1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. FEMA'dan Özgürgün'e 'rica'
FEMAdan Özgürgüne rica

FEMA'dan Özgürgün'e 'rica'

“Özgürgün’den ricamızdır: “Lütfen KKTC’nin yerleşmiş milletlere tam üye olabilmesi için başvuru yapın!”

A+A-

Feminist Atölye, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs ziyaretinin sırasında yapmış olduğu açıklamaların ardından, UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’ün değerlendirmelerini eleştirdi.

“Özgürgün’den ricamızdır:  “Lütfen KKTC’nin yerleşmiş milletlere tam üye olabilmesi için başvuru yapın!”


Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi kademede görev yaptığı fark etmeksizin birçok yetkili ağzı, Kıbrıs Sorunu ile ilgili ne zaman konuşacak olsa, mutlaka önlerine yerleştirilmiş bir kâğıda göz atarak konuşma ihtiyacı hisseder. Bu ihtiyacın sebebi TC yetkililerinin Kıbrıs Sorunu konusundaki terminolojiye ve yarım asra yakın bir süredir devam eden müzakere sürecinin içinde dönen kavram kavgaları sonucunda mutabakata varılmış terimlere hâkim olmamasıdır. Yarım asırdan fazla bir süredir Kıbrıs Sorunu ile ilgili ne zaman konu açılacak olsa “Ana-Yavru” edebiyatından bir milim öteye geçemeyen milliyetçi hamasetin sözcüleri, “vatan-millet-sakarya” edebiyatının getirdiği hamasi söz şehveti içinde kaybolurken, “Acaba Kıbrıs Sorunu denilen hadisenin detayları nedir?” diye bakma ihtiyacını hissetmez. Çünkü onlar, “1974’te fetih ettiğimiz toprak” güzellemesini milli kibirleri içinde her gün kendilerine tekrarlayıp kendilerini daha bir kahraman hissetmeyi, Kıbrıs müzakerelerinde ne olup bittiğine dair düşünmeye yeğlerler. Kıbrıs’ta Türk Milliyetçiliği yaparak devlet fetişizmine varan naralar atan efendiler ile “fetihçi” efendilerin en çok ortaklaştıkları nokta da herhalde budur.

Örneğin Recep Tayyip Erdoğan, Derviş Eroğlu ile birlikte yaptığı basın açıklamasında, Türkiye’nin Kıbrıs Sorunundaki tutumunu anlatırken (diğer birçok TC yetkilisi gibi terminolojiye hakim olmadığından) kendisi için hazırlanmış konuşma notlarına bakmış ve Türkiye’nin tutumunun “İKİ KESİMLİ, SİYASİ EŞİTLİK VE İKİ KURUCU DEVLET ESASINA DAYALI, BM PARAMETRELERİ ÇERÇEVESİNDE BİR ANTLAŞMA” olarak ifade etmiştir. Bu ifade müzakere sürecinin esasını oluşturan FEDERASYON TEZİNİN özünü anlatmaktadır. Yani Erdoğan’ın okuduğu konuşma notu, Türkiye’nin tutumunun FEDERASYON OLDUĞUNU anlatan bir nottur. Ancak basın toplantısının soru cevap kısmına geçildiğinde, kendisine sorulan bir soru üzerine spontan cevaplar veren Erdoğan, Türkiye’nin pozisyonunu anlatırken “İKİ DEVLETLİ” ifadesini kullanmış ve Kıbrıs Sorunu’na dair bilgisiz olması yanında, İKİ KURUCU DEVLETİ İÇEREN FEDERASYON ile İKİ DEVLETE DAYANAN KONFEDERASYON tezleri arasındaki farkı bilmediğini göstermiştir. Erdoğan’ın bu hatasından cesaret alan UBP genel Başkanı Özgürgün ise 3 Eylül günü verdiği bir demeçte “Erdoğan bir anlaşma için iki Devlet’in temel olduğunu” söyledi diyerek ne BM parametreleri ne de müzakere süreci ile uyumlu olmayan KONFEDERASYON tezini yeniden gündeme getirmeye çalışmıştır. 

Bunun yanında Erdoğan’ın her zamanki otoriter tavrı ile “Ruhban Okulu” ile ilgili soru soran bir Kıbrıslı Rum gazeteciyi azarlarcasına konuşması; kibirli bir şekilde Kıbrıs’ın güneyinde bulunan yönetimi suçlaması Özgürgün’ü gaza getirmiş ve “KKTC’ye sahip çıkma” nakaratını yinelerken “ KKTC güney Kıbrıs’taki devletten daha meşrudur” gibi ciddiyetsiz laflar etmesine neden olmuştur. 

FEMA aktivistleri olarak bizler, Özgürgün’ün Kıbrıs Sorunu ile bir alakası olmadığını, Dışişleri Bakanlığı döneminde dahi müzakere sürecinin hangi kriterler etrafında yürütüldüğünü öğrenemediğini çok iyi biliyoruz. Yaşadığı hayal dünyasının içinde KKTC’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden daha meşru olduğunu iddia eden Özgürgün’den, KKTC’nin “YERLEŞMİŞ MİLLETLERE TAM ÜYE OLABİLMESİ” için başvuru yapmasını rica ediyoruz.

 


IRKÇI SÖYLEM VE POLİTİKALARA SON VER!
FEDERAL ÇÖZÜM HEMEN ŞİMDİ!
YAŞASIN FEMİNİST VE ANTİ-MİLİTARİST MÜCADELEMİZ…


Feminist Atölye

Bu haber toplam 1820 defa okunmuştur