1. YAZARLAR

  2. Meltem Sonay

  3. Felaketten siyaset çıktı! Değirmenlik- Dağyolu kazası, Ciklos olayı…
Meltem Sonay

Meltem Sonay

Felaketten siyaset çıktı! Değirmenlik- Dağyolu kazası, Ciklos olayı…

A+A-

 

 

 

yd-009.jpg

Yaşadığımız felaket, dünkü Meclis Genel Kurulu birleşiminin gündeminde de beklendiği gibi birinci sıraya oturdu.

Ulusal Birlik Partisi’nin, can kayıplarının nedenine ilişkin Araştırma Komitesi kurulması talebi, iktidar tarafından da olumlu karşılandı.  UBP Milletvekili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanları’ndan Ersan Saner ise, olayı başka boyuta taşıdı.

Geçmişten hatırlatmalar yapan Ersan Saner, geçtiğimiz hafta meydana gelen 4 gencin yaşamını yitirdiği kazayla, 2016 yılı Kasımı’nda, Değirmenlik Dağyolu’nda meydana gelen, 2 öğrenci ile otobüs şoförünün hayatını kaybettiği okul servisi kazasını kıyasladı…

O kazanın ardından Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’nu ‘olan üstü acil toplantıya çağırdığını’, Sendikal Platform’un grev ilan ederek hükümeti istifaya çağırdığını, Başbakanlık’ın kapısının yıkıldığını’ anımsatan Saner, ‘Bugün Sendikal Platform nerede’ diye de sordu.

O günlerdeki gazete manşetlerini de gösteren Ersan Saner, dönemin CTP Genel Başkanı ve Milletvekili, şimdinin Başbakan’ı Tufan Erhürman’ın o zaman YENİDÜZEN’de yayınlanan bazı açıklamalarına da değinerek, iktidardaki icraatların örtüşmediğini savundu.

Felaketten pay çıkarmaya çalışan Ersan Saner, o dönemde UBP Hükümeti’nin İNATLA ileri saat uygulamasını geri almadığından oluşan tepkiden hiç bahsetmedi… Değirmenlik Dağyolu’nda 29 Kasım 2016’da meydana gelen kazanın, sabahın ‘zifiri karanlığı’nda olduğundan da hiç söz etmedi…

O günlerdeki gazetelerin manşetlerinden örnekler göstererek herkesin ‘Hükümeti sorumlu tuttuğunu’ hatırlatan Ersan Saner, zaten o dönemde herkesin uzunca bir süre Hükümeti ileri saat uygulamasından geri adım atmaya çağırdığını ve konunun, kazadan önce de gazete manşetlerini çokça taşındığını hiç anmadı.

Ersan Saner, bugün de varsa ‘sorumlularının’ ortaya çıkması için takipçisi olduğumuz Cikloks’taki kazadan sonra, o dönemde sabahın zifiri karanlığında Karaağaç’tan okula gitmek için yollara düşen öğrencileri taşıyan otobüsün geçirdiği feci kazadan sonra olduğu gibi ‘Hükümet’in yeterince sorumlu tutulmamasını’ yadırgadı…

 


 

BİR YORUM

Oturun SIFIR!

 

m2-048.jpg

Hiç alışık olmadığımız şeyler yaşıyoruz bir süredir… Trafikte, sağlıkta, çevrede, eğitimde, güvenlikte… Hemen her alanda, farklı sorunlarla yüzleşiyoruz.

Ve hemen hepsine de ‘hazırlıksız’ yakalanıyoruz. Yıllardır hesapsız, kitapsız, sorgusuz, sualsiz ve plansız yaptıklarımızın veya yapılmasına ortak olduklarımızın ceremesini çekiyoruz artık.

Ama hep bir ‘sorumlu’ arıyoruz, bir ‘yetkiliye’ öfke kusuyoruz.

‘Yetkililer üstüne düşeni yapmadı’ deyip bağırıp çağırmak işin kolayı!.. Ve ne yazık ki, hemen her kötü olayda da yaptığımız bu…

Peki biz ne yapıyoruz? Olan, olmayan işlerin neresindeyiz?

Olması gerekenleri için yeterince ısrarcı ve katılımcı, olmaması gerekenler için güçlü bir şekilde engel olabiliyor muyuz?

Felaketi yaşadık geçtiğimiz hafta…

Sulara kapılan 4 genci toprağa verdik… Evlerimiz, yollarımız hasar gördü… İçimiz yandı!

Ve başladık yine ‘suçlama’ yarışına!

Her kafadan bir ses, herkes yine bilirkişi… Yoldu, dereydi, inşaatlardı… Derken gelmiş geçmiş hükümetler, yerel yöneticiler herkes suçlu, sorumlu…

Peki ya biz?..

Biz ne yaptık?..

Dereleri daraltıp buralara inşaat yapmak için izin almak için o ‘yetkililerin’ az mı peşinden koştuk, az mı partizanlık istedik? Ya çöpleri, molozları gidip derelere dökerken..

Arsamızı, evimizi satıp çok katlılar dikilirken bu günleri çok mu düşündük? Bahçemizin duvarını yaparken, kayıt dışı eklentiler dikerken izin mi aldık?

İş için, torpil için ısrarcı ve takipçi olduğumuz kadar ‘planlama’ için ısrarcı olduk mu? Oy verirken, kaygımız hiç daha düzenli ve güvenli bir ülke oldu mu? Şikayet etmekten başka ne yaptık?

Üzgünüm ama bugün ‘Suçlusu biz değiliz’ demek de sadece sorumluluktan kaçıştır.

Oturun, SIFIR!

Hepimiz sınıfta kaldık!..

 


 

 

BİR ALINTI: Sadece konuşma olsun diye söylenen milyonlarca sözü olanların ülkesidir bu coğrafya... Şimdilerde, yine aynı boş laflar, seller olup da doldurup lafazanlık nehirlerini, hırçın dalgalar gibi akıp gitmekte... Ve yine Memleketi kurtaran kurtarana. Ve dünyada hiç bir memleket bu kadar çok kurtarılmamıştır lafazanlıkla... (Özdemir TOKEL)

 

Bu yazı toplam 1648 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar