1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Genetik ve cinsel yönelim
Genetik ve cinsel yönelim

Genetik ve cinsel yönelim

Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr Nedime Serakıncı ve Öğretim Görevlisi Dr. Mahmut Çerkez Ergören ile cinsel yönelim ve genetik bilimini koşuştuk.

A+A-

 

Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr Nedime Serakıncı ve Öğretim Görevlisi Dr. Mahmut Çerkez Ergören ile cinsel yönelim ve genetik bilimini koşuştuk. Genetik ve cinsel yönelim? Genetik olarak cinsel yönelim konusundaki tartışmalar neler. Katkılarından ve değerli bilgilerinde dolayı her iki akademisyene de teşekkür ederim.

• Genetik bilimi cinsel yönelimi nasıl açıklıyor?

Cevap vermeden önce şunu belirtmeliyiz ki, hemen hemen bütün insanların cinsel yöneliminin tamamen doğal nedenlerden  oluştuğu kabul edilmektedir.  Bunlarla birlikte, dindar propagandacılar eşcinselliğin değiştirilebileceği yönünde efsaneler ortaya atmış olup fakat bunların hiçbir bilimsel geçerliliği bulunmamaktadır.

Öncelikle, cinsel yönelim tercih meselesi değildir, çünkü insanoğlu iki tip olarak meydana gelmiştir: kadın ve erkek. Dolayısı ile cinsel yönelim tamamen biyolojiktir. Daha bilimsel olarak açıklayacak olursak, cinsel yönelim karşı cinse veya kendi cinsine ruhsal cazibe anlamına gelmektedir. Dolayısı ile cinsel kimliğimizi genetik yapı, hormonsal gelişim ve psikolojik etkileşimler belirlemektedir.

Literatüre baktığımız zaman farklı araştırma merkezlerinin yaptığı çalışmalar farklı ve özellikle bazı çelişen noktalara işaret etmektedirler. Frankowski’nin ve Langstorm’un makalelerinde de değinildiği gibi bilimin cinsel yönelim hipotezini kurduğu bu noktalar genel olarak genetik, hormonsal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğudur. Doğal olarak, cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiş olup, biyokimyasal faktörler, genetik faktörlerle hamileliğin erken döneminde rahim ortamının karmaşık etkileşimini içerdiği öne sürülmektedir. Bu faktörler heteroseksüellik, eşcinsellik, bi-seksüellik veya a-seksüellik yöneliminin gelişimiyle bağlantılı olan genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin-sinir sistemi gelişimini kapsamaktadır.

Sınıflandırmamızı biyolojik faktörler üzerinden yaparsak, başlıca genetik faktörler, hormonal faktörler ve doğum sırasının önceliği gibi üç ana grupta toplayabiliriz. Bunların yanı sıra cinsel yönelimi etkileyen diğer faktörlerden çevresel faktörlerin bugüne kadar bilimsel bir geçerliliği olmayıp teori olarak kalmıştır. Örneğin, cinsel yönelimim çocukluk ya da ergenlik döneminde meydana gelen cinsel istismar, kötü aile ilişkileri veya istenmeyen deneyimler gibi etkenlerin tetikleyeceği yönündeki teoriler önyargıdan ve konuyla ilgili bilgisizlikten kaynaklanmakta ve bir geçerliliği olmamaktadır.

