1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. "Gerilim artacak, barışa engel”
"Gerilim artacak, barışa engel”

"Gerilim artacak, barışa engel”

Uluslararası İlişkiler ve Siyaset uzmanları ABD’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosunu kaldırmasını yorumladı: "Doğu Akdeniz’de gerilim ve tansiyon yükselecek, bu adım barışa ve müzakerelere engel"

A+A-

Aygün Bahar ÖKMEN

Uluslararası İlişkiler ve Siyaset uzmanları ABD’nin Kıbrıs’ın güneyine silah ambargosunu kaldırmasını yorumladı, Amerika’nın bu hamlesini yanlış buldu.

Uzmanlara göre Doğu Akdeniz’de gerilim ve tansiyon yükselecek.

Eski Büyükelçi ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ta Instr. Dr. Rafet Akgünay bu durumu seçimler öncesinde Trump’ın, Biden’dan oy çalmak istemesine bağlarken, Siyaset Analizcisi ve PRIO Kıbrıs Araştırmacısı Mete Hatay son dönemde değişen dengelere, YDÜ Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dr. Şevki Kıralp ise ABD’nin Kıbrıs’ın güneyini Rusya’dan uzaklaştırmak istemesine bağladı.

Kıralp,  ambargo uygulamasının hangi koşullarda başladığına bakmamız gerektiğine işaret ederken, Akgünay,  Türkiye’nin dış politikada yaşadığı sorunlara,  Hatay ise ileride oluşabilecek ramifikasyonlara dikkat çekti.


Uzmanlar ne dedi? Uzmanlar ne dedi?

 

Eski Büyükelçi ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ta Instr. Dr. Rafet Akgünay:
“Amerika seçimler öncesindedir. Amaçları, iç politikaya dönüktür”

Eski Büyükelçi ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ta Instr. Dr. Rafet Akgünay, YENİDÜZEN’e yapmış olduğu açıklamada “Bu tür davranışlar, yani Kıbrıs’ta, iki toplum arasında dengeyi bozacak davranışlar müzakerelerin ilerlemesine ve nihai çözümün bulunmasına yardımcı olmamaktadır. Kıbrıslı Rumlar daha önce, 2004’ten sonra Avrupa Birliği’nin kendilerine vermiş olduğu destek nedeniyle bir uzlaşmazlığa girmişlerdir. Bu durum, bu uzlaşmazlığı daha da pekiştirir. Türkiye ve Amerika ilişkilerine de olumsuz etkileri olacaktır. Şu aşamada yapılması gereken en son eylem olarak görüyorum. Güney ile olan ilişkilerimizi kötü etkileyecektir” ifadelerini kullandı.

Doğu Akdeniz’de zaten gergin olan durumun daha da gerginleşebileceğinin ve gerginliğin tırmanışının daha da hızlanabileceğinin altını çizen Akgünay; “Dolayısı ile Amerika’nın bu şekilde davranması yanlıştır. Ancak Amerika, tam seçimler öncesindedir. Trump her türlü imkânı kullanmaya çalışacaktır. Amaçları, iç politikaya dönüktür. Kendine oy çekmeye çalışmaktadır. Çünkü Biden, Kıbrıs’taki Rum ve Yunan lobisinin Amerika’da önde gelen isimlerindendir ve Trump onun elinden oy kapmak isteyecektir. Ancak bunun yansımaları, uzlaşmazlık olarak bize dönecektir” şeklinde konuştu.

“Burada Türkiye’ye de çok önemli bir rol düşüyor. Maalesef Türkiye’nin dış politikasında, özellikle son yıllarda, problemler mevcuttur. Hemen herkesle arası bozulmuş olan, bölgede hemen herkesle problemli olan bir ülke haline dönüştü” dedi.

 


 

Siyaset Analizcisi ve PRIO Kıbrıs Araştırmacısı Mete Hatay:
“Amerika’nın bir tarafa silah ambargosunu kaldırması, inandırıcılığını kaybettiriyor”

Siyaset Analizcisi ve PRIO Kıbrıs Araştırmacısı Mete Hatay, ABD’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne silah ambargosunu kaldırmasını “Uzun yıllardır müzakerelerin devam etmesi ve Kıbrıs’ta çözümün bulunması için yoğun çalışan ABD’nin çözümün bir tarafını silah satmak için silah ambargosunu kaldırması hiç iyi olmadı. Bunun ileride negatif ramifikasyonları olacaktır” şeklinde değerlendirdi.

