anne karnında ciddi solunum sıkıntısı yaşatacağını ancak iç organlarına saplanan potasyumun ölüme sebebiyet verecek düzeyde olmadığına dikkat çekti. Yorulmaz, sonuç olarak göbek kordonuna enjekte edilerek öldürülme olmadığına kanaat getirildiğini ifade etti.

34 haftalık bebeğin görüntüleri ilk kez mahkemede

Coşkun Yorulmaz, ardından raporuyla ilgili görsel detayları ekranda anlattı, 34 haftalık bebeğin fotoğrafı ilk kez bu görüntülerde mahkemede gösterildi. Yorulmaz, "bebeğin akciğer kenarları keskin ve eğer büyüklüğü kalbi kapatmıyorsa ve pembe yüzeyi yoksa bu bebeğin ölü doğum olduğunu gösterir. Akciğer ağırlığı canlı bebek olarak doğduğunu göstermez. Bu vaka da %90 ölü doğum var" dedi. Yorulmaz, bebekle ilgili incelediği bulgularda hava sıcaklığı ve ortamın, bebeğin sarılı olduğu tıbbi malzemeleri göz önünde bulundurulduğunda bebeğin ortalama 4 hafta önce gömüldüğüne vurgu yaptı.

Bu haber toplam 3336 defa okunmuştur
İlgili Haberler