Cinsel yönelimin belirlenmesinde genetik ve çevrenin önemini kıyaslamak amacıyla farklı araştırma grupları ikizler üzerine çalışmalar gerçekleştirmiştir. 1991 yılında bir gurup bilim insanının erkek tek ve çift yumurta ikizlerinde yaptığı araştırmada çalışma, erkek tek yumurta ikizlerinde %52 oranında, çift yumurta erkek ikizlerinde ise %22 oranında eşcinsellik bakımından uyum bulmuşlardır. Buna ek olarak 2000’de 4,901 Avustralyalı ikiz üzerinde yapılan bir araştırmada benzer sonuçlar elde edilmiş, tek yumurta erkek ikizlerinde %20 oranında uyum bulunurken tek yumurta kız ikizlerinde yüzde %24 oranında uyum saptanmıştır. Bu çalışmadan bir yıl sonra (2001) yapılan veri çalışmasında ise ikizlerle yapılmış sekiz araştırmanın sonuçlarını birbiriyle karşılaştırılmış ve sekiz araştırmanın altısında tek yumurta ikizlerinin, çift yumurta ikizlerine göre daha yüksek oranda uyuma sahip olduğunu gösterilmiştir. Sonuç olarak, bu bulgular genetik faktörlerin cinsel yönelim üstündeki etkisinin önemli olduğunu destekleyecek niteliktedir.

2010’da İsveç’te 7,600’den fazla ikiz üstünde yapılan bir araştırmada eşcinsel davranış hem genetik faktörlerle hem de kişiye özgü çevresel faktörlerle (örneğin doğum öncesi ortam, hastalık ve travma, akran grupları ve cinsel deneyimler) açıklanabileceği bulunmuştur. Araştırma aynı zamanda ailesel çevre, toplumun tutumu gibi paylaşılmış çevresel faktörlerinde zayıf ama yine de kayda değer derecede etki ettiğini bulmuştur. Kadınların cinsel yöneliminde genetik faktörlerin az derecede etki ettiği, erkeklerin cinsel yöneliminde ise paylaşılmış çevresel faktörlerin hiç etki etmediği görünmüştür. Biyometrik modelin bulgularına göre erkeklerin cinsel yöneliminde genetik faktörler %34-39, paylaşılmış çevresel faktörler %0, kişiye özgü çevresel faktörler %61-66 oranında etki etmektedir. Kadınların cinsel yöneliminde ise genetik faktörler %18-19, paylaşılmış çevresel faktörler %16-17, kişiye özgü çevresel faktörler %64-66 oranında etki etmektedir.

• Genetik faktörlerin de cinsel yönelimde belirleyici faktörler arasında olduğunu söylediniz. Peki, böyle bir gen var mı?

Fizyolojik ve davranışsal özelliklerinin nöro-gelişimlerinin başlangıç noktasının araştırılması için genetik düzeyinden başlanılması gerekmektedir. Diğer genetik dışındaki varyasyonlar paylaşılmayan faktörler olan hormonlardır. Bir önceki soruda da bahsettiğimiz gibi yapılan ailesel ve ikiz çalışmalarından ortaya çıkan en büyük ipucu hem kadın hem de erkek cinsel yönelimi etkileyen en önemli faktörün genetik bileşenler olduğudur. Bailey and Pillard'ın 1995'te yaptığı ortaya çıkarma stratejileri kullanılarak yaptıkları ailesel çalışmalar, eşcinselliğin akrabalarla bağlantı olduğunu saptamışlardır, yani ailede eşcinsel bir birey varsa diğer bireylerinde eşcinsel olma olasılığının diğer ailesinde hiç eşcinsel saptanmayan ailelere göre daha yüksek oranda olmasıdır.

2004’de yapılan araştırma ise erkek eşcinselliğinin aktarımı anneden aktarılan hücreler (maternal hat) üzerinden X kromozomu bağlantılı olduğu yönündeyken, Bailey ve arkadaşları (1999) paternal (baba) hattının da cinsel yönelim belirlemede etkili olduğunu göstermiştir. Kadınlar üzerine 1995 yılında yayınlanan çalışmada ise, erkek bireylere göre kadınların daha karmaşık bir yapı gösterdiklerini ve erkeklerde olduğu gibi cinsiyet belirleyici kromozomlar (X ve Y) üzerinden değil de hem cinsiyet belirleyici kromozomlar hem de diğer otozomal kromozomları içerdikleri saptanmıştır.

Bu haber toplam 6743 defa okunmuştur