“ABD, BM Güvenlik konseyi üyesidir. Bu tavrın, özellikle uzlaşı açısından, yapıcı hiçbir tarafı yoktur. Bu nedenle kınanması gerekir” dedi.

Türkiye ve AB ilişkilerini ambargonun kaldırılması üzerinden değerlendiren Hatay; “Sonuçta Türkiye de, Yunanistan da hala NATO üyesi ülkelerdir. NATO içerisinde bir uzlaşı bulunabilirdi. Özellikle Doğu Akdeniz’deki kaynaklar üzerindeki iddia tartışmalarına. ABD oradaki tarafsız pozisyonunu da yitiriyor bu şekilde” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin Libya ile imzalamış olduğu "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ile "Deniz Yetki Alanlarının sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" üzerinden de durum değerlendirmesi yapan Hatay, Türkiye’nin dış politikada tercih ettiği hamlelerin de bu kararda etkisi bulunabileceğini ifade etti. Hatay, “Doğu Akdeniz’de en büyük sahili olan, kıta sahanlığı olarak belli iddialara sahip Türkiye’nin uzun zamandır yaptığı uzlaşı çağrısına cevap gelmediğini de biliyoruz. Türkiye’nin eleştirilecek çok yönü var ama bunun yanında diğer ülkeler de pek yapıcı davranmadı” dedi.

“Bu durum bizi Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden etkileyecek”

Ülkenin bu durumdan nasıl etkileneceği hakkında açıklamalarda bulunan Hatay, “Bu durum bizi Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden etkileyecek. Güney’le olan ilişkilerimizde bir tansiyon artması yaşanabilir. Özellikle Türkiye ve Yunanistan gerilimi, zaten mevcut doğalgaz aramalarından kaynaklı tansiyonun yarattığı gerilime bir ek oldu. Bu nedenle akil bir kesimin, bir şekilde müdahalede bulunup, bir ara buluculuğa soyunması gerek. Bunu da Sayın Merkel yapabilir” dedi.

Ayasofya’nın açılması gibi sembolik ve tansiyon arttırıcı unsurların da bu duruma etki ettiğini ifade eden Hatay, diğer ülkelerin de yapıcı davranmadıklarına dikkat çekti. Bu meselenin masaya oturulup görüşülmesi gerektiğini savundu.

ABD ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki ilişkinin, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Rusya ilişkisine etkilerini değerlendiren Hatay, “Dengeler değişmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti ile Rusya arasında 2-3 senedir sorunlu bir ilişki var. Özellikle bu bankalar, Rus parasının tıraş edilmesi… Eski işbirliklerinin ortadan kalktığı ve yenilerinin çok hızlı geliştiği bir dünyada yaşıyoruz. Bunu Suriye’de de gördük. Suriye’de her ay başka bir işbirliğine gitti ülkeler. Bu tür ilişkilerin sağlamlık yerine, gündelik çıkarlar ve sallanan ilişkiler şeklinde yürümeye başladığını görüyoruz. Onun için bugün kötü olan Rusya ile ilişkiler yarın daha iyi olabilir. Bu Türkiye için de mevzubahis. Biliyorsunuz, Türkiye de Rusya ile bir gün çok iyi, bir gün hafif bir tansiyon yaşanıyor” şeklinde konuştu.

“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rusya ile çok uzun yıllar süren bir işbirliği var”

Bu duruma AB’nin de katılmaya başladığını dile getiren Hatay; bu durumu, Brexit ile birlikte Almanya ve Fransa arasında oluşan rekabetin dış politikaya yansıması olarak değerlendirdi. “İngiltere’nin aradan çekilmesiyle birlikte bir Almanya-Fransa rekabeti oluştu. AB liderliğine kim oynayacak rekabeti bu. Bunlar her yere yansıyor tabi. Elbette Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rusya ile çok uzun yıllar süren bir işbirliği var. Bir Ortodoks işbirliği var. Sonuçta aynı inanç grubundan ve çok yakın karşılıklı ekonomik ilişkileri var. Biliyorsunuz, Kıbrıs Cumhuriyeti, Rusya’nın en büyük yabancı yatırımcı ülkesi durumunda. Bu ilişkiler kolay bozulmaz” ifadelerini kullandı.

“Bir de şu anda tabii pandeminin yaşandığı bir Dünya’da oluyor bunlar. Aynı zamanda Dünya’da farklı farklı popülist siyasetlerin arttığını görüyoruz. Bunların iktidarları ele geçirdiğini görüyoruz. Yani eskiden ezbere bildiğimiz ülke tavırlarının hızla değiştiğini, daha maceracı hale geldiklerini görüyoruz. Bu nedenle ben bu sorunun yalnızca bu bölgenin değil tüm Dünya’nın bir sorunu olduğunu düşünüyorum” dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun çoklu söylemlerini de değerlendiren Hatay; “Çoklu söylemler de bugünün modası haline geldi. Özellikle Trump rejiminin Amerika’da buna benzer çok açıklaması bulunmaktadır. Bu tabi ABD’nin inandırıcılığını kötü etkiliyor. Bir ülkenin veya bir siyasetin inandırıcılığına ters tepki yaratıyor bu çoklu söylemler. Uzlaşmak için federal bir cumhuriyet kurulacak diyen, iki tarafa eşit mesafede durması gereken Amerika’nın bir tarafa silah ambargosunu kaldırması, inandırıcılığını kaybettiriyor” şeklinde konuştu.

 


 

 YDÜ, Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Kıralp:
“Kıbrıs Cumhuriyeti ile Rusya ya da Türkiye ile Rusya ilişkileri açısından keskin bir dönüşüm yaratmayacaktır”

YENİDÜZEN’e konuşan Şevki Kıralp; “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ABD tarafından uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını yorumlarken, bu ambargo uygulamasının 1987 yılında, hangi koşullarda başlatıldığına bakmamızda yarar vardır” dedi.

Makarios sonrasında Kıbrıs Rum toplum liderliğine yükselen S. Kipriyanu’nun Yunanistan’da iktidara gelen PAOK’un ve Yunan Başbakanı A. Papandreu’nun da etkisinde kalarak Kıbrıs müzakerelerinde “önkoşul” siyasetini benimsemiş olduğunu ifade eden Kıralp; Kıbrıslı Rumların, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan ayrılmasını, müzakerelerin yeniden başlaması için “önkoşul” olarak talep ettiğini hatırlattı.

“Papandreu, muhalefette bulunduğu zamanlarda Ege’de sismik araştırma yapan Türk gemisi Sismik 1’in Yunan donanması tarafından batırılmasını istemekte, iktidara geldiği zamansa Türkiye’nin adanın güneyine doğru daha fazla ilerlemesini “savaş sebebi” sayacağını açıklamaktaydı. Bu söylemin uzantısı olarak, Papandreu ile Kipriyanu “Ortaklaşa Savunma Doktrini” adında askeri bir anlaşma yaptılar. Bu siyaset Türk tarafını rahatsız etmekte ve adadaki çözüm arayışlarını zora sokmaktaydı” şeklinde konuşan Kıralp; bu uzlaşmaz siyasetin bir neticesi olarak AKEL-Kipriyanu işbirliğinin sona erdiğini ve gerçekçi çizgisi ile bilinen Kıbrıslı Rum Dışişleri Bakanı N. Rolandis’in görevinden istifa ettiğini dile getirdi.

“Elbette Türkiye-ABD ilişkileri açısından olumlu olmayacaktır”

“ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne uyguladığı silah ambargosunu bu şartlarda başlatmıştı ve ambargonun gerekçesi “çözüm ve barışa katkıda bulunmak” şeklindeydi. Elbette, bu siyasetin Kıbrıs Rum toplumu tarafından büsbütün kabul edilmediğini ve ambargodan bir yıl sonraki seçimlerde, 1988’de, Kıbrıs Rum siyasi tarihinin en ılımlı ve en uzlaşmacı liderlerinden biri olan Y. Vasiliu’nun AKEL’in desteğiyle göreve geldiğini de belirtmekte fayda var.” ifadelerini kullanan Kıralp sözlerine “Silah ambargosunu kaldırma kararının ABD Senatosu tarafından onaylandığı ortamda Türkiye-ABD ilişkileri oldukça gergindi. ABD Türkiye’nin Rusya’ya olan yakınlığından rahatsızdı. Türkiye Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almış ve Suriye politikasında ABD ile zıtlaşıp Rusya ile birlikte hareket etmişti. ABD ise bu ortamda Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhine kurulan Fransa, Mısır, Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Cumhuriyeti ve çok-uluslu büyük şirketler arasındaki işbirliğine sıcak bakmaktaydı. Ambargonun kaldırılması kararının ardından, son aylarda yaşanan gelişmelerde Suriye politikasında Türkiye-Rusya işbirliğinin sınırsız olamayacağı acı deneyimlerle ortaya çıktı ve bugün Türkiye ile Rusya, Libya iç savaşında birbirlerine karşı savaşan güçleri desteklemektedirler. Türkiye-ABD ilişkileri son yıllarda Suriye iç savaşı, S-400’ler ve Türkiye’nin S-35 savaş uçağı üretimi programından çıkarılması gibi gelişmelerin yarattığı oldukça büyük zorluklar yaşadı” şeklinde devam etti.

Kıralp; Kıbrıs’ın güneyine uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını “Elbette Türkiye-ABD ilişkileri açısından olumlu olmayacaktır. Fakat son yıllarda yaşananları Türkiye açısından tam anlamıyla batıdan kopuş şeklinde yorumlamıyorum. Daha ziyade, 1960’lı yıllarda Johnson Mektubu'nun yarattığı düş kırıklığının Türkiye’yi o dönemki Sovyet Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye itmesine benzeyen bir konjonktür görüyorum. Türkiye Soğuk Savaş’ın keskin iki kutuplu ortamında bir yandan SSCB ile ilişkilerini geliştirerek diğer yandan batı müttefiki olarak kalmıştı ki bugün iki kutuplu bir dünya düzeni de söz konusu değil ve bir ülkenin bazı alanlarda ABD ile bazı alanlarda Rusya ile işbirliği yapması mümkün. Ayrıca, az önce ifade ettiğim gibi Türkiye ile Rusya’nın bölgede yapabilecekleri işbirliğinin de sınırları var. Dolayısıyla, NATO üyesi olan Türkiye, doğuyla ilişkilerini geliştirmiş olsa da tam manasıyla batıdan kopmuş değildir” şeklinde yorumladı.

“ABD’nin silah ambargosunu “kademeli” olarak kaldırması ve şu aşamada bir zaman sınırlandırmasına başvurması kanaatimce taktikseldir”

“ABD’nin silah ambargosunu “kademeli” olarak kaldırması ve şu aşamada bir zaman sınırlandırmasına başvurması kanaatimce taktikseldir” diyen Kıralp; ABD’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni elinden geldiği oranda Rusya’dan uzaklaştırmak ve uzaklaşmasını teşvik etmek için ambargoyu “kademeli” olarak gevşetme kozunu oynamayı deneyeceğinin altını çizdi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin silah ambargosunun gevşetilmesinde en üst düzeye ulaşmak adına Rusya’yı kaybetmeyi göze almasının yüksek bir ihtimal olmadığını savunan Kıralp; “Kıbrıslı Rum Savunma Bakanı Haralambos Petridis, geçtiğimiz aylarda “ABD’den askeri malzeme satın alsak bile Rusya ile işbirliğimiz bundan kesinlikle zarar görmeyecektir” açıklamasını yapmıştır” diyerek tıpkı Türkiye’nin Rusya ile yapabildiği işbirliğinin sınırları olduğu gibi; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de ABD ile yapabileceği işbirliğinin sınırları olduğunun altını çizdi.

Rusya 1960’lı yıllardan itibaren Doğu Akdeniz’de sadece Kıbrıs’ın güneyine ya da sadece Kuzeyine dayalı bir politika izlemediğini ve iki taraf arasında denge kurmaya çalıştığını ifade eden Kıralp; “Bu da Rusya açısından oldukça anlaşılabilir nedenlerle izah edilebilir çünkü Kıbrıs Sorunu batı ittifakının en zayıf halkalarından biridir ve bu sorunun taraflarıyla iyi ilişkiler içinde olmak Rusya’ya batı ittifakını sarsma penceresini her zaman aralayabilmektedir” şeklinde konuştu.

Bu sebeplerden mütevellit, silah ambargosunun kaldırılmasının Kıbrıs Cumhuriyeti ile Rusya ya da Türkiye ile Rusya ilişkileri açısından keskin bir dönüşüm yaratmayacağını ifade etti. “Ayrıca, şu aşamada sadece ‘öldürücü olmayan’ askeri malzeme satışı söz konusu olacaktır. Fakat şu da net ki, ABD’nin bu tavrını Doğu Akdeniz’de yaşanan tüm bu gerilim ortamı dikkate alındığı zaman barış ortamına hizmet edebilecek bir tavır olarak değerlendirmek mümkün değildir” dedi.

 

 

Bu haber toplam 2587 defa okunmuştur
Etiketler : , ,
İlgili Haberler